İlke Bağbuğ'un sözleri açılım mı yoksa bilinenin tekrarı mı? Kürt aydını Altan Tan, sorunun bam teline dokundu..
Abone olGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Kürt sorununa ilişkin açıklamaları yankı buldu. Kimileri resmi söylemin tekrarı olarak gördü. Onlardan biri de Kürt aydını Altan Tan. Ona göre Başbuğ'un dile getirdiği 'tek dil tek millet' anlayışı yanlış.
Sabah'tan Ecevit Kılıç'a konuşan Tan, 'büyük açılım' diye lanse edilen konuşmaya itirazı var. İşte bu belirsizlik ortamında konuşan Tan, Kürt sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu..
SINIRLARI ÇİZDİ
Genelkurmay Başkanı, siyasetin yerel seçimlerden sonraki takip edeceği güzergâhı, kırmızı çizgilerini ve çerçevesini belirledi. Başbuğ, Türkiye'nin şu anda tartışmakta olduğu en önemli sorunları hakkında görüşlerini ortaya koydu.
TÜRKİYE HALKI RESMİ SÖYLEM
Konuşmasının yarısını bu sorun teşkil etti. Birçokları bu konuşmayı bir açılım olarak niteledi. En çok da "Türkiye halkı" tabirine atıfta bulunuldu. Burada bir yenilik yok. "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti" denir sözü zaten Atatürk'ün. Maalesef Türkiye'de birçok aydın ve siyasetçi konuşulanı anlamıyor. Yazılı metinleri kavrayamıyor. Bu söz Cumhuriyet'in kuruluş gününden bugüne kadarki resmi söylemin kendisi zaten. Bizim itirazımız da buna.
TEK KALIBA SOKULMAK İSTENDİ
Türkiye Cumhuriyeti, etnik milliyetçilik yapmadı, doğrudur. "Gel senin kafatasını ölçeyim, Orta Asya'dan mı geldin" demedi. Ama Türkiye'nin içinde bulunan Türk, Kürt, Arap, Çerkez ne kadar halk varsa bunlara "Türk milleti denir" denildi ve hepsi tek bir kalıba sokmak istenildi. Tek dil, tek millet...
BAŞBUĞ'A İTİRAZ NOKTASI NE?
[PAGE]
İTİRAZ EDİLEN PARADİGMA: TEK MİLLET
Başbuğ, söylediklerinin yanlış anlaşıldığını biraz da sert bir üslupla ifade etti. Aslında Genelkurmay Başkanı kendini doğru ifade etti. Ama söylediği yanlıştı. Çünkü şu anda Cumhuriyet'in itiraz edilen paradigması da bu. Başbuğ "Tek millet ve tek anlayış doğruydu ve halen de doğrudur" diyor.
ASİMİLASYON VARDI
"Bugüne kadar biz asimilasyon yapmadık. Olan yanlışlıklar ya münferittir veya dışarıdan Türkiye'yi bölme hareketidir. Veya ekonomik geri kalmışlıktan ortaya çıkan sorunlardır" şeklinde açıklama yaptı. Bütün bunlar resmi tezin devamıdır. Halbuki 1925'teki Şark Islahat Planı, İskân Kanunu, İsmet İnönü'nün 1935'teki raporu ve 1936'daki Abidin Özmen'in raporu asimilasyonun parçalarıdır. Onlarca, yüzlerce belge var bu konuda. Bu devletin kuruluşundan itibaren bir asimilasyon politikası uygulandı. Başbuğ, burada da 'Durduğumuz yerdeyiz' diyor.
'BUNDAN ÖTE AÇILIM YOK' DEDİ
Şu ana kadar gelinen sınırları çizmiş ve "Bu sınırların ötesinde başka bir şey olamaz, bundan ötesi yok" dedi.
ERDOĞAN'A NEDEN KONUŞMALI DEDİ?
[PAGE]
BAŞBAKAN KONUŞMALI
Ya "Genelkurmay Başkanı'nın siyaset hakkında bu kadar fikir beyan etmesi doğrudur, söyledikleri de doğrudur. Ben de öyle düşünüyorum" demeli. Ya da "Bu konularda fikir beyan etme hakkı hükümettedir ve parlamentodadır. Demokratikleşeme ve AB konularında bir hamle başlatıyorum" demeyi. Birini seçecektir. Birincisini seçerse erime yoluna gidecektir. Demokratikleşmeyi seçerse halkın desteğini alacaktır. Bununla birlikte ciddi bir mücadeleyi de göze alması gerekiyor. Çünkü kendi partisi içinde de değişime, demokratikleşmeye karşı olan çok sayıda insan var. Bunların ciddi direnişiyle karşılaşacaktır. AK Parti'nin bu tercihi Türkiye'nin geleceğini de belirleyecektir.
