BIST 9.420
DOLAR 34,37
EURO 36,31
ALTIN 2.841,20
HABER /  GÜNCEL

Bahçeli, "AKP siyaset için lekedir

Bahçeli, "Annan Planı temelinde görüşmek, Kıbrıs'ın Rum adası olması anlamına gelir" dedi.

Abone ol

Amasya'ya 12 kilometre kala partililer tarafından karşılanan MHP Lideri Bahçeli, Yeniyol Caddesi'nden mitingin düzenlendiği Yavuz Selim Meydanı'na kadar yürüyerek halkı selamladı. Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı mitingde hükümete yüklenen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "3 Kasım 2002 tarihinde gerçekleştirilen milletvekilli seçimleri yakın siyasi tarihimizde, hiçbir partiye nasip olmayan bir sayısal çoğunlukla AK Parti tek başına iktidar oldu. Bu sayısal çoğunluk Anayasa maddelerini değiştirebilmeye muktedir olan bir sayısal çoğunluk. Bu bir tarihi fırsat ve imkandır. Ülkemiz içinde böyledir. Çünkü, 90'lı yıllarda ülkemiz koalisyonlarla yönetilmekteydi. Bu koalisyonlar çok uzun ömürlü olmamakta ve ülkemiz sık aralıklarla hükümet bunalımları yaşamaktaydı. Bu zaman zaman ülkeyi ekonomik krize götürmekteydi. Bunların aşılabilmesi, siyasi istikrarın sağlanabilmesi için güçlü bir destekle bir siyasi bir partinin tek başına iktidar olması ülkemiz için çok hayırlı bir adımdı. Ama üzülerek ifade ediyorum ki, geçen 17 ay içerisinde AK Parti iktidarını hizmetler boyutuyla incelediğimizde böyle bir fırsatın kaçırıldığını görmekteyiz" dedi. AK Parti iktidarının böyle bir başarının beklentisi içerisinde olmadığını ve bu nedenle iktidar olduğunda hazırlıksız yakalandığını öne süren Bahçeli, "Hazırlıksız oluşunu örtebilmek için konulara çok aceleci girmiştir. Her aceleci davranış beraberinde acemiliği getirmiştir. Sonuç itibariyle 17 aylık iktidar döneminde bu iktidar başarısız kalmıştır. Ekonomide ele aldığınızda başarısız olduğunu görüyorsunuz, dış politikada ele aldığınızda Türkiye'nin bir felaketle karşı karşıya kaldığını görüyorsunuz. O bakımdan AK Parti iktidarı siyasi hayatımıza da çok farklı anlayışları getirme gayreti içerisinde olmaktadır" diye konuştu. "ACEMİ, ACELECİ VE AL VERCİ" AK Parti'nin acemi, aceleci ve hazırlıksız olmasının yanında al verci bir anlayışa sahip olduğunu da öne süren Bahçeli, "Almanın vermenin olduğu yerde mutlaka alınan verilen bir şey var demektir. Bu tüccar siyasetçi anlayışı, siyasi kültürümüz için bir kara lekedir. Böyle şey olmaz. Türkiye'nin hangi konusunu ele alırsanız alma vermeden bahsediliyor. Hangi konusunu ele alırsanız bir tüccar siyaset bakış açısını görüyorsunuz. Dış politikada da böyle olmaktadır. İktidarın Bakanlar Kurulu üyeleri Anadolu'yu dolaşıyor. Söz gelimi İzmir'de değerli bir Bakan konuşuyor, 'AK Parti'nin adayını seçerseniz' Bunu kime söylüyor? Esnaf, tüccar ve sanayicilerle bir akşam yemeğinde beraber olmuş, orada söylüyor. 'AK Parti'nin adayına destek verirseniz sayın Başkan ve Maliye Bakanı'nı memnun etmiş olursunuz. Maliye Bakanı'nı memnun etmeninde ne anlama geldiğini biliyorsunuz' diyor. Bir seçim yapıyoruz, bu seçimde de al ver işlemleri tabi oluyor. Tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi. Onun için bu iktidar ekonomik anlayışı da sat kurtulucu bir mantıkla yürütüyor. Türkiye'nin problemlerini çözeceği yerde Türkiye'nin neyi varsa onu satıp ondan kurtularak Türkiye'de iktidar olmanın yolunu aramaya çalışıyor" şeklinde konuştu. Türkiye'de makro ekonomik büyüklükler olarak sayılabilecek 2 kalemde iyileşme olduğunu da kaydeden Bahçeli, "Bunlardan bir tanesi Gayri Safi Milli Hasıla'da ve kişisel gelir dediğimiz gelirde, çok küçük olmakla beraber bir artış söz konusu olmuştur. Enflasyon yıllardır kronik halden kurtarılarak aşağıya doğru çekilmiştir. Ancak bu makro ekonomik gelişmeler yanında dış ticaret açığı 2004 yılında 10 milyar dolara doğru tırmanacaktır. Gelir dağılımındaki adaletsiz devam etmektedir. İşsizlik gittikçe yaygınlaşmaktadır" dedi. "VATANDAŞI