BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  MAGAZİN

Asena:Evet ben dansözüm

Babalar gününde , babasına gönderdiği mesajla tepkileri üzerine çeken Asena açıklama getirdi.

Abone ol

Gazetecilerin Babalar Günü mesajı isteğine 'Yerdeki paspas bile daha kıymetli' diyerek yanıt verdi Asena. Konuşmak istemediği 'yasak aşk' hayatı hakkında ağzından laf almak isteyen ve 'Evlenecek misiniz?' diye soran gazetecilere yanıtı da aynı derecede 'tabu kırıcı'ydı: 'Evlilik çirkin bir şey.' İbrahim Tatlıses bile bu açıklamaların üzerine yeminli sessizliğini bozdu: 'Benim yanımdayken hanımefendi, oryantal diyorlardı, şimdi dansöz diyorlar. Sen çok utanmaz birisin' diyerek Asena'nın babasından özür dilemesini istedi.

Dünyanın en sert, en eril ifadesiyle en dişi dansları yapan bir 'erkek Fatma' etmişti bu sözleri. Jüri üyesi olduğu Benimle Dans Eder Misin yarışması finale giderken, atv'de başlayan Oryantal Star yarışmasının öncesinde konuştuk Asena'yla. 'Özel hayat' sorularımıza cevap vermedi, ama sahnede izleyenlerin hiç bilmediği muzip biri yanıtladı soruları...

İbrahim Bey sizin için 'Eskiden oryantaldi şimdi dansöz oldu' dedi. Oryantal misiniz siz dansöz mü?

Ben kendisinin açıklamalarını duymadım. Takip etmiyorum. Zaten ilgilendirmiyor beni. Dünya literatüründe dansöz, dans eden kadındır. Yani Fransa'ya gittiğinizde bir balerin de dansözdür, çaça yapan da dansözdür. Dansöz kelimesi zaten Fransızlar'dan geliyor. Ben de kendimi anlamaya, idrak etmeye başladıktan sonra araştırdım, bana en uygun isim nedir diye. Ve bu ismi çok sevdim: 'Dansöz.' Hoşuma gitti. Evet ben dansözüm, çünkü dans eden bir kadınım.

Bizdeki anlamıyla yurtdışındaki anlamı arasında bir fark var yani?

Evet, öyle diyebiliriz. Kültür farkı.

'Benimle Dans Eder Misin' bittiği gün atv'nin 'Oryantal Star'ı başladı. O programda Tanyeli yerine ben jüri olsaydım dediniz mi? Arkadaşınız ama...

Yoğun bir arkadaşlığım yok, sevdiğim bir dosttur. Benim Türkiye'deki tarzım çok farklı, doğal olarak oryantal yarışması olunca o ekibin bulunması gerekir. Ben bütün dansları dansıma karıştıran biriyim. Dans ederken hip hop'la oryantali, elektro-buggy'yi karıştırabiliyorum. Ama onlar hakiki oryantal yapıyorlar.

Bu söylediğiniz 'dansta sentez' yarışmadan sonra olan bir şey mi?

Hayır hep olan bir şey bu. Bir şeyi oluşturmayı seviyorum. Kendimi sanatçı olarak görmek istiyorum. Sanatçı bir şey üretendir. Ben de bir şey üretip bunu da insanların üstüne giydiriyorsam bu demek ki sanattır. Yeni bir akım, var olan bir şeyde yeni bir şeyler yapıp öne koyduğunuz zaman bu bir tarzdır, bir başarıdır. Oryantal dans denen bir şey vardı, ben gelip onu değiştirdim.

Oryantal bir baştan çıkarma dansı değil mi aslında?

Katılmıyorum ama eskiden, bizler daha yokken öyle bakılıyormuş. Ama ben bu mesleğe başladığımda öyle düşünmedim. 'Üff seksi dans edeyim de şunu bunu etkileyeyim' demedim. Direkt farklı şeyler düşündüm, bir güç hissettim, bir şeyi kabul ettirme veya kendimi ispatlama gibi. Belki de erkeksi tavrımdan kaynaklanıyor bu. İlk başlarda açık saçık kostümler giyiyordum. Sonra toparladım ve değiştirdim. Derken bütün herkes değiştirdi. Ondan sonra insanlar bunun bir sanat olduğunu anladı. Ben onlara bir dans sundum, kendimi sunmadım.

SAHNEDE MASKÜLEN

Dünyanın en dişi mesleğini yapıyorsunuz ama ifadeniz hep biraz erkeksi. Dişi dişi dans etmiyorsunuz. Yüzünüz pek gülmüyor.

