Zaman yazarı Mümtazer Türköne, olası referandumda bağımsızlığı isteyen Kürtlerin yüzde 10-25 oyda kalacağını iddia etti.
Abone olDiyarbakır Milletvekili Leyla Zana'nın "özerklik yetmez" sözleri ortalığı karıştırdı. Ayrı devlet talebi kamuoyunda tartışılırken, Zaman yazarı Mümtazer Türköne, konuyla ilgili köşesinde ilginç yazı kaleme aldı.
'BAĞIMSIZLIĞA YÜZDE 10-25 ARASINDA DESTEK ÇIKAR' İDDİASI
"Peki ya tartışılır ve sonunda Türkiye gerçekten böyle bir referanduma giderse ne olur?" diye soran Türköne, ardından cevabı kendisi veriyor.
(...)Otonomi, federalizm veya bağımsızlık gibi farklı alternatiflere göre yapılacak bir referandumdan alınacak sonucu kestirmek zor değil. Kürdistan adı verilen bölgede bağımsızlıktan otonomiye doğru ilerleyen bir skalada % 10-25 arasında destek oyunun geleceğini düşünüyorum. Dünyaya sadece etnik kimliklerinin penceresinden bakan bir milliyetçi azınlık, Kürt Kürt'e yaşayacakları dar bir hayat biçimini tercih eder. Benim tezim, ampirik araştırmalarla test edilebilir. 'Bu meseleyi gidip Ankara'da çözün' diyerek, üstelik rakip partilere savaş açıp baskı oluşturarak BDP'ye verilen oylar, yapılacak referandumun sonuçları hakkında bir fikir veriyor."
TÜRKİYE'NİN GERİ KALANINI KAYBEDECEKLER
Yazar referandum iddiasını dile getirirken, hesaba katılması gereken iki parametre olduğunu yazdı. Türköne, daha sonra bağımsızlığın her iki taraf açısından getirisi ve götürüsünü ele aldı.
(...)Birincisi böyle bir referandumun ancak ve ancak PKK'nın silahları bıraktığı şartlarda yapılabilirliği ihtimali mevcut. Tam anlamıyla barış sağlanır ve bölge halkı özgür iradesini hiçbir baskı altında kalmadan verirse bu referandum anlam taşır. İkincisi ise şiddetin sona erdiği şartlarda referanduma kadar geçecek sürede Kürt sorununun çözümü için atılacak olumlu adımların da, referandum sonucu üzerindeki etkisi dikkate alınmalı. Öncelikle bağımsızlık, Kürtlerin kendi devletlerine sahip olmalarının yanında Türkiye'nin geri kalanını kaybetmeleri demek. Federal sistemin ve otonominin de kazançları yanında götürüleri var. Kürtler özgür bir ortamda kazançları ve kayıpları somut örneklerle tartışacaklar. Ama asıl önemlisi, Türkiye'nin ulus-devlet formunda birliğini ve bütünlüğünü savunanlar, kendilerini Kürtlerin yerine koyup onların rızalarını alacakları çözümler üretmek mükellefiyetiyle karşılaşacaklar."
ZANA'YI ALKIŞLAYAN YAZAR KİM? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Daha önce Kürtlere ayrılık hakkının tanınmasını isteyen Taraf'ın tepesindeki isim Ahmet Altan'dan Leyla Zana'ya tam destek. Yazar'ın hedefinde "bedelini öderler" diyen CHP'li Muharrem ince vardı.
(...)İnce’ye ve onun gibi düşünenlere şunu söylemek isterim, eğer Kürtler gerçekten bağımsızlık istiyorlarsa onları silahla susturamazsınız, susturmaya kalkarsanız öyle bir “Kürt baharı” patlar ki ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Ama Muharrem İnce gibiler kendilerini böyle hoyratça “silahla tehdit etmeyi sürdürürse”, Türklerin böyle tehditleri karşısında ezilmektense “bağımsızlık istemeseler” bile Kürtler savaşı tercih eder."
