MHP lideri Devlet Bahçeli'den Cumhurbaşkanlığı görev süresine ilişkin açıklama geldi
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin tartışmalara katıldı. Bahçeli'nin açıklamasından "Gül'ün görev süresi 7 yıldır" diyen Başbakan Erdoğan'a destek çıkmadı.
"MHP alevlenen kriz ve kutuplaşmadan rahatsız" diyen Bahçeli, tavrını da belli etti.
"Görev süresi net ve bellidir. 5 yılla sınırlıdır. Sürenin 7 yıl olarak değerlendirilmesi hukuk ihlalidir. YSK'dan görüş alınraak anayasal düzenleme yapılsın."
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı görev süresiyle ilgili yapılan siyasi ve hukuki yorum ve değerlendirmelerin son günlerin en önemli gündem maddelerinden birisi haline geldiğini ifade etti.
Bahçeli, şunları kaydetti:
''Her kafadan ses çıkmasıyla devletin en üst makamının tartışmaların odağına yerleşmesi; bu yüksek görevin saygınlığı ve mehabeti açısından büyük bir talihsizlik olmuştur. Öncelikle bütün dikkat ve ileri sürülen görüşler 11. Cumhurbaşkanının görev süresinin '5 yıl mı, yoksa 7 yıl mı olacağı' noktasında düğümlenmiş ve bu alanda yoğunlaşmıştır. Bu kapsamda fikir beyan eden çevreler, siyasi fıtratlarına ve ideolojik meşreplerine göre pozisyon almışlar ve çözümün tarafı olmaktansa anlaşmazlığın bir uzantısı olmayı tercih etmişlerdir. Bilinmelidir ki, MHP, Cumhurbaşkanlığı görev süresi etrafında alevlenen kriz ve kutuplaşma eğilimlerinden son derece rahatsızlık duymaktadır.
AMAÇ DÖNEMSEL ZORLUKLARI AŞMAK
Görülmektedir ki, AKP hükümetinin ezbere, hazırlıksız ve karşılaştığı dönemsel zorlukları aşma adına geçmişte yaptığı anayasa değişiklikleri, Türkiye'yi yeni açmazlara ve çıkmazlara sürüklemektedir. Cumhurbaşkanlığı görev süresinin yanı sıra, bu makama seçilecek kişinin aziz millet varlığı tarafından belirlenecek olması bunlardan yalnızca ve en önemlilerinden birisi olarak karşımızdadır.
2007'Yİ ANIMSATTI
Bugünkü sisli ve karmaşık ortamın başlangıcında, şüphesiz 2007 tarihindeki sancılı Cumhurbaşkanlığı seçimi bulunmaktadır. Başbakan Erdoğan'ın 24 Nisan 2007 tarihli Meclis Grup toplantısında Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Gül'ü ilan etmesi çetin, tehlikeli ve meşakkatlerle dolu bir dönemin kapısını aralamıştır. 27 Nisan 2007 günü başlayan Cumhurbaşkanlığı seçim turlarının 367 bariyerine takılması ve toplantı yeter sayısının Anayasa Mahkemesine taşınarak TBMM iradesinin baltalanması aziz milletimizin gözü önünde cereyan etmiş ve bugünkü sıkıntıların altyapısını oluşturmuştur. Bu şartlar altında TBMM, 11. Cumhurbaşkanını seçememiş ve AKP hükümeti de erken seçim kararı alarak konuyu ileri bir tarihe bırakmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimindeki bunalım gerekçe oluşturmuş ve AKP 23. Dönem TBMM yapısını ve siyasi dağılımını beklemeden anayasa değişikliği yoluna gitmiştir.''
HER ŞEY NET VE BELLİ
5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'un 31 Mayıs 2007'de kabul edilip, 16 Haziran 2007'de Resmi Gazete'de halkoyuna sunulmak üzere yayımlandığını anımsatan Bahçeli, arkasından 23. Dönem Meclis yapısı içinde temsil imkanı bulan MHP'nin, ''millet iradesinin gasp edilmesine itiraz ederek Cumhurbaşkanlığı seçimine katıldığını ve 367 kilidinin açılmasını sağladığını'' hatırlattı.
Bahçeli, Abdullah Gül'ün 28 Ağustos 2007'de TBMM Genel Kurulu'nda Cumhurbaşkanlığı görevine seçildiğini, aralarında Cumhurbaşkanlığı görev süresinin 7 yıldan 5 yıla çekilmesini ve milletvekilliği süresinin 5 yıldan 4 yıla indirilmesini sağlayan anayasa değişikliklerinin de 21 Ekim 2007'deki referandumla kabul edildiğini belirtti.
Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
''Elbette milletvekilliği süresinin 5 yıldan 4 yıla inmesi ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinin buna dayanarak yapılması, Cumhurbaşkanlığı görev süresiyle ilgili emsal niteliği taşımaktadır. Anayasanın 101. maddesindeki değişiklikle de Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olarak belirlenmiş ve bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği kayıt altına alınmıştır. Ne var ki, AKP hükümetinin yattığı gaflet uykusu ve gösterdiği sorumsuzluk yüzünden anayasanın 102. maddesinde ifadesini bulan, 'Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir' amir hükmünün gereği ve icabı bugüne kadar yerine getirilmemiştir. Bu zorunluluk, aradan geçen dört yılı aşkın bir süredir iktidarın aklına ve gündemine gelmediğinden uzlaşmazlıklara ve çatışan görüşlere göz göre göre davetiye çıkarılmıştır. Esasen her şey net ve bellidir. Süreyle ilgili saplantısı bulunmayan, hukukun çizgisinden ayrılmayan ve önyargılarına teslim olmayan herkes Cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yılla sınırlı olduğunu ve bu göreve ikinci bir 5 yıl için de seçilme imkanı bulunduğunu teyit ve kabul edeceklerdir.''