Feminen bir kadın, ama sahnede maskülen duran bir insanım. Ve bunu seviyorum. Çünkü beni seyreden insanlardan erkekler feminenliğimi seyrediyor ama kadınlar maskülen yanımı seyrediyor. Gülmüyorum çünkü konsantre oluyorum. Aslında çok yılışık ve soytarı yönü fazla olan bir insanım. Ama iş söz konusu olunca değişirim, mesela evde bir çocuk annesinin yanında çok şımarık olur, babası gelince susar ya ben de öyle ciddileşiyorum.

Yarışmayla anladık ki oryantal yapmak isteyen bir sürü erkek varmış. Tamamen heteroseksüel bir erkek bu dansı yapabilir mi?

Beni kadın gibi oynayan, kıvıran adam cezbetmez. Ama erkek gibi o dansı yapan bir adam cezbeder. Böyle yapan var.

Kadınla erkek arasındaki sınırların flulaşması yüzünden mi? Bir tarafta metroseksüel erkekler diğer tarafta gayet erkeksi duran kadınlar... Siz ise maskülen bir suratla en dişi dansı yapıyorsunuz.

Benimki kişiliğimle alakalı bu. Çocukluğumdan gelen bir şey. Çocukken erkekler ne yapıyorsa ben de aynısını yapıyordum. Hiç kızlarla oynamazdım. Ben misket oynardım, bisiklete binerdim, hatta okul yıllarında kızların saçını birbirine bağlardım. Ama bunu erkeklerle birlikte yapardık. Yani hiçbir zaman evcilik gibi oyunlar oynamadım. Şimdi kızlar evcilik oynar, erkekler arabalarla oynar denmesi saçma geliyor bana. Benim çocuğum olsa bütün oyuncaklarla oynatırım. Hepsini denetirim. En zevk aldığım tabii erkek çocuklarla oynamaktı.

SAPINA KADAR KADINIM

Acaba dişi yanınızı çok mu bastırdınız. Ortaya çıkmak için bu kadar dişi bir kanal seçti? İhmal mi ettiniz dişiliğinizi?

'Çirkin Betty' diye bir film var, oradaki gibi görüyorum ben kendimi. Bir gün dişlerindeki teli çıkarır, saçını açar. Ben herhalde onu yaşadım. Hiç aynaya ne kadar güzel bir kadın olacağım, acaba olacak mıyım diye bakmadım. Aynaya bakmam hiç, hala da bakmam. Kostümümü giydiğimde bir yerim görünüyor mu, düzelttim mi diye bakarım. Ama kadınım yani, sapına kadar kadınım. Sokakta dolaşırken böyle dolaşmayı seviyorum. Ama bir davete gittiğimde en seksi kadın ben olmalıyım. Girdiğim zaman hissedilsin. Veya erkek arkadaşımla yemeğe gittiğim zaman, en seksi, en güzel kadın olmalıyım. Onu cezbetmeliyim. Ama arkadaşlarımla buluştuğumda veya iş yapıyorsam maskülen bir Asena oluyorum.

Kadınların küçük oyunları vardır. Oturursun, eteğini hafifçe çekersin. Yapmıyor musunuz böyle şeyler?

Yok yok yapmam. Neyse o. Çocukken kendimi bulmaya başladığımdan beri vücut geliştirmeyle uğraşıyorum. Onun da biraz etkisi var. Çocukken tenisçi Gabriela Sabatini'yi çok severdim. O kadına hasta olurdum. Onun o hafif kaslı bacakları. Kolu, duruşu, erkeksi suratlı yapısı, kemikleri. Ben ona hayranlığımdan olayı zannedersem aşmışım. Hep onun gibi olmak istedim, o fiziksel duruşa sahip olmak istedim. Çok seksi ama çok kemikli. Çok erkeksi ama herkesin de bacağını bir görsek diye baktığı bir kadın.

Seksi, güçlü mü demek?

Güçlü kadın güzel kadındır. En büyük silah başarı. Güç en büyük silahtır.

Küçükken erkekleri döver miydiniz?

Döverdim de dayak da yerdim. Ben hep erkeklerle kavga ederdim. Kızlara dokunamazdım. Üzülürdüm.

Acıyor muydunuz yani?

Acırdım resmen. Aman bir şey olur, annesi kızar diye. Ama erkeklerle çata pat yumruk yumruğa girişirdim.

Arkadaşlarınız erkek mi daha çok? Küçümsüyor musunuz kadınları?

