Danıştay'ın avukatların başörtüsü ile duruşmalara girmesine olanak tanıyan kararını reddeden 5 kurul üyesinin karşı oy gerekçesi belli oldu.
Abone olDanıştay'ın avukatların başörtüsü ile duruşmalara girmesine olanak tanıyan kararını reddeden 5 kurul üyesinin karşı oy gerekçesi belli oldu.
Kurul, avukatların başörtüsü ile duruşmalara girmesine olanak tanıyan, Danıştay 8. Dairesinin kararına yapılan itirazı 5'e karşı 12 üyenin oyuyla reddetmişti. Danıştay 8. Dairesi, davayı esastan görüşerek karara bağlayacak.
Kurul kararının gerekçesinde, yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için gerekli koşulların gerçekleştiği dikkate alınarak, yürütmenin durdurulması isteminin kabul edildiği belirtilerek, davalı Türkiye Barolar Birliğince (TBB) öne sürülen konuların, bu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği, bu nedenle itirazın reddine karar verildiği bildirildi.
KARŞI OY GEREKÇELERİ
Çoğunluk görüşüne katılmayan 5 üyenin karşı oy gerekçesinde ise Avukatlık Kanunu ilgili hükümleri, kanunun genel gerekçesi ve adalet kavramının evrensel kabul edilen ilkeleri uyarınca, savunmanın hüküm ve iddia makamı ile yargılama sürecinin ayrılmaz bir parçası, kurucu unsuru olduğu konusunda bir duraksama bulunmadığı vurgulandı.
Avukatların yükümlülükleri ve sahip oldukları statülerin ilgili kanunlarla belirlendiği anımsatılan gerekçede, avukatların bu yükümlülüklerine ve statülerine gölge düşürecek herhangi bir olgunun, adaletin gerçekleşmesi önünde engel oluşturacağı savunuldu.
HAKİM VE SAVCILAR DA DURUŞMALARA KAPALI GİREBİLECEK Mİ?
Karşı oy gerekçesinde, Avukatlık Kanunun 49. maddesinde "avukatların mahkemelere TBB'nin belirteceği resmi kılıkla çıkmak zorunda oldukları" hükmünün yer aldığı, TBB'nin meslek kurallarının da 1989 yılından bu yana uygulandığı hatırlatıldı. TTB meslek kurallarındaki dava konusu 20. maddenin yasal dayanağının olmadığının söylenemeyeceği ifade edilen gerekçede, şu görüşlere yer verildi:
"TBB Genel Kurulunca yapılan resmi kılığı belirleme işleminin, din ve vicdan özgürlüğüne getirilen bir kısıtlama içerdiği, bu nedenle kısıtlamanın her halükarda yasayla yapılmış olması gerektiğini iddia etmek Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ilgili kararları ışığında mümkün değildir.
Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına ilişkin yönetmelikteki düzenlemenin, nüfus ve aile cüzdanlarına yapıştırılacak fotoğrafların niteliğine ilişkin olması nedeniyle bu davada uygulanması hukuken mümkün değildir. Aksinin kabulü hakim ve savcıların da duruşmalara başları kapalı çıkabilecekleri sonucunu yaratacaktır."
DÜZENLEME AİHM İÇTİHATLARINA AYKIRI DEĞİL
Karşı oy gerekçesinde, Anayasa Mahkemesinin kamusal alanda başörtüsüne ilişkin düzenlemeler konusundaki ve Refah Partisinin kapatılmasına ilişkin kararları ile Danıştayın benzer konularda verdiği kararlarda, kamusal alanda dinsel giysi ve simgelerin kullanılmasının laik hukuk devleti ilkesine aykırı bulunduğu sonucuna varıldığı belirtildi.
AİHM'in de konuya ilişkin kararlarındaki tespitlere yer verilen gerekçede, dava konusu düzenlemenin, hukuka, konuya ilişkin Danıştay ve Anayasa Mahkemesi ile AİHM içtihatlarına aykırı olmadığı görüşüne yer verildi.
Bir üyenin yazdığı farklı karşı oy gerekçesinde de yürütmesi durdurulan düzenlemenin avukat kimlik kartıyla değil avukatların görevlerini yaparken uymak zorunda oldukları kılık kıyafet uygulamasıyla ilgili olduğu ifade edildi.
Davalı TBB'nin, bireysel işlemin dayanağı olarak yürütmesi durdurulan maddeyi gösterdiği ifade edilen gerekçede, buna rağmen düzenlemenin, başörtülü fotoğrafın avukat kimlik kartında yer alması istemiyle açılan davada bireysel işlemin dayanağı kabul edilemeyeceği vurgulandı. Karşı oy gerekçesinde, davalı idarenin hukuki nitelendirmesine bağlı olmaksızın, idari yargı mercilerinin bu nitelemeyi re'sen de yapabilecekleri ifade edilen gerekçede, "Aksi durumun kabulü, bu davada davacının istemini aşan bir sonuç doğuracak, kadın avukatların kapalı, erkek avukatların ise şapka, bere gibi başlıklarla mahkemelerde görev yapmalarının önünü açacak olup, bunun ise isteme bağlı olma ilkesinin ihlali sonucunu yaratacağı kuşkusuzdur" görüşü savunuldu.