Bülent Arınç hükümetin Öcalan'ı muhattap almasını eleştirenlere "Şehit cenazesi mi istiyorsunuz" diye sordu.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili önemli mesajlar verdi. Öcalan'ın mesajlarını önemsediğini söyleyen Arınç "Öcalan eğer silah bırakma mesajı veriyorsa bu önemlidir" dedi.
"Her gün şehit cenazesi mi istiyorsunuz" diye soran Arınç akil adamlar konusuna da değindi. Akil adamlar için Öcalan'dan isim alınmayacağını akil adamların asıl misyonunun süreci halka anlatmak olduğunu açıkladı.
Arınç, TRT Haber'de canlı yayımlanan ''Neler Oluyor'' programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Terör örgütünün silah bırakarak yurtdışına çıkmasının gerçekleşip gerçekleşmediğinin takibinin nasıl olacağının sorulmasına karşılık Arınç, Türkiye'nin 30-35 yıllık bir durumundan bahsedildiğini, bu zaman içinde hiç gülünmediğini, hep ağlandığını söyledi.
''30-35 yıllık terör belasının içinde bir yerinde de 'bugün çok şükür rahat ettik' diyemedik'' diyen Arınç, hep kötü şeyler yaşandığını anlattı.
Arınç, şunları kaydetti:
''Böyle bir olayda hükümetimiz, Sayın Başbakanımız, bugüne kadar yapılanlara ilaveten kesin sonuca ulaşabilir ümidiyle bir çözüm süreci başlattı. Bu bir cesarettir, bu bir kararlılıktır. O kadar cesaret ve kararlılıktır ki çok samimi olduğuna inanıyorum. 'Baldıran zehiri içmeye hazırım' diyor. Bir insan bu kadar kararlı olabilir. Halbuki 11 yıldan beri tek başına iktidarda olan, başbakanlık süresi de 10 yılı geçmiş bir insan rahat neresine batıyor ki 'ben bu süreçte başarılı olmaya mecburum. Bu ülkeyi terör belasından kurtaracağım. Siyasi iktidarıma eğer mal olsa da ister 10 defa mal olsun ben bu işten vazgeçmem' diyor. Bunu bugüne kadar söyleyen bir siyasi lider çıkmadı, bir başbakan çıkmadı, bir cumhurbaşkanı çıkmadı. Çıkacak gibi oldu, önüne pek çok engeller çıkarıldı. Halbuki 'asker mücadele etsin, polis mücadele etsin, daha çok tank gönderelim, daha çok asker gönderelim, daha çok bomba atalım, yolları keselim, inlerini patlatalım, terörle mücadele böyle olur' diyebilirdik. Ölenler yine ölürdü, onlara üzülürdük, yaralılar yine yaralanır, onlara da hayıflanırdık.''
Bu durumun böyle devam etmeyeceğini, devam etmemesi gerektiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
''Bu ülkenin huzura ihtiyacı var, kardeşliğe ihtiyacı var. Barış kelimesini çok kullanıyorlar belki ama siyasi amaçlı. Barışa ihtiyaç var. Hangi barışa, toplumsal barışa ihtiyaç var. Peki bugüne kadar yaptıklarımızla bu noktaya gelebildik mi? Hayır gelemedik. O zaman başka şeyler yapmamız lazım. Mevlana bile öyle diyor 'düne ait ne varsa cancağızım dünde kaldı. Bugün yeni bir gün, yeni bir şeyler söylemek lazım'. Yeni şeyler ne? Bu kadar güvenlik tedbiri, bu kadar askerimiz, polisimiz, hepsi kahraman, hepsi hayatlarını koydular, komutanlarımız şehit oldular. Korucusundan sokaktaki kadınımıza, arabanın içindeki Siirt'teki kızımıza kadar hepsi hayatlarını kaybetti. Bayramlık alışveriş yapan Bingöl'deki kadınımız çocuklarının üzerine kapandı ve maalesef üçü birden hayata veda etti.''
Neresinden bakılırsa bakılsın bir facianın içinde bulunulduğunu ifade eden Arınç, bugüne kadar kesin sonuç alınacak bir noktaya getirilemediyse bunun siyasi, toplumsal, ekonomik boyutlarına da bakmak gerektiğini bildirdi.