Erkek daha çok evet. Küçümsemek değil, hayatımda iki tecrübe yaşadım. Çok sevdiğim iki yakın arkadaşımın bir 'güzel' davranışını yaşadım. Satıldım yani. Güvenmiyorum. Şans veriyorum ama her seferinde hayal kırıklığına uğruyorum. Erkeğe de güvenmiyorum ama...

Daha mı dürüst erkekler?

Evet. Sizinle pazarlığı yok beyninde. Mesela ben asla bayan asistan kullanmam. Başlıyorsunuz, belli bir dönem sonra her şey iyi güzel giderken sizi kıskanmaya başlıyor. Ben özellikle yanımda bir bayan varsa onun çok güzel bir bayan olmasını isterim. Öbür türlü zorlanıyorum. Benim mesleki kariyerim, insanların bana olan sevgisi, benim onlara olan sevgim, yeri geliyor ister istemez bir rahatsızlık yaratıyor. Gizli de olsa bir kin, kıskançlık oluyor. O yüzden asla kadınla çalışmam. Bütün kadın arkadaşlarımın da çok güzel olmasını isterim. Bir yere girdiğimde isterim ki herkes benim yanımdaki kız arkadaşıma 'Aa ne güzel kadın desin.' Onun morali düzgün olsun.

PASPAS DAHA KIYMETLİ

Babalar Günü mesajı almaya çalışan gazetecilere 'Yerdeki paspas bile babamdan daha kıymetli' demişsiniz. Halk sizi çok sahipleniyor oysa. Anne baba aleyhine konuşmak tabudur biraz bizde, korkmuyor musunuz tepki almaktan?

Evet beni yetim gibi görüyorlar. Vardı ama ben yetim büyüdüm. Genelde babası annesi ölmüş insanlara denir 'yetim' ama bir de var olup da olmayanlar vardır. Ben hiçbirini bilmiyordum. Ama dünyanın da en güzel çocukluğunu yaşadım. Ama ben de onları sahipleniyorum. Hiçbir kadına zarar gelmesini istemiyorum. Şiddet uygulanmasını istemiyorum. Bir kadınlar savaşı olsa ben başta giderim. İki sene önceki ayrılık meselesinde acabalar vardı, şu mu olacak bu mu olacak. Ama ben bir karar verdim ve o karardan dönmedim. Dönmem Allah korusun.

Halk size verdiği payeyi alır mı?

Kendimi bildim bileli hep babaannem beni büyüttü diyorum. Bunu düşünmeleri lazım. Ayrıca ben o günkü röportajda şunu söyledim, 'İnanın bu haberleri yapıyorsunuz, ikinci, üçüncü şahısların, o saydığınız isimlerin benim için yerdeki paspasın üstündeki toz kadar değeri yok.' Direkt isim kullanmadım ama söylesem de dururum arkasında. Söylemedim ama kastettim. Ben bana kim emek verdiyse onun yanındayım. Bizim halkımız da doğurana değil büyütene bakar. Sanat camiasında şu çok vardır; yıllarca yoktur ortada kimse ama bir yere geldi mi bir sürü akrabası çıkar, osu şusu çıkar. Bu da çok çirkin bir şey. Önceden neredeydin? Ne oldu da şimdi böyle oldu? Ayrıca benim kimseyle bir yalakalık, bir kandırma problemim yok. Ben dünyada babaannemin üstüne kimseyi sevmiyorum. Onun çocuğuyum. Sadece doğurmadı, o kadar. Benim için hiç önemli değil doğurmamış olması. Üç aylık ne demek. O benim her şeyim. Eğer ben o kadını atarsam o zaman Türk halkı bana der ki, yazıklar olsun sana. Bu kadın seni büyüttü, okuttu, adam etti, o zaman yerden yere vururlar. Bana ne, zevk için doğurmuşlar, atmışlar. Bana ne? Bana sordunuz mu? Bana çocuk doğuracak mısın, diye soruyorlar. Doğurmam. Niye doğurayım? Hazır değilim. Bakamayacağım, yapamayacağım şeyi niye kendi kendime söz vereyim. Belli olmaz tabii, bir şey olur doğurmam gerekir ama kendi kendime düşündüğümde yok, şu anda çocuk yapmamalıyım, çünkü benim ideallerim var, diyorum. Ben çocuğumun ihtiyacı olan her an yanında olmalıyım. O yüzden şu an doğurmam.

Çok mu zor geçti çocukluğunuz?

