Aziz Üstel, söze "Bir varmış bir yokmuş" diyerek başladı. İşte yazar yorumları;
Abone ol Galatasaray, dün gece Helsingborg'a Ali Sami Yen'de 3-2 yenilerek UEFA Kupası'nda bir üst tura çıkma şansını zora soktu. Yenilgiyle ilgili yapılan yorumlarda yine en fazla eleştirilen isim Alman teknik direktör Feldkamp oldu...LEVENT TÜZEMEN: FİNAL Mİ? GÜLERİM (SABAH)
Güçlü olan zayıf yanını herkesten iyi bilendir. Daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir. Kalli'nin 43'te Sabri'yi çıkarıp Arda'yı sokması ve Galatasaray'ın Arda'nın ortasında Nonda ile golü bulması doğru bir hamle olarak görülebilir. Ama bu hamle yenilen ilk golden sonra yapılabilirdi. Çünkü Galatasaray; karşısında diri, mücadeleci, birbirini iyi tanıyan, akıllı paslaşan, agresif ve hücuma çok çabuk çıkan bir Helsingborg buldu...
... Galatasaray çok gol kaçırdı ama rakibin fizik gücüne karşılık veremediği için kaybetti. Kalli, ısrarla "Fizik gücümüz iyi" diyor ama son 20 dakikada oyuncularının dili dışarıdaydı. Bu da Galatasaray'ın iyi idman yapmadığının göstergesidir. Ayrıca Galatasaray'a iki gole imza atan Nonda gibi bir golcü daha lazım. Herkes Galatasaray için, "UEFA'da final oynar" diyordu. Dilerim Kalli ile kalan maçlarda sıfır çekmezler.
ÖMER ÜRÜNDÜL: İYİ ÇALIŞMAZSAN... (SABAH)
Son haftalardaki belirgin fiziki düşüş ve organizasyon bozukluğuyla S.O.S veren Galatasaray dün gece aldığı şok yenilgiyle çantada keklik grupta ilk üçe girerek ilerleme şansını mucizelere bıraktı...
... Bu maç bir kez daha gösterdi ki, Galatasaray takımı iyi çalışmıyor. Takımın büyük yıldızı Lincoln'un ayakta duracak hali yok. Hele hele senelerdir izlediğim Linderoth'u bu kadar güçsüz hiç görmemiştim. Bu tip bir rakip karşısında Feldkamp'ın Arda gibi bir oyuncuyu 40 dakika kulübede tutması ve ikinci yarıda oyun tam karşı alana yoğunlaşmışken Hakan Şükür'ü çıkarması çok büyük teknik adam yanlışlarıydı. Nonda takımda en sivrilen oyuncuydu. Arda ve Hasan Şaş ise elinden geleni yapan ve mücadele eden isimlerdi. Helsingborg büyük başarıya imza attı. Sınırlı kapasiteleriyle en sempatik tarafları 90 dakika kazandıkları her topta hücumu düşünmeleriydi.
BÜLENT CAN: BİZ GÜÇLÜYÜZ! (FOTOMAÇ)
Bir kere bir takımın ritmi bozulmaya görsün. Ondan sonra ne yapsan kurtarmıyor. Beşiktaş maçına kadar her şey çok güzel gidiyordu. Yeni bir takım olmasına karşın Galatasaray, ortaya nefis bir futbol koyuyor, taraftarsız oynamasına karşılık sahada coştukça coşuyordu. Ama işte dedik ya bir kere işleyen çarka çomak sokulmasın. Ne yazık ki o çomak Beşiktaş maçında Kalli tarafından sokuldu ve sorunlar büyüyerek Helsinborg maçına kadar geldi.
... İsveç Ligi'nin iki hafta önce sona ermesine karşılık müthiş tempolu ve hırslı görünen Helsingborg, istediği zaman atağa çıktı, istediği zaman savunma yaptı, oyunu istediği gibi yönlendirdi. Ve sonuçta Galatasaray'dan istediğini almış olarak Ali Sami Yen'den ayrıldı. Tabii bu sonuca fazla da üzülmemek gerekiyor aslında. Ne de olsa biz güçlüyüz, biz en iyiyiz!.. Oyunu okuyamasa da, rakibi analiz edemese de, 'Favoriyiz' diyerek gaza gelse de Kalli gibi de kurt bir hocamız var. Daha ne isteyelim!...
AZİZ ÜSTEL: BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ (FOTOMAÇ)
Bir varmış bir yokmuş, bir Avrupa fatihi Galatasaray vamış... Avrupa'daki bütün takımların korkulu rüyası, önüne gelene 3-4 tane atan ve sonunda da UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kaldıran bir Galatasaray. Sonra 2002 yılında Allah şifasını versin, Özhan Canaydın gelmiş ve koca Galatasaray günden güne erimeye başlamış. Sonunda da tribünlerin hâlâ "Avrupa fatihi" diye çağırdığı Galatasaray, Avrupa'nın klasman dışı takımlarından biri olan Helsingborg'a Ali Sami Yen'de yenilip, tuş olmuş.