ÖCALAN'IN MESAJINI ÖNEMSİYORUM
Arınç, sonunda İmralı'dan istifade ederek terörde en asgari noktaya inilip inilemeyeceğinin düşünüldüğünü, yaklaşık 3 ay kadar önce de bir görüşmenin olduğunu dile getirdi.
Ne bir bakanın ne kendisinin ne de partiden birinin bu görüşmelerde bulunduğunu ifade eden Arınç, MİT'in İmralı ile temas kurduğunu bildirdi.
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın mektubunun 21 Mart'ta okunduğunu ve buradan önemli mesajlar verildiğini kaydeden Arınç, şöyle konuştu:
HER GÜN ŞEHİT CENAZESİ Mİ GELSİN?
''Önemli diyorum. 'Çok doğru, çok iyi, aferin' deme noktasında değilim. O kişinin kim olduğunu, neyle suçlandığını, neye mahkum olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama ortada bir vaka var. Onun iradesine, kendi iradesini teslim ettiğini söyleyen... Doğruysa binlerce insan var. Dilekçe verdiler, 'onun iradesi bizim de irademizdir' diye. Bunu göz ardı edebilir misiniz? Yani her gün ciyak ciyak bağıran televizyonlarda birileri göz ardı edebilir. Ama akıllı siyaset bu değil ki. Yine şehit cenazesi mi gelsin, yine gözyaşı mı olsun. Hayır. O halde niye bundan rahatsız oluyorsunuz. Ne diyor o kişi, 'silahlar sussun, fikirler konuşsun' diyor. Buna mı itiraz edeceğiz. Nesine itiraz edeceğiz. 'Efendim yalandır'. Yalansa yalanını göreceğiz, doğruysa doğrusunu göreceğiz.
O bunu söylüyorsa, başka şeyler de söylüyorsa o zaman dikkat edeceğiz. Demek ki buradan da bir ilerleme olabilir. 30 yıldan beri başında olduğu örgüte 'artık bunların devri geçti. Silahlar sussun, siyaset yapın, fikirler konuşsun, şiddet yok' diyorsa ben doğrusu bunu önemli bulurum. Bunun üzerinden yine yürümeye devam ederim. Çünkü şiddet yoksa, 'silahlar sussun' diyorsanız siz, bunun anlamı şudur, 'silahları bırakacaksınız, şiddeti terk edeceksiniz'.''
Arınç, görüşmelerin başladığı 28 Aralık'tan beri karakol baskını, yol kesme, mayın patlaması, polise karşı silahlı eylem olmamışsa bundan sevinç duymak gerektiğini belirterek, ''En azından 3 aydan bu yana o sözlere itibar eden bir silahlı örgüt var. Eylem yapmıyor veya yapamıyor. Dolayısıyla bundan sonra silahları bırakarak ülke dışına çıkılması ve ondan sonraki sürecin de takip edilmesi gerekiyor'' diye konuştu.
SINIR DIŞINA ÇIKIŞI MİT YÖNETECEK
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sınır dışına çıkışlarla ilgili olarak, ''Şüphesiz MİT yönetecek, emniyet de müdahil olacak. Şüphesiz silahlı kuvvetlerin mensupları da yani Kara Kuvvetleri ve Jandarma olarak kendilerine görev verilirse verilmeyebilir de bu süreçte en azından bu çıkışa nezaret edecekler ama bu, hükümetin işidir. Parlamentoda bunun zemini yoktur ve olmamalıdır'' dedi.