Üç aylıktan beri babaannemde büyüdüm ben. Varım yoğum, her şeyim babaannem. Arkadaşım da o, annem de, babam da, sevgilim de. 24 yaşında iki oğluyla dul kalmış; oğullarının biri dört biri dokuz yaşında yetim kalmış. Kimseye muhtaç olmadan büyütmüş. Ben ona anne dedim. Çok enteresan, genelde annesiz babasız büyüyen çocuklarda psikolojik bir şeyler olur, ben bunu hiç yaşamadım. Babaannem o kadar gırgır şamata, o kadar enteresan bir kadın ki. Ayıptır söylemesi üç tane bisikletim vardı benim. Bir tanesini hayatında kimse görmemiştir. Çalışırdı, bütün parasını bana harcardı. Ama çok disiplinliydi. Çok da canıma okudu. Tam bir Osmanlı kadını. Onun için onun gücü bana geçmiş. Bana hep sen babaannenin ve dedenin kopyasısın derler. Çok serttiler, dediği dedik. Babaannem erkeğin kaldıramadığı şeyi kaldırır fırlatırdı. Bakıyorum aynısıyım, babaanneye disiplinim, çalışma gücüm ve karakter olarak sağlam kadın halim çekmiş. Net bir kadındı. Dünyanın en güzel çocukluğunu geçirdim, zor olmasına rağmen. Zor şu anlamda, çok eğitirdi beni.

Bir inanışa göre çocuk seçer anne babasını? Siz seçtiniz mi?

Dişime göre seçmişim. Anne baba kelimesi benim için kutsaldır. Yani babaanneme bir şey olsa, dünyayı yakarım. Ben şuna inanırım: Herkes doğurur ama büyütmek önemli olan. Çiçeği ektin bıraktın. Ne işe yarayacak? Onu sulayacaksın, büyüyecek, ağaç olacak, meyve verecek. Babaannem bunu yaptı. Ve ben onu hiçbir şeye, hiçbir kişiye değişmem. O benim için atadır. Gücümü de ondan alıyorum, her şeyimi de ondan alıyorum. Hiç öyle psikolojik bir bozukluğum da yok çocukluktan gelen.

KOMPLİKASYON YOK

Ama yine de bir kadın babasıyla meselesini halletmedikçe erkeklerle düzgün ilişki kuramaz denir...

Benim tam tersi. Üç aylıktan beri diyorum size. Hem arada bir 'öbür taraflarla' görüştüm ben. Herhangi bir problemim yok onlarla. Öyle istediler, öyle kabul ettim. Hiçbir zaman da vay efendim sen niye böyle yaptın, niye şöyle yaptın demedim. Ama enteresandır, insanlar üstüne vazife olmayan yorumlar yapıyor!

Bir yoksunluk yok öyle mi? Baba eksikliğinin bir komplikasyonu.

Benim komplikasyonum yok. Gayet sağlıklı, sıhhatli durumdayım. Dünyada herhalde benim kadar uzun ilişki sürdüren bir kadın daha olamaz. Bütün ilişkilerim mesleğim yüzünden bitmiştir. Bir karar vermişimdir, adam bana evlenme teklif etmiştir, bakmışımdır evlilik mi iş mi diye, kariyer için evlenmemişimdir. Evlensem benim evliliğim de senelerce sürer, biliyorum. Ben yumuşak bir insanım. Standart düşünen kadın tiplerinden değilim. Kıskançlığım yoktur. İnanıyorum ki evlenseydim çok mutlu olacaktı erkek arkadaşım. Hangisiyle evlenseydim artık.

Gençsiniz sonra olur belki...

Brad Pitt Angelina Jolie'den vazgeçip bana gelirse! İşin latifesi bu ama Zidane da olabilir!

Muzip bir tarafınız var. Basını da ters köşelere yatırıyorsunuz. Günlük hayatta da böyle mi?

Doğduğumdan beri bir piçliğim var benim. Çevremdeki dostlarım da benim gibidir. Bir yere giderim, oturana kadar canım çıkar, illa ki bir şey yaparlar bana. Kola gelir, derim ki yanımda açın. Sonuçta eğleniyoruz.

Şanslı ve korunan biri olduğunuza inanıyorsunuz galiba...

Allah'a çok inanıyorum, aşığım ona. O'nu çok kıskanıyorum. Başkaları bahsedince sinirlerim bozuluyor.

Kendinize bir yatırımınız var mı?

Yaptım aslında. En büyük hayalim, Michael Jackson, Madonna gibi ben de bu dansı yapan Asena'nın dünyada tanınmasını istiyorum. İsviçre'de, Almanya'da, İngiltere'de oynuyorum aslında. Ama bu değil istediğim. Amerika'da hiphop dansı 15 dolar, oryantal 70 dolar. O kadar özel bir dans ki, insanlar o kadar aç ki ona...