... Eğer Kalli daha fazla bu takımın başında kalırsa Turkcell Süper Lig'de de Helsingborg faciaları birbiri ardına gelecektir. Eğer Galatasaray yönetiminde bir parçacık basiret kalmışsa hemen Kalli'ye bir Almanya bileti alır, Takımı kim çalıştırırsa çalıştırsın, bundan daha kötüsü olamaz.
İLKER YASİN: FELDKAMP GİTMELİ (HÜRRİYET)
Benim için şaşırtıcı olmadı. Zaten geldiğinde şaşırmıştım. Diyecek bir şey yok. Her balon söner. Feldkamp, 14 yıl önce şişirilmiş, havası tam bir balondu.
14 yıl havasız kaldı. Futbolun acımasız dünyasında iş yok, güç yok, eleştiri yok, takım yok, gol yok, heyecan yok ve hava yok. Balon yumuşadı ve söndü.
Sönmüş balonu şişirmek bize özgü. Türkiye gibi kompleksli ülkelerde yeni balonları üflemeye çok kişinin yüreği yetmez. Hikmet Karaman'a, Abdullah Avcı'ya, Bünder Ünder'e vs. sadece bir nefes versen, bugünden çok ilerideydi Galatasaray... Geldiğimiz nokta dünün yansıması. Bordeaux, Denizli, Antep maçlarının hepsi hikaye. Galatasaray nerede, ne oynuyor, nasıl oynuyor? Hani o şiirdeki gibi; nerede o heyecan, o şevk, o arzu? Eğer bu takımda birbirini seven varsa, teknik direktörüne saygı duyan varsa bu nasıl Galatasaray? Lincoln, bu sevgi ortamında mı oynuyor? Ümit Karan, bu anlayış ortamında mı yedek kulübesinde oturuyor? Heyecanını hep dik, hep ayakta tutuyor...
MUSTAFA DENİZLİ: SORUNLAR BAŞKA YERDE (MİLLİYET)
Galatasaray'ın bir sorunu var, hatta çok büyük bir sorunu var...
Galatasaray'ın esas problemi sahaya çıkardığı kadrolar değil. Sarı - kırmızılı takım haftalardır sorunlarıyla boğuşuyor, dışarıya ser verip, sır vermek istemiyor. Ama futbolcuların oyun içindeki analizlerini yaptığımızda kesinlikle ve kesinlikle bir ekip anlayışı içinde davranmadıklarını görüyoruz. Takım içindeki diyaloglar bitmiş gibi. Bir takım eğer kendi içinde bu tür sorunlar yaşıyorsa bunu kısa vadede aşması son derece zordur. Buradan hareketle Galatasaray'ın geleceğinin de son derece zor olduğunu söyleyebiliriz.
AHMET ÇAKIR: İKİNCİ TRÖMSÖ FACİASI (ZAMAN)
Futbolun bir yanı da bu: Mutlak, hatta aşırı derecede favori çıktığınız maçta bile golleri kalenizde görüp neye uğradığınızı şaşırabiliyorsunuz... Hatta hiç de kötü oynamadığınız halde rakip kaleciyi geçemeyip yeni bir Trömsö faciası yaşayabiliyorsunuz...
Haftalardır yanlış kadrolarla sahaya çıkmakla eleştirilen teknik adam bu kez doğruya en yakın 11'i bulmuş... Hakan Şükür'le Linderoth'un sakatlıktan kurtuluşu, Lincoln'ün de biraz güç kazanmasıyla herhangi bir sorun kalmamış gibi...
... Bu sahada Milan karşısında 2-1 yenik durumdan 3-2'yi, Real Madrid önünde 0-2'den 3-2'yi bulabilmiş Galatasaray'ın böyle bir rakip karşısında düştüğü durum Beşiktaş'tan sonra ikinci Avrupa felaketi oldu... Gruplar belli olduğunda "Banko, hatta birinci olarak çıkar" dediğimiz Cim Bom'un durumu da Milli Takım'a döndü. Böyle bir gruptan çıkabilmek için artık mucizelere ihtiyaç var...
ŞANSAL BÜYÜKA: ÖP BABA'NIN ELİNİ (AKŞAM)
Kardeşim, benim anlamakta zorluk çektiğim bir şey var...
Top bizim kalecilerden dönüyor, rakip o dönen topla buluşup golü atıyor...
Top rakip kalecilerden dönüyor, bizim oyuncular o dönen topla buluşup golü yapamıyor...
Sorum şu:
Rakip, bizim kalecilerden dönen topla buluşup golü yapıyor...
Biz rakip kalecilerden dönen toplarla buluşup niye gol yapamıyoruz!
Neyimiz eksik!...
... Linderoth sahada... Barış sahada...
Ama Galatasaray sahada yok...
Şimdi sormak lazım...
Linderoth'u tribünde oturtan Feldkamp mı haklı, oynatılması için ısrarcı olan yönetim mi?
Ancak haklıyı, suçluyu aramanın bir faydası yok...
Burası Avrupa arenası...
Hakemdi, fauldü, değildi gibi bahaneler hikaye...
Takke düşüyor, kel görünüyor...
Dün gece olduğu gibi...