Yükseköğretim Kurulu-YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, 222. Üniversiteler Kurul Toplantısı'nda konuştu.
Abone olYükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, "2013 yılı resmi istatistikleri itibarıyla yüzde 75'e çıktık yükseköğretim okullaşma oranında. Bu bizi dünyada da önemli bir konuma getiriyor. Şu anda İngiltere, Fransa gibi brüt okullaşma seviyelerini yakalamış ve hatta geçmiş durumdayız. Artık büyümenin sonuna geldik" dedi.
Çetinsaya, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen 222. Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nda uzun süredir üzerinde çalıştığı "Büyüme, Kalite, Uluslararasılaşma: Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası" başlıklı raporunu sundu.
Türkiye yükseköğretiminin yeniden yapılandırılması için yapılacak çalışmalara ışık tutması için planladığı bu raporu Türkiye'nin 2023 hedeflerini de göz önüne alarak bir çözümleme çalışması ve yol haritası olarak yaptığını belirten Çetinsaya, Türkiye'nin 2023 hedefleri bakımından bu çalışmada üç temel stratejik alanda kalmayı tercih ettiğini anlattı.
Çetinsaya, raporunu "Nicel Büyümeden Nitelikli Büyümeye", "Akademik İnsan Kaynağının Geliştirilmesi" ve "Yükseköğretimde Uluslararasılaşma" başlıklarında hazırladığını ifade ederek, büyüme konusunda da bütün dünyada 2. Dünya Savaşı sonrasında da yükseköğretimde okullaşma oranlarında olağanüstü bir büyüme olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de bu sürecin 1980'e kadar geride kaldığını, 1980 sonrasında hızlı bir büyümeye dönüştüğünü, özellikle son 10 yılda olağanüstü sonuçlarla karşılaşıldığını vurgulayan Çetinsaya, şöyle devam etti:
"2013 yılı resmi istatistikleri itibarıyla yüzde 75'e çıktık yükseköğretim okullaşma oranında. Bu bizi dünyada da önemli bir konuma getiriyor. Dünya ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye'nin yükseköğretimdeki brüt okullaşma oranları öğrenci sayısındaki büyüklükler dünyada bizi önemli bir yere taşıyor. Şu anda İngiltere, Fransa gibi brüt okullaşma seviyelerini yakalamış ve hatta geçmiş durumdayız. Artık büyümenin sonuna geldik. Türkiye'nin gerek demokratik nüfus yapısı, deneyimleri gerekse küresel dinamiklerine baktığımızda bu büyümenin devam edeceğini görüyoruz. Demokratik insan penceresi Türkiye'de 2050'lere kadar açık kalacak. 2050'ye kadar önümüzdeki 30 yılda üniversite çağına gelen nüfusumuz 1 milyon 250 bin civarında olacak. 2050'den sonra da 1 milyon seviyesinde bir süre devam edecek. Bu başlı başına büyümenin devam edeceği anlamına geliyor."
Çetinsaya, şu anda 5,5 milyon öğrenci olduğunu, bu öğrencilerin yüzde 32'si önlisans, yüzde 62'si lisans, yüzde 6'sının da lisansüstünde okuduğunu söyledi.
Açıköğretimin zaman içinde hızla büyüdüğünü, bugün itibarıyla Türkiye'deki toplam kontenjan içinde yüzde 25 seviyesinde olduğunu anımsatan Çetinsaya, buna karşılık öğrenci sayısının hızla büyümeye devam ettiğini kaydetti.
Çetinsaya, yaklaşık 2,5 milyon açıköğretim öğrencisinin 1 milyonunun kayıtlı olduğu halde ders seçmediğini, bunların açıköğretim öğrencileri içindeki oranının yüzde 40 seviyesinde olduğuna dikkat çekti.
45 BİN ÖĞRETİM ELEMANI AÇIĞI VAR
Akademik İnsan Kaynağının Geliştirilmesi başlıklı kısımda yaptığı araştırmada nisan ayı itibarıyla 141 bin 674 öğretim elemanı olduğunu, bu öğretim elemanlarının içinde öğretim üyelerinin payının yüzde 45 olduğuna işaret eden Çetinsaya, öğrenci sayısındaki artışla kıyaslandığında öğretim elemanı artışının geride kaldığını vurguladı.
