Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, 17 Aralık sonrasında Türkiye'ye olan yatırımcı ilgisi ve yatırımların arttığına işaret etti. Babacan şunları söyledi:
Abone olDevlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, 17 Aralık sonrasında Türkiye'ye olan yatırımcı ilgisi ve yatırımların arttığına işaret ederken, ''17 Aralık'tan sonra, Türkiye'nin taşı toprağı daha fazla para ediyor'' dedi. Babacan, CNN Türk Televizyonu'nda, Türkiye'nin AB ile ilişkileri ve ekonomideki son gelişmeler konusundaki soruları yanıtladı. Babacan, Türkiye'nin 17 Aralık sonrasında daha öngörülebilir bir sürece girmesi nedeniyle, ekonomik varlıkların değerinin arttığını, yabancı yatırımcıların ilgi odağı haline geldiğini bildirdi. Bankacılık sektöründeki yabancı sermaye girişine ilişkin soruya karşılık Babacan, bu konuda kaygı duyulmaması gerektiğini, işin doğal akışına bırakılması halinde her şeyin kendiliğinden düzeleceğini ifade etti. -BANKACILIK SEKTÖRÜ...- Türkiye'deki bankacılık sektörüne, önemli bir yabancı ilgisi olduğuna belirten Babacan, bunun nedeninin de, ''bu sektörde kayıtdışılığın hemen hiç olmaması, kurumsal bir disiplinin bulunması ve daha organize bir sektör'' olmasından kaynaklandığını, diğer bir önemli nedenin de, Türk bankacılık sektörünün büyümeye çok müsait bir sektör olması olduğunu bildirdi. Türk bankacılık sektörüne gelen yabancı sermayede ortaklık yapısının gözlendiğinin altını çizen Babacan, yabancıların Türkiye pazarında mutlaka yerli bir ortak arayacaklarını belirtirken, ''çünkü Türkiye'de iş yapmak için yerli ortak önemlidir'' şeklinde konuştu. Türk Bankacılık sektöründe KOBİ'lere kredi imkanlarının azalacağı yönündeki düşüncelerin yanlış olduğunu anlatan Babacan, Türkiye'deki bankacılık sektörünün asıl karlılığının, KOBİ'lere verilen kredilerden oluştuğunu söyledi. Babacan, bankacılık sektörü açısından Türkiye'nin gelişen bir pazar olduğunu anlatırken, KOBİ'lerin yanı sıra çok sayıda tüketicinin de bulunduğunu kaydetti. Uzun vadeli konut kredileri dahil olmak üzere, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), sektördeki gelişmeleri yakın bir şekilde takip ettiğini hatırlatan Babacan, Türk bankacılık sektörünün, çok güçlü bir sermaye yeterlilik rasyosuna sahip olduğunu, sektörün, tarihinin en iyi durumunda bulunduğunu vurguladı. -MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER VE CARİ AÇIK...- Babacan bu arada, ham petrol fiyatlarındaki artışa rağmen, Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerinin iyi gittiğini bildirdi. Babacan, ekonomik büyümenin bu artıştan etkilenmediğini, enflasyondaki beklentinin de yüzde 8'den, yüzde 7'ye indiğini ifade etti. Cari Açık konusunda hiçbir endişe bulunmaması gerektiğinin altını çizen Babacan, 17 Aralık sonrasında Türkiye'nin farklı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, tarihinde görülmemiş bir mali disiplin yakaladıklarını, yabancı sermaye girişinin de arttığını kaydetti. Babacan, yatırım ürünleri ithalatının arttığına da dikkat çekerken, ''eğer yatırım ürünleri ithalatı artışına dayalı Cari İşlemler Açığı veriliyorsa, verilsin'' dedi. Ali Babacan, tüketim ürünleri ithalatının da gayet makul bir düzeyde seyrettiğini belirtirken, tedbir almaya gerek olmadığını -IMF İLE İLİŞKİLER...