Devlet Bahçeli parti içinde Türkeş ile dışarıda ise Erdoğan’la kıyaslanıyor. Peki MHP teşkilatı liderine nasıl bakıyor?
Abone olDevlet Bahçeli MHP Genel Başkanı seçildiğinde, çok yaygın kanaat; “MHP’nin artık ‘liderin’ partisi olmayacağı” şeklindeydi. Fakat, geçen 13 yıl boyunca yaşananlar bu kanaati tersyüz etti...
Peki önümüzdeki süreçte Bahçeli'yi neler bekliyor?
Milliyet'te "Referandum Seçime: Tasfiye mi Diriliş mi?" başlıklı yazı dizisini araştıran Kemal Can ile Hilmi Hacaloğlu bu soruya yanıt aradı...
Toplam 6 bölge ve 15 şehirde MHP'li tabanın nabzını tutan Can-Hacaloğlu ikilisinin yerinde yaptığı gözlemler bir bakıma MHP ve Bahçeli'yi nasıl bir süreçle karşılaşacağının ipuçlarını verir nitelikte:
- MHP'nin son derece “canlı” bir iç kamuoyu var. Onlarca basılı ve dijital yayının yöneldiği bu iç evrende, yüzlerce “ofis”te, “dernek”te, “merkez”de hep parti meseleleri konuşuluyor.
MHP’de, aslında bütün partilerde olduğu gibi, “lider” hakkında konuşmanın en meşru yolu da, “yakın çevresini konuşmak”. Parti içi iktidar mücadelesinin de, en önemli hedefi “yakın çevre” içinde olmak. Bahçeli, 1997’de "genel başkan" oluşundan itibaren, neredeyse her kongrede “yakın ekibini” yeniledi, değiştirdi.
Eski bir "başkanlık divanı" üyesinin, “Genel başkan’ın yakın çalışma ekibini seçmesi son derece doğaldır. MHP dışarıdan gelenlere de çok katı değildir aslında. Ve bu dengeyi Devlet Bahçeli çok iyi bilir” sözleri bir “kabul” gösteriyor. Ancak, “merkez bürokrasisi” tartışmaları hiç bitmiyor.
Karizma, imaj ve marka
Bahçeli’ye yönelen eleştiriler, -hatta buna karşısına aday olarak çıkanların eleştirileri de dahil- ağırlıkla “biçimsel” bir içerik taşıyor. İdeolojik meseleler, çizgi tartışmaları, “liderin yakın çevresine” yönelerek lidere ulaşmıyor. Bahçeli, “yaptıklarıyla” değil, daha çok “yapmadıklarıyla” tartışılıyor. Diğer yandan, Bahçeli, genel başkan seçildiği günden beri Başbuğ Alparslan Türkeş ve sekiz yıldır da politik rakibi olan Tayyip Erdoğan gibi iki güçlü figürle kıyaslanıyor. “Türkeş nasıl yapardı?” daha açıktan ve içe doğru, “Tayyip Erdoğan nasıl yapıyor?” ise örtülü ve dışa doğru konuşuluyor.
“Sanki Devlet Bey dinle imanla pek ilişkisi olmayan sol gelenekten bir kişi gibi tanıtılıyor. Halbuki böyle değil” diyen MHP’nin eski yöneticisine katılan pek çok kişi, “eski kaleler” için “Bahçeli’nin dindarlığının daha görünür olması” görüşünde. Partinin merkez sağa, hatta merkez sola açılarak büyümesi gerektiğini düşünenler ise, “Bahçeli’nin medyatik imajından ve ‘gülmeyen’ liderinden” şikâyetçi. Ve bu görüş sahiplerinin bazıları, 1999’da oluşan “denenmemiş lider” algısının da eskidiği ve yenilenmesi gerektiğini söylüyorlar.
Seçim kozu olarak lider
“Marka, imaj” gibi kavramlarla konuşulduğunda hayli sert tepki veren Bahçeli’yi iyi tanıyanlar, “onu değiştirerek sonuç alınamayacağını, tam tersi tutarlılığının ve değişmemesinin kamuoyunda işlenmesi gerektiği” görüşünde. Ege’de bir il başkanı “Biz liderini iyi sunan bir parti değiliz” diyor. Bahçeli’nin 1999’dan itibaren ülkücülerin kamuoyundaki kötü imajında önemli bir tamirat yaptığı muhaliflerince bile kabul ediliyor. Medyada pek çok köşe yazısında işlenen “iyi ki Bahçeli var” sözünün önemli olduğunu herkes teslim ediyor. Ancak, iktidar hedefi için yetip yetmeyeceği tartışma konusu…
Bütün bu tartışmalara rağmen, MHP’de bugün güncel bir liderlik tartışması yok. İdeolojik olarak hatları belirgin, adayı öne çıkmış ve net bir çizgi öneren bir muhaletetin de işaretleri görünmüyor. Tam tersi, şimdiye kadar Bahçeli’nin karşısına çıkmış adayların önemli bir kısmı, “güç birliği seferberliğinde Genel Başkan’dan görev bekliyor”.