BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Asena'dan çarpıcı açıklamalar

Düzenlediği basın toplantısıyla, sekiz aydır görüşmediği İbrahim Tatlıses’le ilişkisinin bittiğini açıklayan ünlü oryantal Asena, Kelebek’ten Sema Denker'e konuş

Abone ol

Aylarca süren suskunluğun ardından seni basın toplantısı düzenlemeye iten şey ne oldu? İbrahim Tatlıses’in, ‘O benim namusumdur’ açıklamasını okuduktan sonra bu basın toplantısını yapmaya karar verdim. Ortada şöyle bir gerçek var. Ben kendisiyle 2004’ün şubat ayından bu yana ne görüşüyorum ne de konuşuyorum. Yani ben artık ondan ayrıldım. Bunu herkes böyle bilsin ve kimse de beni zorlamasın. Ayrıca bu basın toplantısı için ben onun Amerika’ya gitmesini falan beklemedim. Kendisi nasıl ben burada yokken röportaj yapıyorsa, benim de yapmaya hakkım var. Yoksa kimseye bir şey sorarak bu işi yapmadım. - Sekiz ay önce ne oldu da bir anda her şeyi bitirmeye karar verdin... İlla ki bir şey olması gerekmiyor. Evet biz İbrahim Tatlıses’le sekiz aydır görüşmüyoruz. Ancak ilişkimizin tükenme noktasına gelmesi bundan 1,5 yıl öncesine dayanıyor. Sevgi, aşk hepsi hikaye. Ben ona olan saygımı yitirdim. Çünkü ben nasıl saygı gösteriyorsam, karşılığını da beklerim. Bunu göremiyorsam ben de saygı duymam... - Saygını yitirmene neden olan, sürekli olarak ikinci kadınların gündeme gelmesi mi? Hayır. Zaten bunlar ilişkinin ilk yıllarında, yani bundan iki yıl önce başlayan tatsızlıklardı. Bu tatsızlıkların tamiri için hiçbir şekilde çaba harcanmadı. Ve bunları anladığım, duyduğum andan itibaren de sürekli kendimle bir mücadeleye girdim. Bu mücadelede, nasıl eski Asena olabilirim, eski huzurlu, mutlu hayatıma nasıl geri dönebilirimin mücadelesiydi bu... - Zaman zaman bu mücadelende yenik düştün... Ne gibi? - Yani yanılmıyorsam birçok kez ayrıldınız ve barıştınız... Evliliklerde de öyle değil midir? Karı-koca ayrılırlar, kavga ederler, küserler ya da bir taraf evi terk eder... Bir ilişkiye emek verdiyseniz, bir kere affeder, karşı tarafa şans verirsiniz. Ben bu ilişkiye çok emek verdim ve her emek veren kadın gibi kendisini iki kere affettim. Ayrıca ben asla nankörlük yapamam. Yani iyi gününde yanında olup, kötü gününde ona sırtımı dönemezdim. Nedense hep bir şeyleri noktalamaya karar verdiğim dönemler, İbrahim Bey’in hep kötü durumda olduğu, kafasının iyi olmadığı dönemlere denk geldi. Bu durumda bir de ben darbe vuramazdım... ASIL HEDEF İBRAHİM TATLISES’Tİ - Basın toplantısında sinirlendiğiniz de oldu... Mesela, ‘İbrahim Tatlıses’le var oldunuz, onun sizin üzerinizde emeği var’ şeklindeki ifadeler kızdırdı sizi... Nasıl kızmam... Ben 1994 yılından bu yana dans ediyorum. İnsanlar öyle bir muamele yapıyor ki, sanki ben 2000 yılında piyasaya çıkmışım, şöhret olmuşum. Benim altı yıllık emeğim bir anda siliniyor. Oysa o altı yıl içinde tırnaklarımla bir yerlere geldim. İşten işe koşuyordum. Bunların hiç mi önemi yok, niye bunlar görülmüyor. Açın o yıllardaki gazete arşivlerini, en çok benim haberlerimi görürsünüz. Evet İbrahim Tatlıses bana popülerlik kazandırdı. Büyük bir isimle yanyana gelmemin reklamı oldu tabii ki. Altı yılda geleceğim yere dört yılda geldim. Ancak ben de bir şeyler olmasa, istediği kadar bana destek olsun bugün olmazdım. Mesleğim açısından ve maddi açıdan yıkılmıyorum da. Hayatındaki diğer