Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, seçim döneminde, hiç bir araya gelmeyecek partilerin olmadık ittifaklar yaptığını, ama özellikle de Parale...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Beşir Atalay, seçim döneminde, hiç bir araya gelmeyecek partilerin olmadık ittifaklar yaptığını, ama özellikle de Paralel Yapı olarak da ifade edilen kesimin seçim ortamında çok daha aktif olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Atalay, Washington’da Insight Turkey’in yıllık konferansında konuştu. AK Parti hükümetiyle ilgili geçmişe dönük değerlendirmelerini paylaşan Atalay, Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin güçlendirilmesi bakımından 2002-2014 yıllarının çok müstesna bir zaman dilimi olduğunu söyleyerek, “Bu konuda değişik tartışmalar olabilir ama 2002 öncesi Türkiye’yi bilenler bu mukayeseyi daha iyi yapabilirler” dedi.
AK Parti’nin muhafazakâr ve demokrat bir parti olduğunu ifade eden Atalay, “Biz hem milletin inancına değerlerine önem veren bir partiyiz ama aynı zamanda demokratikleşmeyi en önemli misyon olarak gören bir partiyiz. Bunun ikisi bazen zor gibi olabilir. Yani hem muhafazakâr hem toplumumuzun değişim beklentilerini de karşılayan devrimci bir parti olarak nitelendirilir. Biz kendimizi de öyle niteliyoruz zaten” şeklinde konuştu.
“İSLAM COĞRAFYASINDA İSTİSNAİ BİR YERİMİZ VAR”
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, AK Parti hükümetinin İslam coğrafyasında da istisnai bir yeri bulunduğunu belirterek, “Hem muhafazakâr değerleri benimseyen hem demokratikleşmede öncü olan, bir anlamda bir model parti olarak da değerlendirildik doğrusu. Arap Baharı’nı da bu yönden etkilemiş durumdayız” ifadelerini kullandı.
Göreve başladıkları yıllardan itibaren en önemli çabanın Türkiye’yi normalleştirme yönünde olduğunu dile getiren Atalay, “Yani Türkiye 90’lı yıllarda çok olağanüstü hallerle yaşayan, hukuk dışı yönetimle, keyfiliklerin olduğu, gerçekten faili meçhullerin falan çok olduğu bir ülkeydi. Askeri yönetimin ağırlıkta olduğu, bir anlamda olağanüstü hal zaten keyfiliklerdir. Yani normal hukuk sisteminin uygulanmadığı… Yani ilk başladığımızdan itibaren mesela hükümet ilk kabine toplantısını yaptı, 12 gün sonra olağanüstü hali kaldırdık. Böyle çok sert adımlar atarak başladık Türkiye’yi normalleştirmeye ve bunları çok bilerek yaptık” diye konuştu.
Özellikle vatandaşlarla devletin ilişkisini normalleştirmek adına çok adımlar atıldığını kaydeden Atalay, “Kendi vatandaşını tehdit olarak gören devletçi yaklaşım yerine bütün farklılıkları kabul eden ve onları birlikte yaşatmaya çalışan yeni bir sistem… Devletin pek çok vatandaş kesimiyle de sorunları vardı doğrusu. Etnik yapılarla, dini gruplarla, her kesimle hemen hemen sorunları vardı. Bu sorunları mümkün olabildiğince gidermeye gayret ettik. Ve bu manada büyük bir mesafe alındığını da söyleyebiliriz” dedi.
“Sivilleşme en önemli hedeflerimizden birisiydi” diyen Atalay şöyle devam etti:
“Bu, Türkiye’nin temel siyasi sorunuydu. Vesayet mekanizmalarının giderilmesi, milli iradenin daha etkili olması, parlamentonun ve seçilenlerin daha etkili pozisyonda olması temel hedeflerimizdendi. Ve bu konuda Türkiye’de en ileri adımlar atıldı diyebiliriz. Hem mevzuat değişiklikleri olarak, hem uygulamalar olarak, yani vesayet mekanizmalarının giderildiği bir dönemi yaşıyoruz.”
Türkiye’nin uzun süre terörle mücadele ettiğini ve böyle bir durumda güvenlik-özgürlük dengesini kurmanın çok kolay olmadığını ifade eden Atalay, AK Parti hükümetinin kendi döneminde olağanüstülüklere gitmediğini daima hukukun içinde kaldığını belirtti.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecine değinen Atalay, sürecin 2009’da demokratik bir açılımla, esasen ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’daki konuşması ile başladığını hatırlatarak şunları söyledi:
“Bizzat devletin kurumlarının terör unsurlarıyla örgütün lider kadrolarıyla görüşerek terörü bitirme yönünde bir çalışmadır bu. Terörü bitirerek, şiddeti bitirerek, siyasetin içine çekme ve siyaset yoluyla bütün sorunların görüşülmesi ve çözümü sağlama yönünde bir çabadır. O kesimden siyaset unsurlarıyla biz de görüşüyoruz ama devletin diğer kurumları da terör örgütüyle görüşüyor.”