Çetinsaya, öğretim üyesi başına 48, öğretim elemanı başına da 21 öğrenci düştüğünü, OECD ortalamasının 15-16 olduğunu hatırlatarak, "Ciddi bir öğretim üyesi açığımız var. Eğer OECD ortalamalarını baz alarak hesaplarsak, 45 bin öğretim elemanı açığını kapatmamız gerekiyor. Bunların 20 bininin öğretim üyesi olması gerekiyor. Benim yaptığım çalışmada bu açığı kapatabilmek için bizim yılda 18 bin civarında öğretim elemanı, araştırma görevlisi istihdam etmemiz gerekiyor" dedi.
Türkiye'de her yıl 4 bin 500 doktora mezunu verildiğini, bunun dünya genelinde çok geride olduğunu belirten Çetinsaya, doktora eğitiminin niceliğinin ve niteliğinin arttırılması için çalışmalar yapılması gerektiğini kaydetti.
Doktoradaki niteliğin artırılması gerektiğine işaret eden, "Türkiye yayın sayısı bakımından dünyada 20'nci sırada ama bu yayınların etkin değeri bakımından 37'nci sırada. Bu da bizi gerçekten yayınların ve araştırmaların niteliği konusunda da düşünmeye zorluyor" diye konuştu.
Çetinsaya, 2023 hedeflerine ulaşabilmek için kadro açığının kapatılmasına yönelik çalışmaların olduğunun altını çizerek, "Bütün bunları konuşurken ister yepyeni kadroları akademiye çekmeye çalışalım ister doktora mezunu sayısını artırmaya çalışalım, gençleri akademide kalmaya ikna etmeye çalışalım, nitelikli insan gücünü artırmaya çalışalım, hangi konuyu konuşursak konuşalım konu bizi özlük hakları meselesine getiriyor. Türkiye'deki öğretim üyelerinin özlük hakları yani maaşları son derece dezavantajlı bir konumda. Bizim bu dezavantajlı konumuyla akademiyi cazibe merkezi haline getirme çok zor. Nitelikli beyinleri ve gençleri akademide kalmaya ikna etmemiz çok zor" ifadelerini kullandı.
55 BİN ULUSLARARASI ÖĞRENCİ VAR
Raporda uluslararasılaşma meselesini de ele aldığını anlatan Çetinsaya, şunları kaydetti:
"Uluslararasılaşmanın Türkiye yükseköğretimi için ne kadar önemli olduğunu vurguluyorum. Bugün dünyada 4 milyon uluslararası öğrencinin var ve önümüzdeki on yılda bu sayısının 8 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Biz de ise dünya sıralamalarına baktığımızda Türkiye yok. Son zamanda gerçekleştirdiğimiz markalaşma çalışmalarıyla kurumsallaşma çalışmalarıyla bu sayıyı hızla artırmaya çalışıyoruz. 2011'de 30 bin olan uluslararası öğrenci sayısı şu anda 55 bine çıktı."
Çetinsaya, nitelikli büyümenin hedef alınması gerektiğine işaret ederek, "Kalite süreçlerini, yükseköğretim sistemimizin odak noktası haline getirmemiz gerekiyor. Açıköğretimin payını dünya ortalamalarına çekmemiz lazım yani yüzde 15, yüzde 20 aralığına çekmemiz gerekiyor. Buna paralel olarak da yüz yüze eğitimi ve uzaktan öğretimi payını artırmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
DOKTORA İÇİN ÖZEL PROGRAMLAR ŞART
Ön lisans konusunun, yükseköğretim konusunun ayrı ayrı ele alınması gerektiğini söyleyen Çetinsaya, doktora için özel politikalar geliştirilmesi gerektiğini, doktora eğitimini ve uzaktan eğitimi masaya yatıracaklarını vurguladı.
Prof. Dr. Çetinsaya, "Şöyle bir Türkiye var önümüzde. 2006 sonrası kurulan üniversiteleri, onların kampüslerini, onların laboratuvarlarını da düşünerek söylüyorum. Son derece avantajlı bir konumdayız o manada. Fiziki şartlarımız var, öğrencimiz var, öğrencimiz daha da olmaya devam edecek. Her şey var ama öğretim üyesi olup olmayacağını bilemiyoruz 10 yıl sonra. Yeterli, nitelikli öğretim üyesi olup olamayacağını, bu sistemi sırtında taşıyacak, koşturacak öğretim üyeleri olup olmayacağı konusunda hepimizde soru işaretleri var, eğer bugünkü politikalarımızı değiştirmezsek" dedi.
Yükseköğretim bilgi yönetim sisteminin ikinci bir aşamasına daha geldiğini belirten Çetinsaya, bilgi sistemine tarihi istatistiklerin eklendiğini ve 1984'ten itibaren hangi tarihte hangi üniversitenin kaç öğrencisi, kaç öğretim üyesinin olduğunun bakılabileceğini kaydetti.