Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, cari açığı önemsemedi. Olumsuz hava oluşturmak isteyenleri Babacan, felaket habercileri olarak niteledi.
Abone olDevlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, önceki hükümetlerden farklarının, seçim sürecinde verdikleri sözleri yerine getirmeleri olduğunu belirterek, ''farkımız, ne söylediysek onu yapıyoruz'' dedi. Bakan Babacan, CNN Türk'te katıldığı bir programda, geçmiş dönemlerde IMF ile yürütülen programların hiçbirinde ikinci dilimin bile tamamlanamadığını belirterek, kendi dönemlerinde bütün programları tamamladıklarını söyledi. Türkiye'nin kendi hükümetleri döneminden önce IMF'den 32 milyar dolar borç kullandığını, kendilerinin 23 milyar dolar borç devraldıklarını ve bu yıl sonunda 15 milyar dolar ile kapatacaklarını anlatan Babacan, ''biz net borç ödeyicisi olduk'' diye konuştu. Ekonomik program, para politikaları ve enflasyon konularında disiplinli hareket ettiklerini kaydeden Babacan, bu yıl bütçe açığının, 14 milyar YTL'lik hedefin daha altında gerçekleşeceğini, böyle bir şeyin Türkiye tarihinde olmadığını kaydetti. Yapısal düzenlemeler ve özelleştirmede çok önemli başarılar sağladıklarını belirten Bakan Babacan, Türkiye için en doğrusunu yaptıklarını ve meyvelerini de aldıklarını söyledi. Genç olmanın dezavantajlarını hiç görmediğini, ancak bir keresinde Hindistan'da katıldığı toplantıda kendisinin bakan olduğuna inanmadıklarını, oralarda bakanların yaş ortalamasının 70-80 olduğunu söyledi. -DIŞ TİCARET AÇIĞI- Türkiye'nin dış ticaret açığı vermesinin gayet doğal olduğunu ve bunun böyle devam edeceğini ifade eden Babacan, bunun Türkiye'nin ihracat için ithalat yapan bir ülke olmasına bağladı. Petrol fiyatlarındaki artışın faturasının 6-7 milyar dolar olduğunun altını çizen Babacan, ihracatın artış hızının ithalatın artış hızından daha fazla olduğuna dikkati çekti. Türk parasının gerektiğinden kıymetli olmasına ilişkin eleştirileri de yanıtlayan Bakan Ali Babacan şunları kaydetti: ''Türk lirasının değerli olması sorunlardan bir tanesi ama dış ticaret açığının tek nedeni bu değil. Türk lirasının değerli olduğunu söyleyenlerin baz aldıkları nokta kontrollü kurun olduğu nokta... Yani devlet müdahalelerinin bulunduğu o kurun doğru olduğunu kim iddia edebilir. Belki baz alınan geçmişteki kur yanlıştır. İthalat ile ihracat fiyatları arasındaki fiyat farkı yüzde 90'a ulaştı. Her yıl yüzde 10 verimlilik artışı oldu. Bu Türkiye'nin rekabet gücünü önemli ölçüde artırmıştır. Dış ticaret açığının nedenini sadece kura bağlamak yanlış. Gereğinden değerli bir Türk Lirasını kim niye alsın? Ama bakın dövizler Türk Lirası'na çevrilip yatırım araçlarına yatırılıyor. Serbest kur rejiminde hızlı bir çıkış olsa hem alacakları dövizin fiyatı yükselecek hem satacağı menkul değerin fiyatı düşecek. Yatırımcılar kaçarken zarar edeceğini bilir.'' Finansman ile ilgili bir sorun bulunmadığını, devletten kaynaklanan bir cari açık olmadığını, finansmanın özel sektörce sağlandığını anlatan Babacan, çok yüksek makina ithalatı yapıldığını, bunun önceki yıl 8 milyar dolar iken geçen yıl 17 milyar dolara ulaştığını, bu yılın 10 ayında da 16 milyar doları geçtiğini ifade etti. ''Serbest kur rejimi temel sloganımız'' diyen Bakan Babacan, kendilerinin serbest piyasadan yana olduklarını, kurlara her müdahalede felaketler yaşandığını belirterek, şöyle devam etti: ''Felaket senaryolarına rağmen Türkiye'nin notu 5-6 kere arttı. Felaket habercileri 3 yıldır kredibilite kaybına uğradılar ve uğramaya da devam edecekler. Bizim dönemimizde büyüme sağlıklı, hormonlu