BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,00
ALTIN 3.010,38
HABER /  GÜNCEL

Aydınlar fikir özgürlüğünü tartıştı

Düşünce Özgürlüğü İçin 4. İstanbul Buluşması kapsamında ''Türkiye'de ifade özgürlüğü ne kazandı, ne kazanamadı?'' konulu oturum düzenlendi.

Abone ol

Yazar Fikret Başkaya, ''Şu kanunun şu maddesi değişince Türkiye'nin ifade özgürlüğüne kavuşacağını tartışıyoruz. Bu çok saçma. İfade özgürlüğü için rejimin niteliğini tartışmak lazım'' dedi. Düşünce Özgürlüğü İçin 4. İstanbul Buluşması kapsamında PEN Yazarlar Birliği Türkiye Merkezi tarafından Muammer Karaca Tiyatrosu'nda, ''Türkiye'de ifade özgürlüğü ne kazandı, ne kazanamadı?'' konulu oturum düzenlendi. Oturum başkanlığını yapan Nadire Mater, ifade özgürlüğü konusunu konuşmaktan sıkıldıklarını ifade ederek, ''Artık ifade özgürlüğünü yaşamak istiyoruz'' dedi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nden Erol Önderoğlu, Türkiye'de son 4 yıldır ifade özgürlüğü alanında reformlar yapılmaya başlandığını belirterek, ''Hükümetin, yazar ve gazetecilerin hapse girmesi ayıbını temizlemek için reform yaptığını'' söyledi. Türkiye'nin bu yıl AİHM'de ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 553 bin 440 YTL tazminat ödediğini kaydeden Önderoğlu, ''2005 yılının ilk 9 ayında 32 gazeteciye saldırıldı. Gazetecilere yapılan saldırıların yüzde 70'inde kamu makamlarının adı geçiyor'' diye konuştu. Erol Önderoğlu, gazetecilere en fazla dava açan kurumların başında Genelkurmay Başkanlığı'nın geldiğini ifade etti. Önderoğlu, 2005 yılında gazetecilere 18 dava açıldığını ve 16 gazetecinin mahkum olduğunu söyledi. Son dönemde sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin tartışmaların cesurca yapıldığını kaydeden Önderoğlu, yazar Orhan Pamuk'a dava açılmasının da ifade özgürlüğünün hala tartışılmasına neden olduğunu ifade etti. Güncel meselelerde gazetecilere dava açılmasının önüne geçilemediğini dile getiren Önderoğlu, yeni Türk Ceza Kanunu'nda 216. maddeye denk gelen eski 312. maddenin yargı içinde belli karışıklıklara yol açtığını anlattı. Yayıncılar Birliği'nden Metin Celal de uyum yasalarıyla demokratikleşme yerine geriye doğru adım atıldığını savunarak, ''Eski TCK'daki eleştirilen maddeler maalesef yeni TCK'da değişmedi. 'Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM'yi alanen aşağılamayı' düzenleyen 301. madde geriye gittiğimizin göstergesidir. Bu madde her konu hakkında yoruma açık şekilde dava açılmasını sağlayacaktır'' diye konuştu. -''BASIN YASASI'NDA KISITLAYICI MADDELER VAR''- Celal, özgürlükçü görünen Basın Yasası'nda birçok kısıtlayıcı madde bulunduğunu ifade ederek, geçen yıl 25 yayınevinin 37 yazarının 43 kitabı hakkında yargılama yapıldığını söyledi. Sanatçı Ferhat Tunç da hakkında açılan davaları ve karşılaştığı sıkıntıları anlattı. Türkiye'nin sanatsal alanda da antidemokratik anlayıştan kurtulamadığını savunan Tunç, ''Bugün de eskiden karşılaştığım sorunlar devam ediyor. Hala bizler potansiyel suçlu, bölücü olarak görülüyoruz. Konserlerde karşılaştığımız örnekler bunu kanıtlıyor'' dedi. Yazar Emin Karaca ise Türkiye'de düşünceyi ifade etmenin önünde binbir engel bulunduğunu savunarak, ''İfade özgürlüğünü kullanma konusunda hapis cezasını paraya çevirip tecil ettirmeyi başardık. AB yolunda ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırırsak kazanamadığımız hakları alırız'' diye konuştu. -''REJİMİ TARTIŞMAK LAZIM''- Oturumun tartışma bölümünde söz alan yazar Fikret Başkaya ise Türkiye'de kanunların değişmesiyle ifade özgürlüğünün sağlanamayacağını belirterek, şöyle konuştu: ''Şu kanunun şu maddesi değişince Türkiye'nin ifade özgürlüğüne kavuşacağını tartışıyoruz. Bu çok saçma. İfade özgürlüğü için rejimin niteliğini tartışmak lazım. Rejim modern giysilerine rağmen otokratik, meclis, yargı içi boş kabuk. Modern görüntü veren kurumlar otokrasinin üstünü örter. Bazı sivil toplum kuruluşları toplumu depolitize, apolitize eden yapılardır. 'Sivil toplum kuruluşları toplumu apolitize ediyor' denince, içinde apo var denilerek hakkımda dava açılıyor. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bu rejimle hesaplaşmadan ifade özgürlüğü olmaz.'' Osmanlı'da ilişkinin devletten topluma doğru olduğunu, bunun 1923'ten itibaren de devam ettiğini ifade eden Başkaya, ''İlişkiyi toplumdan devlete çevirmeden bizim bir şey kazanma şansımız yoktur. Burada öncelikle rejimi tartışalım'' diye konuştu.