"Kürtlerin fikirlerini, isteklerini özgürce söylemeleri sizi neden bu kadar korkutuyor?" diye kamuoyuna soran Altan, silahla siyaset yapanları işte bu sözlerle eleştirerek yazısını noktalıyor:
BELİRSİZLİK BİTSİN
“Sen ne istediğini söylersen ben de seni öldürürüm” diye siyaset mi olur?
Ben tamamen Zana’dan yanayım, Kürtlere “istediğini açıkça söyleme özgürlüğü” tanınsın, Kürtler ne istediklerini bir referandumda söylesin, bu belirsizlik bitsin, Türk siyasetçilerle Kürt siyasetçiler arasındaki “Kürt halkı adına ben konuşuyorum” kavgası sona ersin, Kürt halkının kendisi konuşsun.
Kürtler, isteklerini söyleyecek bir özgürlüğe kavuşmadan bu sorun bitmez, bir halkı silah tehdidiyle sonsuza kadar susturamazsınız, silahın dönemi bitti, bunu sadece PKK’nın değil CHP’nin ve onlar gibi düşünenlerin de anlaması gerekiyor.
“Kürtler konuşmasın” diye daha kaç insanı ölüme göndereceğiz?
Bugüne dek Kürt halkından başka herkes konuştu.
Sonuç ölüm ve yıkım oldu.
Yeter bu milleti el birliğiyle bunca zamandır susturduğunuz.
Bırakın bir kere de Kürt halkı konuşsun.
Bir de onların sesini duyalım.
KÜRTLERİN ASIL DERDİ NE? HÜRRİYET YAZARININ TESPİTLERİ SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Zana'nın tartışılan sözleri Hürriyet yazarı Taha Akyol'un da gündeminde. Akyol, Öcalan'ın yakalandıktan sonra atılmayan adımlarla fırsatın kaçırıldığına dikkat çekiyor. Akyol BDP'nin aldığı oy oranlarına bakarak Kürtlerin ne istediğini bugünkü köşesinde yazdı. İşte o yazıdan bir bölüm:
ASIL REEL SORUN
Öcalan'ın yakalandığı, bu tür açıklamalar yaptığı, PKK'nın sınır dışına çekildiği, oylarının yüzde 3 olduğu o dönemde Türkiye büyük bir fırsat kaçırmıştır. Etnik milliyetçiliğin, basıncı düşürecek supaplar açılmadığı takdirde, sonraki aşamalarda nerelere tırmanabileceği öngörülemedi. Hatta sorun çözüldü sanıldı.
Ama işte, bütün benzerleri gibi Kürt milliyetçiliği radikalleşiyor, talep çıtasını yükseltiyor.
Leyla Zana'dan önce Aysel Tuğluk da söylemişti, "Kürtler ayrılmayı konuşuyor artık" diye. Etnik hareketler sosyolojisinin bir tarafı böyledir; öbür tarafında ise, ayrılmak isteğinin diğer toplumda da ortaya çıkmasıdır ki, bunların çatışması felaket doğurur.
Çözüm diye talep edilen formül, "özerklik" de olsa, "kaderini tayin hakkı" da olsa sınır çizmeyi gerektirir! Nasıl yapılabilir bu?! Teorik görüşler, hamasi duygular bir tarafa, asıl reel sorun budur: İç içe geçmiş bir halkı, bir gövdenin yanlması gibi ayırmak!
SINIR ÇİZMEK
Leyla Zana referandumdan bahsediyor; Kürtler özerklik mi, bağımsızlık mı istiyor diye?
Niye "ikisi de değil, demokrasi istiyorum" seçeneği yok?! Seçim sonuçlarını veri kabul edebiliriz.
BDP'nin yüzde 50'den fazla oy aldığı il sayısı sadece 4'tür: Hakkâri, Şırnak, Mardin, Batman... Diyarbakır ilinde yüzde 47'dir; bütün doğu ve güneydoğu ortalaması yüzde 23 ve 24'tür son seçimlerde.
Bu verilere göre, milyonlarca Kürt vatandaşımızın talebi özerklik ya da ayrılma değil özgürlükçü demokrasidir. Kürt milliyetçiliği bu milyonlan nereye koyacak? Onlar kabul edecek mi? Hele de silahlı ve totaliter bir hareket olarak, bu milyonlara nasıl muamele yapacak?