değil. Özel sektör öncülüğünde bir büyüme... Türkiye'nin sermaye birikimi büyümesini finanse edecek düzeyde değil. Bu yüzden küresel sermayeyi çekmemiz gerekiyor. Faizlerin düşmesi sayesinde özel sektör 55 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kurda meydana gelen değişiklik makro ekonomik dengeleri de etkiliyor. Serbest kur rejimi devam edecek. Başka bir şey beklemesin hiçkimse.'' -İŞSİZLİK- Bakan Babacan, kamuda çalışan sayısını azaltarak verimliliği artırdıklarını, işsizlikte çok küçük miktarlarda azalma olmasına rağmen, her yıl katılan yeni işgücüne istihdam sağlanmasının da önemli olduğunu vurguladı. Buna örnek olarak Ziraat Bankası'nı veren Babacan, 45 bin çalışan varken, bu sayının 20 bine indirildiğini ve bankanın çok yüksek kar etmeye başladığını söyledi. TMSF varlık satışlarından elde edilen gelirleriyle bu kuruluşların geçmiş dönem vergi borçlarının kapatılmaya çalışıldığını ve buna örnek olarak İmarbank'ın milyarlarca YTL'ye varan borcunu gösteren Bakan Babacan, bunlardan artan kaynak ve özelleştirme gelirlerinin borçların azaltılmasında kullanıldığını, bunun faizlerin düşmesine neden olacağını, böylece daha çok yatırım, daha çok istihdam sağlanacağını kaydetti. -TÜRKİYE-AB- Türkiye'nin AB'ye aday değil, artık katılımcı bir ülke pozisyonunda olduğuna dikkati çeken Bakan Ali Babacan, müzakerelerde Kıbrıs gibi siyasi konularla ilgili görüşmeleri Dışişleri Bakanlığı'nın yürüttüğünü ve kendisinin destek olduğunu söyledi. Bu hafta sonuna kadar 6 fasılda tarama çalışmasının tamamlanacağını bildiren Babacan, ''bundan sonra yapısal reformlarımız AB katılım sürecinde yürütülecek. IMF ile ilişkilerimiz daha çok maliye politikaları ve rakamlarda kalacak'' dedi. Bundan sonraki süreçte artık büyük paketler hazırlanmayacağını, siyasi reformların detaylandırılarak uygulamaya daha fazla dikkat edileceğini kaydeden Bakan Babacan, kurum ve kuralların AB ile uyumlu hale getirileceğini, sürekli bir değişimin devam edeceğini ifade etti. -PAMUK DAVA- Orhan Pamuk davasını da değerlendiren Bakan Babacan, ''geçen hafta Türkiye için üzücü ve Türkiye'nin bir şeyler kaybettiği bir dönem oldu. En azından algılama boyutunda Türkiye açısından üzücü gelişmeler oldu'' dedi. Özgürlükler ve demokratikleşme yolunda büyük adımlar attıklarını belirterek, bunları ''sessiz devrim'' olarak niteleyen Bakan Babacan, demokratikleşme ve özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda hükümetin kararlı ve samimi olduğunun ortada olduğunu vurguladı. Bir başka konunun da yargının bağımsızlığı ve güçler ayrılığı olduğunu, bunu herkesin kabullenmesi ve saygı göstermesi gerektiğini dile getiren Bakan Babacan, yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin Türkiye'de güçlendirilmesi gereken bir kavram olduğunu söyledi. Türkiye'nin de diğer AB ülkelerini sorgulama hakkı bulunduğunu ve nitekim bazı ülkelerden terörle mücadele konularında neler yaptıklarına ilişkin bilgiler istediklerini anlatan Bakan Babacan, Türkiye'nin son üç yılda bir şeyler kaybetmediğini, aksine kazandığı çok şeyler olduğunu ifade etti. AB ile ilişkilerde genç ekiplerin yetişmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Babacan, tüm bakanlıklar ve çekirdek kadroda genç ve çok iyi yetişmiş heyecan duyan elemanlar olacağını açıkladı. AB ile müzakerelerde çok üst seviyede katılım ve sahiplenme bulunduğunu kaydeden Babacan, uygulayıcı kuruluşların içinde olacağı bir yapı kurduklarını, bir Çevre Bakanlığı, bir Tarım Bakanlığı varken müzakere yapacak yeni küçük birimler kurmayı anlamsız ve gereksiz bulduğunu söyledi.