BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA  /  MHP

Bahçeli'den Batum'a bombardıman!

MHP lideri Devlet Bahçeli Meclis grubunda gündemdeki konuları değerlendirdi...

Abone ol

MHP lideri Devlet Bahçeli Genelkurmay'ın hem iktidara hem muhalefete yönelik "Askeri siyasete çekmeyin" uyarısına tam destek verdi.

AKP'yi "asker üzerinden istismar politikaları yürütmekle" suçlayan Bahçeli, CHP'nin de "demokratik sürece askeri dahil etmeye çalışan ve siyaseti yönlendirmesini arzulayan" anlayışını eleştirdi. 

İki partiyi de "seviye yoksunu" ilan eden Bahçeli, Batum'a ağır sözlerle yüklendi:
"CHP yöneticisinin; “Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannetmişiz” sözleri talihsiz olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmemektedir" dedi. Bahçeli üstü kapalı bir şekilde Batum'u istifaya davet etti.

Bahçeli'nin hedef aldığı isimlerden biri de hükümetin yargı reformuna destek veren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın sözleri oldu.

MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin Meclis gurubunda gündemdeki konuları değerlendirdi. Ostim'de yaşanan iki patlamada yaşamını kaybedenlere başsağlığı dileyen Bahçeli, yaşanan olayın özellikle kayıt dışı çalışan işyerlerini gündeme getirdiğini belirterek hükümetin bu konuda üzerine düşün sorumluluğu yerine getirmesini istedi. 

MISIR'DA YABANCI PARMAĞI

Bahçeli'nin ikinci gündem maddesi Mısır'da yaşanan olaylar oldu. Ortadoğu'da yabancı parmağına dikkat çeken Bahçeli'nin değerlendirmeleri şöyle oldu:
Tunus'tan Mısır'a uzanan hatta kabından taşan halk hareketleri elbette öncelikle yolsuzluğa, işsizliğe, yoksulluğa ve baskıya duyulan tepkidir ve bu haliyle de saygıdeğerdir. Ne var ki demokrasiye duyulan özlemlerin yeni otoriter yönetimlerin kurulmasına enerji ikmali yapma ihtimali, bölgeyi daha büyük dengesizlik sarmalına ve belirsizlik ağına sokabilecektir. Gelişmelerin seyri bize bu olumsuzluğun ortaya çıkabileceğini de göstermektedir. Mesele yalnızca bir kişinin ya da yönetimin görevini bırakması değildir. Gerçekten demokrasi ve özgürlüklerin esas anlamıyla karşılık bulması arzu ediliyorsa, topyekûn bir değişimin ve gücünü iç dinamiklerden almış reform sürecinin başlaması kaçınılmazdır.

BAŞBAKAN ŞÖHRET OLMAK İSTİYOR

Mısır'daki gelişmeleri AKP iktidarı yanlış değerlendiriyor. Erdoğan ABD'nin beklentilerini, isteklerini yansıtmaktan başka bir şey yapmadı. Ortadoğu'nun kaypak ve kaygan zeminine basarak sultanlık hevesini tatmin etmeye çalışan Başbakan'ın, Müslüman ülkeleri hedefine alan küresel projelere yardım etmesinin nedeni en başta sorunlu ve işbirlikçi siyasi duruşudur. Başbakan Erdoğan yabancı ülkelerin eline tutuşturduğu pusulayla yol almakta ve kendisine tanınan imkânlar çerçevesinde Müslüman coğrafyasında şöhret olmaya çalışmaktadır. Türkiye için, komşu ülkelerin ve Ortadoğu bölgesinin istikrar ve barış içinde olması vazgeçilmez bir hedef olmalıdır. Bunun dışında, sorun yaşayan ülkelerin sınırları içinde meşru bir aktörmüş gibi yorumlarda bulunmak, teşrifatçılık yapmak, geçici yönetimlerin kurulmasını istemek, Türkiye'yi bunalımlara ortak etmek anlamına gelecektir ve kendi içimizde bazı çevrelere emsal teşkil edecektir.

MISIR'I BIRAK BÖLÜCÜLERE BAK

Son derece tehlikeli olan bu küresel oyunun çekim alanına kapılan AKP iktidarı aklını başına almalı; Ortadoğu ateşinin alevlerinin sınırlarımıza geçmesine neden olacak eğilim ve politikalardan bir an önce uzaklaşmalıdır. Bölücü çevreler harekete geçti. İmralı canisi bir yanda AKP ile yaptığı pazarlıklara devam ederken, diğer tarafta da Diyarbakır merkezli olmak üzere, Mısır örneğini göstererek ayaklanma ve isyan teşvikinde bulunmaktadır. Bölücülüğün, 15 Şubat'tan itibaren Mısır'dakine benzer kitlesel eylemlerle, hain planlarına ivme vereceği bir aşamaya geçmek için hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan, başka ülkelerin nasıl ve ne şekilde bir yönetime sahip olmasıyla ilgili değerlendirmelerine bir an önce son vermeli ve ülkemizin karşı karşıya olduğu tehdidi bertaraf edecek tedbirleri hemen almaya başlamalıdır. Hükümetin müzakerelerle İmralı canisinin dayatmalarına boyun eğer bir hale gelmesi ve Türk milletine cezaevinden gözdağı vermesine sessiz kalması bir rezalettir ve tükenmişliğinin acı da olsa ispatıdır.

