10 Kasım 1938'de Atatürk'ün ölümünün ardından yaşanan trajik bir olay 10 kişinin ölümüne neden oldu.
Abone olTÜRKİYE si yazarı Yıldıray Oğur, Atatürk'ün ölümünün 75'nci yıldönümünde acı bir hatırayı bugünkü köşesine taşıdı.
Acı hatıranın sahibi Devlet Limanlar İşletmesi Umum Müdürü Raufi Manyas’ın eşi Lahika Hanım ve çocuklarıydı.
Atatürk'ün ölümü sonrası yapılan bir hata Lahika Hanım ve ailesine derin acılar yaşattı.
Yıldıray Oğur'un kaleminden o gün yaşananlar...
Atlas bayrağa sarılı, üzeri güllerle kaplanmış sanduka o günlerde ilk kez işitilen, telaffuzu zor katafalkın üstüne konmuştu. Dolmabahçe Sarayı’nın görkemli Muayede Salonu’ndaki naaşın arkasında altı meşale yanıyordu. Dört üst düzey subay da etrafında nöbet beklemekteydi.
16 Kasım günü ziyarete açılan Atatürk’ün na’şının önünden ilk olarak Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay ve beraberindeki 12 general geçiş yaptı
Bu sebepsiz değildi. Savaş kahramanı paşa kısa bir süre önce generalleriyle bir toplantı yapmış ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a “Cumhurbaşkanı İsmet Paşa olmalıdır” diye muhtıra vermişti. Atatürk’le ve yakın çevresiyle köprüleri atıp inzivaya çekilen İnönü’yü Pembe Köşk’ten Çankaya Köşkü’ne çıkaran Mareşal Çakmak’ın, ordusunun bu muhtırasından sonraki desteği olmuştu.
Sonra katafalkın önünde siviller, üniversite hocaları, subaylar, öğrenciler geçişlerini yapmaya başladılar. 24.00’e kadar süren geçişler sırasında ilk gün Atatürk’e veda için gelenlerin sayısı 150 bini geçti.
İkinci gün kalabalığın ucu Beşiktaş’a kadar uzamıştı. Saat 21.00 civarında ise kapının önünde ziyaret için bekleyenlerin sayısı 100 binin üstündeydi. Kalabalığın arasında Devlet Limanlar İşletmesi Umum Müdürü Raufi Manyas’ın eşi Lahika Hanım da vardı. Sabah küçük kızı Birun (16), okuluyla birlikte Atatürk’ün cenazesinin önünden geçmiş, akşam da ısrarla annesi ve ablası Füsun(17)’u Dolmabahçe’ye götürmek istemişti..
FACİA!
O gece yaşananları Lahika Hanım anlatıyor:
“Kalktık, gittik. Saat kulesi, meydanı saraya kapısının önü çok kalabalıktı. Yavaş yavaş ilerlerken, önde gidenler birdenbire durdu. O aralık saray kapısının kapandığını, öndekilerin bu sebeple durdukları işitildi. Saat onbire çeyrek kala, kalabalık büsbütün artmıştı. On bir sularında da facia oldu. Sarayın kapalı cümle kapısı birdenbire açılınca, birbiri üstüne yığılan ve atlı polisler tarafından itilen ahali içeriye tıkıldı. Artık bu bir giriş değil, adeta bir mani önünde toplanan sellerin o maninin kaldırılması ve müthiş bir tazyikle harekete geçmesiydi. Etraftan çığlıklar yükseliyor, iniltiler duyuluyordu. Ben de tazyikle kendimi kaybederek önümde yere düşen bir adamın üstüne yuvarlandım. Kalkmak isterken alttaki adam, takallüs etmiş elleriyle boynumu sıkıyordu. Yanımda duran bir adamın eteklerini tutarak “Beni kurtarınız” diye haykırdım. Çamurlar içerisinde kendime geldiğim zaman elbisem kana bulanmıştı. Çocuklarım yanımda yoktu. Ben eve dönünde kocam onları aramağa çıktı ve yavrularımdan birini Beyoğlu Zükur Hastanesi’nde ölmüş buldu. Diğeri kurtulmuştu. Saray kapısı kapatılmasaydı bu facia olmazdı. Tedbirler alınsa ahali muntazam girip çıkardı”
O gece Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki izdihamda 16 yaşındaki Birun ile birlikte 10 kişi daha hayatını kaybetti. İzdiham hadisesiyle ilgili haberleri gazeteler günlerce sansürledi, sadece resmi tebliğler ve Anadolu Ajansı’nın geçtiği haberlere yer verildi.
O GÜN ÖLENLERİN İSİMLERİ
O günkü gazetelere göre ölenlerin isimleri ve kimlikleri şöyleydi:
“Tarlabaşı’nda 19 numarada oturan 35 yaşındaki Santik Ohannes, Kurtuluş’ta 40 yaşındaki Sütçü Diyamandi, Topkapı’da Arpaemini Yokuşu Sokağı’nda 50 yaşındaki Abdülhamit, Aksaray’da Laleli Caddesi’nde 8 numarada oturan 35 yaşındaki Köse Mehmet, Mesajeri Maritim Kumpanyası Avukatı Belçikalı Kuton’un torunu Sen Benua öğrencilerinden 15 yaşındaki Paul Kuton, İstiklal Caddesi’nde 236 numarada oturan 58 yaşındaki Ana Okur, İstiklal Caddesi’nde Gönül Sokağı’nda Yıldız Apartmanı’nda oturan Madam Raya Koşnir ve kızı Bella Koşnir, Bakırköy’de 55 yaşındaki Aşçı Hatice ve Beyoğlu’nda Lüksemburg Oteli’nde kalan Belçikalı Leon.”
11 kişinin öldüğü izdihama rağmen ertesi sabah Atatürk’ün cenazesi önünden geçişler sürdü. Hükümet ise olayla ilgili soruşturma başlattı. İzdihamdan iki hafta sonra İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü görevden alındı.