Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel krizde en kötü tablonun geride kaldığını açıkladı.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Babacan, 2007-2008 yıllarından itibaren dünyayı etkisi altına alan krizin farklı safhalardan geçtiğini belirterek, "Bugün itibariyle 'en kötü' gerimizde kaldı" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bünyesi sağlam olan ülkelerle, bünyesi zayıf olan ülkeler arasındaki faiz farklarının çok düştüğünü belirterek, "Avrupa Merkez Bankası herkese garanti verdiğinde artık iyi- kötü, güçlü- zayıf farkı ortadan kalkıyor. Bu riskli bir tablo, işini sağlam tutan ülkeyle daha gevşek tutan ülkeleri aynı kotaya koymaktır. Nasıl bankacılık sektöründe ahlaki riziko varsa, ülkeler açısından da ahlaki rizikonun Avrupa'da gündemde olduğunu maalesef görüyoruz" dedi.
Babacan, TSPB 15. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı ve genişletilmiş üyelik yapısıyla gerçekleştirilen ilk Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, bu toplantı TSPB'nin yeni unvanıyla ilk genel kurulu olsa da Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) adı altında yıllardır güzel hizmetler verdiğini ve önemli başarılara imza attığını kaydetti.
Geçen yıl başında çıkarttıkları yeni Sermaye Piyasası Kanunu ile TSPB'nin artık çok daha geniş ve temsil gücü yüksek hale geldiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:
"Aracı kuruluşlarımızın yanında bankalar, portföy yönetim şirketleri ve yatırım ortaklıkları gibi sermaye piyasamızın önemli kuruluşları da bu birlik çatısı altında temsil edilmektedir. Bundan sonra TSPB sermaye piyasalarımızın geldiği yeni aşamada ve değişen koşullarda zenginleşmiş yapısıyla çok daha faydalı çalışmalar yapacaktır.
Türkiye'de birliklerin pek çoğu yasa ile kurulmuş yapılardır. Birlikler, yasayla kurulup bir de üyelik zorunlu hale gelince sivil inisiyatifi mi temsil ediyorlar yoksa biraz devlet müdahalesi var mı bazen işler karışabiliyor. Bizim asıl arzumuz (birliklerde) yasa ile bir kredibilite, güvence oluşsun ama çalışma ve aktivitelerde sektörün görüşlerini, önceliklerini temsil edebilsin. Bu denge iyi kurulmalı ki hepimiz istifade edebilelim."
Başbakan Yardımcısı Babacan, bazı birliklerin bazı bakanlıkların yan organı gibi kendilerini hissetmeye başladığını anlatarak, "Bu kötü bir şey. Doğru olanı konuşmak, savunmak, sektörün geleceği için iyi ne ise hep beraber çalışmak ve iyi bir istişare ile görüşlerin karar vericilere aktarılmasında iyi bir fonksiyon yerine getirmek önemli. Oryantasyonu bu şekilde kurgularsak bu birlik de faydalı olacaktır, iyi hizmetler sunacaktır. Burada da dengeyi iyi kurmak gerekir" diye konuştu.
TSPB'nin Genel Kurulunda yeni yönetim kurulu ve yönetim kurulu başkanının belirleneceğini, yönetim kurulu kimi uygun görürse onun başkan seçileceğini aktaran Babacan, seçilecek yeni başkana görevinin hayırlı olmasını diledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, şu anda dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve finansal konjonktürü sıhhatli şekilde değerlendirmenin, Türkiye olarak hangi alanlarda yoğunlaşılması gerektiği açısından son derece önemli olduğunu belirterek, "Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya gittikçe zorlaşıyor. Bundan 12 sene öncesinin bölgesel konjonktürü ile bugünkü konjonktür maalesef farklı. Türkiye daha zor koşullarda iş, ihracat, üretim yapmakta ve kalkınmasını, büyümesini sürdürmektedir" dedi.
"Avrupa'da ahlaki riziko gündemde"
2007 ile 2008 yıllarından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan krizin farklı safhalardan geçtiğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:
"Bugün itibariyle 'en kötü' gerimizde kaldı. Genel anlamda dünya ekonomisinde toparlanma görüyoruz. ABD'de büyüme süreklilik kazanmış durumda ve bunun gereğini de Amerikan Merkez Bankası (Fed) basamak basamak yerine getirmektedir. Her ne kadar bu büyümenin iş gücü piyasaları üzerinde etkisi henüz gözle görülür olmasa da iş gücü piyasalarındaki gelişmeler nitelik olarak kaygı verici olsa da yine de bu olumlu tablonun önümüzdeki dönemde Fed'in daha sıkı para politikalarına doğru adım adım götürmesi sürpriz olmamalı.
