BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

ASO Başkanı'ndan TMSF uyarısı

ASO Başkanı Zafer Çağlayan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu konusunda uyarıda bulundu. Çağlayan'a göre, önlem alınmadığı taktirde TMSF en büyük KİT olacak.

Abone ol

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, ''siyasi istikrarın sağlandığı böylesi bir ortamda makro ekonomik reformların yanı sıra mikro ekonomik reformların yapılmasının da zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir'' dedi. ASO'nun Sincan'da bulunan 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde ''ASO Meslek Komiteleri'' toplandı. Toplantıya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra devlet bakanları Beşir Atalay, Kürşad Tüzmen ile TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü de katılıyor. Toplantının açılışında bir konuşma yapan ASO Başkanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin ''Kopenhag Kriterleri''ne uyum konusunda üstüne düşen görevleri yerine getirdiğini, Avrupa Birliği (AB) eğer çifte standart uygulamazsa üyelik müzakerelerinin önümüzdeki yıl başlaması gerektiğini kaydetti. AB'nin Türkiye'nin kendisine sadece yük olmayacağını, birliğe aynı zamanda büyük kazanımlar sağlayacağını bilmesi gerektiğini vurgulayan Çağlayan, ''dünyada iddiasını sürdürmek isteyen bir AB bunun Türkiyesiz olmayacağını da iyi bilmelidir'' dedi. Türkiye ile AB arasındaki ekonomik entegrasyonun hemen hemen tamamlandığına dikkat çeken Çağlayan, bundan dolayı AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması konusunda yaşanacak sorunların ekonomik dengeleri bozmayacak bir perspektifte değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin hem ekonomik hem toplumsal hem siyasal olarak bir değişim sürecinden geçtiğini de anlatan Çağlayan, ''Bu dönüşüm sürecini başarıyla tamamlamaktan başka bir alternatifimiz yoktur. AB'ye üye olmak bu dönüşüm maliyetlerini muhakkak azaltacaktır'' diye konuştu. Çağlayan, Türkiye'nin dünya ekonomisiyle entegrasyonunu sürdürerek, piyasa ekonomisinin kural ve kurumlarını yerleştirip demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmek için yapısal reformlara devam edeceğine dikkat çekerek, hem devlet hem toplum hem de ekonomi açısından bir dönüşüm yolu olan bu yolun dönülmez bir yol olduğunu söyledi. Bu dönüşümün bazı sıkıntılara yol açmasının, bazı sancılara neden olmasının doğal olduğuna da değinen Çağlayan, yaşanan sorunlardan bazılarının küreşelleşmeden kaynaklandığını bildirdi. ZİNCİRLERDEN KURTULMAK İşadamları olarak isteklerinin uluslararası rekabet alanına çıkarken ayaklarındaki zincirlerden kurtulmak olduğunu ifade eden Çağlayan, ancak ekonomik özgürlük alanlarının yeterince genişleyemediğini söyledi. Devletin sanayiciye eski mahkum, özürlü çalıştırma zorunluluğu getirmesini de eleştiren Çağlayan, bunlara ilaveten mali müşavir, hukuk müşaviri, çevre, gıda ve elektrik mühendisleri çalıştırma zorunluluğu getirilmesinin özgürlüklerine kısıtlama anlamı taşıdığını ifade etti. ZİHNİYETTE YAPISAL REFORM Bürokrasinin yapısal reformların anlamını ve önemini henüz kavrayamadığına da konuşmasında değinen Çağlayan, şunları söyledi: ''Bütün bu tıkanıklıkların aşılması için her şeyden önce yapısal reform zihniyetimizde bir yapısal reform yapmamız gereklidir. Bu nedenle önce zihniyette sonra mevzuatta bir devrim yapmalıyız. Gelin ekonominin doğal işleyişinin önüne set çekmekten vazgeçelim... Son bir yıldır ekonomide yaşanan olumlu gelişmeler bizleri bundan sonrası için neler yapılmalıdır sorusuyla başbaşa bırakıyor. Türkiye son 3 yıldır büyüyor, enflasyonla mücadelede başarılar sürüyor, ihracat artışımız devam ediyor. Türkiye çok başarılı bir şekilde NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapıyor. Bir yandan da İslam Kalkınma Örgütü'ne bir Türk'ü seçimle genel sekreter yapıyor. Şimdi bu olumlu ve başarılı gelişmelerin sürdürülebilir ve kalıcı olmasının temin edilmesi gerekiyor. Bunun için de siyasi istikrarın sağlandığı böylesi bir ortamda makro ekonomik reformların yanı sıra mikro ekonomik reformların yapılmasının da zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir.'' Bu kapsamda ilk reformun mutlaka sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilmesi gerektiğini, ikinci mikro ekonomik reform alanının ise işgücü piyasasında yapılması gerektiğini vurgulayan Çağlayan, Türkiye'de ekonomik büyümeye rağmen istihdamın artmadığını, işsizliğin arttığını söyledi. HORMONLA BESLENEN BANKACILIK Bankacılık sektöründeki reel faizlerin çok yüksek olduğuna da değinen Çağlayan, reel faizlerin böyle gitmesi halinde bunun 2005 yılı bütçesini de olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Çağlayan, ''Yüzde 18.5 reel faizle adeta hormonla beslenen bankacılık kesimi reel sektörü yeterince fonlayamamaktadır'' dedi. Geçmiş yıllarda banka hortumlamalarının Türkiye'ye verdiği zarar ve ziyanı minimize etmeye çalışan TMSF'nin eğer tedbir alınmazsa Türkiye'nin en büyük KİT'i olarak özelleştirme idaresine benzer bir hale gelmek durumunda kalabileceğine dikkat çeken Çağlayan, TMSF'nin borcunu ödemeyen bankaların iştiraklerine el koymasını desteklediklerini kaydetti. TMSF'nin bünyesine alınan iştiraklerin de bir an önce satılmasını beklediklerini anlatan Çağlayan, şunları kaydeti: ''Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, kimseyi suçlamak istemiyorum ama buraların başına getirilen yöneticilerde koltuklarını ısıtıp, koltuk ısısına alışınca yerlerdinden kalkmak istemeyebilirler. Bunun için TMSF bünyesine alınan kuruluşların satışı için bir takvim açıklanır ve o süre içinde kurumu satmayı başaramayan yetkililer yerlerini bu işi yapabilecek olanlara bırakırlar gibi bir uygulama yapılmasında fayda olduğunu düşünüyorum.'' Küresel yarıştan kopmamak, rekabet gücünü korumak için işadamlarına da ciddi görevler düştüğüne konuşmasında yer veren Çağlayan, kendilerinin de verimliliği ön plana alarak, işletme yönetimini çağa uygun hale getirmeleri gerektiğini söyledi. Çağlayan, küresel yarışın giderek vahşileştiğine de işaret ederek, bu pazarda yem olunmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.