YASA ÇIKMAYACAK
Teröristlerin ülkeyi terk etmesi konusunda, ''Bir taraf diyor ki yasa çıksın. Hayır yasa çıkmayacak. Çünkü bu Meclis'in işi değil'' diyen Arınç, şöyle devam etti:
''Ben basit olarak söyleyeyim. Bunlar ülkeye girerlerken hukuki bir dayanak buldular da mı girdiler? Çıkarken de onun için bizden hukuki bir dayanak mı istiyorlar? Hayır. İkincisi birilerinin ısrarla 'bir yasa bize dayanak olsun' demesindeki temel amaç kızmasınlar bana, altında şu yatıyor, yani 'siz bizi bir siyasi aktör haline getirin. Bu örgüt bir yasanın içinde yer alsın, o yasanın içinde siyasi aktör haline gelsin, biz meşruiyet kazanalım'. Bu meşruiyeti kime karşı kullanacaklar? Bir, Türkiye içinde birilerine karşı. İkincisi de yurtdışında uluslararası camiada. Diyelim ki bu iş iki ay sonra kesildi. Tekrar eski günlere döndük. 'Hakkımızda yasa vardı. Demek ki biz Türkiye'de belli amaçla faaliyet gösteren bir örgütüz. Bizim terörle hiçbir işimiz olmadı. Meclis de bunu kabul etmişti. Bundan sonra siz bizi tanımanız lazım' diyebilirler. Başka şeyler de söylenebilir. Biz bunları görmeyecek kadar enayi miyiz? Hayır, böyle bir şey olmaz.''
CHP VE MHP İLE BU YASA ÇIKMAZ
Arınç, bu konuda hükümetin muhatap alınacağını, parlamentonun muhatap olarak gösterilmediğini belirterek, şöyle konuştu:
''Bir kanun çıkacak. Yani bu sürece destek olacak bir siyasi iradenin parlamentoda olması lazım. Diyelim ki bu AK Parti'de var. CHP'de var mı, MHP'de var mı, zinhar yok. BDP'de var diyelim. Niçin var olduğunu da hepimiz biliyoruz. Peki CHP ve MHP'nin karşı çıktığı, en ağır ifadelerle hükümete saldırdığı bir Türkiye'de Meclis'ten böyle bir yasa çıkar mı? Meclis'e böyle bir yasa geldiği zaman o Meclis'in hali ne olur, bunları bilmiyor muyuz. CHP'nin ne dediği az çok belli. CHP önce destek vereceklerini ifade ettiler. Sonra kanlı bıçaklı laflarla hücum etmeye devam ediyorlar. Al parti sözcüsünü, al grup başkanvekillerini bizi neredeyse Öcalan ile karşı karşıya oturmuş el sıkışıp, pazarlık yapan bir insan gibi gösteriyorlar. Soyadlarımızı bile değiştiriyorlar 'Abdullah Erdoğan' diyor, bilmem neye Öcalan diyor. Böylesine saçma sapan, böylesine çirkin yakıştırmalarla bizi bu süreç dolayısıyla hakaretle karşılıyorlar. Dolayısıyla bu Meclis'in bu tür Ali Cengiz oyunlarına itibar etmesi mümkün değil bir. İkincisi süreci Milli İstihbarat Teşkilatı ve siyasette de karar verici olan Sayın Başbakanımız, Adalet Bakanımız şimdilik götürüyor. Bunların çıkışlarında yine siyasi irade yani hükümetimiz elbette en önemli tedbirleri alacaklar. Bunlar sayıca belliler. Bunlar istihbarat raporlarımızda da MGK raporlarında da tek tek belli.''
AKİL ADAMLAR SÜRECİ KAMUOYUNA ANLATACAK
''Akil insanların nasıl bir fonksiyonu olacak'' sorusu üzerine Arınç, akil insanlarla makul insanların eşit tutulması gerektiğini ifade etti.
Arınç, şunları söyledi:
''Çünkü akil insanlar bilgisi olan, kendi bilgisine güvenen, aklıyla çok ön planda olmayı seven insanlar olabilir ama makul insanlar da başkalarının aklına da önem veren, onların ortak aklını ortaya koymaya çalışanlar da olabilir. Ama meşhur tabiriyle akil insanlar olacaksa 30, 40, 50 kişi şimdilik düşünülen zannediyorum Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesine gidip bazı çalışmalar yapacak bir grup. 7'şer kişi olacağı söyleniyor ama Allah'ın emri değil bu. Bir kanunda da yer almıyor. Sayın Başbakanımız bir çalışma içinde. Eğer üzerinde mutabık kalınan partilerin de belki komuoyunun da itibar edeceği isimleri onlarla beraber 1 veya 2 aylık bir çalışma yapılarak bu kişilerin bazı illeri, bölgeleri ziyaret etmesi, bu çözüm süreciyle ilgili düşüncelerini aktarması, STK'ların veya halk topluluklarının, meslek kuruluşlarının tekliflerini alması, onların sorularını cevaplandırması, belki kamuoyunun daha çok bu konu üzerindeki desteğini artırmaya yönelik bir çalışma olacak.''
