BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,74
ALTIN 2.969,91
HABER /  DÜNYA

Bahçeli Kürtlere seslendi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kürt kökenli kardeşim, gün bu gündür; vatana ve millete sahip çıkmak için vakit kaybetme. Sen, bu necip ...

Abone ol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Kürt kökenli kardeşim, gün bu gündür; vatana ve millete sahip çıkmak için vakit kaybetme. Sen, bu necip milletin eşit ve onurlu bir mensubu olduğunu sakın unutma. Türk milleti imha olursa, bu topraklarda kimseye hayat hakkı tanınmayacak" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Milli Değerleri Koru ve Yaşat Mitingleri’nin dokuzuncusu olan Tandoğan’daki ‘Türkiye Mitingi’nde halka seslendi. Tandoğan Meydanı’nın tamamını dolduran on binlere seslenen Bahçeli, mahşeri kalabalıktan gurur duyduğunu ifade etti.
Türkiye’nin dokuz bölgesinde, “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı ile planladıkları açık hava toplantılarının dokuzuncusunu ve sonuncusunu bugün “Türkiye” temasıyla başkent Ankara’da düzenlediklerini ifade eden Bahçeli, tehditlerin arttığı ve yaygınlaştığı bir dönemde egemenliğin yegane sahibi aziz millete gittiklerini, düşünce ve kaygılarını korkusuzca paylaştıklarını vurguladı.

“YERİ GÖĞÜ İNLETİYORUZ”
Sorunları kenardan izlemeyi, bir şey yokmuş gibi davranmayı hiç akıllarından geçirmediklerini kaydeden Bahçeli, “En doğrusunun Türk milletiyle buluşmak olduğuna inandığımızdan adımlarımızı hep bu yönde attık, kararlarımızı hep bu yönde verdik. Geriye dönüp bakıldığında endişelerimizde ne kadar haklı, teşhislerimizde ne derece isabetli olduğumuz mutlaka ki takdir ve itiraf edilecektir. Kuruluş ilkelerimize nankörlük yapan köksüz ve yönsüzlere 23 Mart 2013 günü Bursa’dan itiraz ettik. Bayrağımızı indirmeye çalışan terörist heveslere 20 Nisan 2013 günü İzmir’den duruş gösterdik. Vatanımız üzerinde hesap yapan fanatizmin ve fenalıkların esiri olmuş bölücülere 25 Mayıs 2013 günü Adana’dan mesaj verdik. Birliğimizi bozmaya çabalayan yerli ve yabancı melanet emellere 22 Haziran 2013 günü Erzurum’dan seslendik. Türkçemizin itibarıyla oynamaya kalkışan dilsiz şeytanlara 24 Ağustos 2013 günü Konya’dan meydan okuduk. Kardeşliğimizi yıkmaya yeltenen fesat ve nifak yuvalarına 14 Eylül 2013 günü Elazığ’dan uyarılarda bulunduk. Demokrasiyi linç etmeye teşebbüs eden milli irade vurguncularına, manda hasreti çeken millet hasımlarına 5 Ekim 2013 günü İstanbul’dan yüklendik. Kurtuluşumuzun emanetlerini felç etmeye kararlı olan işgal ve esaret yanaşmalarına, yabancılarla düşüp kalkan çürük kalplere 26 Ekim 2013 günü Samsun’dan diklendik, yeni bir kurtuluş meşalesi yaktık. Bugün de Türkiye diyoruz, Türkiye diyerek meydanları dolduruyor, yeri göğü inletiyoruz” diye konuştu.

