İftiraya uğradığını belirten Arman, Sabah Gazetesi'ne savaş açabileceğinin tehdidinde bulundu.
Abone ol Sabah Gazetesi benden özür dilemeliBunun başka adı var mı bilmiyorum.
Ama bence düpedüz iftira.
Sabah Gazetesi'nin bana bir özür borçlu olduğunu düşünüyorum.
Ya ‘‘Muhabirimiz Yüksel Aytuğ, meslektaşı Ayşe Arman'a iftira atmıştır’’ diyecekler ya da ben Yüksel Aytuğ'u Basın Konseyi'ne şikayet edeceğim, hakkında yüklü bir tazminat davası açağım...
Bu işin peşini asla bırakmayacağım...
Size yemin ederim, gerekirse bu ülkedeki Kör Sultan bile bu meseleyi duyana kadar tek tek bütün televizyon programlarına çıkıp Sabah Gazetesi'nin eki Günaydın'ın bana yaptığı kötülüğü anlatacağım...
Hiç üşenmem bilesiniz.
Çünkü yok böyle bir hak.
Hayatta hiç kimsenin hiç kimse üzerinde böyle bir hakkı yok.
* * *
Ben neden hedef seçildim onu dahi bilmiyorum.
Kimseyle bir rekabetim, bir alıp veremediğim yok.
Hürriyet'e düşmanlık kontenjanından mı gürültüye gidiyorum nedir?
Ama kişiliğime saldırılıyor.
Sizce bu mantıklı bir şey mi?
Hakkaniyete sığan bir şey mi?
* * *
Pardon, sinirimden olayı anlatmayı unuttum.
Şudur: Cumartesi akşamı Okan Bayülgen'in programına çıktım. Durup dururken ve sebepsiz yere değil. Hürriyet'in ödül töreninde sunuculuğu Okan Bayülgen üstlenmişti. Bana da 10. senemi doldurmam vesilesiyle rozet takılacaktı. Okan da, ‘‘Bu isimler arasında tanıdığım kişiler var’’ dedi. İsmimi söyledi: ‘‘Ama işte Ayşe'yi ne zaman programıma davet etsem, bir mazaret uydurur, gelmez.’’
Orada o kadar insanın önünde utandım.
‘‘E bari bu hafta geleyim’’ dedim.
‘‘Bu kıyafetinle gel’’ dedi.
‘‘Olur’’ dedim.
Bir de sevindim.
Ne giyeceğim derdinden kurtulmuştum!
Koştur koştur Zaga'ya katılmak gibi bir merakım olmadı, hiç bir televizyon programı için olmadı ama Okan Bayülgen sevdiğim, yaptığı işe çok saygı duyduğum biridir.
Ne var ki programı gecenin 1'inde başlıyormuş.
Al başına belayı!
Ben artık orta yaşlı bir tavuk olduğum için, o saatlerde kendimi uykunun derin kollarına bırakmış oluyorum. Programın saatini öğrenince vazgeçmeye bile kalktım. Ama sonra yakıştıramadım kendime. Verdiği sözü tutmayan insan olmayı yediremedim bünyeme. Söylene söylene, kalktım gittim. En iyi Zaga programlarından biri değildi belki ama benim açımdan keyifliydi. Okan Bayülgen son derece nazikti. Aramızda herhangi bir gerginlik, itiş kakış olmadı. Bir kere daha zekasına ve meseleleri toparlama yeteneğine hayran oldum.
Ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim elbette.
En azından Adanalıyım.
Siz yakıştırırsınız yakıştırmazsınız ama b.k sözcüğünü kullandığım oldu. Yazarken de yapıyorum aynı şeyi, bazen tutamıyorum bileğimi kaçıveriyor ellerimin arasından. Sonradan pişmanlık da fayda etmiyor. Bu programda, bir kere de, çok ayıp ama karı sözcüğünü kullandım.
Sonra da çok utandım elimi ağzıma götürdüm.
Kendi cezamı o programda kendim verdim.
Bunları kabul ediyorum.
Bunlar için özür dilerim.
Ama benim tanıdığım hiç kimse bu yüzden beni kınamadı.
Herkes kendime benzediğimi, kendim gibi olduğumu belirtti.
Daha fazlası yoktu yani.
* * *
Ama sabah kalkıp da...
Böyle bir haber okursa...
Kim deli olmaz Allahaşkına...
Var mı böyle bir şey ya?
Sen benim cümlemi al, üzerine hayal gücünü ilave et, bir de cinsel eylem fiili koy sonuna ve sanki ben o programda böyle bir cümle sarfetmişim gibi köşende yaz, üstelik sürmanşetten anons edilsin.
Aynı şeyi ben de onlara yapabilirim siz de çok iyi biliyorsunuz ki. Ne olur o zaman? Nereye kadar gider bu iş? İstediğim iftirayı atabilirim o adama. ‘‘Gazetede çalışan kızların bacaklarına bakarken yakalandı’’ diye yazabilirim eğer bir ölçüsü olmayacaksa...
Sürmanşete de çıkar... E sonra...
* * *
Dahası ortada kapı gibi bir kaset var.
Ve o kasette böyle bir cümle yok.
Tamamen yalan. Art niyetli. Üstelik seviyesiz ve beceriksizce yapılmış bir hakaret.
Ben ne yaptım?
Sabah'ın genel yayın yönetmeni Ergun Babahan'ı aradım, yoktu, sekreteri çıktı, kendisine durumu anlattım.
Ne dese beğenirsiniz?
‘‘Ayşe Hanım, o programı ben de izledim öyle bir şey söylemediniz’’ dedi. İçime serin sular serpildi.
Daha sonra Ergun Babahan aradı.
‘‘Sen bir açıklama gönder, yarın koyarız’’ dedi.
Durum budur.
Sevenlerime ve sevmeyenlerime duyrulur.
Ben Ergun Babahan'ın samimiyetine inanıyorum, yazdığım açıklamayı kullanacağını düşünüyorum. Yoksa savaş boyalarımı sürmeye hazırlanıyorum...