Türkiye'de 12 Eylül 2010'da yapılan referandumun çok önemli bir dönemeç noktası olduğuna işaret eden ve o süreçte STK'ların, meslek kuruluşlarının, sendikaların, toplantılarla referandumu anlattığını hatırlatan Arınç, ''Şimdi sanki onun benzerini daha üst düzeyde sadece belli kişilerin yapacağı toplantılarla uzun sürmeyecek bir çalışma amaçlanıyor'' ifadesini kullandı.
Arınç, ''Çözüm sürecinin kamuoyuna anlatılmasıyla mı ilgili bu akil insanlar'' sorusuna ''doğru'' karşılığını verdi.
''Yurtdışına çıkma, silah bırakma vesaire bunlara nezaret edecek bir pozisyonları olmayacak değil mi'' sorusu üzerine Arınç, ''Hayır. Bu birilerinin istediği bir taleptir. Bize göre yanlış bir taleptir. Yani bir komiser edasıyla veya BM gözlemcisi gibi... Yani bu silahlı unsurların yurtdışına çıkarken, silahlarını bırakıp bırakmadıkları, kim gitti, kim kaldı noktasında gözlemci sayılabilecek hiçbir fonksiyonları olmayacak. Sadece düşünce bazında, fikir bazında Türkiye'nin geldiği bu noktada bu çözüm sürecine ihtiyacımız olduğunu pozitif anlamda söyleyebilecek değerli insanların bir çalışması'' diye konuştu.
AKİL İNSANLARIN İSİMLERİ İMRALI İLE Mİ BELİRLENECEK?
''Sayın Başbakanımız bazılarıyla bizzat görüştü zannediyorum, belki bazı bakanlarımız da karşı tarafa iletmek için önce onun olurunu almak lazım'' diyen Arınç, Sezen Aksu'nun bir gazetedeki ''beni bu işten mazur görün'' yönündeki beyanını okuduğunu belirtti.
Arınç, ''Çünkü 12 Eylül 2010 referandumunda böyle değerli bir sanatçıya ağız dolusu hakaretler yağdıran, adında profesör etiketi olanlar da vardı. Şu anda makul insanlar da sanki o referandum öncesinde evet kampanyasına katılmış insanlar gibi dışlanabilir, dışlanacaklarını hissediyor olabilirler. Bunu göze alan olabilir, almayan olabilir. Bu bir vatanseverliktir bence. Çünkü bu sürece destek olmak Türkiye'nin çok önemli bir şansı. Bunda muvaffak olursak müthiş bir başarı olacak'' değerlendirmesinde bulundu.
''Akil insanların isimleri İmralı ile ortak olarak mı belirlenecek'' sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:
''Hayır. İmralı'nın verdiği isimlerle değil ama BDP'den gelen isimler olabilir. CHP'den geldiyse olabilir. MHP'den zannetmiyorum geleceğini ama gazetecilerden bizzat talep edenler var, fikir adamlarından bizzat talep edenler var. Yani benim gördüğüm, daha çok kendileri bu işte olursa çok iyi olur diye bizim düşündüklerimiz, büyük bir kısmı da 'ben bu önemli vazifede görev almak istiyorum bana da bir görev düşer mi' diye soranlar. Öcalan'dan BDP marifetiyle bazı mesajlar geldiğine göre ve böyle bir heyetin oluşmasını onlardan da isteyen olduğuna göre bizim muhatabımız siyasi anlamda BDP'dir. BDP'den bazı isimler de belki değerlendirmek üzere alınabilir.''
YENİ ANAYASA
Kılıçdaroğlu'nun, terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın nevruz mesajıyla ilgili sorulara içeriğine girmeden karşılık verdiğini dile getiren Arınç, ''Öcalan'ın nevruzda okunan mesajından Sayın Kılıçdaroğlu'nun ne anladığını bilmiyorum. MHP'nin ne anladığı belli. O aynı şekilde 10 senedir, 20 senedir sürdürdüğü cümlelerle bize hücum etmeye devam ediyor. Peki bu milletin anladığını siz niçin anlamıyorsunuz? Bütün bölgelerde sürece ne kadar destek olduğu anketleri önümüzde. En düşük oran belki bir bölgede ama toplamında yüzde 58 destek var'' dedi. Arınç, muhalefet partilerine oy veren kesimlerin de belli bir oranda buna destek olduğunu söyledi.
