ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ın Zaman Gazetesi'yle yaptığı röportajda Sabah'tan yakınmasını haksız bulan Ergun Babahan, bugünkü köşesinde elçiye cevap verdi.
Abone olAmerika Büyükelçisi Eric Edelman'ın Zaman Gazetesi'yle yaptığı röportajda Sabah'tan yakınması, Ergun Babahan'ın sert cevabına yol açtı. Babahan,başlıklı yazısına ilgi çekici bir benzetmeyle başladı:
- Davacının akılsızı derdini mübaşire anlatırmış, diplomatın kötüsü de Sabah'ı Zaman'a şikâyet ediyor.
Amerikan Büyükelçisi Eric Edelman, ülkesinin kucak açtığı bir cemaat liderinin gazetesinde SABAH'a yönelik eleştirilerde bulunmuş. SABAH'ın daha doğrusu Umur Talu'nun gündeme getirdiği birtakım sorularla ilgili "akıl almaz iddialar" ve "hayal mahsulü" tabirlerini kullanmış.
Sayın Büyükelçi sohbetinde Ebu Garib'teki işkenceleri hiç gündeme getirmemiş. Konuk olduğu gazeteciler de Büyükelçi'yi rahatsız etmemek için bu konuyu hiç açmamış. Karşılıklı bir al gülüm-ver gülüm sohbeti gerçekleşmiş. Sorular kolay mı kolay, cevaplar da 'penaltıdan gol' olmuş yani.
Irak'taki insan hakları ihlalleri, Felluce'de sivil halkın perişan edilmesi, camilerin bile basılıp bombalanması nedense gündeme gelmemiş. Ama SABAH yazarı Talu'nun tsunami yazıları gelmiş.
Büyükelçi'yi rahatsız eden yazı konusu neydi onu hatırlayalım. Umur Talu, Pasifik Okyanusu'nda tsunami ile ilgili bir merkez olduğunu ve bu merkezin Asya'daki tsunamiyi saatler önce tesbit edip Diego Garcia'daki Amerikan üssünü alarma geçirmesine rağmen, bölge ülkelerini haberdar etmemesini eleştirmişti. Talu'nun tavrı, Amerika'nın kasıtlı olarak bu bilgiyi sakladığına yönelik değildi. Ancak insani bir zaaf olduğunun altını çiziyordu. Talu'nun gündeme getirdiği bu görüş, daha sonra dünyanın önde gelen gazetelerinde de haber konusu oldu. Amerikan denetimindeki merkezin bölge ülkelerini alarma geçirmemesinin binlerce insanın hayatına mal olduğunun altı çizildi.
Burada bir tutum eleştirildi.
Büyükelçi bundan rahatsız olabilir. Ama bunu amatör bir birinci katip tavrıyla kendine yakın bulduğu bir gazetede, SABAH'ın ismini de anarak yapması hiç hoş olmadı.
Birincisi biz Bush yönetiminin "embedded" gazetecilerinden değiliz. Bu gazetede fikir özgürlüğü sonuna kadar korunur. Kimi yazılar hoşumuza gider, kimileri gitmez. Önemli olan okurun tavrıdır.
İkincisi Talu'nun tavrıyla ilgili. Talu yazılarında bir hüküm vermedi. Sadece depremin tesbit edildiği saatle, tsunaminin kıyıya vurduğu zaman arasındaki farkı vurgulayarak, Pasifik'teki tsunami merkezinin çevre ülkeleri niye zamanında uyarmadığını sorguladı. Bunu yapmak için de Amerikan Büyükelçisi'nden izin alması gerekmezdi. Ortada bir gerçek vardı. Şiddetli bir deprem meydana gelmişti ve büyük bir tsunami tehlikesi vardı. Bu nedenle Amerikan üsleri alarma geçirilmişti. Bölge ülkeleri uyarılmadığı için insanlar denize açılmış, plajlara çıkmış, evlerinde kalmıştı. Sonuçta 200 bine yakın insan öldü.
Bu ortada olan bir gerçek. Bizim değer ve önem verdiğimiz bir yazarımız da bunu ele alıp incelemiş.
Sayın Büyükelçi madem farklı düşünüyordu bizi arayıp bu görüşlerini iletebilirdi, biz de buna sayfalarımızda yer verirdik. Ancak, SABAH'ı tuhaf bir şekilde başka bir gazeteye şikayet etmesine anlam veremedik. "Davacının akılsızı derdini mübaşire anlatırmış", diplomatın kötüsü de SABAH'ı Zaman'a şikayet edermiş.
Sayın Büyükelçi, Amerika'nın mesela Guantanamo'da 550 civarında insanı, aradan üç yıl geçmesine rağmen, hiçbir uluslararası hukuk kuralına uymadan tutmasına bir yanıt vermek isterse, sayfalarımız kendisine açık.
Sayın Büyükelçi, Amerika'nın Türk kamuoyunda reytingini yükseltmek istiyorsa, biraz da kendi personelinin cenaze namazını kılan İstanbul Konsolosu'nu örnek alsın.
Türk gazetelerini ve insanını fazla hafife almasın.