HÜKÜMET ŞEREF VE HAYSİYETTE YERE BATTI

İmralı'yla görüşmelerin açığa çıkmasıyla şeref ve haysiyet konusunda yerin dibine batan iktidar zihniyetinin, Hüsnü Mübarek'le iktidar oyunu oynarken, kendi vatanımızda ayaklanma hazırlıkları yapanları görmezden gelmesi, küresel senaryolara figüran olmak için sıraya girmesi ihanetle eşdeğer bir kendini bilmezliktir.

BESLEME GÖRMEK İSTİYORSA ÇEVRESİNE BAKSIN

Bahçeli'nin gündeminde Kıbrıs tartışmaları da vardı. Başbakan'ın sert sözlerini eleştiren Bahçeli, "besleme" sözüne tepki göstererek "aldığınız yardımlar ananınız ak sütü gibi helal olsun" dedi. Bahçeli'nin sözleri şöyle:
"Kuzey Kıbrıs'ta yapılan bir protestoya haddinden fazla öfkelenen Başbakan Erdoğan hakaretamiz sözlerle ve hoşgörüsüz kaba üslubuyla Kıbrıslı soydaşlarımızı rencide etmiş ve töhmet altında bırakmıştır. Kıbrıslı kardeşlerimize besleme diyerek hakaret eden ve orada seçimle işbaşına gelen yönetimi küçültücü beyanlarda bulunan Başbakan'ın sözlerini şiddetle telin ettiğimizi buradan duyuruyorum. Başbakan'ın Kıbrıslı kardeşlerimize besleme demeye asla hakkı yoktur. Başbakan Erdoğan ille de bir besleme örneği ve siması arıyorsa çevresine bakması yeterlidir ve devletin kaynaklarını hortumlayan yandaşlarının tam da bu sıfata layık olduğunu açıklıkla görebilecektir. AKP'ye rağmen Kıbrıs Türk'tür ve inşallah sonsuza kadar Türk kalacaktır. Kuzey Kıbrıs, Türk vatanının ayrılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürecektir ve oradaki soydaşlarımızın aldıkları her yardım analarının ak sütü gibi helalleridir ve bunu da sorgulamaya siyasi taşeronların hiçbir şekilde gücü yetmeyecektir."

ASKER TARTIŞMASINDA HEM AKP HEM CHP'YE VURDU

Bahçeli'nin en sert sözleri ise CHP için oldu. Askere destek veren Bahçeli şunları söyledi:
"AKP'nin asker üzerinden yürüttüğü istismar politikalarının yanı sıra Ana Muhalefet Partisi CHP'de benzeri bir tutum takınmış ve incitici, kışkırtıcı ve tahrik edici bir üslup benimsemiştir. Bir tarafta Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hakir gören ve darbeci yaftasını vuran AKP zihniyeti varken, öbür tarafta demokratik sürece askeri dahil etmeye çalışan ve siyaseti yönlendirmesini arzulayan bir Ana Muhalefet anlayışı yer almıştır. Türk siyaseti bu iki seviye yoksunu ve istismarcı partiden yorulmuştur ve oynanan karşılıklı oyundan dolayı tahrip olmuştur. En son olarak Ana Muhalefet Partisi CHP'nin bir genel başkan yardımcısının sözleri bu çerçevede son örneği teşkil etmiştir.

ÜSTÜ ÖRTÜLÜ İSTİFAYA DAVET

Söz konusu CHP yöneticisinin; "Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannetmişiz" sözleri talihsiz olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmemektedir. Tavsiyemiz, bu CHP'li yöneticinin askerden ne beklediğini açıklıkla ortaya koyması; demokrasinin ve sandığın erdemine inanmıyorsa bundan sonra siyaset yapıp yapmama konusunda kendisini bir kez daha gözden geçirmesidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri kâğıttan kaplan değil, binlerce yıllık geçmişiyle Türk milletinin en güçlü kudretlerinden birisidir. İzledikleri çarpık siyasetleri için askerden medet uman, destek bekleyen ve demokratik siyasi yönetimlerin vesayet altında olmasını içten içe dileyen siyasi zihniyetler, her fırsatta demokrasinin yıldırımlarıyla çarpılacaklardır."

HAŞİM KILIÇ'A AĞIR SÖZLER

Hükümetin yargı reformuna destek veren Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç da Bahçeli'nin hedefinde olmaktan kurtulamadı. Bahçeli şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın, iktidar zihniyetini aratmayacak yorumları haklı olarak kaygılarımızı arttırdı. Belirli aralıklarla manidar açıklamalar yapan bu Mahkeme Başkanı'nın; yargının yandaş hale getirilmesine yönelik düşünce ve kaygıların dile getirilmesini demokrasi ahlakıyla bağdaştırmaması ve bunu yargı mensuplarına saygısızlık olarak görmesi temelsiz ve içi boş bir ithamdır. Biz demokrasi ahlakının nasıl olacağını ve içeriğinin nelerden oluşacağını Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan öğrenecek ve duyacak değiliz. Kaldı ki yetki ve sınırını aşarak siyasetin alanına girmesi taşıdığı sorumlulukla asla uyuşmamaktadır ve AKP'nin değirmenine su taşıyayım derken adalete darbe vurduğunu görmesi ve anlaması lazımdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın tarafsızlığında ve bağımsız duruşunda uzun zamandır gedikler açıldığı hepimizin malumudur. Bununla beraber AKP'nin sözde yargı reformlarını meşrulaştırmaya çalışmak ve bunu övmek Anayasa Mahkemesi Başkanı'na düşen bir görev değildir ve olmamalıdır."