TBMM Başkanı Arınç, sözde Ermeni soykırımından AB'ye kadar birçok konuda samimi açıklamalar yaptı.
Abone olTBMM Başkanı Bülent Arınç, Türkiye'nin, sözde Ermeni soykırımını hiçbir
zaman tanımayacağını ifade ederek, ''Çünkü tarihte böyle bir olayı
yaşattığına inanmamaktadır'' dedi.
Arınç, İsveç Parlamentosunda, parlamenterlerin sorularını yanıtladı. Türkiye'nin, sözde Ermeni soykırımını ''ne zaman tanıyacağına'' ilişkin bir soru üzerine Arınç, bu konunun uzun yıllardır tartışıldığını söyledi. Arınç, 1. Dünya Savaşı sırasında trajik olayların yaşandığının bir gerçek olduğunu dile getirerek, ''Ancak Türklerin, bu savaşta Ermenilere soykırım uyguladığı yönünde hiçbir mahkeme kararı yoktur'' diye konuştu.
''Biz insanların ölümünden elbette hoşlanmayız'' diyen Arınç, Arapların ve Kürtlerin de öldüğü 1. Dünya Savaşı'nda, ''sadece Ermenilere soykırım uygulandı'' demenin yanlış olacağını söyledi.
-''ARŞİVLERİN KARŞILIKLI AÇILMASINI İSTEDİK''-
Bülent Arınç, Ermenilerin, Osmanlı döneminde Türk topraklarında her zaman hür yaşadıklarına işaret ederek, Türkiye'nin, karşılıklı olarak arşivlerini açmak için Ermenistan Devlet Başkanı'na mektup yazdığını belirtti.
Bağımsız bir komisyon kurulmasını ve bu komisyonun alacağı kararı iki tarafın da kabul etmesini istediklerini kaydeden Arınç, Türkiye'nin bu teklifinin kabul edilmediğini vurguladı.
TBMM Başkanı Arınç, Türkiye'nin arşivlerinin her zaman açık olduğunu dile getirerek, ''Türkiye, sözde Ermeni soykırımını hiçbir zaman tanımayacaktır. Çünkü tarihte böyle bir olayı yaşattığına inanmamaktadır'' dedi.
-''AB, TÜRKİYE İÇİN 40 YILLIK SÜREÇ''-
Arınç, ''Türk halkının, AB'ye hazır olup olmadığının'' sorulması üzerine, Türk halkının geçmişten bu yana AB'yi istediğini söyledi. Türkiye, AB'den müzakere tarihi alınca yapılan tartışmaların, Türk halkını üzdüğüne işaret eden Arınç, ''Türkiye istenen şartları yerine getirdiği halde, istenmeyen şartların da istenmesi bizleri üzmektedir'' diye konuştu.
Bülent Arınç, yaşanan olumsuzluklara rağmen AB'nin, Türkiye'ye yeni kazanımlar getireceğine inandığını ifade ederek, ''Müzakere sürecinde kendimiz için imtiyaz istemiyoruz ama Türkiye'ye de ayrımcılık uygulanmasın. Türk halkı, aşağılanmaların, ayrımcılığın üzüntüsünü yaşıyor'' dedi.
AB'nin, Türkiye için yeni değil, 40 yıllık bir süreç olduğunu kaydeden Arınç, şöyle konuştu: ''AB, bizim için herhangi bir kafede tanıştığımız güzel bir
bayanla ilişki kurmaya benzemez. Biz, bir kara sevdanın içinde
değiliz. AB ile ilişkimiz akılcıdır, uluslararası sözleşmelere dayanmaktadır ve karşılıklı çıkarı içinde barındırmaktadır. Karşılıklı çıkar ilişkisinde Türkiye ne kazanacaktır, AB ne kazanacaktır. AB'nin demokrasi ve hukuk standardı olduğunu biliyoruz ve bu standarda ulaşmayı hedefliyoruz.''
-''TÜRKİYE'DE DEVLETİN DİNİ YOKTUR''-
İstanbul'daki 150 yıllık Darülaceze kurumunda kilise, sinagog ve havranın bir arada olduğunu anımsatan Arınç, Türkiye'de yeni camiler ve kiliseler yapıldığını söyledi. Çıkarılan bir kanunla kilise ve yabancı vakıflara, önceden sahip oldukları arsaları ve binalara, yeniden sahip olma imkanı getirildiğini kaydeden Arınç, ''Bırakın kiliseleri camiye dönüştürmeyi, yeni kiliseler açıyoruz'' dedi.
Arınç, yaklaşık 6 bin Alman'ın yaşadığı Antalya'da, kiliseler açıldığını da bildirdi. Laik ve demokratik Türkiye'de, kişinin istediği dine inanabildiğini ifade eden Arınç, ''Türkiye'de devletin dini yoktur, Türkiye, laik ve demokratik bir devlettir'' diye konuştu.