kadınlara baktığınızda, benden daha çok şeylere sahipler. En ezilen taraf, ben olmuşum. Biz hiç mi emek vermedik. Bu zamanda hangi kadın beraber olduğu adam için vurulmayı göze alır ve ayağını kaybeder. Bu emek değil mi? Duyduğum kadarıyla o gün vurulacak hedef, İbrahim Tatlıses’miş. Fakat ben vuruldum. Ayağıma değil, kalbime ateş edilseydi ölmüş olacaktım. Öldüğüm zaman da şöhret için öldüm mü diyeceklerdi. Bana emek verildiyse, ben de çok emek verdim. - Basın toplantısında bir cümlen dikkatimi çekti. Diyorsun ki, ‘Ben birlikte olmadım, o benimle birlikte oldu...’ Bu ne demek? Ben hiçbir zaman, ‘İbrahim Tatlıses benimle birlikte olsun, onu elde edeyim’ şeklinde davranmadım. Zaten, ‘Asena için otel bastı’ diye ilk haberi de o yıllarda Hürriyet Gazetesi yapmıştı. Kendi halimde yaşayan birisiydim. Bir anda etrafımda olaylar gelişmeye başladı. Yoksa ben 1995 yılında da İbrahim Bey’le çalışıyordum. Elde etmek istesem, o zaman harekete geçerdim. Hiç kimse için, ‘Aman birlikte olayım’ diye çırpınmam yani. Öyle karakterde birisi değilim. - Oysa senin evlilik için çok baskı yaptığın söyleniyor... Hayır böyle bir şey yapmadım. Bana kendisinden bir hafta önce gelen mesajlar var. Bu mesajlarda da evlenme teklif ediyor. Yoksa ben bu konuda baskı falan uygulamadım. Ayrıca ortada anlaşılmayan bir şey daha var. Biz kendisiyle hiçbir zaman karı-koca gibi bir arada, birlikte yaşamadık ki, evlenme derdine düşeyim. Kıyafetleri bile başkalarının evindeydi. Birlikte yaşamda, insanların evi, bir düzeni olur. Dediğim gibi biz de bu durum hiç olmadı. Aylarca aramasam ki 4 yıl içinde toplasanız kendisini 30 kere aramışımdır, Asena var mı yok mu umurunda değilmiş. Ben bir büyüye kapılmışım meğer... DÖRT KADINI KİMSE KABUL ETMEZ - İmparatorun büyüsüne... Dört yıl önce cahildim, dört yıl önce İbrahim Tatlıses’e hayrandım. Şimdi hangi kadın İbrahim Tatlıses’le bir ilişkiyi kabul etmez. Bunu reddeden bir kadın, bana göre yalancı bir kadındır. Ben de ilk bir yıl bunun heyecanını yaşadım. ‘Vay be, inanamıyorum. Hayal mi görüyorum’ dedim. Evet İbrahim Tatlıses’in büyüsüne kapıldım. - Peki sen ‘Artık bitti’ diyorsun ama İbrahim Tatlıses ise, ‘Ben bitti demeden, bitmez’ diyor... Şimdi kendisi yaptığı o açıklamada, ‘Burası medeni bir ülke’ dedi. Ardından da ‘Ben bırakmadığım sürece o beni bırakamaz’ diyor. Kendisine uzun zaman önce, ‘Lütfen çıkın bir açıklama yapın, bu ilişkinin bittiğini, kangren olduğunu, artık düzelemeyeceğini söyleyin’ dedim. Fakat inatla, ‘Hayır, sen yanlış düşünüyorsun, sen beni çok seviyorsun, bana aşıksın’ gibi laflar etti. Benim, incindiğim zaman, hayatımda bazı şeyler kötü gitmeye başladığı zaman ayrılmaya hakkım yok. İlla ki bunu yaşamak mecburiyetindeymişim gibi bir tablo çiziliyor. Ben bunu yaşamayacağım. Kimse bana dört kadın felsefesini hayatta kabul ettiremez. Zorlamayla birliktelik olamaz Kimse kimseyle zorla birlikte olamaz. Burası bir hukuk devleti. Ben de bir kadın olarak bütün haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Özgür olmak, ülkemde rahat çalışmak istiyorum. Neden gidip yabancı ülkelerde çalışayım. Benim burada çalışma özgürlüğüm yok... - Nasıl çalışma özgürlüğün yok? İş olduğu zaman insanlar çekiniyorlar. ‘Asena’cığım şimdi burada çıkacaksın ama sonra bir problem olmasın, rahatsız edilmeyelim’ diyorlar, tedirgin oluyorlar. - İbrahim Bey iş konusunda kendisinin bir engellemesi olmadığını, raconun böyle olduğunu söylemişti... Ne raconu? Uzay çağında yaşıyoruz, AB’ye girmek için çabalıyoruz. Racon mu kaldı artık. Yalnız onların raconun da şu da vardır; İlişkide birisi karşı tarafı istemiyorsa, insan gibi ayrılınır. Kadın ezilmez, bilakis baş tacı yapılır, rahat bırakılır. Baskı yapıp, zorla alıkoyulmaz. ‘O istemiyor, ben istiyorum kalacak!’ diye bir racon yoktur. Asıl racona bu terstir. Arkamda kadınlar var - İbrahim Tatlıses’le böyle bir mücadele içine girmen, ‘Asena’nın arkasında güçlü birisi var’ yorumlarına neden oluyor... Hayır kimse yok. Asena’nın arkasında yine Asena var. Aslında benim arkamda kimler var biliyor musunuz, kadınlar ve aileler... - Peki parmağındaki yüzük nedir, basın toplantısında da sol elindeydi... O benim uğurum. Onu taktığımdan günden bu yana kendimi çok güçlü hissediyorum. Çok seviyorum onu... - Hayatında biri var mı? Yorum yok... - Londra’da gizlice evlendiğin iddiaları var... Londra güzel bir şehir... Ama kimseyle evlenmedim. En büyük hayalim okulumu bitirmek. Okulumu bitireceğim, diplomamı alacağım, yurt dışına çıkacağım. İstediğim ülkede dans edeceğim. Sonra dünyayı dolaşıp, ülkeme geri döneceğim. İleriye yönelik planlarım bunlar... - Diyelim ki her şey kapandı ve eski günlerine geri döndün... Dünyaya yeniden gelmiş olacağım... Doğum günüm, o gün olacak... Hayatta iki şeyden korkarım, bir Allah’tan bir de Allah’tan korkmayandan... Ve iki şeye inanırım, Allah’ın adaletine ve Allah’a inanmayanların başına gelenlere. Bununla ayakta duruyorum. Bu uğurda da savaşıyorum... Bir kadının haklarına elde edebilmesi için savaşıyorum. Bütün kadınlara umarım bu savaşım örnek olur... - Yine yurt dışına gidecek misin? Burada huzurlu ve mutlu olmadığım için sürekli olarak yurt dışına gidiyorum. Yoksa tehdit edildiğim için falan değil. Zaten burada yaşayan bir ölüyüm, en azından oralarda kimse beni rahatsız etmiyor. Şu an okulum var. Dolayısıyla yeniden yurt dışına gidebilir miyim, bilmiyorum. Kim bu devlet büyüğü - Korkuyor musun? Hayır korkmuyorum. Neden korkayım ki. İnsanlar özgürlükleri için her türlü savaşı verirler. Ben özgür olmak istiyorum. Çünkü artık canıma yetti. Eskisi gibi mutlu olmak istiyorum. - İbrahim Bey’in, ‘Bitti’ diyeceğine, yani bu savaşı kazanacağına inanıyor musun? O istediği kadar, ‘Ben bitirmeden, bitmez’ desin. Ancak bir gerçek var ki, kimse kimseyi zorla bir ilişkiye zorlayamaz. Özgürlüğüm için Recep Tayyip Erdoğan’a da, Abdulkadir Aksu’ya da çıkarım. Adalet Bakanımıza giderim, İnsan Hakları Mahkemesi’ne baş vururum, ne gerekiyorsa yaparım. - Bugüne kadar hiç büyükleri araya soktun mu? Evet... Birini soktum. Daha doğrusu konuştum, mektup yazdım. Gerek avukatım, gerekse ben böyle bir müracaatta bulunduk ve o kişiye durumumu anlattım. - Kim bu kişi, bakan mı? Bakan değil ama başkan konumunda biri. İsim vermek istemiyorum. Ancak size şu kadarını söyleyeyim, devlet büyüklerinden birine danıştım... - İbrahim Bey’le konuşmasını mı istedin? Hayır, onunla konuşmasını istemedim. Ne yapabileceğimi konuştum ve bilgisi olsun istedim. ‘Ben TC vatandaşıyım, sürekli ülkemi terk ediyorum. Haklardan bahsediyorsunuz, ne kadın hakı var ne de hak var’ dedim. Böyle bir konuşma yaptım. Röportaj: Sema Denker Kaynak: Hürriyet Gazetesi