Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, hükümet ile HSYK arasında tırmanan gerilime ilişkin açıklamalarda bulundu.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yılın son Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Arınç, HSYK'nın geçen hafta yaptığı açıklamanın yargıya doğrudan müdahale olduğunu söyledi ve ekledi:
HSYK görevini kötüye kullanmıştır. Bunun bir karşılığı olması gerekir
Arınç'ın açıklamaları şöyle:
HSYK'NIN AÇIKLAMALARI
Bu çok büyük bir eleştiriyle karşılanan bir durumdur. O da şu. Adli Kolluk ile ilgili yönetmelik, içişleri ve adalet bakanımızın iştirakiyle değiştirilmişti. Bununla ilgili olarak Barolar Birliği ve bir iki kuruluş, Danıştay 10. Dairesi’nde dava açtılar. İptalini istediler. Bu hukuki bir konudur. Elbette Danıştay konuyu inceleyecek, yasalara uygunluğu denetleyecekti. Ancak beklenmedik bir gelişme oldu. HSYK kararda bir gün öcne bir tavır ortaya koydu. Belli sayıdaki üyenin yaptığı açıklamayı hepimiz hayretle karşıladık. Adalet bakanımız, bakan arkadaşlarımızla bir aradaydık. 12 Eylül 2010 referandumuyla yeniden hayat bulan HSYK’nın kanuna baktığımız zaman, başında Adalet Bakanı'nın bulunduğu bir kurul böyle bir karar alamaz.
ARINÇ'TAN 3 ÇOCUKLUYA VERGİ MÜJDESİ... TIKLAYIN
Anayasa hukuk normu var. bunu bazıları korsan bildiri olarak nitelendirdi. Bazıları da bunun yasalara uymadığı şeklinde konuştu. Bazıları da benim de içinde bulunduğum arkadaşlarımız da, bunun doğrudan yargıya müdahale olarak anlaşılmasını istediler. Anayasa’nın 138. Maddesine göre, görülmekte olan bir dava hakkında hiçbir kurum kurul ve kişi yargıyı baskı altına alamaz. Bu HSYK’nın saygıdeğer üyeleri olsa bile.
"BEŞ KİŞİLİK HSYK'NIN MİLİTAN YARGIÇLARI DESTEKLEDİĞİ..."
Geçmişte şikayet ettiğimiz, sonunda demokratik bir noktaya getirmek suretiyle, AB’den de tebrikler aldığımız bir konuda, beş kişilik HSYK’dan, her yaptığı işlemden sıkıntı duyan insanlar, bu üye sayısını 22’ye çıkarmak suretiyle, bir kısmının seçimle gelmesi, bir kısmının belli kişilerin ve kurumların atamasıyla gelmiş olmasını demokratik olarak görmüşlerdi, görmüştük. Demokratikleşme açısından önemli, meslek açısından önemli olarak görmüştük. Beş kişilik HSYK’nın militan yargıçları desteklediği, Yargıtay üyesi olarak seçtikleri insanların, kendilerini HSYK üyesi yapması karşılığında hangi uygulamaları yaptığının çetelesini tutmuştuk. Bundan kurtulduğumuzu zannediyorduk.
Adalet Bakanı henüz görevini başlamıştır. Usulüne göre HSYK’nın kendilerini ziyaret etmesi gerekir. HSYK toplanacaksa buna başkan, Adalet Bakanı'nı kast ediyorum, ya da yetki verdiği başkanvekilini toplantıya çağırması gerekmektedir. Madem ki toplandınız, ne karar alırsanız alın, bu kararı açıklamakta kurulun başkanına düşer. Basına bir bildirinin sızdırıldığı, bir bildiriyle karşı karşıya kaldık. Bunu tartışabilirdik, tartıştık da. Ama ertesi gün Danıştay’ın ilgili dairesi yürütmeyi durdurma, veya iptal noktasına gidecek. Bu beklenen bir kişiydi. Talebi reddedeceklerdi y ada talebi kabul edeceklerdi. HSYK’nın bir yönlendirme yapmalarına direnmeleri gerekirdi.
"BİR KARŞILIĞI OLMASI GEREKİR"
Eski günlerin özlemini çekenlere "oh" dedirtmiş olabilir. HSYK’nın kendi kanununu ihmal ederek değil bilerek görmezden gelerek yaptığı çalışmanın bir karşılığı olması gerekir. Üç güçten bahsediyoruz. Burada bir itirazımız yok. Yeter ki her güç her erk kendi görevini bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde yerine getirebilsin. Yürütmenin bütün eylemleri yargısal denetime tabii. Yasama, yasama da pek çok denetim altında. Cumhurbaşkanı'na gidiyor, veto edebilip Meclis’e gönderebiliyor. Ana muhalefet partisi birleştiğinde, Meclis’ten çıkan her kanunu iptal etmek durumunda. Bunu da Anayasa Mahkemesi kararında görüyoruz.
"YARGIYI DENETLEYECEK HANGİ GÜÇ VAR"
Peki yargıya geldiği zaman onu denetleyecek hangi güç var? Hiçbir şey yok. Gazetelerde boy boy yazılıyor. Görevini kötüye kullanan bir HSYK üyesi hakkında ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey yapılamaz. Yürütmenin yasamanın ellerinin kollarının bağlandığı bir ülkede, yargı gücünün karşısında hiçbir denetim mekanizması yok ki, onun yaptığı yanlışlar dikkat çekebilsin. HSYK mahkemelere talimat vermek suretiyle büyük bir hata yapmıştır. Bu hukuk dışılıkları dikkate alan hükümetimizin gerekeni yapacağından hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Bir kanun değişikliği, anayasa değişikliği gerekli olacaksa bugünden bir şey söyleyemem. Bunun merkezi TBMM’dir. Adalet bakanlığımızın, yargısal ve yasal ne yapılacaksa bütün bunları en kısa zamanda yerine getirecektir.
HSYK AÇIKLAMA YAPAMAYACAK
HSYK kanununda, bazı yetkileri sayın bakan, başkanvekiline devredebilir. Sadullah Ergin ağustos ayında böyle bir görevlendirme yapıyor. Ahmet Hamsici, HSYK başkanvekilliğine bir yazı yazmış diyor ki, şunlar şunların devri uygun görülmüştür. Kurulu yönetmek, gereken toplantı gündemini belirlemek. Sonunda da HSYK adına yapılacak basın açıklamalarının ise, adalet bakanının uygun görüşü alındıktan sonra yapılması gerekir deniyor.
Sayın Bakan Bozdağ, 27 aralık 2013’te yetki devrini değiştirdi. Yine söylüyor. Başkanın yokluğunda kurulu yönetmek, yargı çevresiyle ilgili bir şeyler yapmak. Yapılacak basın açıklamasının ise, kurulu yönetme ve temsil etme, başkan tarafından yapılacaktır bilginizi rica ederim diyor. Buradan şunu anlıyoruz. HSYK Başkanvekili, adalet bakanı ile uyumlu çalışmalıdır. Diyelim ki farklı şeyler konuşuldu. Sonunda açıklama yapılması gerekli. Bunu sadece bakan yapacaktır, çünkü kanun amir hükmü böyledir deniyor. Son yapılan iş kötü ve maksatlı olmasına rağmen buradan bir hayır da çıktı.