Atalay, diyalogların verimli şekilde gittiğini aktararak, “Bir aksaklık yok, bir sorun yok. Tabii bu tür süreçler daima iniş çıkışlar yaşar. Karşılıklı beklentiler olabilir, bazen hızlı beklentiler olabilir, bazen yerine getirilemeyebilir. O tür iniş çıkışlar olmakla birlikte süreç verimli şekilde gidiyor. Mekanizmalar yürüyor. Ve orada biz hükümet olarak çok kararlıyız. Hükümetimizin önündeki en önemli dosyalardan birisi şu anda. Özellikle seçim sonrası üzerinde yoğunlaştığımız bir dosya diyebilirim” şeklinde konuştu.
“İNANÇLARLA İLGİLİ ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI”
AK Parti döneminde dini özgürlükler ve inançlarla ilgili de çok önemli adımlar atıldığını vurgulayan Atalay, sadece azınlıkların, gayrimüslimlerin değil, Müslümanlarla ilgili de sorunların bulunduğunu dile getirdi. Atalay, “Şu anda Türkiye’de hem resmi eğitimin içinde hem dini eğitim veriliyor hem her inançtan insanlar istediği gibi yaşayabiliyor. Bütün sınırlar kaldırıldı ve berrak bir dini hayat yaşanıyor. Türkiye o konuda da İslam dünyasında bir ayrıcalığa sahiptir. Böyle bilinmez yapılar içinde değil, çok açık bir İslam yaşanır. Bu, birçok İslam ülkesinde olduğu gibi radikalleşmelerin de önüne geçen bir sistemdir. Türkiye’de bizim dönenimiz radikal İslami yaklaşımları bir anlamda önlemiştir de diyebiliriz” ifadelerinde bulundu.
“AB SÜRECİNİN DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARINA BÜYÜK KATKISI OLDU”
AB müzakere sürecinin AK Parti’nin attığı demokratikleşme adımlarında büyük katkısı olduğunu vurgulayarak, AK Parti hükümetinin AB müzakere sürecinde yürüttüğü çalışmalardan söz etti. Atalay, “O müzakere süreci, Kopenhag Kriterleri bizim için çok önemli oldu. AB süreci olmasaydı iç mekanizmalarda biz bugünkü demokratikleşme adımlarını atamazdık Türkiye’de. Bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu bizim için halen önemlidir. Bu yıl tekrar AB müzakerelerini biraz daha canlandırma yönünde yeni adımlar atıyoruz” ifadesini kullandı.
“MİT YASASINI MİT’İN ŞEFFAFLAŞMASI OLARAK GÖRÜYORUM”
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, MİT’in Türkiye’nin tek istihbarat teşkilatı olduğunu dile getirerek, yasayla ilgili şunları söyledi:
"MİT, zaten çalışmalarını 1984 yılında çıkarılan bir genel yasa ki ihtilal dönemidir ve o yasaya dayalı olarak daha geniş bir yönetmelikle yürütüyordu. Bugünkünden daha fazla yetkileri vardı o yönetmelikte. Biz böyle bir dönemde MİT yasasını parlamentoya getirdik ve bu yönetmelikteki yetkilerini bir anlamda bir kısmını yasaya geçirmiş olduk. Bir yandan demokratikleşme çalışmalarında yoğunlaşan birisi olarak MİT yasasını, bir anlamda MİT’in şeffaflaşması, hukukun içine çekilmesi ve denetime açılması olarak görüyorum. İlk defa parlamentoda hem MİT’i hem diğer istihbarat birimlerini denetleyebilecek bir komisyon kuruyoruz. Parlamento denetimine açıyoruz. Hele telefon dinlemelerin falan birazcık daha toplumda yoğun algılandığı bir dönemde doğrusu bu parlamento denetimini biz çok önemli görüyoruz.”
Bunun yürüyen çalışmalarla ilgisini aktaran Atalay, “Çözüm süreciyle bir ilgisi var. Şimdi bir MİT müsteşarı düşünün; hükümet talimat veriyor, ‘Terör örgütü unsurlarıyla gidip görüşeceksin ve bu çözüm sürecini yürüteceksin.’ Ama o görüşmeden dolayı savcılık bunu sorguya çağırıyor. Böyle bir şey olamaz. Bunu önledik. Bu olamayacak artık. Burada sorumluluk siyaset kurumunun. Biz hükümet olarak talimat veriyoruz ve MİT müsteşarı gidip bu görüşmeleri yürütüyor ve yürütmek durumunda. Orada bazı boşluklar vardı, onları biraz daha korunaklı hale getirmiş olduk doğrusu” dedi.
