BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,75
ALTIN 2.967,03
HABER /  POLİTİKA

Ayhan Bilgen'den partisine eleştiriler: HDP yapamadıklarının, söyleyemediklerinin bedelini ödemektedir

Yerine kayyım atanan eski Kars Belediyesi Eş Başkanı Ayhan Bilgen, "HDP yaptıklarından çok yapamadıklarının, söyleyemediklerinin bedelini ödemektedir" açıklaması yaptı.

Abone ol

Kayyım atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen T24’ten Candan Yıldız'ın sorularını yanıtladı.

Ayhan Bilgen, 2 Ekim’den bu yana tutuklu. Bilgen gözaltı sürecinde belediyeyi kayyım atanmasından korumak için başkanlıktan istifa ettiğini duyurdu; “Ben demokrasicilik oynanacak yaşı geçtim, Türkiye’nin koşulları da oyun oynanacak bir ortama sahip değil. Keyfi gözaltılarla bir şehrin iradesi ile oynanmasına izin vermem” diyerek. Bilgen tutuklandı, belediyeye de kayyım atandı.

31 Mart yerel seçimlerinde HDP ve MHP’nin çekiştiği ilde HDP’nin kazandığı Kars Belediyesi’ne de birçok belediye gibi vali kayyım olarak kayyım atandı. Diğer eş başkan Şevin Alaca da tutuklandı.

Ayhan Bilgen’in son tutuklandığı dosya, 2017’de tutuklandığı ve 8 ay cezaevinde kaldığı Kobane eylemleri dosyasıyla aynı. 21 Aralık 2017’ de Anayasa Mahkemesi’nin (B. No: 2017/5974) ‘ihlal’ kararını hatırlatan Bilgen’in avukatları tutukluluğa itiraz ettiler ancak reddedildi.

Bir dönem Mazlum-Der Genel Başkanlığı, 3 dönem milletvekilliği yapan, HDP’de parti sözcülüğü ve grup başkanvekilliği gibi görevleri yürüten Ayhan Bilgen, Sincan Cezaevi’nde yakınlarıyla ayda 2 kere ve en fazla 2 kişi ile 45 dakika kapalı görüş yapabiliyor.

Avukatları aracılığı ile gönderdiğimiz soruları Sincan Cezaevi’nden yanıtlayan Ayhan Bilgen siyasete HDP’de devam edip etmeyeceğiyle ilgili soruya “sivil siyasal çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır. Bu fikrin toplumsal zeminde olgunlaşması için çalışmayı önemsiyorum” yanıtını verdi.

Bilgen HDP’ye dönük eleştirilerini kamuoyunda paylaşmasıyla ilgili de “Elbette parti hukuku kurullarda belirlenir ama siyasal tartışmalar toplumsal zeminde gelişir” dedi.

Ayhan Bilgen “HDP’nin pozisyonunu net tarif etmesi gerektiği” sözlerine açıklık getirirken “HDP yaptıklarından çok yapamadıklarının, söyleyemediklerinin bedelini ödemektedir” diye konuştu.

Ayhan Bilgen’in verdiği yanıtlar şöyle:

Sizinle Nisan’da  yaptığımız söyleşide “40 HDP’li belediyeye kayyım atandı. Her an bize de gelebilir diyor musunuz ya da şu ana kadar Kars’a kayyım atanmamasını neye bağlıyorsunuz?” diye sormuştum. Siz de “kayyım atandığında bundan MHP karlı çıkabilir. Bu durumda da Kars MHP ile HDP’nin yarıştığı bir şehre döner” demiştiniz. Sizce AKP Kars’ı MHP’ye mi bıraktı?

Türkiye siyasetindeki genel tablo Kars siyasetini de etkilemektedir. Sonuç itibariyle Ankara’da yapılan her planda tarafların beklentileri olur. Belli ki Kars konusunda da ciddi bir ısrar olmuş.

Tutuklanacağınız daha belli olmadan belediye başkanlığı görevinden istifa ettiğinizi açıklamıştınız. Belki kayyım atanmasının önüne geçmek içindi. Ama kayyım atandı. Hala doğru karar verdiğinizi düşünüyor musunuz?

