BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Avrupa basınının gündeminde ne var?

Avrupa basınında bugün, Kuzey İrlanda AB-İran hattında nükleer diplomasi ve mülteci sorunu konuları ele alındı.

Abone ol

Avrupa basınında bugün, Kuzey İrlanda'da askıya alınan anlaşma, AB-İran hattında nükleer diplomasi ve Avrupa yolunda ölen göçmenlere çare arayışı konuları ele alındı. İngiltere'de bir süredir manşetlerden uzak duran Kuzey İrlanda barış süreci bugün hemen hemen bütün ciddi gazetelerde gene baş köşede yeraldı. Şiddet olaylarıyla örülü bir geçmişi geride bırakmanın en somut işareti, Katolik ve Protestan kesimi bölge yönetiminde aynı masa etrafına oturtabilmekti ve bu gerçekleşmedi değil. Ama iktidar paylaşımı, kısa ömürlü oldu. Kuzey İrlanda, eski günlerin kanlı bıçaklı bölünmüşlüğünü yaşamasa da iktidar paylaşımını yeniden canlandırma gayreti, taraflar arasında devam eden güvensizliğe takıldı. Dün bütün gözler tarihi bir anlaşmanın ilanına dönüktü. Ama İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu IRA'nın silahlarından vazgeçme önerisi, karşı tarafı ikna edemedi. İngiltere'ye bağlı kalmayı savunan Protestan kesimin lideri anlaşmayı reddetti. "BİR KEZ DAHA KAÇAN BARIŞ FIRSATI" Times gazetesi, "Bir kez daha kaçan barış fırsatı" başlığını kullandı. Guardian gazetesi ise "Kuzey İrlanda'da gene tarihi bir güne hazırlanmıştık. Herşey saat gibi tıkır tıkır işleyecekti. Ama saatler birden bire durdu. David Trimble, IRA'nın önerisini son anda reddettiğini açıkladı" diye yazdı. Gazete, "Çöken barış anlaşması" başlığını kullandı. 1998'te imzalanan anlaşma zemininde, görüşmelere devam edilmesi umuluyor. Financial Times'ın başyazısındaki ifadeyle, "barış askıya alınmış bekliyor". Daily Telegraph ise IRA örgütü ile bu örgütün siyasi kanadı sayılan Sinn Fein partisine, "Savaşa son mu? Kuzey İrlanda'da son pazarlık turunun askıya alınması doğruydu. Çünkü IRA bir kez daha kilit önemdeki soruya tatmin edici bir yanıt vermedi, ki bu soru, savaşa son verdiğinin açık ve net bulgularını ortaya koyabilir misin?" sorusunu yöneltti. Independent gazetesi de başyazısında IRA'dan daha geniş adımlar atmasını istiyor. Gene aynı gazetede yer alan bir yorum yazısında, Kuzey İrlanda'da kalıcı barış için tek bir çözüm yolu bulunduğu belirtildi. Independent yazarı John Hari, siyasi pazarlıklarda bahsi geçmese de aslında en elzem konunun, okullar olduğunu ifade etti. Katolik ve Protestan toplumların ayrı mahallelerde doğup büyüyüp, ayrı okullarda okuduğu bir dönem kapanmazsa, bölgenin rahata kavuşmayacağı görüşünü savundu. Gazete, "Kuzey İrlanda okullarında Katolik ve Protestan öğrencilerin birbiriyle harmanlanması zorunlu kılınmalı" dedi. Independent yazarı, İngiltere ve İrlanda cumhuriyetinin, cömert eğitim fonlarının musluğunu açar ve bölge siyasetçilerini cesur davranmaya ikna ederse, karışık okullardan çıkacak yeni nesillerin kavgaya kendiliğinden son vereceğini yazdı. Yazar, "Kuzey İrlanda sorununun çözümü, gündelik hayatı paylaşmakta, aşk ve sekste yatıyor. İnsanlar birbirlerine gönül verdi mi, silah tutmazlar" diye yazdı. NÜKLEER DİPLOMASİ İngiltere gazetelerinin başyazı ve yorum köşelerinde öne