“İDDİAYLA SÖYLÜYORUM; TÜRKİYE’Yİ ONA BUNA YEM ETTİRMEYECEĞİZ”
Baskılara, tutsaklıklara, kuşatmalara karşı çıktıklarını, anormal boyutlara ulaşan karanlığın, karmaşanın, kaosun ve kutuplaşmanın boyutunu deşifre ettiklerini söyleyen Bahçeli, “Korkma milletim, korkmayın milletimin fertleri; bu şafaklarda yüzen al sancak ilelebet dalgalanacaktır. Yurdumun üzerinde tüten en son ocak sönmeden, en son millet evladı rahmeti Rahman’a kavuşmadan Türkiye’ye halel gelmeyecektir. Farz-ı muhal, dara ve buhrana düşsek de, sayımız azalıp takatimiz kalmasa da, merak buyurmayınız; birimiz Mete Han olur zalimlerin üstüne yürürüz. Birimiz Atilla, diğerimiz Bilge Kağan olur Türklüğün varlığını yeni baştan yüceltiriz. Birimiz Alparslan olur yeniden fetih yoluna düşeriz. Birimiz Ertuğrul Gazi olur Söğüt’ten tekrar ve bir kez daha başlarız. Birimiz Osman Gazi olur yeni bir Türk destanı yazmak için yollara koyuluruz. Birimiz Murat olur, öbürümüz Yıldırım olur Haçlılara kafa tutar, muzaffer akşamların şükür namazını kılarız. Birimiz Fatih olur, gemileri ite ite, zorlaya zorlaya karadan yürütür, hisarların burcuna üç hilali dikeriz. Ve birimiz Mustafa Kemal olur Samsun’dan Bismillah der, bağımsızlığın peşine düşer, yurdumuzu düşman emellerinden silip süpürürüz. Ölsek de teslim olmayız, yenilgi kabul etmeyiz, zillete boyun eğmeyiz, Müslüman Türk olmaktan vazgeçmeyiz. Bundan müsterih ve emin olunuz. Geceler uzun olsa da, hainler mevki, koltuk, servet ve şöhret sahibi olarak sivrilse de emanetin bekçisi bizler, karanlığın kalbine tıpkı bir hançer gibi saplanırız. İddiayla söylüyorum; Türkiye’yi ona buna yem ettirmeyeceğiz. Türkiye’yi yüz üstü bırakmayacak, yalnız başına koymayacağız. Hamd olsun Türkiye Tandoğan’dadır” ifadelerini kullandı.

“TECRÜBELERİMİZ, YAŞANAN GERÇEKLER, SÖYLEDİKLERİMİZİ İSPATLAMAKTADIR”
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye buradaysa, Recep Tayyip Erdoğan ve bölünme ayinine çıkmış şer ve batıl yüzler nerededir? Türkiye buradaysa, şerefini bölücülük kumarında kaybetmiş sefalet, ifrit ve müfrit yuvaları nerededir? Ben size söyleyeyim, ya İmralı’da pazarlıkta, Kandil’de oynaştalardır ya da canla-başla yolsuzluk tüneli kazıyorlardır. Ya yabancıların dizinin dibinde ya da sömürgecilere taşeronluk yapıyorlardır. Ya yeni hıyanet senaryoları yazıyorlar ya da kafir hesaplara yamanmak için çırpınıyorlardır. Ya Türklüğü nasıl kazırız diye harıl harıl hesap içinde ya da bölünmeyi nasıl çabuklaştırırız diyerek fitne kazanını alevlendiriyorlardır. Kaldı ki, bunların doğru yerde, doğru yönde ve doğru işlerle meşgul olmaları imkansızdır. Şeytani hesaplar bunlarla gün yüzüne çıkmıştır. Kalleşlik bunlarla belgelenmiş, vefasızlık bunlarla alenileşmiştir. Kötülük bunlarla kurumsallaşmış, vicdansızlık bunların elinde silah gibi kullanılmıştır. Tecrübelerimiz, yaşanan gerçekler, bugüne kadar olan hadiseler bu söylediklerimizi ispatlamaktadır. Ne var ki, zalimin zulmü, eşbaşkanın hükmü varsa, Türklüğün bükülmez kolu, milletin eğilmez başı, Türkiye’min de düşmez kudreti vardır.”