Kayyım ve siyasete yönelik tutuklama politikaları bir sonuçtur. Bu sonucu değiştirecek sebeplere odaklanmak ve bu kısır döngüyü bitirecek adımları atmak gerekir. Siyasette kararlılık ne kadar önemliyse hamle yapma becerisi de o kadar değerlidir. Aksi takdirde bu çıkmazın bedelini sadece siyasetçiler değil tüm şehir ve ülke ödemeye devam eder.

Reel siyaseti bıraktınız mı? HDP’de ya da başka bir oluşumda artık yer almayacak mısınız?

Ben siyaseti halk temeli bir toplumsal mücadele alanı olarak görüyorum. Benim ne olacağımdan daha önemlisi ülke siyasetinin neye ihtiyaç duyduğudur. Türkiye’deki kutuplaşma ve gerilimi ortadan kaldırıp yeni bir yaklaşım etrafında buluşmayı sağlayacak sivil siyasal çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır. Bu fikrin toplumsal zeminde olgunlaşması için çalışmayı önemsiyorum.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar “Daha öncede bu yönlü konuşmanız olduğunu ama son kararınızdan haberi olmadığını” açıkladı. Belediye başkanlığından istifa kararını nasıl aldınız? Neden HDP yönetimiyle paylaşmadınız?

Daha önce de arayışım ve önerilerimle ilgili parti içinde farklı birimlerle paylaşımlarım olmuştu. Gözaltı merkezinde kararı, ilgileriyle bir paylaşım imkânı olmadığı için, durumun aciliyeti olgusuyla bireysel bir tutumla bir ihtiyaca cevap bulmaya çalıştım.

HDP’ye tam olarak eleştiriniz nedir? Eleştirilerinizi kamuoyu ile paylaşmanız HDP’ye sesinizi duyuramadığınızı düşündüğünüz için mi? Zira Mithat Sancar yine “parti kurulları yerine doğrudan kamuoyuyla paylaşılması doğru değil, çünkü Ayhan Bilgen’in bunları bize iletmesinin önünde engel yok” demişti.

Siyaset dinamik bir daldır ve değişim siyasette ilerlemenin en önemli teminatıdır. Elbette parti hukuku kurullarda belirlenir ama siyasal tartışmalar toplumsal zeminde gelişir. Ben kişisel bir arayışta olmadığım gibi kişilerle ilgili bir polemiği de siyasal arayışların önüne koymayı ahlaki bulmam.  Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için atılması gereken adımlar konusunda Mithat Hoca’nın akademik birikimini de siyasal söylemini de önemli görüyorum. Fakat her şeyin de HDP yönetiminden beklenmesini gerçeklikten uzak ve edilgen bir tutum olarak görüyorum.

Sizinle yaptığımız Nisan söyleşisinde HDP için asıl büyük tehlikenin siyasal yozlaşma ve çürüme olduğunu söylemiştiniz. Eleştirilerinize devam ediyorsunuz. Hatta daha açık dile getiriyorsunuz.  “Tartışmayı ertelemek siyaseten bitirir” dediniz. Ertelendiğini mi düşünüyorsunuz? Mutlaka neden şimdi soruları da soruluyordur. Ben de sormuş olayım?

Siyasal gerilimlerin her parti içinde yaşanması gereken zorunlu tartışma ihtiyacını bastırdığını düşünüyorum. Türkiye siyasetinde tüm partiler için en büyük tehlike toplumsal kaygılardan kopuş ve yozlaşmadır. Siyasal gerilimlerin bu çürümeyi dikkatlerden kaçırması tehlikeyi ortadan kaldırmaz.

“Sadece son 2 kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim “tersine Türkiyelileşme” diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülür” eleştiriniz de önemli. “Tersine Türkiyelileşme” derken HDP içindeki Kürdi siyasetin zayıflatıldığını mı söylüyorsunuz?