çıkan bir diğer konuyu, üç Avrupalı dışişleri bakanının İran'ın nükleer programını tartışmak üzere dün yaptıkları Tahran ziyareti oluşturdu. Financial Times, "İngiltere, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının 'nükleer diplomasi' atağı, İran'dan belli tavizler koparmayı başardı fakat Tahran hükümetini bomba üretmekten alıkoyacak kadar değil. Avrupa Birliği üçlüsünün asıl amacı, İran'ı uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçirmekti. Ancak Tahran yönetimi, bu talebi yerine getirmeye hala hiç yanaşmıyor" diye yazdı. Alman basınından Frankfurter Rundschau, aynı noktaya dikkat çekerek "İran, iddialı ve maliyeti yüksek uranyum zenginleştirme programını tamamen rafa kaldıracak olsa, dev bir u-dönüşü yapmış olacaktı, ki bunun için kendisine muhtemelen büyük bir bedel ödenmesini de isteyecektir" diye yazdı. Gazeteye göre bu tartışmanın nasıl sona ereceğini, "Tahran'da ve aynı zamanda Washington'da pragmatistler ile katı tutumlular arasında devam eden iktidar mücadelesi" belirleyecek. Gene Alman basınından Die Welt gazetesi de konuya temkinli yaklaştı. Gazete, İran'ın Avrupa Birliği bakanlarına verdiği güvencelerin "bir moladan" ibaret olduğu görüşünü savundu. Gazete, "Hiçbir baskı unsuru, eninde sonunda Tahran'ın planlarını yerine getirmesinin önüne geçemez. Tahran, ilk başta bütün talepleri harfiyen yerine getirebilir. Ancak bir kez nükleer bomba üretmeyi kafasına koysun, gayet yasal yollarla söz konusu anlaşmaları iptal ettiğini açıklaması da mümkün" diye yazdı. Öte yandan, Avusturya basınından Der Standard, İran yönetiminin verdiği sözleri tutması halinde, Avrupa Birliği'nin Tahran'la pazarlıklarının son 10 yılda Avrupa'nın kaydettiği en büyük diplomatik başarı olabileceği görüşünü savundu. İspanya'nın El Pais gazetesi ise İran'ın uranyum programını askıya alması "Avrupa'yı geçici bir süre tatmin edebilir, ama ya Amerikalılar?" diye sordu. "MÜLTECİ SİSTEMİ DEĞİŞSİN" İsveç basınından Aftonbladet, deniz yoluyla İtalya'ya ulaşmak isterken Akdeniz'in sularına gömülen çoğunluğu Afrikalı göçmenlerle ilgili olarak, Avrupa Birliği'ni "mantıksız mülteci politikasını" değiştirmeye çağırarak "Son yıllarda Afrika ve Asya'dan gelen binlerce mülteci Avrupa'da daha güzel bir hayat hayallerini canlarıyla ödediler. Denizlerde boğuldular, açlık ve yorgunluğa dayanamadılar ya da tırların yük bölmelerinde öldüler. Bu ölümler, insanlık dışı ve bozuk bir mülteci sisteminin sonuçlarıdır" diye yazdı. Gazete, bir İsveçli araştırmacının geçenlerde Avrupa Komisyonu'na sunduğu önerinin denemeye değer olduğunu yazarak, "Sığınmacılar Avrupa Birliği'nin konsolosluk ve elçiliklerine özel mülteci vizesi için başvurma fırsatına sahip olabilmeli" diye devam etti. Aftonbladet, bu sistemin de mükemmel işlemeyecefğini ama Avrupa yolunda ölen binlerce insan karşısında birşeyler yapılması gerektiğini yazarak "İtalya ya da İspanya'da sağ kanat partilerin savunduğu gibi, dış dünyaya karşı Avrupa'nın etrafında giderek yükselen duvarlar dikmek çare değil. Avrupa, zengin bir kıta. Ve mülteci politikasının değiştirilmesi için yeterli kaynaklara sahip olduğumuz gibi, bu aynı zamanda ahlaki bir görev" diye yazdı.