“TELEFON DİNLEME KARARINI ÇOK ZORLAŞTIRDIK”
Yasalarda belli değişiklikler yapıldığına işaret eden Başbakan Yardımcısı Atalay, telefon dinleme kararını da çok zorlaştırdıklarını söyleyerek, “Artık ağır ceza mahkemesi dediğimiz 3 hakimli mahkemeler karar verecek. Buna benzer tedbirler aldık. Belki bu çok ileri bir adım ama toplumumuzda öyle bir endişe kaynağı oldu ki kolay kolay karar verilemesin dinleme için, çok zor olsun diye böyle ileri adımlar da atıldı” diye konuştu.
“SEÇİMLERE KATILIM ÇOK YÜKSEKTİ”
Türkiye’de 30 Mart’ta yapılan yerel seçimlere de değinen Atalay, Türkiye’nin genel seçim gibi meşakkatli, zor bir yerel seçim yaşadığını belirtti. AK Parti’nin 6 seçim, 2 referandum geçirdiğini hatırlatan Atalay, 30 Mart’taki yerel seçimlerin kendileri için en zor seçim olduğunu söyledi. Atalay, hem siyasette daha gergin bir kutuplaşmanın olduğu hem de siyaset dışı unsurlardan katılımın bulunduğu seçimde, AK Parti’nin büyük ve parlak bir kampanya yürüttüğünü dile getirdi.
Atalay, “Doğrusu bu seçim kampanyamız her yönden pürüzsüz, başarılı bir kampanyaydı ve sonuçlarını da aldık. Genel başkanımızın performansı çok yüksekti, mitinglere katılım çok yüksekti. Genel manada çok mücadeleci bir seçim ortamı ama çok başarılı yürüdü. Yerel seçim şartlarının üzerinde de oy aldık. Bir önceki yerel seçim oyumuz yüzde 38 gibiydi şimdi yüzde 46 civarında bir oy almış olduk. Bizim genel seçim bandımız yüzde 50 civarıdır. Oraya yakın bir oy almış olduk” diye konuştu.
“SEÇİM DÖNEMİNDE OLMADIK İTTİFAKLAR YAPILDI”
Seçim döneminde olmadık ittifaklar yapıldığına dikkat çeken Beşir Atalay, şöyle devam etti:
“Hiç bir araya gelmeyecek partilerin ittifakları. Ama özellikle bu paralel yapı olarak da ifade edilen bir kesim var ki bu seçim ortamında çok daha aktif oldu ve diğer partilerden daha fazla çalıştı alanda. AK Parti’ye verilmesin de orada güçlü olan başka hangisi varsa ona verilsin anlamında bir çalışmaydı onlarınki. Seçim bölgelerimizde zorlandık, kendi tabanımız içinde bu tür tartışmalar bizi yoran tartışmalar oldu.”
Hiçbir devletin kendi bünyesinde, hele yargı ve güvenlik gibi iki çok önemli alanda farklı bir yapılanmayı kabul edemeyeceğini vurgulayan Atalay, bu yönde yapılan çalışmaların tamamen hukukun içinde çalışmalar olduğunun altını çizdi.
Yerel seçim sonuçları sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimi çalışmalarını daha rahat yürüttüklerini belirten Atalay, aday belirleme çalışmalarını Mayıs ayı sonuna kadar tamamlamak istediklerini ve henüz bir karar verilmiş olmadığını bildirdi.
Atalay, HSYK’da yapılan düzenlemelerin de paralel yapıyla ilgili tedbirler amacıyla olduğunu belirterek, “Çünkü orada bir odaklanma var ve yargı içinde odaklanmayı gidermek anlamında bir müdahaledir o” diye konuştu.
“ERMENİSTAN’DAN ADIMLAR BEKLİYORUZ”
Ermeni sorununa değinen Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 olaylarına ilişkin yaptığı açıklamanın ileri bir adım olduğunu söyledi. Ermenistan’la ve bu kesimle ilişkileri normalleştirme, varsa sorunları çözme yönünde adımlar atıldığını belirten Atalay, “Şimdi daha kapsamlı tarihi yeniden irdeleyen ileri bir açıklama yaptık. Hem ABD’den hem uluslararası camiadan ve tabii hem Ermenistan’dan, Ermeni diasporasından bu mesajın karşılığını bulma, değerlendirme ve bu sorunları çözme yönünde doğrusu biz de hem açıklama hem adımlar bekliyoruz. Ve bunu önemli görüyoruz, bizim bu yönde daha ileri adımlarımız da olacak” açıklamasında bulundu.
