İnönü yakından bakıldığında Atatürk'e ne kadar benziyor? İşte cevabı...
Abone olBirinci adam meşruiyetçiydi.
İkincisi değildi.
Birinci adam parlamenteristti. Hatta, demokrat bile sayılabilirdi. En azından, ‘Serbest Cumhuriyet Fırkası’ gibi iyi niyetli bir girişimin sahibiydi.
İkincisi korporatistti.
Birinci adam kökeni Sümer ve Hititler’e dayanan, Anadolu topraklarıyla ve ‘bu topraklardan türeyen kültür’le harmanlanmış bir ulus yaratmayı öngörüyordu.
İkincisi, ‘Yunan/Latin’ kültür değerlerine bağlı devşirme bir topluluk...
Birinci adam ‘kısmi liberalizm’ diyebileceğimiz bir iktisat modelini benimsemişti ve 30’ların sonuna doğru İktisat Vekili Celal Bayar eliyle bunu uyugulamaya koymuştu.
İkincisi devletçiydi; ‘yarı karma’ kavramına bile tahammülü yoktu. İktisadi kalkınmayı ise, Sovyetler Birliği’nin ‘kolhoz’ ve ‘sovhoz’ adı verilen kadük uygulamalarından ibaret görüyordu.
Birinci adama göre çağdaşlık, kültürde ve bilimde ‘muasır medeniyet seviyesi’ni yakalamaktı.
İkincisine göre çağdaşlaşmanın ‘olmazsa olmaz’ şartı birtakım uyduruk Grek filozoflarını özümsemek, Fransız ‘musette’ havalarını dinlemek, gariban köy çocuklarına mandolinle Mozart ve ‘menuetto’ çaldırmaktı... ‘Köy Enstitüleri’ ve ‘Halkevleri’, bir dönem, bu amaca hizmet etmişlerdir.
Birinci adam daha rasyonaldi; kültürel kalkınmayla birlikte sınai kalkınmaya da önem veriyordu.
İkincisi salt ‘ilerlemeci’ydi ve kalkınmanın ‘kültürel dönüşüm’le mümkün olabileceğini savunuyordu.
Birinci adam aklı ve bilimi öncelemişti.
İkincisi, sonradan dogmalaştırılacak prensipler bütününe göre hareket ediyordu ve bunun adı da ‘Atatürkçülük’ değil, ‘Kemalizm’di. Hatta, ‘İnönücülük’tü.