BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Babacan'dan komşuya büyük kıyak!

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yunanistan'ı krizden kurtaracak formülü açıkladı...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ile daha çok ticaret ve daha çok yatırımın, Yunanistan'ın geleceğini kurtaracak 'tek formül' olduğunu belirterek, 'Yunanistan gerçekten, iş dünyası için kolay bir ülke değil. Onun için mümkün olduğunca hazır tesis, hazır çalışan şirket almakta fayda var' dedi.

Babacan, İhlas Holding binasında düzenlenen 'Türkiye Toplantıları'nda, dünya ekonomisinin, bundan önceki hiçbir dönemle kıyaslanamayacak kadar farklı bir dönem yaşadığını dile getirerek, krizin kökenindeki iki konuyu, 'bankacılık sektörünün zayıflaması' ve 'gelişmiş ekonomilerdeki kamu borcunun yüksek boyutlara ulaşması' olarak sıraladı. Şu anda piyasaların değerlendirmesinin 'Yılbaşına göre iyiyiz' şeklinde olduğunu kaydeden Babacan, en iyimser senaryoda dahi riskler, sorunlar olduğuna işaret ederek, önümüzdeki dönemin, özellikle gelişmiş ekonomiler için büyüme hızlarının eskiye göre düştüğü, kamu borcunun ekonomi üzerinde baskı oluşturduğu bir dönem olacağını söyledi.

Babacan, Türkiye'de 2002 yılından bu yana ekonomide uygulanan rasyonel politikaların, Avrupa'daki krize rağmen Türkiye'yi Avrupa'dan ayrıştırdığını vurguladı.

Türkiye'de rekabetin artık daha iyi çalıştığını belirten Babacan, Türkiye'deki rekabet ortamında başarılı olan firmaların, dünyanın her yerinde rekabet edebileceğini söyledi.

Babacan, Türkiye'de özellikle enerji konusunda dışa bağımlılık ve son 2 yıldır iç tüketimdeki hızlı artışın cari açığı artırdığına dikkati çekerek, Türkiye'nin enerji ihtiyacının dörtte üçünü ithal ettiğine, petrol fiyatlarının artmasının cari açığı artırdığına değindi.

Tasarruf oranlarının da düştüğünü anlatan Babacan, 'Bir tüketim toplumu haline geliyor oluşumuz, cari açığı artıran en önemli unsurlardan bir tanesi. Maalesef şu andaki hane halklarımızın yüzde 45'inin aylık gelirinden daha fazla aylık tüketiyor oluşu, herkesin kaygı kaynağı olmalı ve mutlaka bunları düzeltici tedbirler, adımlar atılmalı. Bunları zaten son 1 yıldır kademe kademe atıyoruz, bu tedbirleri alıyoruz' dedi.

Ali Babacan, önümüzdeki dönemde hem cari açıkla ilgili endişelerin ortadan kalkması, hem Türkiye'nin sürdürülebilir bir büyüme trendine girmesi için önemli reformlar olacağını belirterek, iş gücü piyasasına ilişkin bir paket hazırlandığını, amaçlarının, Meclis yaz tatiline girmeden iş gücü piyasasına ilişkin atılacak bütün adımları atmak olduğunu söyledi.

SURİYE

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Babacan, Suriye'ye ilişkin bir soru üzerine, Arap Ligi'nin de Suriye ile ilgili pek çok kritik konuda mutabakata varamadığını belirterek, 'Zaten Arap Ligi daha güçlü, daha tek ses bir görüntü ortaya koyabilseydi, o siyasi iradeyi daha güçlü bir şekilde gösterebilseydi, bugün belki Suriye'deki tablo daha farklı olabilirdi. Kuşkusuz, Suriye ile alakalı atılabilecek adımlar, seçenekler içerisinde bir askeri müdahale de teorik olarak düşünülebilir. Ama bizim hala, bugün dahi değerlendirmemiz, siyasi, güçlü bir mutabakat zemini oluşturmak, uluslararası bir tek cephe oluşturmak ve siyasi baskıyla ve Suriye'nin kendi iç dinamikleriyle çözüm üretmek. Hala bunu yakalayabilmiş değiliz' diye konuştu.