ÖĞRETMEYİ ÖĞRENDİM

BENİMLE Dans Eder misin yarışması bana işimi ne kadar sevdiğimi öğretti. İnsanları yetiştirmeyi çok öğretmeyi çok sevdiğimi öğrendim. Genelde insanlar kolay kolay sırlarını vermezler, dansta olsun, işte olsun, yemekte olsun, saçta olsun. Saçını sorarsın, kime yaptırdın diye. Söylemezler. Ben gördüm ki bu anlamda çok verici bir insanım. Aman şunu da öğreteyim, aman bunu da öğreteyim diyordum. Aman kostümün en iyisi onda olsun. Aman en iyi figürü yapsın. Benim tarzımı seviyorlar. Erkek de kurada oryantal çıktığında rahatsız olmuyor. 'Aa yaşasın' diyor, 'Asena Hocam'la çalışacağım.' Hocalığı tatmak çok hoş bir şey. Ders vermeyi, hocalık yapmayı çok seviyormuşum. Milyon tane koreografi yapmışım. Sayamıyorum artık. Bütün müziklerimi, kostümlerimi paylaşmışım.

AŞKA İNANMAM!

Aşk, hayatınızda ne kadar önemli? Hiç kimseye aşık olmadan geçen zamanlarınız var mı?

İş daha önemli benim için. Aşk denen şeye inanmam, sevgiye inanırım. Ben sevdiğim zaman ölesiye severim. Hep öyle olmuştur. Bütün ilişkilerimde, bütün erkek arkadaşlarımı ölesiye sevmişimdir. Ve onlara siper olmuşumdur, en kötü gününde, en iyi gününde hep yanında olmuşumdur. Bu yoğun sevgiye tapan bir insanım. Seviyorum kelimesi bile ağır ve güzel bir kelime. 'Aşk' nedir aşk? Üç harften oluşuyor. A.Ş.K. Seviyorum başka bir şey. Kelime olarak bile ağır. Aşk işte, ama sevmek başka bir şey.

Kıskanır mısınız sevince? Nerdeydin, ne yaptın diye sorar mısınız?

Yok. Ne sormasını severim ne de sorulmasını. Yay burcuyum. Ne kadar patavatsız, kendini beğenmiş, ama asi, ama duygusal bir burç varsa o Yay'dır.

Bitiyor diye mi inanmıyorsunuz aşka?

İnanmıyorum. Belki insanların düşündüğü şey benim sevgi diye tanımladığım şeydir. Ben geçici şeyleri sevmiyorum. İnsan her an aşık olabilir ama her zaman sevemez. Hep büyük sevgiler yaşadım. Geçmiş bütün ilişkilerimde ölesiye sevmişimdir, tapmışımdır ve bitmiştir!

Ama yenileri de başlayabilir değil mi?

Başlar, başlıyor, başladı...

İşleriniz de açılmış artık öyle mi?

Evet Allaha şükür!

EVLİLİK Mİ? HİÇ İŞİM OLMAZ!

'Evlilik çirkin bir şey' dediniz bir de. Kutsal bir şeydir evlilik bizde. Tabudur...

Hiç işim olmaz! Ama çirkin demedim. Şöyle demek istedim. Bazen ne söylediğimi bilemiyorum. Benim beynimdeki çirkinlikle insanların anladığı çirkinlik aynı şey değil. Bakıyorum büyük bir aşkla yaşayan insanlar iki gün sonra ayrılıyorlar. İki insan acı çekiyor ve bu davranış da bana çirkin geliyor. Onu demek istedim.

Bunu şöyle mi okumalıydık: Evlilikten korkuyorum, sahiplenmekten...

Benim bir felsefem vardır: Hiç kimse kimseye ömür boyu ait değildir. Kimse kimsenin malı değildir. Kimse kimsenin tekeli altında değildir. Bir imza atıyorsunuz, kadın adamı felaket sahipleniyor, adam kadını felaket sahipleniyor. Nedir evlilik?

Kendini birine bırakacak kadar güvenmek olabilir mi?

Bırakırsın da bunun için imza gerekmiyor. İnsanlar sanki bir malı üzerine geçiriyormuş gibi hissediyorlar. Ben de bırakırım kendimi ama fanatik bırakmam. Zararlı bir şeye bırakmam kendimi... Gerçi bir dönem... Yani aslında... Korurum kendimi yani.



Handan AKDEMİR

Akşam