PAPATYA FALLARI
Milletin Cumhurbaşkanlığı süresini 5+5 yıl olarak tayin ettiğini ve buna da 21 Ekim 2007 tarihli referandumda onay verdiğini bildiren Bahçeli, açıklamasında şu görüşlere ver verdi:
''Bu kadar berrak bir manzara ortada dururken; Cumhurbaşkanlığı görev süresinin sulandırılmasının, seçimin hangi yılda yapılacağına dönük papatya falları açılmasının doğru olmayacağı gibi ahlaki ve hukuki bir tarafı da bulunmayacaktır. Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı görev süresini 7 yıl olarak değerlendirmesi, her şeyden önce hukuku ihlal anlamına geleceği gibi, bizatihi değişiklik yaptıkları anayasa maddesine de aykırılık teşkil edecektir.
Altı kalın olarak çizilmesi gereken gerçek şudur: Cumhurbaşkanlığı statüsü, gücünü ve kaynağını doğrudan anayasadan almakta ve bu itibarla görev ve yetkileriyle birlikte, süresi de anayasaya dayanmaktadır. Kaldı ki hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasındaki bariz kural, yürürlüğe giren bir kanun ya da anayasa hükmünün derhal uygulanmasını içermesidir. Şüphesiz kamu hukuku dahilinde yapılan bir değişiklik, muhataplarını da anında etkileyecek ve yeni bir durum ortaya çıkaracaktır. Cumhurbaşkanlığının görev, yetki ve süresi kazanılmış haklar çerçevesinde ele alınamayacağı gibi, bu görevi icra eden kişinin temel hakkı da sayılamayacaktır.''
Bahçeli, kamu görevi ifa eden Cumhurbaşkanının yetki ve süresinde yapılan değişikliklerin de hemen uygulanması, muhtemel boşluk ya da kuşkulara meydan bırakılmaması gerektiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
''Anayasa değişikliklerinin, mevkisi ve konumu ne olursa olsun herkes için bağlayıcı ve kapsayıcı olduğu kuralından hareketle, Sayın Gül'ün görev süresi halen yürürlükte bulunan 5 yıllık zaman süresine göre hesap edilmeli ve yorumlanmalıdır. Şayet bugünkü muğlak ve muamma haline gelen Cumhurbaşkanlığı görev süresinin netleşmesi samimiyetle isteniyorsa TBMM, hemen harekete geçmeli ve YSK'dan görüş alarak yürürlükteki anayasa çerçevesinde, halen görevde bulunan 11. Cumhurbaşkanını da bağlayacak şekilde bir düzenleme yapmalıdır.''
ERDOĞAN'IN SAKLI AJANDASI
Milletvekillerinin görev süresi 5 yıldan 4 yıla çekilmesi gecikmeksizin nasıl uygulandıysa ve 12 Eylül referandumunda Cumhurbaşkanlığına verilen yeni görevler anında nasıl yerine getirildiyse, süre konusunda da tutarlılık ve hukukilik bakımından aynısının tatbik edilmesini isteyen Bahçeli, şunları belirtti:
''Başbakan Erdoğan'ın bu gerçeklerin aksine, Cumhurbaşkanlığı görev süresini 7 yıl olarak ilan eden tutumu, sorunlu olduğu kadar başka hesapları içerisinden barındıran saklı bir ajandasının varlığına işaret etmektedir. Başkanlık sistemine yönelik gizli gündemi bulunan bu zihniyetin, fırsat bulursa Cumhurbaşkanlığı makamını anayasa değişiklikleriyle dönüştüreceği anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan'ın 7 yıl dayatmasının gerisinde, başkanlık hevesini ve hedefini gerçekleştirme arayışı ve istediği fazlasıyla belirleyicidir.
ERDOĞAN'A TAVSİYE
Madem Başbakan bu konuda ısrarlıdır; o halde kendisine konuyla ilgili tavsiyemiz şu olacaktır:
Her şeyden önce Cumhurbaşkanlığı görev süresini 5+5 olarak kabul etmesi gerekmektedir. Arkasından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü, gelecek yıl süresi dolar dolmaz gücü yetiyorsa tekrar seçtirmesi ve toplam Cumhurbaşkanlığı süresinin 7 yıla ulaşması halinde istifa ettirerek yerine geçmesidir. Zira Başbakan Erdoğan'ın böylesi devir teslim törenleriyle ilgili deneyimi bir hayli fazla olup mizacı da buna yatkındır.
Cumhurbaşkanlığı görev süresinin siyasi krize dönüşmemesi için Başbakan Erdoğan ve hükümeti elini çabuk tutmalı ve hukuku beklentileri ve niyetleri paralelinde tahrip etmemelidir.