Babacan, 'BM Güvenlik Konseyinin de siyasi meşruiyetini kaybetmiş bir organ olduğunun da farkında olmamız lazım' diyerek, tek bir ülkenin, 193 üyesi olan bir örgütü veto edebilmesi ve durdurabilmesinin, bugünün şartlarında kabul edilebilir olmadığının altını çizdi. Babacan, 'Önümüzdeki dönemde hele hele Suriye'de olup bitenden sonra, Dünya Bankası ve IMF'deki yönetim yapısı değişikliğiyle beraber BM Güvenlik Konseyi yapısının çok ciddi şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Daha adil bir temsil, daha adil bir seçim ve kimsenin özel ayrıcalıklarının olmadığı bir yapı...' dedi.

Başkanlık sistemine ilişkin görüşleri sorulan Babacan, bunun yeni Anayasa hazırlıkları çerçevesinde tartışılacak, değerlendirilecek bir konu olduğunu, bu konuda da Anayasa Hazırlama Komisyonunun çalıştığını, önemli olanın isimle tanımlamaktan ziyade dizaynı ve yetki paylaşımı olduğunu söyledi.

DIŞ POLİTİKA

Babacan, dış politika konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:

'Dış politikada önümüzdeki dönem çok çok yoğun bir dönem olacak. Bir yandan Balkanlar'da ciddi riskler var. Şu anda bizi belki Ortadoğu ve Kuzey Afrika çok meşgul ediyor, sürekli gündemde ama Balkanlar'da yakından izlememiz gereken bir tablo söz konusu. Özellikle Bosna Hersek'le ilgili, önümüzdeki bir kaç yıl son derece kritik olacak. Bosna Hersek reform programları üzerinde çalışıyoruz. Balkanlar, hep göz önünde bulundurmamız gereken ve son derece dikkatli takip etmemiz gereken ve maalesef sürekli müdahil olmamız gereken bir yer. Bu da, zaten bizden bekleniyor. Buradaki iç siyasi gelişmelerin mümkün olduğunca sıhhatli işlemesiyle ilgili detaylı katkımız söz konusu. Balkanlar, çok dikkat etmemiz gereken bir bölge. Çünkü her an bir geridönüş yaşanabilir. Yakından müdahil oluyoruz.

AB ile olan ilişkilerimiz, artık üyelik perspektifinin şu anda maalesef zayıfladığı bir dönem. AB'ye üyelik dediğiniz zaman, bu belli ki artık çok daha uzun vadede gerçekleşecek bir hedef. Ama hem stratejik açıdan hem şu andaki jeopolitik duruma, Türkiye'nin kendi iç reform sürecine baktığımızda gene de AB üyeliği hedefi ve bizim özellikle siyasi reformlar açısından ihtiyaç duyduğumuz özelliği, demokrasi dediğimizde, yargı dediğimizde, temel hak ve özgürlükler dediğimizde, hala bizim için önemli. Artık ekonomik konularda fazla bir örnek teşkil etmiyor. Onların kriterlerinden biz çok daha iyisini zaten pek çok konuda yapıyoruz. Hala 'birinci sınıf bir demokrasiyiz', hala 'temel hak ve özgürlükler konusunda en iyi uygulamalara sahibiz' diyemiyoruz maalesef. Bu konularda AB bizim için hala çok çok önemli.

Kafkaslar'daki orta ve uzun vadeli hedefimiz, sınırların anlamını kaybettiği, Azerbaycan ile Ermenistan'ın ve Türkiye ile Ermenistan'ın ilişkilerinin tamamen normalleştiği dönem. Bununla ilgili zaten üzerimize düşeni yaptık, protokolleri parafladık, imzaladık. Ermenistan'la tam bir normalleşmenin reçetesi, yol haritası hazır, her iki hükümet tarafından da imzalanmış, sadece uygulamayı bekliyoruz. Uygulama da neye bağlı? Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine bağlı. O bölgenin normalleşmesi, Türkiye'nin doğusunda çok çok farklı bir ekonomik gelişmeyi ve bambaşka jeopolitik tabloyu da oluşturabilecek kadar önemli. Ulaştırmasıyla, enerjisiyle, iletişim hatlarıyla düşündüğünüzde, Türkiye'yi doğuya ve Orta Asya'ya daha güçlü şekilde entegre etmenin formülü Kafkaslar'daki normalleşmeden geçiyor.'

Demokrasinin kalitesi, temel hak ve özgürlükler alanlarında Avrupa standartlarının yüksek olduğunun altını çizen Babacan, 'Bu standartları hala önemsememiz gerektiğini düşünüyorum ve hala o standartları hedeflememiz önemli. Çünkü gün gelip Türkiye'de birileri şunu diyebilir; 'Demokrasi diyorsanız artık yeter daha fazla ne istiyorsunuz? Bundan fazlası, zarar getirir, daha fazla demokrasi bizi yorar'. Dolayısıyla bu konularda hep bir dış ölçüt önemli diye düşünüyorum. 'Temel hak ve özgürlükse tamam kardeşim artık 9 yıldır yapacağımızı yaptık daha ne istiyor bunlar?' dememeliyiz. Hala eksiğimiz olduğunun farkına varmamız lazım. Bazen bir ülke kendi içinde topyekün hatalı davranabiliyor. Tarihte bunun çok örnekleri var. Bu noktada bir dışsallık önemli' diye konuştu.

MERKEZ BANKASI'NIN HAKLILIĞINI ZAMAN GÖSTERECEK

Başbakan Yardımcısı Babacan, Yunanistan'a yatırıma ilişkin bir soruya, şu yanıtı verdi:

'Yunanistan'ın kuzeyinde Bulgaristan ve Romanya var. AB'ye üye ama AB'nin en fakir aynı zamanda reform konusunda en geri ülkeleri. Onun haricinde Makedonya, Arnavutluk var. Çok sayıda Balkan ülkesi var. Yunanistan ne yapacak da kalkınmasını sağlayacak? Hangi ülkeyle ne ticaret yapacak, hangi ülkeyle karşılıklı ne yatırım yapacak kalkınmayı sağlayacak diye baktığımızda, Yunanistan'ın aslında Türkiye'den başka çaresi yok. Nasıl tarihte hep Türkiye ile bir bakıma daha yakın olduğu dönemlerde orada refah belli seviyelere ulaştıysa, bu yine er ya da geç o noktaya gelecek. Türkiye ile daha çok ticaret, Türkiye ile daha çok yatırım, Yunanistan'ın geleceğini kurtaracak açıkçası tek formül. İşadamlarımız açısından Yunanistan'a yatırım yapmayı çok çok önemli görüyorum. Her alanda olabilir ama kuşkusuz orası da kolay bir yatırım yeri değil. Yunanistan gerçekten iş dünyası için kolay bir ülke değil. Onun için mümkün olduğunca hazır tesis, hazır çalışan şirket almakta fayda var. Çünkü yenisini yapayım dediğinizde o çok vakit alıyor.'

Türkiye'deki sermaye piyasalarının, ekonomik büyüklüğe göre istenen seviyede bulunmadığını ifade eden Babacan, bu konuda yeni SPK ve İMKB yasası hazırlığına değinerek, sermaye piyasalarının da en az bankacılık sistemi kadar güçlü hale gelmesi gerektiğini vurguladı.

Babacan, Merkez Bankası'nın temel önceliğinin fiyat istikrarı, enflasyonla mücadele olduğunu kaydederek, bugünlerde Merkez Bankası'nın öncelik konularına odaklandığını, Merkez Bankası'nın aldığı kararları desteklediklerini söyledi. Babacan, 'Zaman, Merkez Bankamızın haklı olduğunu gösterecek' dedi.

Altının, detaylı çalışma yapılması gereken bir alan olduğuna işaret eden Babacan, bazı sektör temsilcileri ve bazı bankaların yeni projeler üzerinde çalıştığını, kendilerinin de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Türkiye Bankalar Birliğine bu konuda ne yapılabileceğini sorduklarını ifade etti.

Babacan, altının yastık altında tutmak yerine, bankacılık üzerinden ekonomiye kazandırılması konusunda bir uygulama çerçevesi oluşturulması halinde belli oranlarda sonuç alınabileceğini belirtti.