- Babacan IMF ile ilişkilere değinirken, IMF ile bundan böyle yapısal reform ayağının biraz daha azalarak, yapısal reformların daha çok AB ile götürüleceğini belirtti. Babacan, ''Stand-by'ın birinci yılı sonrasında, yapısal reformlar ayağı azalıyor, IMF ile daha çok bütçe, para politikaları görüşülecek'' şeklinde konuştu. Bakan Babacan, Birinci Gözden Geçirme'nin koşullarından sosyal güvenlik reformunun da, er geç tamamlanacağını vurguladı. -AB İLE MÜZAKERE SÜRECİ...- Öte yandan AB ile müzakerelerin başlamasının ardından siyasi boyutun önemli olacağını belirten Babacan, Türkiye'nin 35 müzakere başlığı bulunduğunu hatırlattı. Babacan, her bir müzakere başlığının açılarak görüşülmesi ve kapanması süreçlerine ilişkin 25 üye ülkenin onayının gerekeceğini, bunun da siyasi boyut içerdiğini kaydetti. AB sürecinin üç önemli ayağına işaret eden Babacan, bunlardan birincisinin siyasi uyum çalışmalarını içeren ''siyasi'' ayak olduğunu, ikincisinin 35 başlığı içeren ''teknik müzakere'' sürecindenoluştuğunu, üçüncü ayağın ise sivil toplum kuruluşları arasındaki diyaloğun güçlendirileceği ''iletişim'' ayağı olduğunu ifade etti. Babacan, 31 Ağustos'ta AB Daimi Temsilciler Konseyi (COREPER) toplantısı ile daha sonra 1-2 Eylül'de, İngiltere'nin Newport bölgesinde Dışişleri Bakanları düzeyinde yapılacak gayri resmi AB Konseyi'nde tartışılması beklenen Müzakere Çerçeve Belgesi'nin teorik olarak onaylanma ihtimalinin bulunmasına karşın, Belgenin onayına ilişkin nihai bir karar çıkma olasılığının zayıf olduğunu kaydetti. -''KİMSE TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİM SÜRECİNE KARŞI DEĞİL...'' AB'deki hiç bir ülkenin, Türkiye'nin 3 Ekim'de gireceği değişim sürecine karşı olmadığını belirten Babacan, ''herkes, Türkiye'nin 3 Ekim sürecinden geçerek, standartlarını yükseltmesini, refahını arttırmasını istiyor'' dedi. AB sürecinde, Avrupa ülkelerinde, Türkiye'ye konusundaki bilgi eksikliğini azaltmak için gayret göstereceklerini ve bu çerçevede, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışacaklarını vurgulayan Babacan, sivil toplum kuruluşlarını, düzenleyecekleri bir zirveye davet ederek, sürecin bundan sonraki süresi için katkılarını ortaya koyacaklarını söyledi. -AB BAŞMÜZAKERECİLİĞİ YAPILANMASI...- Babacan ayrıca, AB sürecisinde, devasa bir yapılanmaya gitmeyeceklerine vurgu yaparken, icracı bakanlıkların içinde olacağı esnek bir yapılanma düşündüklerini, AB Başmüzakerecilik kurumunun ise az sayıda çekirdek bir yapıyla, daha çok iletişim trafiğini yönlendireceğini bildirdi. Müzakere sürecinde, icracı bakanlıkların bizzat müzakerelere dahil olacağını ifade eden Babacan, AB ile daha önce 8 ayrı grupta, 5 ayrı toplantının yapıldığını, bu konuda çok önemli bir birikimin bulunduğunu, yetişmiş bir kadronun da mevcut olduğunu belirtti. Tek bir kurum çatısı altında yapılanma istemediklerinin altını çizen Babacan, geçmiş tecrübelerin, böyle bir yapılanmanın, uygulamada netice vermediğini gösterdiğini hatırlattı.