BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Athena'nın şovu yönetmen kurbanı

Semercioğlu, Gökhan'la Hakan'ın arkasında biri oturduğunu ve bu kişinin tek bir görüntüsünün olmadığını belirtiyor.

Abone ol

Cengiz semercioğlu Hürriyet Kelebek´te, Eurovision´un yönetmenini eleştirdi. "Gökhan´la Hakan´ın arkasında yerde biri oturuyor, tek kare görüntü yok!. Üzerinde kapşonlu bir şey var, kız mı erkek mi en dikkatli izleyicinin bile seçmesi mümkün değil! Çünkü yönetmen göstermiyor" diyen Semercioğlu, Athena´nın şovunun yönetmen kurbanı olduğunu yazdı. Athena'nın şovu yönetmen kurbanı Yarı finalden sonra "Eurovision, 10 üzerinden 10" demiştik. TRT finalde de yüzümüzü kara çıkartmadı. Tek kelimeyle muhteşem bir organizasyondu! Bunu anlamak için yarışma sonrasında yayınlanan, geçtiğimiz yıl Sertab'ın Riga'da birinci olduğu görüntüleri izlemek yeterdi. 2003 Riga'yla, 2004 İstanbul arasında dekor, ışık, sahne tasarımı açısından dağlar kadar fark vardı. Emeği geçen herkese tebrikler! 18 kameralı reji için İsveçli yönetmen Sven Stojanovic'i yarı final sonrası tebrik ettik ama finalde de kendi evimizde golü yiyen biz olduk. Athena'nın şovu ancak bu kadar kötü getirilebilirdi ekrana. Gökhan'la Hakan'ın arkasında yerde biri oturuyor, tek kare görüntü yok!. Üzerinde kapşonlu bir şey var, kız mı erkek mi en dikkatli izleyicinin bile seçmesi mümkün değil! Çünkü yönetmen göstermiyor. Sonra sahnede solo darbuka çalınıyor, yönetmen geniş plan salondaki seyircileri seçiyor. Ve sahneye döndüğümüzde görüyoruz ki bir afet ortada dans ediyor. Nereden çıktı, kim belli değil. O kızın arkada darbuka çaldığını, sonra üzerindekini atıp, darbukayı bırakıp dansa geçtiğini bırakın 33 ülkedeki izleyiciyi, Türkiye'dekiler bile anlamadı. Yönetmen Athena'nın gösterisini ve gösterinin en önemli parçasını resmen katletti! Seyirci sahnede olup biteni, yönetmenin gösterdiği kadarıyla bilir. Eğer yönetmen Athena'nın şovunu doğru dürüst göstermiş olsaydı, Türkiye'nin aldığı oy daha da artardı!. Komşuculuk işleri Bülent Özveren daha beşinci ülkeden sonra sonucun üç aşağı beş yukarı ne olacağını söyledi, Türkiye'nin birincilik şansının kalmadığını çok önceden açıkladı. Tecrübe konuştu yani. Ancak o tecrübe, "komşuculuk" işinin Eurovision'un doğasına çok uygun olduğunu hala anlamadı. Hadi eskiden seçilmiş jüriler vardı ve politik kararlar çok ağır basıyordu. Şimdi cep telefonu seyircinin elinde. Ve o seyircinin de kendine yakın bulduğu ülkenin şarkıcısını desteklemesinden daha doğal ne olabilir. Televizyon karşısında oturan bir Portekizli, şarkıyı sevmese de, aynı dili konuştuğu aynı kültürü paylaştığı İspanya'ya sms atmayacak da kime atacak? Bir Yunanlı'nın Rum'la, Monaco'lunun Fransız'la, Rus'un Beyaz Rus'la gönül bağı olmayacak da kimle olacak? Öyle de oldu, bu ülkeler birbirine 12 verdi. Peki KKTC yarışsa, biz 12 puanı Ukrayna'ya verir miydik? Tabi ki hayır! Özveren komşuculuk işlerine bu kadar bozuluyor da, Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda'dan aldığımız 12 puana, Danimarka, Avusturya, İsviçre'den aldığımız yüksek puanlara neden bir şey demiyor. Avrupa'da Türkler'in en çok yaşadığı ülkeler bunlar! Telefonla oy sistemi geçerli olduğu sürece, bundan sonra ben bile katılsam Türkiye'nin her yıl ilk 10'da yer alması neredeyse kesindir artık. Buna neden bir şey söylenmiyor! Bu nedenle durup durup komşuculuk işine itiraz etmenin anlamı yok. Günün moda deyimiyle Eurovision'un "formatı bu"... Şarkınız, şovunuz iyiyse gerçekten zirveye oynuyorsunuz. Kötüyse bile her ülkenin kendine göre garanti alacağı puanları var. İkisi birden olunca zaten birinci oluyorsunuz.

ani