Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, krizden çıkmak için çözüm arayan gelişmiş ülkeleri öngörüsüzlükle eleştirdi.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünyadaki pek çok ülkede bir öngörülebilirlik eksikliği olduğunu, merkez bankalarının karşılıksız bastıkları paranın yakın tarihte görülmemiş boyutlara ulaştığını söyledi ve ekledi: ''Buna rağmen ciddi problemler devam ediyor. Büyüme, kalkınma konusunda pek çok ülkede ciddi sıkıntılar görüyoruz."
TOBB Uluslararası İş Forumu'nun açılışında Babacan, bu yıl TOBB'un kuruluşunun 60. yıl dönümü olduğunu belirterek, tüm odalar birliği camiasını kutladı.
Babacan, şu anda içinde bulunulan küresel ekonomik konjonktürün özellikle iş dünyası açısından ciddi problemleri, sıkıntıları beraberinde taşıdığını dile getirerek, belirsizliğin olduğu, hükümetlerin, devletlerin ekonomik politikasında problemler yaşadığı bir dönemde iş dünyasının da işinin pek kolay olmayacağını kaydetti.
Bir ülkenin ekonomik istikrarının, makro ekonomik dengelerinin, bu ülkede iş yapanlar için son derece önemli olduğuna işaret eden Babacan, şirketlerin önünü görememesi, gelecekle ilgili kuşkuları olması durumunda da yatırım ve iş yapmaktan geri durduğunu belirtti.
Babacan, bankaların gelecekle ilgili sıkıntılar görmesi ve bir belirsizlik hissetmesi durumunda kredi vermekten imtina ettiğini ifade ederek, tüketicilerin geleceğe güvenmediğinde harcamalar noktasında çok daha tutuk davrandıklarını, sürekli bir harcama erteleme psikolojisinin içine girdiklerini anlattı.
İş dünyasının, şirketlerin, bankaların, finans dünyasının, halkın tüketiminin durduğu bir ülkede ekonomik büyümenin elde etmenin imkansız olduğunu vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
KARŞILIKSIZ PARA BASIYORLAR
''Şu anda pek çok ülkede dünyada bunu izliyoruz. Dünyadaki pek çok ülkede maalesef bir öngörülebilirlik eksikliği var. Bakıyoruz devlet harcamaları pek çok ülkede oldukça artırılmış, bütçe açıkları zaten artırılmış durumda. Maliye politikası üzerinden sözüm ona hareketlendirme, canlandırma adına atılabilecek adımlar atılmış, hatta orada da denizin sonuna gelinmiş. Orada hareket alanı kalmamış durumda.
Merkez bankalarının karşılıksız bastıkları para yakın tarihimizde görülmemiş boyutlara ulaşmış durumda. Buna rağmen ciddi problemler devam ediyor. Büyüme, kalkınma konusunda pek çok ülkede ciddi sıkıntılar görüyoruz.''
Başbakan Yardımcısı Babacan, hükümetlerin uyguladığı ekonomik politikalarda hep ikilemlerin olduğunu belirterek, sadece politik açıdan bakıldığında kolay adımların olduğunu, bir de belki kısa vadede zorluk getiren orta uzun vadede asıl o ülkeye kazandıran seçeneklerin olduğunu anlattı.
Pek çok ülkede, siyasi karar vericilerin çok kısa vadeli hesaplarla hareket ettiğini ifade eden Babacan, siyasi karar vericilerin, 'sonra bakalım kim öle, kim kala' dediklerini, bu kısa vadeli politikaların ciddi problemleri beraberinde getirdiğini kaydetti.
GÜNÜ KURTARALIM YAKLAŞIMI DOĞRU DEĞİL
Babacan, 'Biz günü kurtaralım da, yarını sonra düşünürüm' yaklaşımının şu anda yaşanılan ekonomik sorunların temelindeki en önemli konulardan birisi olduğunu belirtti.
Ali Babacan, 2008-2009 yılında küresel ekonomik krizin finans sektör kaynaklı olarak gelip vurduğunda, hükümetlerin ''çözüm kolay'' dediğini, hükümetlerin daha fazla para harcayıp, vergileri düşürmeyi ve ekonomiyi canlandırmayı düşündüğünü anlattı.