DAĞDAN İNDİRME RAFA KALKTI
PKK'nın dağdan indirilmesi, PKK'nın silah bırakmasının sağlanacağı Erbil'de Kürt konferansının yapılması planlanıyordu. Bu süreç de bertaraf edildi. Çünkü Obama, Kürtleri "azınlık" olarak tanımlayıp eşit yurttaşlar seviyesine getirilmesi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle iyi ilişkiler kurulması gerektiğini söyledi. Erbil'de yapılacak Kürt konferansı bütün bunları düzenleyecek, Türkiye'yi uluslararası dengelerde merkez ülke konuma oturtacak bir düzenlemeydi. Ama gelinen noktayla Türkiye'nin Kürt meselesini şu anda bulunduğu noktadan daha ileri bir adım atmayacağı deklare edildi.
AF OLABİLİR Mİ?
[PAGE]
SON OPERASYONLAR
Çok yanlış veya çok doğru. Barış, PKK'nın dağdan inmesi ve PKK'nın DTP haline gelmesi isteniyorsa bu yapılanlar yanlış. Ama hayır siyasi kanalların kapanması, DTP'nin PKK olması, DTP'nin dağa gitmesi isteniyorsa çok doğru. DTP'nin kazanmasından sonra bölgede çok büyük bir psikolojik rahatlama oldu. Siyasi kanallar açıldı; seçim kazanabilirsin, halk 1.5 sene önce AK Parti'ye destek veriyordu şimdi sana destek veriyor. Yarın doğru yaparsan destek devam eder, yanlış yaparsan destek geri çekilir. Bu meşru kanalların açılmasıyla Türkiye'yi de rahatlattı. Mesele gitmesi gereken yere Ankara'ya gitti.
CENAZELER VARKEN
Ağır aksak gidecek. Kürt konferansı ertelendi. Yıl sonunda bile olup olmayacağı belli değil. Bunlar sadece Başbuğ'un çizdikleriyle ilgili değil, PKK operasyonları var, hükümet tavır göstermiyor. Risk alacak bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Kürt sorununu da çözen demokratikleşme paketi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle başlayacak bir entegrasyon sürecinden sonra af gündeme gelmeli. Bu işi çözmek istemeyenler affı gündeme getirmek istiyor. Cenazeler yerdeyken, silahlar susmamışken af olmaz. İlk adım olarak affı gündeme getirenler Kürt sorununu çözmek istemeyenlerdir.
RESMİ İDEOLOJİYE ENTELEKTÜEL KILIF
Orada da mevcut eve dönüş yasasının daha uygun hale getirilmesi kastediliyor. Kürt sorunu çözülmeden defalarca eve dönüş yasaları çıkartıldı neye yaradı ki? Türkiye'de bazı 'akıllı kimseler' şöyle düşünüyor; "PKK'yı bitirsek sorun biter. Amerika'ya yanaşalım PKK'yı bize versin. Bu dertten kurtulalım." Bu olmayınca. Bu kez de Talabani ve Barzani'ye "PKK'yı bize ver, biz seni tanıyalım, seni dövmeyelim" denildi. Bu mantığa Başbakan Erdoğan'ı ikna eden bazı sivil toplum kuruluşları var. Bir de resmi ideolojiye entelektüel kılıf giydirmek isteyen İslami, milliyetçi ve liberal kesim içinde bazı nevzuhur aydınlar var. İyi niyetli insanı tenzih ediyorum. Kürt sorunu Türkiye'nin içindeki bir sorundur.
ZAZA VE KÜRT AYRIMI
O ayrım o kadar iyi niyetli değil. Türkiye'de siyasi ifadelerdeki Kürt ve Zaza kavramları bilimsel olmaktan ziyade Kürt sorununu göz ardı etmede ayrıştırıcı siyasi bir kavram olarak kullanılıyor. Nasıl Türki kavimler varsa; Kürdi kavimlerde ise Kürmanice, Zazaca, Soranice konuşanlar var.