Belki bunun zamanlaması tartışılır ama nihayetinde böyle bir süreç başlamış durumda. Avrupa'da toparlanmanın zayıf, kırılgan ve ülkeden ülkeye farklı tablolar görüyoruz. Kamu borcu pek çok Avrupa ülkesinde çok yüksek, bankacılık sorunları da henüz çözülebilmiş değil. Çözüm yönünde olumlu çabaların olduğunu görüyoruz ama şöyle bir bilançolara, likiditelere baktığınızda hala kaygı verici tablo görüyoruz."
Babacan, pek çok Avrupa ülkesi iş gücü ve ürün piyasalarındaki reformlarını hala gerçekleştiremediğini ifade ederek, "Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) hem ülkeler hem de büyük bankalarının arkasında neredeyse 'ben bunların hepsine garantörüm, zarar gelmesine izin vermeyeceğim' gibi güçlü bir duruş sergilemesi aslında Avrupa'daki hükümetler için önemli bir fırsat penceresi. Bu fırsat penceresini kullanabilen ülke çok az. Maalesef Avrupa'daki tablo ağırlıklı olarak, ECB'nin olağanüstü likidite taahhütlerine sırtlarını dayayıp bu likidite taahhüdü sayesinde çok düşen faiz oranlarının getirdiği durumu rehavet vesilesi olarak kullandı" şeklinde konuştu.
Ülkelerin borçlanma faizlerinin Avro krizinden önceki tabloya doğru gitmeye başladığını vurgulayan Babacan, "Bünyesi sağlam olan ülkelerle bünyesi zayıf olan ülkeler arasındaki faiz farkları çok düştü. ECB herkese garanti verdiğinde artık iyi, kötü, güçlü, zayıf farkı ortadan kalkıyor. Bu riskli bir tablo, işini sağlam tutan ülkeyle daha gevşek tutan ülkeleri aynı kotaya koymaktır. Nasıl bankacılık sektöründe ahlaki riziko varsa, ülkeler açısından da ahlaki rizikonun Avrupa'da gündemde olduğunu maalesef görüyoruz" diye konuştu.
"ECB'nin kararları orta vadede sıkıntılara zemin hazırlayabilir"
Ali Babacan, ECB'nin son kararlarının belki kısa vadeli bakış açısıyla piyasaları rahatlatan, kısa vadeli olumlu hareketlere sebep olan kararlar gibi görünse de orta ve uzun vadede bunun ne kadar büyük sakıncalar oluşturduğunu ve nasıl daha sıkıntılı tabloların zeminini hazırladığını öngörmenin zor olmadığını belirtti.
AB'nin 28 üyelik bir yapı olduğunu anımsatan Babacan, sadece Avro Bölgesi'nde 18 ülke, bu ülkelerin her birinde koalisyon ve meclislerde onlarca parti bulunduğunu ve herhangi bir politika konusunda uzlaş mümkün olmadığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, uzlaşmanın olmadığı zaman popülizmin hakim olduğuna işaret ederek, "Avrupa Parlamentosu seçimlerine bakın, son derece kaygı verici bir tablo. O anda kulağa hoş gelen ya da geniş kesimlerin belli hayaller peşinde sürüklendiği bir seçim tablosu gördük. Ulusalcı, içe kapanmacı, yabancı düşmanlığını hep ön planda tutan partiler Avrupa'da güçlendi. 'Başımıza gelen ne varsa bunlar hep dışarıdaki sebepler. Biz her şeyi doğru yapıyoruz. Ama dışarıda olup biten bizi etkiliyor' gibi kolaycı bir yaklaşımla maalesef siyasi tabloda Avrupa sıkıntılı bir noktaya gitti" ifadelerini kullandı.
Babacan, Türkiye'nin temel ihracat pazarı olan Avrupa'daki gelişmeleri yakından izlemek gerektiğini belirterek, Avrupa'daki son toparlanmanın Türkiye'nin ihracatı açısından işe yaradığını ifade etti.
Avrupa'da büyüme olduğu ve iç pazar arttığı zaman Türkiye'nin ihracatının da hemen toparlandığını anlatan Babacan, Türkiye'nin ihracat performansı açısından bir numaralı faktörün mal satılan ülkenin iç pazarı olduğunu söyledi.
Babacan, hem finans hem ticaret bağlarıyla yakın bir ilişki içinde olunan Avrupa ekonomisinin Türkiye'yi gelecek dönemde de yakından ilgilendirmeye devam edeceğini dile getirdi.