Bahçeli’nin "AB, ülkeleri zayıflatmak için ortaya atılmış bir projedir" düşüncesine Newsweek okurları destek verdi.
Abone olÜnlü haber dergisi Newsweek'te 11 Aralık tarihinde Owen Matthews tarafından kaleme alınan "Türkiye'yi kim kaybetti?" yazısına derginin 12 Şubat'ta çıkan sayısında okuyuculardan çok sayıda mektup geldi.
Mektupların çoğunluğu Türkiye'nin üyeliğine karşı fakat Avrupa Birliği'nin de başarısız ve hedeflerinden sapmış bir topluluk olduğu görüşünde.
İşte Avrupalı okuyuculardan Türkiye ve Avrupa Birliği'yle ilgili çarpıcı yorumlar:
MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ'YE HAK VERDİ
Kuzey İrlandalı bir okuyucu MHP lideri Devlet Bahçeli'ye hak vererek şöyle bir yorum getirmiş: "Bu güne kadar MHP partisinden de Devlet Bahçeli adında bir Türk politikacısından da haberim yoktu. Fakat okuyunca sözlerine hak vermemek elde değil. Bahçeli demiş ki 'AB, ülkeleri zayıflatmak, bölmek ve parçalamak için ortaya atılmış bir 'proje'dir. Bu sadece Türkiye için böyle değil, onun yörüngesine girme gafletinde bulunmuş tüm ülkeler için aynıdır." Kesinlikle aynı fikirdeyim. Eğer İngilizlerin AB ye girme konusunda bir oy kullanma hakkı olsaydı, büyük çoğunluğu bu projenin dışında kalmak istediğini söylerdi. Türkler giremedik diye gözyaşı dökeceğine ne kadar şanslı olduklarına sevinmelidirler."
AB İKİYÜZLÜ TAVIR SERGİLİYOR
Fransız okuyucu Karl Pagac, Newsweek'e yolladığı mektupta Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyelik sürecinde, kendi kuruluş amaçlarını bile yüzüne gözüne bulaştıran bir politika izlediği eleştirisini getirerek, "AB kendine hiçbir zaman coğrafi sınırlar çizmemiştir. Söylenenlere bakılırsa üyelik konusunda Türkiye, Birliğin sınır çizgisi pozisyonundadır. Fakat NATO'nun güçlü bir üyesi olan güvenilir ve stratejik açıdan çok önemli bir coğrafyada bulunan Türkiye'nin AB'ye girmesi gerektiğini tartışanlar da var. Bütün bu kargaşa Brüksel'in ikiyüzlü tavrından kaynaklanıyor. Daha sadece 15 ülke üyeyken AB'nin ortak bir dış ilişkiler politikası hazırlaması gerekirdi. Şu anda 25 ülkeyiz ve 15 ülke olduğumuz zamanlardan daha aciz durumdayız. Güç rakamlarla alakalı bir kavram değildir. Asıl güç ortak değerler, politik, ekonomik ve ideolojik bağlılıkta gizlidir" demiş.
"TÜRKİYE'NİN AB'YE GİRMESİNİN TEK YOLU İSLAM'IN EZİCİ ZİNCİRLERİNİ ATMASIDIR"
Yeni Zellanda'lı okuyucu Russell Armitage kaleme aldığı mektupta şöyle diyor: "Owen Matthews Türkiye makalesinde, Türkiye gibi Müslüman ve demokratik bir ülkenin de en az Hıristiyan Avrupa kadar modern olduğunu göstermesini umduğunu belirtmiş. Bu tamamen çelişkili bir cümle zira demokratik Müslüman ülke diye bir kavram ne geçmişte görülmüştür ne de gelecekte var olacaktır. İslam'ın doğası Hıristiyan Avrupa tarafından geliştirilen 'laik demokrasi'ye tamamen aykırıdır. Türkiye son zamanlarda yaptığı reformların tamamını AB den gelen baskılar üzerinde yapmak zorunda bırakılmış bir ülkedir. AB olmasa idi hiçbir politik güç ya da hükümet Türkiye'de bu reformları yapamazdı. Bütün bu saydıklarım İslam dünyasının geri kalan milletlerine nasıl örnek olabilir söyler misiniz? Şunu hiç unutmamalıyız ki, Avrupa Türkiye'yi asıl 1453'te İstanbul'u Osmanlıya kaptırdığı gün kaybetmiştir. Bu tarihten önce, bugün Türkiye adı altında bildiğimiz bu geniş topraklar 1000 yıldan fazla bir süre Hıristiyan egemenliği altında idi. Türkiye'nin AB ye girmesinin bir tek yolu İslam'ın ezici zincirlerini atarak Avrupa'yı kabul etmesidir."
