BIST 9.673
DOLAR 35,25
EURO 36,78
ALTIN 2.960,47
HABER /  POLİTİKA  /  MHP

Bahçeli MİT yasasını işkencehanelerle eleştirdi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. MİT yasası ile ilgili çok sert açıklamalar yaptı.

Abone ol

Geçen hafta CHP liderine yumruklu saldırı gündemi sarsmıştı. Bugün partilerin grup toplantıları var. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında   konuştu. MİT yasası ile ilgili çok sert açıklamalar yaptı.

Bahçeli "Başbakan MİT rejimiyle Türkiye'yi baştan ayağa kontrol edecek dinleyecek herkesi fişleyecektir. 1970'li yılların Ziverbey ve Erenköy köşkünü aratmayacak mekanların ihdas edilmesi çok yakındır. İstihbarat devletine doğru gitmekteyiz." diyerek, 12 Mart askeri yönetiminde solculara işkence yapılan MİT operasyonlarını anımsattı.

İşte Bahçeli'nin konuşmasından çarpıcı bölümler:

BAŞBAKANI TANIMASAK SÖZLERİNDEN DOLAYI KENDİSİNİ KUTLARDIK

Suriye, Doğu Türkistan ve Myanmar'da oluk oluk kan akarken hiç kimseden tepki gelmemiştir. İslam'ın evrensel çağrısını bilerek yanlış yapanlar sapkınlık içerisindedir. Görünüşte Müslüman, gerçekte münafık bir hayatın faili olanlar gündemimizden çekilmedikten sonra Türk ve İslam aleminde rahat yüzü yoktur.

ZİVERBEY VE ERENKÖY KÖŞKLERİ
VE İŞKENCELER


12 Mart 1971'de Askeri Muhtıranın ardından başlayan dönemde, İstanbul'un Anadolu yakasında, MİT'e ait iki köşk, kendisine "Kontgerilla" adını veren, birbirlerine askeri rütbeler ile hitap eden kişiler tarafından devlet düşmanı ilan ettikleri sivillerin gözaltına alınıp sorgulanmaları için kullanılmıştı.

Erenköy'deki Zihni Paşa Köşkü dönemin önemli yazarlarından Refik Erduran'dan kiralanmıştı.

MEHMET EYMÜR ANILARINDA ANLATTI

12 Mart döneminin İstanbul'daki askeri isimleri Memduh Ünlütürk ve Faik Türün'ün yaşananları bildiği hatta Köşklerin onların emriyle işkencehaneye dönüştürüldüğü de o dönem MİT'te görev yapan Mehmet Eymür'ün Analiz isimli anı kitabında anlatılmıştır.

 Genellikle sosyalist ve komünist dünya görüşüne sahip siviller, askeri cunta faaliyetlerinde bulunan ama darbe yapmayı başaramayan askerler, gazeteciler, aydınlar bu köşklerde işkenceli sorgulardan geçirilmiştir. 2 yıldan uzun süren sürecin ardından 1973 yılında köşklerde sorgulananların bir kısmı hakkında dava dahi açılmadan serbest bırakılmıştır. 

Ziverbey Köşkü yakın tarihte yıkılıp yerine bir apartman inşaa edilmiştir.

İLHAN SELÇUK O İŞKENCELERİ ANLATTI

Selçuk, 12 Mart Muhtırası’ndan sonra gözaltına alındığı “Ziverbey Köşkü”nde ağır işkencelere maruz kaldı. O günleri “Ziverbey Köşkü” isimli kitabında anlattı. Kitabın arka kapağında, “12 Mart döneminde Erenköy’de, Ziverbey’de Ziverbey Köşkü diye anılan Zihni Paşa Köşkü’nde, Faik Türün ve Memduh Ünlütürk buyruğunda bir işkence merkezi kurulmuştur. Bu işkence merkezinde de birçok aydın tezgâhtan geçirilmiştir” diyordu.

Selçuk, kitapta yaşadığı işkenceyi şöyle anlatıyordu: “Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum. Birileri beni yere yatırmışlar, çoraplarımı çıkarmışlardı. Ayak bileklerime bir alet geçirilmişti. Bir manivelanın ya da vidanın sıkıştırıldığını duyumsuyordum. Öyle bir an geldi ki, bacaklarımı kıpırdatamaz oldum. Bir yağ mı sıvı mı sürüyorlardı tabanlarıma sonra sopa inip kalkmaya başladı.
Kendimi acıya katlanabilir sanırdım (...) ancak falakanın verdiği acı hiçbir acıyla kıyaslanamaz (...) Taa kemiklerine işleyen bir acı duyuyor insan. Başlangıçta bağırmamak için kendimi tutuyor, dişlerimi sıkıyordum. Ama sonra kendimi bıraktım; çünkü ne kadar çabalarsan çabala sesine gem vuramıyorsun.
Önce hırıltı başlıyor, ardından feryada dönüşüyor, hayvanlaşıyorsun. Olayın bir de ruhsal yanı var ki, bedensel acının üstüne biniyor. Kendini aşağılanmış olarak görüyorsun...”

