Ayrıştırıcı, yürek burkucu olmuş!
Birlik ve beraberlik, bir toplumun milli ruhunu güçlendirir. Ortak değerler ve hedefler etrafında kenetlenmek, toplumsal dayanışmayı pekiştirir. Bu doğrultuda hareket etmek en çok siyasetçilerden beklenendir. Toplumun daha büyük bir kesiminden kabul görür.
Sağlık Bakanlığı’nın ‘Normal Doğum Eylem Planı’ tanıtım filmi yürek burkucu olmuş. Ayrıştırıcı olmuş. Hatta sezeryanla doğum yapan anneyi yetersiz ve kötü hissetmesine sebep olacak kadar, Sezaryanla doğum yapan anneye bebekle arasındaki bağın zayıfladığını anlatacak kadar, Bu kısa film belli ki bir erkek eliyle çekilmiş. Sıfır duygusallık, bol ajitasyon var.
Anne karnındaki fetüsü konuşturmak nedir? ‘Anneciğim ben hazır değilim’ sömürüsü sonrasında sezeryanla fetüsün boşluğa düşüşü, yalnızlık duygusu ... gibi gibi duygu sömürüsü yapmak doğru değildir.
Doğru olan
Kadınları normal doğum konusunda bilinçlendiren kısa filmlerin yapılmasıdır. Hatta normal doğum için teşvik edilmesidir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Sezaryanın bebeğe ve anneye olabilecek sağlıksal komplikasyonlarını anlatmak doğrudur, fakat duygu sömürüsü yapmak bu coğrafyanın kadınlarında geri teper. Kaldı ki sezaryan ya da normal doğum olup olmayacağına hamilelik süresinin takibini yapan hekim karar vermelidir. Bu karar tıbbı gerekçeler doğrultusunda verileceği gibi alternatif bir tercih olarak kadın anne tarafından da verilebilir. Kadının tercihi, kararıdır. Gerekli olmadığı, zaruriyet olmadığı sürece sezeryan doğumun tercih edilmemesini sağlamak önemli ama annenin cesareti ve kararıda çok önemlidir.
Ama kadının nasıl doğurduğu değil de nasıl bir anne olduğu, dünyaya gelen o bebeği nasıl yetiştirdiğidir. Çünkü modern çağın kadınları anneleri çocuk yetiştirmiyor, bakıcılar sadece çocuk büyütüyor. Oysaki büyütmek değil yetiştirmenin önemli olduğu vurgusu yapılmalıdır.
Mesela 21 Ağustos’ta kaybolan ve bir cinayete kurban giden Narin Güran’ın annesi de bir anne…
Ama belli ki sadece büyütmüş. Yetiştirme kısmı eksik, hatta annelik kısmı eksik. Taşıyıcı biyolojik anne. Evladından vaz geçmiş, evladını kurban etmiş bir anne. Kod adı zavallı…
Kız öldü diyorum, öldürüldü diyorum…
Umutları, hayalleri, geleceği öldü.
Eziyet edile edile öldü.
Körpecik bedeni çuvala konuldu, Eğertutmaz deresinde çüremeye bırakıldı.
Yahu kız öldü…
Annesi öldü
Babası öldü
İnsanlık öldü
Kan Donduran Detay
İstanbul'da 19 yaşlarındaki Ayşenur H. ve İkbal U. vahşice katledip intihar eden Semih Çelik'in evinde bulunan kara kalem resimde çıplak halde bir kadının vücudunun parçalara ayrıldığı görüldü. Semih'in Edirnekapı surlarında öldürdüğü İkbal U. çizdiği resimdeki gibi parçalayarak öldürdü.
Semih cinayetlerden sonra, kendi boğazına ip bağlayıp surlardan atladı. İntihar etmeden önce eski sevgilisi Ayşenur H. Eyüpsultan'daki evinde boğazını keserek öldürdü.
İkbal U. vücudunu parçalara ayırarak, başını ve vücudunun bazı bölümlerini Edirnekapı surlarından aşağı atacak kadar cani olan bu insanımsı yaratık için 5 kez psikolojik tedavi gördüğü, 2 kez kaybolduğu ve daha önce intihar girişiminde bulunduğu öğrenildi.
Semih Çelik’in odasında kara kalemle çizilmiş çıplak halde bir kadının vücudunun parçalara ayrıldığı resimdeki gibi cinayeti işlemesi kan dondurucu…
Bir insan bunu sağlıklı bir kafayla yapamaz. Belli ki haplanmış bu işe girişmiş. Bu kadar ciddi psikolojik sorunları olan birinin ailesi, yakınları ya da ilgili kurumlar tarafından kontrolü nasıl sağlanmaz!
Bu ülkenin gençleri, kadınları aşktan meşkten vazgeçti. Sinirlenince dövmeyecek, kesmeyecek Ayrılınca boşanınca öldürmeyecek adam arıyor. Erkek kadını, kadınını koruyup kolluyordu, merhametle sevgiyle ve vicdanla yaklaşıyordu. Vicdan, merhamet, sevgi, saygı gibi değerler disiplinler, Kayboldu.
Hayatta hepimizin zaman zaman karanlıkta kaldığı, yönünü bulmakta zorlandığı anlar olur. Fakat o karanlığa boyun eğmez, eğemez sağlıklı insanlar. Hayat yolculuğunda yanımıza azık olarak ne almamız gerektiğini bizlere önce; Ailemiz, anne babamız Sonra; Eğitimimiz, donanımımız, edebimiz, inancımız, sosyo-kültürel yapımız ve sahip olduklarımız gösterir.
İnançsız ilerleyen bu toplumda cinayetler, tacizler, tecavüzler hayatın rutini haline geldi.
Bu toplum ekonomideki sorunlara dikkat kesilirken, esas sorun olan psiko-sosyolojik vakaları göz ardı ediyor. Cambaza bak cambaza diye bağıranlar dikkatleri başka tarafa çekip toplumun dibe vurma sürecinin temelleri atılıyor.