Bence kastettiğim radikal iddialara sahip bir partinin Türkiye’deki yaygın ve yoz siyasi alışkanlıklarla iddiasına yakışmayacak hesaplara alet edilmesidir. HDP toplumsal karar alma süreçleri ile doğrudan demokrasiye en yakın iddialarla siyaset yapmak için çıkmıştır.

Bu eleştirileriniz tartışma yarattı mı parti içinde? Yani tartışmaya devam ediyor musunuz?

Cezaevi koşulları ve iletişim sorunları kendimi doğru ifade edebilmem, muhattaplarımın da kastımı doğru algılayabilmesinin önünde ciddi bir engel oluşturuyor. Tartışmanın serinkanlı, sağlıklı ve toplumsal katılıma dönük olarak yürütülmesinin hale bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Siyasetin öznesi şahıslar ya da parti yöneticilerinden çok toplumdur.

HDP’nin pozisyonunu net tarif etmesi derken tam olarak neyi kastediyorsunuz? Reel siyasete de uyarlarsak, Millet İttifakı bağlamında neler söylersiniz?

HDP Türkiye toplumunun iknası ile demokratikleşme hedefine ulaşılabileceği varsayımı ile yola çıkmıştır. Büyük kısmı konjonktürden ve HDP dışı faktörlerden kaynaklanıyor olsa da bu sürecin yönetiminde üstlenilmesi gereken sorumluluk ve atılması gereken adımlar söz konusudur. Bu adımlara dair genel çerçeve ilkesel olarak beyan edilmiş ve ikna edici bir söyleme güven verici bir siyasete dönüşmemektedir. HDP yaptıklarından çok yapamadıklarının, söyleyemediklerinin bedelini ödemektedir.

“Hâlâ bölünmeyi isteyen bir parti muamelesi görmek bence kendi derdini anlatamama sorunudur” derken HDP’nin siyasi dengeleri gözetmesine ilişkin bir eleştiri mi?

Dünyada şiddeti savunmamak şartıyla ayrılma talebinin bile ifade özgürlüğü olarak ele alındığı bir ortamda HDP’nin sorunu Türkiye’nin hassasiyetlerini toprak bütünlüğünü gözeterek demokratikleşme bağlamında çözme iddiasının bu kadar kolay kriminalize edilebiliyor olması herkes tarafından yeniden sorgulanmalıdır.

“İsimsiz kahramanlar” vurgunuzu HDP’nin bir lider partisi olmaması gerektiği gibi okumak doğru olur mu?

Türkiye siyasetinde aşılması gereken en temel handikaplardan birisi kişi merkezli siyaset planlamalarıdır. Bu durum partilerde kurumsallaşmanın siyasette toplumsallaşmayı engellemektedir. Elbette liderlik cesur açılımlar yapmak, çözüm odaklı teamülleri geliştirmek ve herkesten ağır herkesten büyük fedakarlıklar yapmak demektir. Ancak herkesin emeğini görmek bir şöhret kadrosunun işi olmaktan çıkarmak hem yenilenmeyi sağlar hem de en alttakilerin siyasete katılım ve katkısının önünü açar.

Kars’tan haber alıyor musunuz?

Bilgimiz yok

Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor?

Sınırlı da olsa okuyarak yazarak ve tartışma programları aracılığı ile Türkiye gündemini takip etmeye çalışarak geçiriyorum.

Kitap yazacağınızı söylemiştiniz? Başladınız mı? Anılar mı olacak kitabınız? Yoksa bir öykü ya da roman mı olacak?

Edebiyat yeteneği zayıf birisi olarak sadece sesli düşünme boyutunda kafamdaki siyasal ve toplumsal sorunlarla ilgili cevap arama amaçlı denemeler yazıyorum. Hak temelli siyasetin nasıl bir içerik ve üslupla inşa edilebileceğine dair tartışmaları derlemeye ve değerlendirmeye çalışıyorum. Siyasal süreçlerde toplumsal sorumluluğu ve öncü kadroların siyasal alışkanlıkları üzerine yazmaya çalışıyorum.