KÜRKÇÜ DE O İŞKENCEHANELERDEN GEÇTİ

HEDP eş başkanı Ertuğrul Kürkçü de o işkencehanede bulunanlardan biriydi. Kürkçü o günlerini yıllar sonra şöyle anlatıyordu:

“Ben orada 30 gün boyunca kaldım. Sadece sorgu ve işkence için zincirlerim çözülüyordu. Onun dışında zincirlerle yatağa bağlı olarak tutuluyordum. Burada geçirdiğim zulüm dolu anları unutmuyorum.

“Ancak maalesef sonuncu işkence görenler bizler değildik. Bizlerden sonraki kuşaklar bu özel harp dairesine bağlı işkence komitesinin çok daha ağır zulümlerini yaşadılar.

“Bu işkencehaneyi yönetenlerden biri bana sorguda ‘yargılanarak öldürülecek son kuşaksınız. Sizden sonra kimseyi yargılamakla uğraşmayacağız’ demişti."

Başbakan'ın yalanları, fos çıkan açıklamaları Ansiklopedilere sığmayacak kadar çoktur.  Diyanet İşleri Başkanlığı, Bakırköy Sinan Erdem Spor Salonu'nda Kutlu Doğum Haftası programı düzenledi. Başbakan orada konuştu. Kendisi samimiyet hakkında duyunca kulaklarımıza inanamadığımız bazı değerlendirmelerde bulundu.

Başbakan'ı tanımasak, yabancı olsak inanınız samimiyetle ilgili sözlerinden dolayı kendisini kutlardık. Fakat Başbakan yine baltayı taşa vurmuştur. Aldatanların hanesine ismini fosforlu kırmızı kalemle yazmıştır. Bugüne kadar Başbakan'ın kalbi sayısız kez başka yerlere bakmış, dili başka şeyler söylemiştir.

Gönül dili ile beden dili arasındaki bağ değil kopmak un ufak hale gelmiştir. Başbakan'ın samimiyetsizlikten kaydı dilindi, tasdiknameyi aldı. Başbakan hukuku karantinaya almıştır. Başbakan'ın AYM'yi eleştiri yağmuruna tutması ikircikli bir davranıştır. AYM'nin kararlarına saygı duymadığını belli aralıklarla dile getirmiştir. 

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ İÇİN Mİ AYM'YE YÜKLENİYOR

Başbakan şarlatanları, dolandırıcıları maaşa bağlamıştır. HSYK yasasında radikal değişikilikler yapılmıştır. 27 Şubat günü yürürlüğe giren bu değişiklikleri Anamuhalefet partisi Anayasa Mahkemesine götürmüştür. Anayasa Mahkemesi 13 maddeyi iptal etmiştir. Özetle Anayasa Mahkemesi HSYK'nın Adalet Bakanına bağlanmasını engellemiş ve Bakan'ın 3. dünya ülkelerinde rastlanacak yetkilerini tırpanlamıştır. Bu isabetli bir karardır. Adalet Bakanının teftiş kurulu başkanı ve yardımcılarını atama yetkisi, Teftiş kurulu başkanının bakana karşı sorumlu olması, bakanın kurul üyeleri hakkında soruşturma açma yetkisi, elinden alınmıştır.

Ancak Anayasa Mahkemesi kararları geçmişe yürümez. Bu itibarla HSYK'dan tasfiye edilen çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi mümkün görülmemektedir. AKP kanun yürürlüğe girer girmez, yangından mal kaçırır gibi kadroları yandaşları ile doldurmuştur. Anayasa Mahkemesinin kararı eski personelin hak ve hukuku açısından bir sonuç doğrumayacaktır. Personelin tekrar eski görevine iadesi hukuki bir zorunluluk değil, ahlaki bir yükümlülüktür.

SİNSİCE ANAYASANIN ARKASINDAN DOLAŞIYOR

Adalet Bakanı yasa geçer geçmez yarma harekatına başlamış ve son darbeyi vurmuştur.Ancak iktidar anayasaya aykırı oldıuğunu bildiği halde yasa geçirir ve elde ettiği güçle görevlendirmeler yaparsa hukuk denetimi ortadan kalkacaktır. Başbakan anayasanın arkasından dolaşma sinsiliğinden uzak durmalıdır bu edepli olmanın gerekliliğidir.

