BIST 9.985
DOLAR 35,28
EURO 36,76
ALTIN 2.991,86
HABER /  GÜNCEL

Aspendos’un dili olsa

Aspendos Antik Tiyatrosu, son 10 yıldır, büyük ilgi gören Aspendos Opera ve Bale Festivali'ne evsahipliği yapıyor.

Abone ol

Festivalin başladığı günden bu yana, yerli ve yabancı sanat topluluklarının sahne dekorasyonu işini üstlenen Sanat Teknik Müdürü Kalyon, renkli festivalin perde arkasını özetledi. Binlerce kişinin bütün dikkatini vererek izlediği sahnenin gerisinde ayrı bir dünya olduğunu belirten Kalyon, festivalle ilgili en ilginç hatırasının, geleneksel etkinliğin ilk temsilinde yaşadığını söyledi. Tuncay Kalyon, “Ömrümün yarısını götürdü” dediği geceyi, şöyle anlattı: “Aspendos Festivali’nin birinci yılında sahnenin imalatı sırasında Genel Müdürümüz bize ‘ekonomik anlamda çok sıkıntılıyız, biraz tasarruf yapalım’ dedi. O dönemde sahne yaklaşık 30 milyon liraya maloluyordu. Biz de tasarruf yapalım diye sahnenin altındaki demirleri azalttık. Birinci yılı açılış oyunu Turandot... Sahne sallanıyor. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sahne üzerinde konuşma yapıyor. Yaklaşık 25-30 tona yakın bir yük var sahnenin üzerinde. Bilmeyen bir insan bile yandan baktığı zaman görebilir, sahne orkestranın üzerine yıkılmak üzere. Dualar ediyoruz ‘sahne yıkılmasın’ diye... O sıkıntıyla ömrümün yarısı gitmiştir. Sabah yaptığımız kontrolde, etkinliğin bir-iki saat daha devam etmesi durumunda sahnenin çökeceğini gördük.” Başrol oyuncusu hedefi şaşırınca Festivalin ikinci yılında, operanın başrol oyuncusu Nilgün Akerman’ın yaşadığı küçük kazayı da Kalyon, şöyle aktardı: “Aspendos’un ikinci yılıydı. Tosca Operası’nda Nilgün Akerman, son sahnede kalenin burcundan atlayarak intihar ediyordu. Akerman, kale burcuna çıktı. Öyle ihtişamlı bir ortam var ki herkes alkışlıyor. Akerman intihar sahnesini canlandırırken altta duran yatağın üzerine atlayacak. O anın heyecanıyla olsa gerek, sanatçı, bir anda gaza gelip hızlı atladı ve 3-4 metre yükseklikten yatağın dışına düştü. Tabii ayak bilekleri incindi. Kimseye birşey söyleyemiyoruz. Kurumun doktoru geldi, sahne arkasında müdahale etti. Selama çıkması lazım ama yürüyemiyor. Solist arkadaşlara söyledik, kollarına girerek götürdüler sahneye. O da yürür gibi yaptı. Bir yandan ağlıyor, seyirci de ‘Bravo, ne kadar içten oynadı, şimdi de ağlıyor’ diyor. Akerman, 10-15 gün yürüyemedi.” “En büyük düşmanım rüzgar” Kalyon, Haziran ve Temmuz’da gerçekleştirilen etkinlikte, en büyük sıkıntıyı geceleri esen rüzgar nedeniyle yaşadıklarını söyledi. Seyirciler için rahatlatıcı olan esintinin, sahne arkasındakileri çok tedirgin ettiğini söyleyen Tuncay Kalyon, “O rüzgar, yüreğimizi ağzımıza getirir. Çünkü bu rüzgarda dekorlar devrilir” dedi. Kalyon, şöyle devam etti: “Oynarken bir pano oyuncunun üzerine devrilse ne olur. Olmadı, ama kimi zaman solistler temsil sırasında panoları elleriyle tutmak zorunda kaldılar. Ünlü bir rejisörümüz sahne arkasında, sarılmış panoya bağırıyor ‘Zaptedemiyorum, yetişin’... İlk iki yıl çok rüzgar esti. Herkes panoları tutuyor, hanım arkadaşlar bile geldi yardıma. Sağlamlayamıyoruz çünkü ikinci perdede yerini değiştirmemiz gerekiyor.” 2 Traktör saz... Aida Operası’nın üçüncü perdesinde oluşturulan dekorda gerçek saz kullandıklarını söyleyen Tuncay Kalyon, bu sazın da opera çalışanları tarafından yöreden toplandığını kaydetti. Her temsil için ortalama iki traktör römorku saz topladıklarını belirten Kalyon, “Oraya bir giden ertesi gün çalışamaz, çünkü sivrisinek sokmasından ertesi gün çalışacak hali kalmaz” dedi. Kalyon, temsillerde kullanılan çiçek, palmiye yaprağı gibi doğal bitkilerin de yöreden toplandığını belirtti. “Atlar ürkünce sahneye pisliyor” Tuncay Kalyon, festivalde sahnelenen bazı oyunlarda kullanılan atların günlük yevmiye karşılığında yöreden bulunduğunu söyledi. Yaklaşık 10 yıldır aynı atlarla çalıştıklarını belirten Kalyon, “Atlar, aydınlığı ve hareketi görünce zaman zaman ürküyor, ürkünce de sahneye pisliyor tabii...” dedi. Bu sorunu, operada çalışan bir temizlik işçisine kostüm giydirerek çözdüklerini belirten Kalyon, “Bu arkadaş elindeki faraşla çaktırmadan atın arkasından gidiyor. At pislerse hemen temizliyor” diye konuştu. Festival süresince bir ya da iki kez bu olayla karşılaştıklarını belirten Kalyon, atların sahibinin de kostümle sahnede bulunduğunu, atların yönlendirilmesi konusunda oyunculara yardımcı olduğunu ifade etti. Aspendos'a çamaşır makinası Kalyon, yabancı toplulukların ağırlandığı festivalde en ilginç grubun İspanyollar olduğunu söyledi. İspanyol topluluğun kargolarının arasından bir çamaşır makinesi çıktığını belirten Kalyon, şöyle devam etti: “Makineyi ‘ne yapacaklarını’ sordum, ‘çamaşırlarımızı yıkayacağız’ dediler. Çamaşırcılarını bile getirmişler, genç irisi bir hanım... Kimisini elde yıkıyor, kimisini oraya asıyor... Aspendos’ta çeşmenin önüne kablo çektirdim, makineyi buraya kurdum. Görenler gülüyor. Ekip gidene kadar çalıştı o makine... Ne yıkadılar bilmiyorum ama yıkadılar, kuruttular, astılar... Kurutma makineleri de vardı.” İspanyolların sahnelediği oyunu izlemeye gelen seyirci sayısının çok az olduğunu belirten Kalyon, “100 seyirci, 200 oyuncu var, hiç rahatsız olmadılar seyirci az diye. Sahne kalabalık görünsün diye köylüleri alıp götürdüm. Köylülere ‘gelin, gelin köy düğünü var’ dedim. ‘Nasıl köy düğünüymüş’ dediler, ‘İspanyol köy düğünü’ dedim. ‘Sen çağırıyorsan gelelim’ dediler ama beğenmediler” dedi. Kaynak : NTV