AB'nin sınırlarının, AB istediği sürece genişleyebileceğine dikkati çeken Arınç, ''Türkiye, AB'ye alınınca, İran ile komşu mu olacağız diyorlar. Bu korkulardan kurtulmalıyız. Türkiye, pek çok korkuya karşı panzehirdir. Türkiye, Hırvatistan gibi yeni girmemiştir bu gruba, 40 yıldır buradadır. 'Sen nereden çıktın' demek, yanlış olur'' dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Türkiye'nin AB'ye katılım süreci, sayıları 10
milyonu bulan ve halen dışlanmışlık hissi içinde bulunan Avrupa vatandaşı Müslümanlar için de bir mesajdır; kendilerini Avrupa idealinin bir parçası hissetmelerini teşvik edecektir'' dedi.
TBMM Başkanı Arınç, İsveç Parlamentosunda (Riksdag) parlamenterlere hitap ederken, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini değerlendirdi.
Gelecek dönemde AB için büyük önem kazanacak ''Avrupa Komşuluk
Politikası''nın başarıyla uygulanması bakımından, Türkiye'nin sunabileceği imkanların gözardı edilmemesini isteyen Arınç, ''Türkiye'nin bu politika kapsamındaki ülkelerin önemli kısmıyla sadece kara ve deniz sınırlarına değil, yakın kültürel, ekonomik ve tarihi bağlara da sahip olduğu düşünüldüğünde, özellikle Güney Kafkasya bağlamında bu hedeflere sağlayabileceği katkıların değeri daha iyi görülecektir'' diye konuştu.
Arınç, şöyle devam etti: ''Bazıları, birliğin dış sınırlarının, çatışma olasılığı bulunan bölgelere doğru genişletilmesinin, bu bölgelerin siyasi ve güvenlik
sorunlarına AB'nin daha fazla müdahil olmasına yol açacağını savunmaktadır. Oysa Avrupa'da güvenliği sağlamak için, AB'nin sınırlarının hemen ötesinde yer alan bu bölgelere giderek artan bir biçimde ilgi göstermesi ve angaje olması kaçınılmazdır. Dahası, Avrupa'nın güvenlik sınırları, zaten NATO'nun güvenlik sınırlarıdır. Avrupa'da güvenliğin, büyük ölçüde birliğin bu bölgelerde istikrarı sağlayabilme yeteneğine bağlı bulunduğu dikkate alındığında, AB'nin bubölgelere kayıtsız kalabilmesi mümkün görünmemektedir. Eğer AB gerçekten dikkate alınan bir küresel güç olma amacını taşıyorsa, bunungereklerini yerine getirmekten de kaçınmamalıdır.''
Bülent Arınç, Türkiye'yi de içine alan bir AB'nin, yeni güvenlik ortamını belirleyen asimetrik risklere ve tehditlere karşı, çok daha donanımlı olacağını da ifade ederek, ''Giderek daha fazla önem kazananenerji, ulaşım ve iletişim ağlarının birleştiği bir noktada bulunan Türkiye, Hazar havzasını Avrupa'ya bağlayan önemli bir enerji terminali olma yolundadır'' dedi.
-''TÜRKİYE, GELECEĞİN ENERJİ MERKEZİ...''-
Arınç, enerji güvenliği ve kaynak çeşitliliğinin Avrupa için endişe unsuru olmayı sürdürdüğü bir ortamda önemi ön plana çıkan Türkiye'nin, geleceğin enerji merkezi konumunda olacağını vurguladı. Gelecek ayın sonlarında Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından gelen ham petrol ile ilk tankerin yükleneceğini anımsatan Bülent Arınç, ''Bu hat, yakında dünya pazarlarına günde 1 milyon varil petrol pompalayacaktır. Bunu, Bakü-Tiflis- Erzurum doğalgaz boru hattı takip edecektir'' dedi.
-DOĞU VE BATI MEDENİYETLERİ...-
Dünyanın, 11 Eylül terör eylemleri sonrasında önemli ölçüde değiştiğini, Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki ilişkilerin, çeşitli önyargılarla, yanlış bilgilendirmelerle ve yanlış anlamalarla zarar gördüğünü ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
''Son olarak yaşanan 'karikatür krizi' etrafında gelişen talihsiz olaylar, kültürler arası diyalog eksikliğinin ne kadar olumsuz sonuçlara yol açabileceğini göstermiştir. Türkiye, günümüz tehditleriyle etkin biçimde mücadelede, askeri imkanlar kadar 'yumuşakgüç' unsurlarının da önem taşıdığının açıkça ortaya çıktığı bir ortamda, özel coğrafi konumu, kendine özgü tarihi, kültürel birikimi ve farklı geleneklerin sentezini oluşturan ılımlı ve birleştirici kimliğiyle, medeniyetler arası diyalog konusunda kritik bir rol
oynayabileceğini, bu vesileyle bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bunun somut örneklerinden biri, İspanya Başbakanı Zapatero ve Başbakanımız Erdoğan'ın eşbaşkanlıklarında hayata geçirilen Medeniyetler İttifakı girişimidir. Girişimin temel amacı, kültürler, medeniyetler arasındaki ortak evrensel değerleri ön plana çıkarmak suretiyle toplumlar arasında birlik duygusu, işbirliği ve uyum ortamının yaratılmasına katkıda bulunmaktır.''
