Bu amam başka imam. Öyle ki Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın bile içini ürpertti.
Abone olTophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii İmamı neyzen Halil Necipoğlu “Camideki Adam” isimli ilk albümü ses getirdi. Sırdışı imam olarak tanınan imam ile Ayşe Arman röportaj yaptı. Arman imamın parçalarını dinlerken çok etkilendi. Arman sordu imam Necipoğlu yanıtladı.
Beni şaşırttı. Hem albümü hem kendisi. Halil Necipoğlu, alışageldiğimiz imamlardan değil. Hem imam olarak hem insan olarak farklı biri. Hiç tahmin etmezdim, ama CD’sini dinlediğimde bazı parçalarda ağlama isteğine kapıldım.
Ürperdiğimi hissettim. İnanılmaz bir sesi var. En çok hoşuma giden de, Halil Necipoğlu’nun din ile musiki arasındaki ilişkiyi açıklama biçimi oldu. O, Allah’ın mesajlarını insanların yolda giderken, evde yemek yaparken, ütü yaparken dinleyebileceklerini de söylüyor. Kutsi Ergüner’le birlikte dünyayı dolaşmış, ufku geniş biri. "Camideki Adam 2"de bazı ilahileri caz formatında olacak. "Semavi Duyuşlar-Esma Şarkıları" CD’si müthiş. Bu albümde Allah’ın 9 ismi var, tamamlandığında 10 CD olacak ve Allah’ın 99 ismine ilahi bestelenmiş olacak. Halil Necipoğlu, dünyada ilk olacağını söylüyor...
Ben hutbe ve vaazlarımda insanlara, dinimin öğütlerini peygamberimizin "Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız. Nefret ettirmeyiniz, müjdeleyiniz" ilkesinden hareketle anlatıyorum.
Siz bizim kafamızdaki imam prototipine uyuyor musunuz?
- Bilmiyorum. Ama sokaktan geçen herhangi birine "Bir imam nasıl olur" diye sorun, şöyle şeyler söyleyecektir: Camisinin dışına çıkmayan, hayatı maneviyattan ibaret sayan, bugünü değil yarını yaşayan, kılığına kıyafetine özen göstermeyen, kötü giyinen, renk zevki olmayan, bu tür şeylerle uğraşmayı zul sayan, teknolojiden nasibini almayan, ölümlerde dua okunacağı zaman hatırlanan, adabı muaşeret bilmeyen, dünyayı gezmeyen, tanımayan, gelişmeye öğrenmeye kapalı, sosyal yaşamdan uzak insanlar... Tabii istisnaları tenzih ederim...
DÜNYAYA ENTEGRE OLMAK
Siz bu özelliklere uymadığınız için mi size "sıradışı", "modern", "imam gibi olmayan imam" diyorlar...
- Herhalde o yüzdendir. Benim teknolojiyle bu kadar iç içe olmam, internette sörf yapan biri olmam hayret uyandırıyor. İmamların teknolojiyle arası iyi değildir ya. Oysa ne kadar yanlış. Tam tersine imam, dünya şartlarına entegre olmuş insan olmalı. Maddi yaşamla manevi yaşamın aynı anda bir çizgide de sürdürülebileceğine dair mesajlar veren kişi olarak anlaşılmalı.
Çok küçük yaşta hafız olmuştunuz? Sizi zorlayan oldu mu?
- Tamamen kendi seçimimdi. Babam, benim hayattaki rol modelim. O da hafız. Müthiş bir adamdır, çok da aydındır. Pek çok öğrenci yetiştirdi. Babamın hafız arkadaşları zaman zaman bizim eve gelip hem Kuran okurlar, hem de musiki meşk ederlerdi. Beni derinden etkiledi bunlar.
10 küsur yaşında bir çocuk neden top oynamak yerine, Kuran’ı ezberlemek istesin?
- Valla ister. Üstelik hafız olmak için değil, canım istediği için, içimden öyle geldiği için. Ama yanlış anlaşılmasın, aynı zamanda tam bir "sokak çocuğu"ydum. Top peşinde de koştum, bisiklete de bindim, çelik çomak da oynadım...
Babanızın gözüne girmek için miydi bütün bu çaba...
-Hayır, hayır. Hangi çocuk, babasının ya da annesinin gözünden düşer ki? Ne çevremin ne de başka bir şeyin baskısı oldu. Zaten bu işler baskıyla olacak şeyler değil.
Kuran’ı ezberlediniz, ses de muhteşem, "Amcalara bir Kuran oku evladım" olur muydu?