“TÜRKİYE, İKİNCİ FETRET DEVRİ’Nİ YAŞAMAKTADIR”
Bugünkü şartlarda Türkiye’deki yapının yıkılması için çok yoğun bir mücadelenin devam ettiğini ileri süren Bahçeli, “Kimi zaman demokratik açılım, kimi zaman milli birlik ve kardeşlik, kimi zaman da çözüm süreci mahlaslı zehirli projelerle bölücülüğe siyasi ve hukuki meşruiyet aranmaktadır. Milleti Türk’ten, devleti Türkiye Cumhuriyeti’nden soymak ve soyutlamak için olmadık iğrenç yöntemlere başvurulmaktadır. Türksüz millet, Türksüz devlet ve Türksüz vatan için kuyruğa giren alçaklar; dünden bugüne miras kalan milli ve manevi değerleri çözmek ve çökertmek için son derece faaldir. Türk milleti bunun için inkar edilmektedir. Türklük bunun için hedef alınmaktadır. Milliyetçilik bunun için kötülenmektedir. Üzülerek söylemek isterim ki, Türkiye ikinci Fetret Devri’ni yaşamaktadır. Türk milleti 11 yıldır devam eden bölücü ve yıkıcı kalkışmalara sahne olmaktadır. Milli ve üniter nitelikli Türk Cumhuriyeti Devleti; sözde ‘demokratikleşme, özgürleşme, barış, süreç, çok kültürlülük, alt kimliklerin tanınması, ana dilde eğitim, siyasi statü talepleri’ gibi kavramlarla parçalanmanın eşiğindedir. Sosyolojik olarak Türk kimliğinde birleşme süreciyle tamamlanmış milletleşme olgusu geriye döndürülmek istenmektedir. Şayet bu eğilim, bu dayatma ısrarla sürdürülürse, iç ve dış tazyiklerle sivrilen kimlik talepleri dağılmayı sağlayacak, çatışmayı getirecek, bu ülkede yaşayan kardeşlerimiz alt kimlikler arasında eriyecek ve emilecektir. Bu şartlar altında, korkarız ki, ne milletten ne de Türkiye Cumhuriyeti’nden iz ve eser kalmayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile devletten ayrılan çok sayıda unsur kendi milli devletini kurmuşlar, ama o günden beri rahat, huzur ve istikrar yüzü görmemişlerdir. Dönemin gelişmeleri doğrultusunda son kurulan devlet ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Ve bu devleti kuran da büyük Türk milletidir. Tekrar ediyorum, devletin kurucu ögesi ve asıl sahibi asil Türk milletidir. Biz demek bir demektir. Türk milleti demek bin yıllık kardeşlik hukukuyla aynıdır” şeklinde konuştu.

“ZORLAMALARLA MİLLET OLMADIK”
Bahçeli, doğuda batıya, kuzeyden güneye bir, beraber ve büyük bir ailenin temsilcileri olduklarını dile getirdi. Kökeni ne olursa olsun her Türk vatandaşının Türkiye’nin bölünmesi halinde nelerin olacağını iyi düşünmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Hele hele milletin 36’ya parçalanmasıyla hangi felaketlerin ve hangi feci olayların doğacağını şimdiden öngörmelidir. Milleti içi boş bir kabuğa, dokununca çatlayacak ve dağılacak gevşek bir dokuya dönüştürmenin nasıl bir musibete, nasıl bir depreme yol açacağını bugünden hesap etmek lazımdır. Bölünmeye mesafeli, teröre tepkili Kürt kökenli kardeşlerim artık seslerini yükseltmeli, nerede durduklarını netleştirmelidir. İmralı canisinin ve PKK terörünün kanlı planlarına, bölünme ısrarlarına tepki göstermelidir. Bu kardeşlerim, AK Parti’nin, BDP’nin ve HDP’nin tezgahlarına ve tuzaklarına düşmemeli, kardeşlikten ödün vermemelidir. Diyarbakırlı İstanbul’da yaşıyorsa, Bingöllü Ankara’da iş yapıyorsa, Şırnaklı Antalya’da ikamet ediyorsa, Siirtli Konya’da ekmeğini kazanıyorsa, Mardinli İzmir’de evlenip yuva kurmuşsa bu millet olmamız sayesindedir. Bazı haddi ve seviyeyi aşan, asla hoş görmediğimiz münferit örnekler dışında; Türk milletinin hiçbir ferdi ötekileştirilmemiş, ayrımcılığa muhatap kalmamış, yabancı görülmemiştir. Biz fermanlarla, irade-i seniyelerle, anayasalarla, kanunlarla, kararnamelerle, genelgelerle, zamanı geldiğinden ayrılıp dağılmak üzere bir araya gelmedik, zorlamalarla millet olmadık. Bu vasıtalarla da küsmemiz ve birbirimizden uzaklaşmamız mümkün değildir. Hüzünlere direnerek, kışkırtmalara direnç göstererek, çilelere katlanarak, bir elin parmakları olduk ve yumruk gibi sımsıkı bütünleştik. Kaynaşmamızın ve kavuşmamızın bakiyesi olarak Türk milletine can verdik. Diyarbakır’dan yanık yanık seslenen uzun havayla Ankara’da duygulandık. Aydın’daki zeybekle Van’da oynadık, Elazığ’dan çalan davulun sesiyle Çankırı’da halay çektik. Yozgat’tan tellerine vurulan bağlamanın sesine Batman’dan katıldık. Şanlıurfa’ya özgü damak lezzetini İstanbul’dan tattık. Muşlu gelini Nevşehir’de karşıladık, Samsunlu damadı Tunceli’de alkışladık. Bursa’dan uğurladığımızı askerimizi Hakkari’ye emanet ettik, Hakkari’den çıkan yoksul ve işsiz kardeşimizi Mersin’de bağrımıza bastık. Biz iç içe geçtik, aynı kültür havuzundan, aynı tarih çeşmesinden, aynı sevinç membaından beslenerek büyüdük ve Türkiye olduk. Bunun için herkes eşittir Türkiye dedik. Biz kardeşlikte söz kestik, Türk milletinde buluştuk. Irk tasnifi yapmadık, kafatası ölçümü gibi ilkelliklere hiç tevessül etmedik” ifadelerini kullandı.

