Ergun Babahan, bir çok medya kuruluşu tarafından önemsenmeyen seviyeye değindi. Babahan, seviyeli rekabet istedi.
Abone ol Ergun Babahan, diyerek önemsenmeyen bazı konulara değindi.Yazı : Ergun Babahan
Kaynak :
TÜRKİYE değişik bir ülke. Eğer sokakta köfteci açıp para kazanmaya başlarsanız, kısa sürede herkes size rakip haline gelir. Hatırlarsınız bir dönem herkes 900'lü hat işletmecisi kesilmişti, sonra hepsi battı.
Başarının yaratıcılıktan değil, taklitten geçtiği bir ortamda TV yayıncılığının da bundan nasibini almaması mümkün değil. Dizi yapımlarında bu süreç seyircinin lehine işliyor.
Her şeye rağmen yaratıcılığın önplanda olduğu yapımlar sayesinde sinema filmi kalitesinde diziler izlenmeye başlandı.
Ancak aynı şeyi reality show'lar için söylemek mümkün değil. Burada, reytingi alan bir programı taklit etmenin yolu, seviyeyi daha düşürtmekten, insanları daha çok bağırtmaktan, daha fazla gözyaşı döktürtmekten geçer hale geldi.
Bunun kanlı sonucuna önceki gün yeniden tanık olduk. Elazığ'dan başını açması koşuluyla programa konuk alınan bir kadın, "kötü yola düştüğü" gerekçesiyle 14 yaşındaki oğlunca kurşunlanarak ağır yaralandı.
"Kadının Sesi" adlı program nedeniyle daha önce de kan dökülmüş, programa İzmir'den katılan bir kişi öldürülmüştü.
Kanal D, ikinci olayın ardından "sosyal sorumluluk çerçevesi"nde programı kaldırdığını açıkladı.
Benzer bir programın yayınlandığı atv de içeriği çok farklı olmasına, hiçbir kanlı olaya yol açmamasına rağmen aynı yönde karar aldı. Şimdi herkesin gözü RTÜK'te.
Aslında bu, sadece dışarıdan denetlenerek düzeltilebilecek bir sorun değil; Türkiye'de ilkel rekabet ortamının doğurduğu bir ucube.
Ekranda kaliteyi düşüren, çocuk ve kadınları yanlış yönlendiren, "kadın"ın toplumsal, sınıfsal, cinsel sorunlarına çözüm getirmeyen bu programların, Türkiye gibi henüz azgelişmişlik sürecini aşamamış bir ülkede toplum hayatını zehirlemesine engel olmak, başta TV yönetimleri, herkesin görevi.
Çünkü TV, bugün yüzyılın başındaki okul ve gazetelerin işlevini üstlendi. Ekran bugün ulus-devletin en önemli organı.
Gerek dil birliği, gerek toplumsal sorunlara ortak tepki, ekranlar sayesinde Türkiye'nin en ücra köşesine kadar aynı anda sağlanabiliyor.
TV şu anda Türkiye'de rekabetin en yoğun olduğu, masraflı bir işkolu. Herkesin gözü, sabah çıkan reyting raporlarında. Bir kanalın kârlı olup olmayacağının tek göstergesi bu rakamlar.
Hedef reytingi yükseltmek olunca, ne yazık ki, kalite arka planda kalabiliyor.
Ama bu, insanları birbirine düşüren, gelinkaynanayı kavga ettiren programlar yaparak başarı arama yolunu açmamalı.
Gerek TV yöneticileri, gerek reklamverenler bir "seviye zirvesi" yapmalı ve ekranları basitliğin hâkimiyetinden bir an önce kurtarmalı.