Arınç, ''En azından şunu söyleyebilirler, 'evet biz böyle yapmazdık ama bu sürecin sonunu görmek istiyoruz. Bize düşen bir şey olursa bize de sorun' diyebilirler kapıları kapatmadan'' diye konuştu.
YENİ BİR TUR BAŞLAYACAK
Yeni anayasa yapımına ilişkin soru üzerine Arınç, konuyu ilk gündeme getirenin 2007 seçimlerinde AK Parti olduğunu söyledi.
O dönemde partilerine kapatma davası açıldığını ve çalışmanın yapılamadığını anlatan Arınç, 2011 seçimlerinden sonraki süreci aktardı.
Sürecin martta bitmesi gerektiğini dile getiren Arınç, ''Sayın Bahçeli '23 Nisan'da olsa olabilir mi' dedi. Ona da 'eyvallah' dedik, bir ara sonra o vazgeçti galiba 'dönem sonuna kadar olsun' dedi. Hayır böyle çocuk oynar gibi anayasa yapmak oyunuyla meşgul olamayız. Çünkü bizim başka düşüncemiz var. Siz bu anayasayı yapmak veya yaptırmak istemiyorsanız biz iktidar partisiyiz 325 milletvekilimiz var. Anayasayı kendimiz yapmaya çalışırız'' ifadesini kullandı.
Bu çerçevede, anayasa çalışmalarında yaptıkları hazırlıkla partilere tek tek gidebileceklerini bildiren Arınç, ''O zaman yeni bir tur başlayacak'' denilmesi üzerine, ''Yeni bir tur başlayacak. CHP derse ki 'hayır asla ve kata' MHP'ye gideceğiz kabul ederse tabii'' değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle konuştu:
''Oyun oynamıyoruz. CHP derse ki 'sıfırdan başlayalım, yeni bir anayasayı birlikte yapalım' üç ay da otururuz dört ay da otururuz. Çünkü daha önümüzde 2015'e kadar bir yasama dönemi var. Ama 'kesinlikle bu işte yokuz' derlerse şu andaki tavırları öyle. Umarım tavırlarını değiştirirler, CHP ile yaparız. MHP'ye de söyleriz. 'Biz de katılalım' derlerse üçlü yaparız. Ama CHP hayır derse MHP'ye gideceğiz. MHP hayır derse BDP'ye gideceğiz. Şu anda uzlaşma komisyonunda üyesi var. Siyasal bir parti, meşru, legal bir parti. Tabii gideceğiz. CHP belki bizi onlara göndermek için hayır diyecek, bunlar siyasi oyunlar, mekanizmalar veya MHP belki o kapıyı gösterecek. Biz ciddi bir partiyiz ona da gideriz. Deriz ki bak teklifimiz bu, oturalım beraber bir anayasa yapalım. Evet derse şuna bakacağız. Bizim oylarımızla BDP'nin oyları yeni bir anayasanın Meclis'ten geçip referanduma gitmesi için yeterli olabilir mi? Bu bir hesap meselesi. Yeterli olur noktasına gelir ve umduğumuz anayasayı yapma imkanına kavuşursak bunu deneriz. Ama 330'u bulamayacağımız bizde bir fikir olarak oluşursa 'biz bu işte yokuz' deriz. Yani aşama aşama A planımız şu anda komisyonun sonuca ulaşması. B planı mevcut partilerden biriyle, ikisiyle, üçüyle beraber yeni bir anayasa çalışması, C planı hiçbirisi mümkün olmadı, seçimlerde milletin huzuruna çıkarız. 'Bunlar bize anayasa yaptırmadılar, benim sana sözüm vardı, yeni bir anayasa vadetmiştim ama bu partiler yeni bir anayasa istemiyor. Bunlar darbe anayasası 82'nin yürürlükte kalmasını istiyor. Sen bana bana destek ol. Tek başına yeni bir anayasa yapalım' diyeceğiz. O zaman da millet ne diyecek göreceğiz. Ya sözümüze itibar edecek 367'nin üzerinde milletvekili verecek bize, 'yok canım ben yeni anayasa istemiyorum' diyecek daha az milletvekili verecek. Millet ne derse o kabulümüz. Dövecekse millet bizi dövsün.''