Atalay, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da, sorunun çözülmesi için çalışmaların yakından yürütüldüğünü aktardı. Sorunun çözümü için BM projelerine önceden destek verdiklerini, bugünkü BM projesine de desteklerini sunduklarını dile getiren Atalay, "Şu anda çalışmalar verimli yürüyor. Oradaki çalışmalardan umutluyuz" diye konuştu.
“SURİYE KRİZİNDEN EN FAZLA ZARARI TÜRKİYE GÖRÜYOR”
Suriye konusuna da değinen Beşir Atalay, Türkiye’nin bu konudaki şikayetinin, uluslararası camianın burada geç kalması ve duyarsız kalması olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
“Suriye’de bugün terör ortamı yeşerdi. Esad rejimi bunu iyi kullandı ve Suriye’ye dışarıdan, Suriyeli muhaliflere desteği de önlemiş oldu. Şu anda orası maalesef bir terör ortamı ve bundan en fazla zararı Türkiye görüyor. Bizim bin kilometrelik sınırımız var, en uzun kara sınırımız olan komşumuz, karşılıklı akrabaların sınır boylarında oturduğu iki ülkeyiz ve şu anda 1 milyon Suriyeli sığınmacı. Türkiye’nin üzerinde büyük bir mali yük de var ve orada en büyük sorunu biz yaşıyoruz. Tabii bu konuda uluslararası toplumda daha ileri müdahale şeyi de görülmüyor. Ama bizim genel şikayetimiz uluslararası camianın buradaki yanılması.”
Uluslararası camianın Suriye’nin diğer boyutlarını unuttuğunu ve Suriye’de El-Kaide, İŞİD gibi konularla ilgilendiğini dile getiren Atalay, bunlardan da en çok zararı Türkiye’nin gördüğünü belirterek, “El-Kaide, İŞİD gibi terör örgütleri İslam dünyası için büyük problemdir. İslam ile terörü bir araya getiren dini istismar eden örgütlerdir ve İslam dünyası bunlardan büyük sıkıntı çekmektedir” dedi.
“BİZ İNŞA HALİNDE BİR DEMOKRASİYİZ”
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Türkiye’nin inşa halinde bir demokrasi olduğunu ve bunu kabul ettiklerini söyleyerek konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Daha atacağımız adımlar var. İnce ince dokuyarak, safha safha, sabırla bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. AK Parti olarak biz, önümüzdeki yıllarda daha hükümetteyiz, iktidardayız ve o adımları atacağız, planlarımız var. Tabii bazen küçük sapmalar oluyor olabilir veya öyle algılanıyor olabilir ama bizim genel niyetimiz, temel misyonunuz doğrultusundadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, açık bir toplum olması, her açıdan bireyin güven içinde güvence içinde özgürlüğü hedeflerimizdir.”
“TERÖRLE MÜCADELE YASASINI KALDIRMAK İSTİYORUZ”
Kendisine yöneltilen bir soru üzerine terörle mücadele yasasını tamamen kaldırmak niyetinde olduklarını belirten Atalay, “Şuanda normal hukuk sisteminin dışında görüyoruz ve kaldırmak istiyoruz. O yönde çalışmamız da var. Bazı maddelerini kaldırdık esasen” dedi.
“RUHBAN OKULU’NUN AÇILMASI İÇİN ÇALIŞMALARI YÜRÜTÜYORUZ”
Başbakan Yardımcısı Atalay, Ruhban Okulu’nun halen kapalı olmasına ilişkin bir soru üzerine şu cevabı verdi:
“Azınlıklarla ilgili veya farklı dinler olanlarla ilgili çok önemli adımlar attık. Özellikle azınlık vakıfları, bunların gayrimenkullerini kendilerine iade yönünde Türkiye olarak çok ileri adımlar attık. Mesela son demokratikleşme paketimizde Süryani vatandaşların arazileriyle ilgili sorunlar vardı onları çözdük. Bizim son demokratikleşme paketimizde son ana kadar Ruhban Okulu konusu vardı. O biliyorsunuz bir yasa da gerektirmiyor. Bir idari tasarruftur. Ama Yunanistan’la bazı konuları mütekabiliyet içine belki soktuk. Orada bazı adımlar atılmasını istiyoruz. Orada sorunlar var. Biz doğrusu iki konuyu, Ruhban Okulu’nun açılması ve alevi vatandaşlarımızla ilgili konular, bunları son paketimizin içinde en son ana kadar tuttuk ama şuan üzerinde çalışıyoruz.”
(İHA)