-AVRUPA'NIN İSLAM DÜNYASI İLE İLİŞKİLERİ-
Türkiye'nin AB üyeliğinin, farklı kesimlere anlamlı birer mesaj göndermek suretiyle kültürler arasındaki mesafenin kapanmasına yardımcı olacağını; Avrupa'nın İslam dünyası ile ilişkilerinin dokusunu olumlu yönde etkileyeceğini'' ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Gerek komşularımız, gerek daha geniş anlamda İslam dünyası, Türkiye'nin üyelik sürecini büyük bir ilgiyle takip etmekte ve sonucunu merakla beklemektedir. Birliğe katılımımız, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlerimizin, AB'nin fiziki sınırlarının çok daha ötesine taşınmasında da önemli bir rol oynayacaktır.
Türkiye'nin katılım süreci, sayıları 10 milyonu bulan ve halen dışlanmışlık hissi içinde bulunan Avrupa vatandaşı Müslümanlar için debir mesajdır ve kendilerini Avrupa idealinin bir parçası hissetmelerini teşvik edecektir.''
Girişimci serbest piyasa ekonomisine sahip laik ve demokratik bir ülke olarak Türkiye'nin, farklı inanca sahip bir toplumun da bu ortak değerleri aynı derecede kucaklayabileceğini ve nimetlerinden yararlanabileceğini gösterdiğini kaydeden TBMM Başkanı Arınç, ''Türkiye, bu değerlerin coğrafya ve kültür sınırı tanımadığı ve evrensel olduğu yönündeki Avrupa'nın iddiasının canlı kanıtını teşkil etmektedir. Bu bakımdan, Türkiye'nin Avrupa'daki yeri ve rolü konusu, tarihi bir anlam kazanmaktadır'' dedi.
Arınç, Türkiye'ye ilişkin öne sürülen çoğu çekincenin, zaman içinde ortadan kalkacağına inandığını da bildirdi.
-KÜRESEL KAYGILARA ÇÖZÜM ÜRETME...-
TBMM Başkanı Arınç, Türkiye'nin, İsveç gibi, küresel kaygılara çözüm üretme yönündeki çalışmalara maddi katkıda bulunmayı ulusal politikasının parçası olarak gördüğünü, imkanları elverdiği ölçüde bu konulara kaynak tahsis ettiğini söyledi.
Çeşitli felaketlerden etkilenen birçok ülkeye Türkiye'nin, 2005 yılında 230 milyon doları aşan yardımda bulunduğunu bildiren Arınç, burakama Türk Kızılayının yaptığı ayni yardımların dahil olmadığını belirtti. Arınç, yapılan yardımlara ilişkin bilgi verdi.
-TÜRKİYE-İSVEÇ İLİŞKİLERİ-
Türkiye ile İsveç'in iyi ilişkiler içinde bulunduğunu ifade eden Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yapıcı bir üslupla son yıllarda her alanda diyalogumuzu ve işbirliğimizi geliştirme imkanı bulduk.
Dışişleri bakanlarımızın karşılıklı ziyaretlerinin, ilişkilerin gelişmesine değerli katkıları olmuştur. Başbakan Persson'u, Şubat 2004'te Türkiye'de ağırlamaktan memnuniyet duyduk. Bu, 1978 yılından bu yana İsveç'ten Başbakan düzeyinde gerçekleştirilmiş ilk ziyaretti.
Bu ay sonunda İsveç Kralı Majesteleri 16. Gustav ve muhterem eşleri Kraliçe Silvia, Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabetle Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştireceklerdir. Kendilerini ülkemizde ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız.''
İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2 milyar ABD dolarına ulaştığını bildiren Arınç, bunun artırılması ve çeşitlendirilmesini arzu ettiklerini söyledi.
Geçen yıl 405 bin İsveçli turistin Türkiye'yi tercih ettiğini belirten Bülent Arınç, ''17 bini İsveç vatandaşlığına geçmiş yaklaşık 70 bin Türk, İsveç'te yaşamaktadır. Onların yaşamlarını ve topluma uyum sürecini kolaylaştıracak adımları da memnuniyetle izliyoruz'' diye konuştu.
Bülent Arınç, konuşmasının sonunda, seçimlerin demokrasinin vazgeçilmez öğeleri olduğunu vurguladı ve ''Hepinize, önümüzdeki Eylülayında yapılacak seçimlerde başarılar diliyorum'' dedi.
Arınç'ın hitabını, 47 ülkenin büyükelçisi ile yabancı misyon şefleri de dinledi.
Bülent Arınç, konuşmasının ardından, İsveç Parlamentosu Genel Kurulunda, Bulgaristan ve Romanya'nın AB'ye katılım anlaşmalarının müzakere ve oylamasını izledi.
Bu arada, İsveç Parlamentosu Dışişleri Komisyonu üyeleri ile de bir araya gelen TBMM Başkanı Arınç ve beraberindeki heyet, Anayasa Komisyonu Başkanı Göran Lennmarker tarafından verilen yemeğe katıldı.