BIST 9.911
DOLAR 35,20
EURO 36,65
ALTIN 2.962,68
HABER /  GÜNCEL

Aşkın sırrı çözüldü!

Onu görünce kalbin çok fazla çarpmaya, elin ayağın birbirine mi dolanmaya başlıyor. Hiç şüphesiz aşıksınız demektir.

Abone ol

Bilim, bunca gelişmenin arasında aşka kayıtsız kalamazdı elbette! Uzmanlar aşkı da laboratuvara soktular ve bakın neler buldular! Fiziksel olarak neden ve nasıl aşık oluyoruz, hiç düşündünüz mü? Öncelikle aşağıdaki belirtilere göz at ve aşık olup olmadığını öğren. ·Onu görünce kalbin çok fazla çarpmaya başlıyor ·Son günlerde, içindeki sevinç, mutluluk duygusu arttı ·Hayata, olaylara daha umursamaz bakıyorsun ·Arkadaşların gözlerinin pırıl pırıl baktığını ve son günlerde yüzüne bir canlılık geldiğini söylüyorlar. Eğer bu belirtileri taşıyorsan, aşık olduğun şüphe getirmez bir gerçek! Aşık olduğumuzda hepimiz benzer duygular yaşarız; ayaklarımız yerden kesilir, aklımız başımızdan gider, hep onu düşünür, hep onun hakkında konuşmak isteriz. Bunlar aşık olan herkesin bildiği ve binlerce yıldır yaşanan, süregelen duygular. Farklı olan ise, artık tüm bunların sebebinin biliniyor olması! Aşık olunca insanların neden "tuhaflaştığı" bilimsel gerçeklerle kanıtlandı! Üstelik suçlu kalbimiz değil, beynimiz çıktı! Nadan? Aşkı, duygularımızın, düşüncelerimizin, alışkanlıklarımızın, yetişme tarzımızın ve daha birçok şeyin etkilediğini zaten biliyorduk, ama hormonlarla olan ilişkisini yeni öğrendik. Ve hemen uzmanlara danıştık. Bakın hangi sonuçlar çıktı. ·Vücuda çeşitli maddeleri salgılayarak bizim sağlıklı, mutlu yaşamamızı sağlayan salgılara hormon deniyor. ·Aşık olduğumuzda gösterdiğimiz dengesiz davranışlarımızın sebebi, vücudumuzun salgıladığı feronom maddesiymiş! Aşk, vücutta feronom maddesinin salgılanmasıyla başlıyormuş. Aşkın kokusu olarak tanımlanan bu madde, beynin ilgili bölümlerini uyarıyor ve aşk doğuyor! ·Feronom, vücudumuzun salgıladığı hormonlardan sadece biri. Feronom'a "aşk hormunu" da deniliyor. Aşıkların, her dakika aşık oldukları kişiden söz etmeleri bu hormondan kaynaklanıyor. Aşık olunduğunda vücudun fazla feronom salgılamasıyla kişilerin fiziksel yapılarında ve davranışlarında değişiklikler oluşmaya başlıyor. Kalp çarpıntısı, gözlerin parlaması gibi değişiklikler oluyor ve "O da beni seviyor mudur", "Acaba şimdi nerededir" gibi sorular artmaya başlıyor. Obssesive yani takıntılı kişi davranışları gözlemleniyor. ·Aşkın yerini sevgiye bırakması da hormonlarla ilgili. Zamanla serotoninin azalması, oksitoksinin artmasıyla, aşk yerini bir süre sonra sevgi ve şefkate bırakıyor. ·Yaz aylarında insanların daha sık aşık olmasının da bilimsel bazı sebebleri var. Özellikle bahar ve yaz aylarında, güneş ışınları insanların hormonel sistemini etkiliyor ve bu durumda aşk daha yoğun hissediliyor. Melanosit denen vücuda renk veren hücreler de, bu aylarda artıyor. Aşk acısını dindir Uzmanlar, şu sıralar mevsimin de etkisiyle kendilerine en çok aşk acısı çekenlerin başvurduğunu söylüyor ve bu acının nedenlerini, uyguladıkları yöntemleri şöyle anlatıyorlar: "Aşk acısı çeken biri, sevgilisini unutamamıştır, her gördüğü şeyde, her olayda ondan bir parça bulur. Bir yandan yaşadıklarına inanamaz. 'Gerçekten bu aşk bitti mi' , 'Onsuz ne yaparım' gibi duygulara kapılır. Bizim yaptığımız, bunun altında yatan nedenleri analiz etmek. Kişinin kendine güvensizliği mi var, ailesinin ona yüklediği baskılar mı var, hayata mı güvenmiyor?....Önce sorunun nedenlerini bulup sonra NLP veya Bilişsel Terapi ile bunu ortadan kaldırıyoruz. Olay bakış açınızı değiştirdiğiniz zaman olaylar daha farklı gelişiyor. Mesela vapurdan denize baktığınızı düşünün. Denizde çöp görüyorsunuz. Aynı çöpe bir kaptan kamarasından, bir sahilden bir de uzaydan bakın. Hepsinde gözünüze ne kadar farklı görünür. İşte, bize danışmaya gelen kişilere de o olaya kuşbakışı bakmalarını sağlıyoruz. Bu çok kolay olmuyor. Çünkü doğru ya da yanlış öğrendiğimiz her şey, tecrübelerimizi oluşturur. Çocukluğumuzdan itibaren, 'Hayır, yapamazsın', 'Kahvaltını etmezsen derslerin iyi geçmez' gibi, günde 10 olumsuz ileti aldığınızı düşünün. Bir yılın sonunda 3600 olumsuz iletiyle dolu oluyorsunuz! 14 yaşına geldiğinizi düşünürsek kafanızda 48-50.000 tane olumsuz ileti olur. Bunları değiştirmek tabii ki güç oluyor. Öğrendiğimiz olumsuz şeylerin yerine olumlularını koymak çok önemli."