"TÜRKİYE'NİN ÜYE ÜLKELER ARASINDA EN BÜYÜK VE EN GÜÇLÜ OLMA İHTİMALİ VAR"
Avusturyalı Andreas Pominaek makaleyi başka bir açıdan değerlendirmiş: "Tabi ki Amerika Türkiye'nin tam üyeliğini destekleyecek. Çünkü Türkiye Amerika'nın müttefiki ve güvenilir bir NATO üyesi. Ama kabul etmeliyiz ki Türkiye topraklarının büyüklüğüne rağmen fakir bir ülke. 70-80 milyon nüfuslu bir ülkeyi kendi içine dahil etmek AB'ye ileride çok büyük işler çıkartabilecek bir durum. Ekonomik olarak Avrupa'dan çok büyük yatırımlar ve paralar almaya müsait bu ülke. Bu şartlar altında, tam üyelik vakti geldiğinde Türkiye'nin üye ülkeler arasında en büyük ve en güçlü olma ihtimali var. Düşünsenize o zaman AB kendini güçlü Türkiye'ye uydurmaya çalışırken birçok prensibinden ve sisteminden vazgeçmek zorunda kalabilir."
"AB KESİNLİKLE DEMOKRATİK DEĞİL"
İngiliz Paul Dillon, AB'yi en sert eleştirenlerin başında geliyor: "Yazarınız Owen Matthews AB'nin Türkiye'yi kaybederek çuvalladığını ve büyük bir hata yaptığını yazmış. Matthew herhalde AB'nin demokratik ve serbest bir Birlik olduğunu ve Türkiye'nin yönetim şeklini, hatta İslam dünyasının hayata bakış açısını değiştirebilecek güce sahip olduğunu sanıyor. AB bir gümrük birliğidir ve kesinlikle demokratik değildir. Tüm resmi makamları seçilmek yerine 'atanmıştır,' ve bu kişiler atandıkları bir Parlamentoyu yönetirler. AB ülkelerin getirmeye cesaret edemedikleri kanunları 'sanki zorla getirmeleri gerekirmiş' gibi şartlar koyup Avrupalı insanlara yutturuyor. Mesela Danimarka Maastricht Antlaşmasını kabul etmedi ve İrlanda Euro kullanmak yerine kendi parasını istedi. Ama ne oldu? Tekrar seçime gidildi ve her iki ülke de istemedikleri şeyleri mecburen kabul ettiler. İş demokrasiye gelince AB kendi kriterlerini bile sağlayamıyor. İngilizlerin çoğu AB 'den çıkmak istiyor. O yüzden şöyle de düşünebiliriz: Belki de aslında birçok Türk vatandaşı da AB'ye girmek falan istemiyor.
NEWSWEEK YAZARI MATTHEWS NE DEMİŞTİ?
Newsweek yazarı Owen Matthews "Yavaş seyirde giden bir tren kazasıve Ankara'nın yakın zamanda AB'den vazgeçmesi olasılığıiçin tam bir felaket olur " görüşünü dile getirmişti. Matthews makelede özetle şu görüşlere yer vermişti: " Papa Benedikt İstanbul Müftüsü ile yan yana Ayasofya'da saf durdu. Papa o gün içinden yaradanına ne için dua etti bilinmez ama kesinlikle Müslüman ve Hıristiyan dünyalarının arasında barış sağlanmasını istediğini tahmin etmek çok da zor değil.
Bir dua 'jeopolitik' strateji haline geldiğinde bu işte bir problem var demektir. Bu problemde çok yakında gerçekleşecek Ankara'nın tamamen AB den vazgeçmesi felaketi olabilir. Yakın zamanda AB'nin önyargılarından vazgeçip, Birliği coğrafi değil ideolojik açıdan genişleteceği sanılıyordu. Ama AB artık bu şansı elinden kaçırdı. İngiliz Avrupa Parlamentosu üyesi Daniel Hannan "Türkiye asla AB üyesi olamayacak bu su götürmez bir gerçektir," diyor. Bu bir trajedi ve felaket. Avrupa'nın Türkiye ile olan ilişkileri Birliğin tüm dünyaya Batı'nın ulaşılmaz olmadığını ve demokratik Müslüman bir ülkenin de aralarında yer alabileceğini göstermesi için mükemmel bir fırsattı. Yazık oldu.."
Kaynak: Sabah