NE DİYE AZARLIYORSUN" Konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren Devlet Bahçeli, "Anayasa değişikliğine dayalı bir çoğunlukla iktidar olan bir siyasi partinin Genel Başkanı ve dolayısıyla Başbakanı çok sabırlı, soğuk kanlı, hoşgörülü, kucaklayıcı olmak durumundadır. Ülkenin temel meselelerinin çözümünde hiçbir mazereti olmayan bir siyasi iktidar konumundadır. Hal böyle olunca vatandaşlar sorunlarının çözümü için taleplerde bulanabilir. Eğer Başbakanlığına ulaşamıyorsa, bir yakınını bulup sana derdini anlatamıyorsa, seçim meydanlarına geldiğinde göz göze gelişinden bir fırsat bilerek bir isteğini size bildiriyor niye azarlıyorsun. İşçi sesleniyor azar işitiyor, genç sesleniyor azar işitiyor, hanımefendi sesleniyor azar işitiyor. Böyle azarlamayla da siyaset yaptıklarını zannediyorlar. Bunlar doğru yaklaşımlar değil. Eğer bir ülkenin Başbakanından bir talepte bulunulduğunda azar işitilmeye başlanırsa bu ülkede yaşayan insanların yönetime olan güveni sarsılır. Kendisini yalnız hisseder. Bir ülkenin Başbakanı Türkiye'yi ziyaret ediyor, Başbakanla görüşme yapıyor. Görüşme sırasında Türk örf ve adetiyle hiç bağdaşmayan bir şekilde, 'Başbakan olarak maaşınız ne kadar', diye soruyor, oda cevap veriyor şaşkın bir şekilde, '15 bin euro' diyor. 'Ben 6.2 milyar lira maaş alıyorum, 220 milyon da Başbakanlık makam ücreti var. Topladığın zaman yaklaşık 3 bin euro yapar' Böyle şey olur mu? Böyle bir anlayışı siyasi kültür olarak kabul edebilir miyiz? AB'nin gelişmiş bir ülkesiyse bir Başbakan olarak aradaki fark7ı ve yapılması gerekenleri konuşmak için bir zemin oluşmuşsa onlara sor asgari ücret orada ne kadar? İşsizlik sayısı ne kadar? Emekli, dul ve yetim nasıl bir sosyal transfer ile kendi refahını temin edebiliyor? Bunlardan bana bilgi verebilir misin diye sor. Ne yapacaksın maaşını?" şeklinde konuştu. "SAYIN ERDOĞAN, MİLLETTEN KURTULAMAYACAKSINIZ" Konuşmasında Kıbrıs meselesine de dikkat çeken Bahçeli, "Çözümsüzlük çözüm diyerek bir milli kahraman olan Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı kırmak, incitmek, örselemek kimin haddine? Şimdi çözüm buluyorsun, nereden buluyorsun çözümü? Davas Ekonomik Zirvesi'ni gidiyorsun. Kofi Annan ile orada karşılaşıyorsun. 'Sizin sunmuş olduğunuz Annan Planı cebinizde, görüşmeleri başlatmanızda fayda vardır' diyorsun. Oda diyor ki, 'Annan Planı temel alınmak suretiyle, ön koşulsuz tarafları Newyork'a davet edeceğim' ve bir mektup gönderiyor. Ön koşulsuz demek Annan Planı temelini kabul ederek gitmek demektir. Orada Rauf Denktaş, 3 aşamalı bir müzakereyi düşünmektedir ve bunu da kabul ettirmektedir. 19 Şubat 2004 tarihinde Lefkoşa'da bu görüşmeler başlatılmıştır. 22 Mart'a kadar sürecek. 22 Mart'tan 29 Mart'a kadar bir anlaşma olmazsa 4'lü olarak İsviçre'nin bir kentinde görüşmeler devam edecek. Oraya ise Yunanistan ve Türkiye'nin yanında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yöneticileri katılacak. Orada uzlaşma olmazsa Newyork'ta oturan Kofi Annan boşlukları dolduracak. Bir nihai metin hazırlanmış olacak, oda 20 Nisan'da Kıbrıs Adası'nda oylanacak. Evet çıkarsa mesele kalmıyor. Çözüm dedikleri bu" dedi. Annan Planı temelinde görüşmeye başlamanın, Kıbrıs'ın Rum Adası olması anlamına geldiğini de kaydeden Bahçeli, konuşmasını, "Böyle bir planı Türk milleti olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bütün oyunu bozabilmek için tek bir seçenek kalmıştır, o da 20 Nisan'da hayırda hayır vardır diyerek referandumdan hayır çıkartmaktır. Türkiye açısında teslimiyetçi bir politikayla Kıbrıs'ın elimizden çıkışının işaretidir. Bugünkü iktidar bu sorumluluğu taşımaktadır. Ver kurtulucu bir yaklaşımla bunu başarmaya kararlı olsan dahi sayın Erdoğan, bir gün gelecek siz milletten kurtulamayacaksınız. Size oy vermiş olan AK Parti'lilerden kurtulamayacaksınız" şeklinde sürdürdü.