- Olurdu. Ama sadece amcalara değil. Sesimin güzelliğini keşfeden dayılar, teyzeler, yengeler, ablalar, abiler, yani tahmin edemeyeceğiniz kadar çok kişi, beni dinlemeye gelir ve Kuran okumamı rica ederlerdi.
Peki siz bundan ne kadar gurur duyardınız?
- Çok. Hafızlık, özel bir statüdür. Canlı bir Kuran olmaya soyunmuşsunuz, ilahi hitapların hepsini ezberinizde tutacaksınız. Büyük sorumluluk. Üstelik, sadece ezberlemek yetmiyor. Tüm o metinlerin içeriğini anlayabilmek, yaşamınıza da uygulayabilmek icap ediyor. Bu benim için elbette ki gurur vesilesidir.
Tam olarak eğitiminiz?
- Ön lisans ilahiyat.
Sesinizin güzelliğini fark ettiğiniz andan itibaren şan şöhret sahibi olmanın muhasebesine girdiniz mi?
- Yok vallahi, şöhret aklıma dahi gelmedi.
ŞÖHRET AFETTİR HADİSİ
Ünlü olmayı istemek, sizin durumunuzdaki bir din adamı için günah mı?
- Elbette değil. Ben de ürettiğim eserlerimin tanınmasını, dinlenmesini isterim. Ama ünlü olmak gibi bir düşüncem yok.
"Şöhret, insanın özünü bozar", ondan mı?
- Peygamberimiz bir hadisinde "Şöhret, afettir" demiştir. Anlıyoruz ki, mütevazı biri, şöhreti bulduğu vakit, kibirlenebilir. O zaman da öz bozulur. Ben bundan çok korkarım.
Hem ünlü olmayı isteyip hem Allah sevgisi ile dolu olmak mümkün değil mi yani?
- Mümkün tabii. Ama ben ünlü olmak amacıyla yola çıkmadım.
Size "şarkıcı imam" denmesinin nesi kötü?
- Sorun şu: Ben önce imamım. Rakım Elkutlu, Saadettin Kaynak gibi besteler de yapıyorum ama şarkıcı değilim. Benim yaptığım tasavvuf müziği formatında eserler üretip okumak.
"Musiki yapan imam" deyince, her şey tamam mı oluyor?
- Hah işte bu! Ağzınıza sağlık. "Musiki ile meşgul imam" tamamdır. Zira, ben ilk değilim. Musiki tarihine bakın, çok sayıda musikişinas imam var. Üstelik, musiki hayatın ana nimetlerinden biridir. Ve camiye de girmiştir.
Allah’ın 99 ismini bestelemek
Bu CD’yi neden yaptınız?
- Allah’ın özelliklerini belirten ve Müslümanların bildiği 99 ismi vardır. Yani "esma-ül hüsna." Allah’ın güzel isimleri. Ne yazık ki, bu isimlerin anlamları hakkında yeterli bilgiye ve duyguya erişilememiştir. Benim amacım, "Semavi Duyuşlar-Esma Şarkıları" albümleri ile insanların "Esma-ül Hüsna"yı daha kolay anlamalarını sağlamaktır. Her bir esma, bizi Allah’la ilişkilendiren bir bağdır. Bu bağı insanların diline, kalbine, müziğin coşkusu içinde ve sözün tılsımı içinde sunmayı denedim. Kısmet olursa, bu 99 ismin hepsini bestelemek istiyorum. Şimdilik 9 tanesi bitti. Yani 90 isim daha var. Süreç içinde, inşallah kalanını da besteleyeceğim. Yani 10 CD daha. İnşallah dünyada ilk olacak.
Kızım başörtü için kendi karar verecek
Oğlunuz Kuran’la sizin olduğunuz kadar haşır neşir olmazsa, üzülür müsünüz?
- Hayır, hiç üzülmem. Ben sadece tavsiye ederim ve ona okumasını öğretirim. Gerisini kendi bilir.İnsan ibadet etmenin ruhunu anlamalı ve zevkini tatmalıdır. Yani bu düşünceye sahip olduğunuz vakit hem ibadetiniz makbul olur hem de siz "yüksek bilinç2e ulaşır, daha mutlu olursunuz.
Ya kızınız, baş örtüsü takmazsa...
- Zamanı gelince, ne yapıp ne yapmayacaklarına kendileri karar vereceklerdir.
Röportaj: Ayşe Arman
Kaynak: