Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF'de oluşturulan seçimli koltuk tahsisini bakın hangi kurum için de önerdi.
Abone olDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF yönetim kurulunda 5 tane tahsisli koltuk varken son G20 toplantısında alınan kararla artık herkesin seçimle bu koltuklara oturmaya başladığını belirterek, ''Bunu BM Güvenlik Konseyinde de görmek istiyoruz. Bu konuda bundan sonraki dönemde artan çabalarımız olacak'' dedi.
Babacan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 2010 yılı olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada, DEİK'in, işadamlarının yurt dışı faaliyetlerine ve dış politika uygulamalarına yoğun destek verdiğini belirterek, bu vesileyle DEİK yönetimine, üyelerine ve tüm katkı verenlere, Türk özel sektörünün gelişimine sağladıkları katkı ve dış politikaya verdikleri destekten ötürü teşekkürlerini iletti.
Türkiye'nin Avrupa, Asya, Afrika, Karadeniz, Orta Doğu, Kafkaslar ve genel olarak bütün dünyadaki ilişkilerini geliştirme konusunda attığı adımlara ilişkin bilgi veren Babacan, ''Dünyanın neresinde ne olursa olsun, artık 'Orası çok uzak, biz o işlere girmeyiz, anlamayız, bizim işimiz değil' demiyoruz. Hep belli temel ilkelerle hareket ediyoruz. Siyasi alanda hep daha fazla diyalog, güven oluşturma, işbirliği diyoruz. Ekonomik alanda daha adil ve kapsayıcı bir finans sektöründen yanayız. Malların, insanların, hizmetlerin, sermayenin engelsiz bir şekilde hareket edebildiği bir dünyadan yanayız. Kültürel alanda kucaklayan, farklılıkları zenginlik bilen bir anlayışa sahibiz'' diye konuştuk.
Türkiye'nin artık sadece olup bitene tepki veren bir ülke olmadığını, olayların önüne geçen, proaktif şekilde, krizler daha gündeme gelmeden çözüm üretmeye çalışan bir ülke haline geldiğini söyleyen Babacan, Türkiye'nin son 2 yıldır Birleşmiş Milletler (BM) güvenlik konseyi üyesi olarak da çok başarılı bir sınav verdiğini kaydetti.
Türkiye'nin bölgesel politikalarda da belli ilkelerle hareket ettiğini ifade eden Babacan, bu ilkeleri tüm ülkelerin, halkların ve bireylerin güvenlik içinde yaşamaları çerçevesinde herkes için güvenlik, sorun ve ihtilafların siyasi diyalogla, diplomasıyla çözülmesi, ülkeler arasında karşılıklı ekonomik bağımlılıklar oluşturmak ve kültürlere, farklılıklara saygı olarak sıraladı.
100'ÜN ÜZERİNDE PROJE
Bu temel ilkeleri tavizsiz şekilde uyguladıklarını ve güzel sonuçlar aldıklarını belirten Babacan, Yunanistan, Suriye, Irak'la bu kapsamda yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri kurulduğunu, Türkiye, Suriye, Lübnan Ürdün arasında dörtlü işbirliği konseyi oluşturulduğunu anlattı.
Babacan, TİKA'nın yurt dışı etkinliğini giderek artırdığını, şu anda 37'si Afrika'da olmak üzere 100'ün üzerinde ülkede proje geliştirildiğini kaydederek, ''Geçen yıl Türkiye'nin dış yardım rakamı 1,5 milyar dolara ulaştı. Bunların yarısı kamu, yarısı özel sektör tarafından gerçekleştirildi. Yardım alan bir ülkeden, yardım eden, destek veren ülke konumuna geçtik'' diye konuştu.
Türkiye'nin G20 etkin üyelerinden bir tanesi haline geldiğini vurgulayan Babacan, ''Hele G20 masasına oturduğumuzda birkaçı hariç hemen hemen tümünün ciddi ekonomik sorunlarla uğraştığı böyle bir dönemde başarılı olmuş, ekonomisi dimdik ayakta bir ülke olarak etkinliğimiz çok daha artmış durumda. Biz bir şey söylediğimizde dikkatle izleniyor. Finansal İstikrar Kurulunun bu dönemde ilk defa üyesi olduk'' ifadelerini kullandı.
ÇABALARIMIZ ARTACAK
Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankası'nda hissesinin ve oy oranının da arttığına işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bakın IMF yönetim kurulunda 5 tane tahsisli koltuk vardı. Niye? İkinci Dünya Savaşı sonrasında belli bir ekonomik güce sahip ülkeler, o zaman almışlar o koltukları. Son G20 toplantısında bir karar aldık ve artık herkes seçimle oturuyor. Bunu BM güvenlik konseyinde de görmek istiyoruz. Orada da İkinci Dünya Savaşının galibi 5 ülkenin sabit koltuğu var. Böyle bir yapının dünya kamuoyu önünde ne kadar muteber olduğu, ne kadar temsil gücünün olduğu hep tartışmalıdır. Ne kadar meşruiyeti olduğu da tartışmalıdır. Bunun içindir ki Güvenlik Konseyi kararları belli bir marjla ele alınır. Bunun da aynı uluslararası finans kuruluşlarında olduğu gibi belli bir süre içinde değişmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu konuda bundan sonraki dönemde artan çabalarımız olacak.''