“KÜRT KÖKENLİ KARDEŞİM, GÜN BU GÜNDÜR; VATANA VE MİLLETE SAHİP ÇIKMAK İÇİN VAKİT KAYBETME”
“Kürt kökenli kardeşim, gün bu gündür; vatana ve millete sahip çıkmak için vakit kaybetme” diyen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sen, bu necip milletin eşit ve onurlu bir mensubu olduğunu sakın unutma. Türk milleti imha olursa, bu topraklarda kimseye hayat hakkı tanınmayacak, göçmen, sığıntı ve marjinal hale düşmek herkes için kaçınılmaz olacaktır. Türk milleti kırılır ve birbirine düşerse bu topraklarda ezan bile okunamayacaktır. Unutulmasın ki milletin ismi Türk’tür, Başbakan’a, küresel planlara ve bölücü çevrelere rağmen Türk kalacaktır. Türklerin ismi de Türkiye’den değil, Türkiye’nin ismi Türklerden gelmektedir. Milletin ismiyle oynamanın gayesi devleti dönüştürmek, yeni bir rejim için kolları sıvamaktır. Milletin değişimini isteyenlerin önerdikleri en önemli sanal harç coğrafi kimlik tanımıdır. Türkiyelilik zırvasının çıkışı burasıdır. Coğrafi bazda kimlik tanımı iflasın adım adım gelen habercisidir. Başbakan da bunun için ısrarlıdır. Dahası Başbakan, milli birliğin eseri olan Cumhuriyet’ten rahatsızdır. Başbakan Türk milletinden memnuniyetsizdir. Siyasi geçmişinde bu hazımsızlığın, bu sinsiliğin, bu husumetin türlü örnekleri vardır. Aynı zamanda Türk milletine kin ve öfke kusmasının gerisinde milliyetinde yaşadığı derin açmazlar ve çelişkiler bulunmaktadır. Üstelik vesayeti altında bulunduğu yabancılara peşin peşin verdiği sözlerin gereğini yapmaktadır. Başbakan küresel mihrakların gözüne girmek, takdir toplamak, övülmek için her taklayı atmakta, her işbirlikçilikten medet ummaktadır. Türk milletinin vermediği bir yetkiyle, yani BOP’a Eşbaşkan olmakla övünmesi bundandır. Bu coğrafyada Türklük olmadan milletten bahsedilemeyecektir. Biliniz ki, milletleşme sürecinin itici, yönlendirici ve ana gücü Türklüktür. Duygudan beslenen, ortak değerlerden feyizlenen, tamamen kültürel bir tercihten ilhamını alan Türklük şuuru, Türkiye Cumhuriyeti’nin kırmızı çizgisi ve milletin son kalesidir. Bu kale düşmeden hain emeller başaramayacaktır. Bu kale harabeye çevrilmeden Başbakan Erdoğan amacına ulaşamayacaktır. Başbakan’ın etnik nefreti, soykırımcıları aratmayan bozuk zihniyeti asla işe yaramayacak, netice vermeyecektir. Türk milletinin adından, andından ve anılarından ürken, korkan ve kaçan bütün parazitler, bütün pervasızlar ve bütün parçalı yürekler hırsla Türklüğe diş geçirmenin arayışındadır.”
(İHA)