Bunun nasıl sağlanacağı konusunda da hükümetlerin biraz daha borçlanmayı, kamu borcunun biraz daha artmasını sorun yapmadıklarını dile getiren Babacan, bu hesabın doğru çıkmadığını kaydetti.
Babacan, bugün gelişmiş ekonomilerde pek çok ülkede, ciddi bir bütçe açığı ve kamu borcu sorunu bulunduğunu dile getirerek, krizin ilk aşamalarında problemin bankacılık tarafında olduğunu, devletlerin çıkıp bu bankaların arkasında oldukları ifade ettiklerini aktardı.
Ancak, 2010 yılından itibaren, 2011 yılı ile birlikte bu sefer devletlerin kredibilitesinin sorgulanır hale geldiğine işaret eden Babacan, ''Peki devletlerin borcunu ödeyip ödemeyeceği konusunda sıkıntı yaşadıklarında devletlerin arkasında kimin duracağının cevabı maalesef yok. Tüm finans sistemi devlete, o devletin hazinesine olan güvenin üzerine inşa edilmiş durumda. Devletlere güvenin yitirildiği ülkelerde ne finans sektöründe istikrarı sağlamak mümkün oluyor, ne de o ülkenin finans sektörünün arzu ettiği iş ortamına kavuşması mümkün oluyor'' diye konuştu.
Babacan, Türkiye'nin G20 ülkesi olduğunu anımsatarak, Türkiye'nin en büyük 20 ekonominin olduğu ortamda hem çözüm üreten, hem de bir bakıma yaptıkları ile örnek gösterilen bir ülke haline geldiğini belirtti.
CİDDİ ADIMLAR ATTIK
Türkiye'nin 2002 ile 2007-2008 yılları arasındaki dönemde çok ciddi reformlar gerçekleştirdiğini ifade eden Babacan, küresel krizin dünyayı vurmadan önce Türkiye'nin çok önemli adımlar attığını söyledi.
Babacan, ''Türkiye'nin daha iyi işleyen bir demokrasisi olması yolunda önemli adımlar attık. Türkiye'nin bir hukuk devleti olması yolunda çok önemli adımlar attık. Temel hak ve özgürlükler konusunda önemli atılımlar sağladık. Yaptığımız pek çok siyasi reformu Avrupa Birliği (AB) sürecinde ve AB standartları normlarında kendimizi karşılaştırarak gerçekleştirdik'' ifadelerini kullandı.
Ekonomik alanda da önemli reformlar gerçekleştirdiklerini vurgulayan Babacan, bankacılık alanında, sosyal güvenlikte, sağlıkta çok önemli reformlar yaptıklarını anlattı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şu anda ciddi problem yaşayan ülkelerin temel sorun yaşadıkları alandaki bütün reformları kriz başladığında Türkiye'nin tamamladığını ifade ederek, bir yandan güçlü bir bankacılık sistemi, bir yandan güçlü bir kamu maliyesi yapısının Türkiye'yi bu krizin etkilerinden önemli ölçüde koruduğunu dile getirdi.
O dönemde dünya uygulamalarından çok daha ilerde adımlar attıklarını, düzenleme ve denetleme konusunda AB standartlarından öte adımlar attıklarını belirten Babacan, bankalar için, Avrupa genelinde sermaye yeterlik rasyosunun yüzde 8 olduğunu, bunu Türkiye'de yüzde 12'ye çıkardıklarını anlattı.
Babacan, konut kredilerinde yüzde 25 peşinat kuralı getirdiklerini, tüketici kredilerinde yabancı para cinsinden borçlanmayı yasakladıklarını, bir bakıma bankaların çok daha emniyetli, kontrollü bir şekilde kendi işlerini yapmasını sağlayan adımlar attıklarını söyledi.
Bunları Türkiye'nin çok hızlı büyüme dönemlerinde yaptıklarını anımsatan Babacan, Türkiye'nin bütçe açığını, bütçe fazlasına çevirdiklerini, kamu borç stokunu ciddi ölçüde aşağıya indirdiklerini ifade etti.
Babacan, Türkiye'nin krizden önce durumunun çok farklı olduğunu, bunun da Türkiye'nin krizden az etkilenmesine sebep olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin kriz döneminde yaptıklarının da çok farklı olduğunu belirtti.