BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Aşıkların hormonları eşitleniyor

Vücutta bulunan hormonların düzeylerinde aşık olunduğu zaman çeşitli değişiklikler olduğu ortaya çıktı. Bu değişiklik aşıkları birbirine dengeliyor...

Abone ol

Buna göre, aşık olan bir erkeğin vücudunda testesteron oranı düşerken; yine aşık olan bir kadının vücudundaki testesteron oranında ise bir artış oluyor. Bir başka deyişle hormonlar, aşık çiftleri biyolojik olarak adeta "eşitliyor". İtalya'da bulunan Pisa Üniversitesi'nde çalışan araştırmacı Donatella Marazziti tarafından yapılan ve New Scientist Dergisi'nde yayınlanan bir araştırmaya göre, kadın ve erkekler aşık oldukları zaman daha önce hiç görülmediği kadar birbirlerine benziyor. Aşık insanların hormonlarının yapısını ve hormonlarda yaşanan değişiklikleri inceleyen Marazziti, en ilginç verilere "testesteron" hormonu hakkında ulaştı. Aşık olan erkeklerde, cinsellik isteği ve saldırganlıkla ilişkili olan testesteron hormonu seviyesinde, aşık olmayan erkeklere göre bir düşüş yaşandığını belirleyen Marazziti, aşık olan kadınların vücudunda yer alan testesteron hormonlarında ise diğer kadınlara oranla bir artış olduğunu gözledi. Araştırmanın sonuçlarına göre, hormonlar aşık çiftleri birbirine benzetiyor, öyle ki beraber yaşamaya koşullanan bireylerin arasındaki farkları bir bakıma doğa ortadan kaldırıyor. Marazziti, araştırmaya katılan gönüllüleri iki yıl sonra tekrar incelediğindeyse, aşkı biten deneklerde hormon seviyelerinin normale döndüğünü de belirliyor. STRESTE DE ARTIŞ YAŞANIYOR Marazziti'nin hormonlarla ilgili yaptığı araştırmanın ilginç bir yönü de aşık kadın ve erkeklerde, bir stres hormonu olan "kortisolün" hormonunun da yüksek çıkması. Aşık çiftlerin bir bakıma stresli bir ruh halinde olduklarını gösteren bu değişim yine aşk sona erince normale dönüyor. Marazziti, 1999 yılında yaptığı bir araştırmada ise, aşık olan insanların beyinlerinde "seratonin" adlı yatıştırıcı etki yapan maddenin normalin altında olduğunu tespit etmiş ve bunu, "aşık insanların zamanlarının büyük bir kısmını biri ya da bir şey hakkında endişelenerek geçirdiği" şeklinde yorumlamıştı.