BIST 10.276
DOLAR 39,86
EURO 46,98
ALTIN 4.274,48
22°İstanbul

Avrupa’nın bunalımı ve ABD’nin gölgesi

Avrupa Birliği’nin Ukrayna konusundaki ısrarı, gerçeklikten ne denli kopmuş olduğunu açıkça gösteriyor. Savaş fiilen kaybedilmişken, AB liderleri yenilgiyi kabul etmek yerine çatışmanın ikinci perdesini hazırlamaya devam ediyor. ABD’nin desteği olmadan bu savaşı kazanabileceklerine dair iddialar ise boş bir özgüvenden ibaret. Peki ya başarısız olurlarsa? O zaman ateşkes için yalvarmak zorunda mı kalacaklar?

Minsk Anlaşmalarının Gölgesinde Ukrayna

Tarihe baktığımızda, Almanya, Fransa, Ukrayna ve Rusya arasında imzalanan Minsk 1 ve 2 anlaşmaları (2014-2015), Donbass bölgesinde çatışmaları sona erdirmeyi ve bu bölgeye Ukrayna içinde özerklik tanımayı amaçlıyordu. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Rusya ile yakınlaşma vaatlerine rağmen, Kırım’ı geri alma ve Donbass’ı kontrol altına alma hedefini sürdürdü. 2022’nin başında Donbass’a yönelik bombardımanların yoğunlaşması, özellikle Donetsk’te ağır sivil kayıplara neden oldu.


Dahası, eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve ABD’nin (Biden Yönetimi) Zelensky’ye Rusya ile barış yapmaması yönünde baskı yaptığı ortaya çıktı. Türkiye’de yapılan müzakerelerde ise, Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesini öngören İstanbul Bildirisi neredeyse kabul ediliyordu. Ancak Batı, Rusya’nın çöküşünü amaçladığı için bu süreci rayından çıkardı.


Amerika’nın Çıkarları ve Avrupa’nın Yanılgısı

Donald Trump liderliğindeki yeni ABD yönetimi, kalıcı bir barış anlaşması için girişimlerde bulunsa da, Ukrayna’nın uzlaşmaz tutumu bu çabaları sekteye uğratıyor. ABD, barış için Avrupa’ya ihtiyaç duymadığını söylese de bu açıkça yanıltıcı. Çatışmanın çözümü, doğrudan Ukrayna ve Rusya arasında yapılacak bir anlaşmadan geçiyor. Ancak Avrupa elitleri, Amerika’nın etkisi altında teslim olmaktan kaçınıyor. Bu durum, Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’ndan beri sürdürdüğü Amerikan güdümündeki politikaların bir yansıması.


Avrupa’nın Yeniden Silahlanma Planı: Tehlikeli Bir Macera


AB’nin “Yeniden Silahlanma” planı, pratikte Rusya’ya karşı bir savaş ilanı anlamına geliyor. Avrupa liderleri, iki dünya savaşında yaşanan trajedileri unutmuş gibi görünüyor. Amerika, geçmişte olduğu gibi bir kez daha Avrupa’yı “kurtarmak” zorunda kalabilir mi? Yoksa bu kez Avrupa, kendi hatalarının bedelini ağır bir şekilde mi ödeyecek?

Amerika’nın 1945’ten bu yana her büyük çatışmada Avrupa’yı ateşe attığı bir gerçek. Afganistan, Libya, Irak ve Suriye’de yaşanan yıkımların ardından milyonlarca mülteci Avrupa’ya akın etti. ABD ise ellerini yıkayıp kenara çekildi. Bugün iflasın eşiğinde olan Amerika, iç sorunlarla boğuşurken, süper güç statüsünü koruma çabasında. “Önce Amerika” ve “Amerika’yı Yeniden Harika Yap” sloganları bu hedeften sapmadığını gösteriyor.


Avrupa’nın Savaş Hazırlıkları ve Halkın Tepkisi

Avrupa, vatandaşlarını 2022’den beri Rusya ile olası bir savaşa hazırlıyor. Hollanda gibi zengin ülkeler savaş ekonomisine geçiş yaparken, Almanya ve Fransa’da savunma harcamaları artıyor. Ancak Avrupa halkı bu savaşa ne kadar hazır? Almanya’daki son seçimlerde, Rusya ile barıştan yana olan partilere olan destek, savaş karşıtı bir dalganın habercisi. Alternatif medya kaynakları, halkın büyük bir kısmının savaşmaya karşı olduğunu gösteriyor. Ancak ana akım medya bu muhalefeti ya görmezden geliyor ya da sansürlüyor.


Avrupa’yı Kaosa Sürükleyen Seçkinler

Avrupa Birliği liderleri arasında, Ursula von der Leyen ve Mark Rutte gibi isimler, savaşı körükleyen söylemleriyle dikkat çekiyor. Bu liderlerin pervasız tutumları, Avrupa’yı daha büyük bir kaosa sürükleme riski taşıyor. Dünya Ekonomik Forumu tarafından “gelecek vaat eden liderler” olarak yetiştirilen bu isimler, halkın çıkarlarını değil, küresel güçlerin ajandasını takip ediyor.

Avrupa’nın Kendini Bulma Çabası

Avrupa’nın Amerika’nın gölgesinden çıkma çabası, onu tehlikeli bir yola sürüklüyor. Geçmişte yaşanan savaşların yıkıcı etkilerini unutan Avrupalı elitler, halkın savaş karşıtı tutumunu hiçe sayarak silahlanma yarışına giriyor. Türkiye açısından bakıldığında ise bu süreç, bölgesel dengeleri alt üst edebilecek ve daha geniş bir çatışmayı tetikleyebilecek riskler barındırıyor. Türkiye’nin hem NATO üyesi olarak Batı ile olan ilişkilerini hem de Rusya ile kurduğu denge politikasını dikkatlice yürütmesi gerekiyor. Zira Avrupa’nın savaş çığırtkanlığı, Türkiye’yi de zorlu bir karar sürecine itebilir.

Selâmetle..

Close menu