Anayasa'nın kararına saygı duymadığını ve milli bulmadığını ifade etmektedir başbakan. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru hakkının doğru kullanılmadığını ifade etmiştir. Başbakan işine gelmeyince, villalardaki hesaplar çarşıya uymayınca anayasa mahkemesini eleştirmeye başlamıştır. O eleştirince tetikçileri de devreye girmiştir. Manidar bulmayandan, Mahkemeyi kapatalım diyene kadar herkes konuşmuştur. Düşünmeden edemiyoruz, anayasa mahkemesine saldırma sebebinin Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşılmasıyla mı ilişkilidir. 45 yıllık arkadaşının ismini Ünye Otobüs terminalinden sildirmesi nedendir. Anayasa Mahkemesi kararlarını Milli bulmaması ne ile ilgilidir. Millilikten ne anlamaktadır. Kim kaybetti ki milliliği başbakan buldu. Millilik konularında kitaplar yutsa, özel dersler alsa, millilik konusunda tek kelime edemez, bu devasa yama dikiş tutmaz, Millilik bu bünyeye yakışmaz. Başbakan bu konuda da dip yapmış, yere çakılmıştır.

Başbakan "Avrupa Standardında bir Anayasa Mahkemesi, uluslararası bir yasal düzen için milletim gür bir sesle evet diyecektir" diyordu. Miting meydanlarında "anayasa mahkemesi avrupa standardına kavuşuyor" demişti. Anayasa mahkemesinin kuruluş töreninde "mahkeme yapılan değişikliklerle evrensel ölçütlere yaklaşmıştır" demişti. 50. kuruluş yılında başbakan "12 Eylül 2010 tarihinde milletin takdirine sunduğumuz anayasa değişikliği, anayasa mahkemesine demokrasi ve özgürlük kazandıran bir yapı getirmiştir." ey samimiyet sınırı sıfırın altına düşen Erdoğan biz senin hangi beyanına inanalım. Twitter'dan korktuğun, Facebook'tan çekindiğin, youtube'dan titrediğin kadar yasadan, hukuktan korksan bu denli düşmezdin. Atalar boşuna el atına binen tez iner dememişler.

MİT YASASI ÜLKEYİ İSTİHBARAT DEVLETİNE ÇEVİRECEK

Başbakan MİT rejimiyle Türkiye'yi baştan ayağa kontrol edecek dinleyecek herkesi fişleyecektir. 1970'li yılların Ziverbey ve Erenköy köşkünü aratmayacak mekanların ihdas edilmesi çok yakındır. İstihbarat devletine doğru gitmekteyiz. Başbakan gerçek manada Oslo'dan imralıya terör gruplarına ve milli hedeflerin dışındaki dış politika tercihlerine kadar tüm ahlak dışı ilişkileri maskelemek için MİT kanunu gibi değişiklikleri fırsat görmektedir.

Teklifin tüm sakıncaları yanında MİT'e terör örgütleriyle görüşme yetkisi verilecektir. Yani İmralı canisiyle yapılacak pazarlıklar yasal güvenceye kazanacaktır. İhanet görüşmelerinin meclis eliyle yasal zemine çekilmesi milletin bekasına karşı acımasız bir saldırı ve husumettir. Bunu sıradan görmek hafife almak mümkün değildir.

MİT'in meclis eliyle denetimi tartışılmaktadır. MİT ile ilgili kaygının gerekçesi nedir? İstihbarat teşkilatına yönelik TBMM'de komisyon kurulması nasıl bir ihtiyacın ürünüdür.

MİT adına mecliste özel denetim komisyonu neden planlanmaktadır. Gazi meclisimiz her türlü kamu kurum ve kuruluşunu denetleme hakkına zaten sahiptir.

Bir yandan MİT kanununda yapılacak değişikliklerle MİT mensuplarına dokunulmazlık getirilirken, bir yandan da meclis denetimine açmak çelişkiden ibarettir. Muamma tam anlamıyla netleşmeden TBMM'de özel denetim komisyonuna kalkışmayı gizli işlere bir kamuflaj olarak görüyoruz.

TÜRKİYE HAKKINDAKİ İDDİALAR

Hersh'ün Türkiye hakkında kabul edilemez iddiaları vardır. Türkiye'nin ABD'yi savaşa sokmak için el Nusra'ya kimyasal silah sağladığını gündeme getirmiştir. Biz AKP'ye elbette muhalifiz. Demokratik itirazımızı da yaparız. Ama hükümetin komşu bir ülkede binlerce muhalifi öldürttüğüne, buna destek sağladığına inanamayız. Türk tarihinde masumlara ölüm ihracı görülmemiştir. Hükümet bu iddialarla ilikişisi olmadığını açıklamak ve ispatlamak zorundadır. 

ERMENİ SOYKIRIMI TASARISI

ABD senatosu yine bir Ermeni Soykırımı tasarısını kabul etmiştir. Her nisan ayında sözde soykırım tehdit ve gözdağı artık bayatlamış ve miadı dolmuştur. ABD 24 Nisan'da 1915 ister soykırım desin, ister demesin, bize göre bunların hepsi fasa fiso ve teneke gürültüsüdür. Bundan böyle canları ne istiyorsa yapsınlar. Yazmazlarsa gönlümüz kalacaktır. Soykırımcı Türk milleti diyenler şayet tutarlıysa katledilen kızılderililerin, Irak'ta Afganistan'da öldürülenlerin günahını çıkarsın, sonra yüzleri kaldıysa bizim karşımıza çıksınlar.