Arınç, çalışmadan sonra anayasa için süre kalmasını istediklerini dile getirerek, ''(Nisanda bitmesin kasımı, aralığı görelim) Bu bize şunu söylemektir, 'biz sana anayasa yaptırmayacağız'. Bu oyuna gelmeyeceğiz'' dedi.
İSRAİL'İN ÖZRÜ
İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi hatırlatılarak, ''Heyetin ne zaman geleceği belli oldu mu'' yönündeki soru üzerine Arınç, ''Ayın 11'inde burada olacaklar. Oradan haber geldi, biz de hazırlıklarımızı yaptık. Şüphesiz daha birinci görüşme olacak, belki temel konuları tespit edeceğiz. Yarın akşam da olayın mağdurlarıyla, ölenlerimizin, şehitlerimizin yakınları ve yaralılarımızın bir kısmı ile Sayın Ahmet Davutoğlu'nun konutunda bir araya geleceğiz'' ifadesini kullandı.
''İsrail'in dilediği özür, bu haksız fiilin karşı taraf tarafından kabul edildiği ve itiraf edildiği anlamına mı geliyor'' sorusu üzerine Arınç, ''Şüphesiz'' yanıtını verdi.
Arınç, özür dilenmesinin çok açık bir ifadeyle olması gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
''(Ben size karşı bir haksızlık yapmış olabilirim, kusura bakma kendime hakim olamadım. O an için böyle bir tasarrufta bulundum. Gel senin gönlünü alayım. Çok üzüldüm, senden daha çok üzüldüm. Affedin beni...). Bu laflar söylenebilir ama Türkiye bunların hiçbirisini kabul etmedi. Diplomasi alanında da hukuk alanında, hüküm alanında hüküm ifade edecek özür kelimesinin resmen bu tutanaklarda yer olmasını ve özür beyanının bu kelimeyle yapılmasını istedi. Bu yapıldığına göre ikincisi de tazminatların ödenmesiydi. Esasen Türkiye belli bir hazırlığın içindeydi bugüne kadar. 'Bu özür nasıl olsa istenecek. Tazminat talebimiz kabul edilecek. Biz bir taraftan çalışmamızı yapalım' diyorduk. Şüphesiz doneler elimizde mevcut, bunları bir hukuk çerçevesi içine koyup. Tazminat talebimizi karşı tarafa sunacağız.''
ÖZRÜN SURİYE İLE İLGİSİ
İsrail'in özrünün Suriye ile ilgili olup olmadığı yönündeki soruyu Arınç, ''İsrail açısından olabilir ama Dışişleri Bakanımız da gensoru dolayısıyla ifade etmişti. Yani bizim İsrail ile vardığımız bu nokta ne İran'ı ne Suriye'yi ne Irak'ı doğrudan ilgilendirmiyor. Yani biz oraya bakarak bu noktaya gelmiş değiliz ama İsrail oralara bakarak bu noktalara gelmiş olabilir. Onu bilemem'' diye yanıtladı.
Arınç, olayın yaşandığı zaman İsrail'de koalisyon bulunsa da hükümetin bugün aynı olduğunu ifade ederek, ''Geldikleri nokta özür dileme noktası. Demek ki artık İsrail için bu bir ihtiyaç ve gereklilik haline gelmiş. Ne etkili olmuş? Detayına girmeye de gerek yok. Sonuç önemli, sonuç önümüzdedir ve bu Türkiye'nin bir başarısıdır'' değerlendirmesinde bulundu.
Bu başarıyı hazmedemeyenlerin bulunduğunu anlatan Arınç, ancak başarının Türkiye'nin dışında İslam aleminde, Filistin'de, Arap aleminde, mağdur ve mazlum ülkeler nezdinde sevinç yarattığını ve durumun Türkiye'nin büyük bir başarısı olarak kabul edildiğini kaydetti.