BIST 9.675
DOLAR 35,22
EURO 36,72
ALTIN 2.964,03
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç'tan bomba cemaat açıklamaları

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, paralel yapıyla mücadelenin devam edeceğini söyledi. İşte Arınç'ın çarpıcı açıklamaları:

Abone ol

-Hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu camianın içindeyim, 17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı. Gözümüzü açan olay budur.

Bu çarpıcı açıklamalar Bülent Arınç'ın. TBMM kürsüsünden 17 Aralık süreci ve cemaate dair ilginç ayrıntılar aktardı.

ORTADA NE AK PARTİ NE CHP NE MHP NE HDP KALIR

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Biz bir hukuk devletiysek bu ülkenin bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir. Bunun ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne CHP, ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci, üçüncü yapılanmalara izin vermemek lazım" dedi.

Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda 62. Hükümet programı üzerindeki görüşmelerde Hükümet adına söz aldı, eleştirileri yanıtladı.

Arınç, şahsı adına söz alan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in "Ben de konuştum" sözlerine, "Onu muhatap alma, konuşma diyorlar. Karadenizli gibi olduk, borcunu istemiş 'ben seni tanımıyorum' demiş, 'ben de seni tanıyorum' karşılığını vermiş. Sayın Genç, 'Kırk yıllık kâni, olur mu yâni' demişler. Her zamanki üslubu, çirkinliği, hakaretli üslubuyla bir konuşma yaptığını ifade ediyorum" karşılığını verdi.

Gruplar adına konuşan milletvekillerinin düşüncelerine, görüşlerine saygı duyduğunu, eleştirilerine hak verdiğini belirten Arınç, önlerini açacak, yol gösterecek yararlı konuşmaların da notlarını aldığını anlattı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, program üzerinde konuşan CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş'ten farklı düşündüğünü belirten Arınç, Kılıçdaroğlu'nun, "Yeni kurulan bir Bakanlar Kurulu'na ön yargıyla bakmak gibi bir alışkanlığım yok. İcraatına bakacağız, belki bizim düşündüğümüzden çok daha güzel icraatı olacak kabinenin. O zaman da alkışlayacağız ama yaptıkları yanlışsa, çıkıp yanlış olduğunu söyleyeceğiz" şeklinde açıklamada bulunduğunu vurgulayarak, teşekkür etti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ise "Sipariş üzerine kurulan hükümet göreve başlamıştır. Her şeye rağmen bu yeni gelişmenin aziz milletimize, Türk siyaset ve demokrasisine hayırlı olmasını diliyorum" açıklamasına işaret eden Arınç, bunun bir eleştiri olduğunu, hakaret kastının bulunmadığını vurguladı.

AVANS VERMEK

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Olması gereken de budur. Yani Hükümet programına yeni bir ümitle bakmak, yeni başbakana en azından avans vermek, Hükümet programına, ileriye sürdüğü iddiaların veya programına aldığı hususların ne kadarını gerçekleşip gerçekleşme not, karar vermek ihtiyacı içindeyiz. Ama olabilir ki 185 sayfalık Hükümet programının içinde bulunan bazı hükümler birilerini rahatsız etmiş olabilir, o zaman da şüphesiz eleştirilerini baştan itibaren yapacaklardır" diye konuştu.

Program üzerindeki konuşmasında AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı'nın bazı eleştirilerinde bir sınırın aşılmış olduğunu belirten Arınç, "Muhalefetin eleştirilerine sefil bir açıklama, bence tevil götürmez bir yanlıştır. Muhalefetin eleştirilerini, açıklamalarını saygıyla karşılayacağız. Eksik, yanlış bulabiliriz biz de bu üslubumuzu her zaman koruyacağız. Ama bence hepimizi gülümseten polemik de oldu. Eminim Sayın Bostancı, bu ifadesiyle hakareti değil bir belki değerlendirmeyi göz önüne koymak istemiş de olabilir" dedi.

SU BİLE İÇMEDEN PROGRAMI OKUDU

Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görüşmelerde yer almamasına yönelik eleştirilere de yanıt verdi.

Davutoğlu'nun 1,5 saat boyunca kürsüdeki bardaktan su bile içmeden Hükümet programını sunduğunu ifade eden Arınç, Davutoğlu'nun, İstanbul'daki programını iptal ederek, "Meclis'e karşı saygım var, herkesi dinlemek istiyorum. Elimdeki acil işleri bitirip, Parlamento'ya geleceğim" dediğini söyledi.

Kılıçdaroğlu'nun 1 Eylül'de ve bugün niçin Genel Kurul'da olmadığı sorulduğunda, "Kurultay var, onun telaşı var" şeklinde bahane bulunabileceğini, bunun haklı da olabileceğini söyleyen Arınç, "Bir başbakanın da hemen ilk günlerde, bu kadar acil işleri içinde, buraya biraz geç gelmesini niçin tenkit edilecek nokta olarak buluyorsunuz?" diye sordu.

Konuşmacıların eleştirilerini yanıtlayabilmek için notlarını aldığını dile getiren Arınç, Hükümet'ten de en az 20 bakanın bulunduğunu kaydetti. Arınç, "Meclisimize her zaman saygı duyacağız. Programımızı, bütçemizi, yeri geldiğinde, en önemli konuları sizle birlikte değerlendireceğiz" dedi.

TÜRKİYE'NİN DE ÜMİDİ OLMUŞ BİR BAŞBAKANIMIZDIR

AK Parti iktidarlarının devam ettiğine işaret eden Arınç, AK Parti'nin 5. Hükümeti'ni kurduklarını anımsattı.

Arınç, Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, çok partili siyasi hayata geçtikten, DP dönemi de dahil, en uzun süreyle, aralıksız, istikrarlı bir hükümetin Başbakanı olarak, 11 yıl 5 aylık bir hükümeti temsil ettiğini söyledi.

62. Hükümet'in yeni bir başbakanı bulunduğunu, bazı bakanların yeni hükümete girdiğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anayasamız gereğince yeniden güvenoyuna ihtiyaç duyulmuştur, yeni bir Hükümet programıyla karşınıza başımız dik olarak çıkmış bulunuyoruz. 62. Hükümetimizin istikrar ve süreklilik içinde yenilenme ve daha ileri hedeflere yürüme anlayışıyla hareket ettiğini, 62. Hükümet'in geçmiş başarıları, gelecek vizyonuyla, arada bir köprü olacak şekilde ülkemizi 2015 ve daha sonrasına hazırladığını söyleyebilirim.

Bazı konuşmacılar, kurulan hükümetin çok kısa ömürlü olacağını, takriben 2015 seçimlerine kadar görev yapacağını düşünüyor olabilirler. 185 sayfalık Hükümet programımız ve Sayın Başbakanımızın, AK Parti Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmadan, şunu rahatlıkla biliyorsunuz; bu 8 aylık hükümet değildir, bu 2015 seçimlerini de kazanacak ve tekrar, tek başına iktidar olacak hükümettir. 2015 seçimlerinden sonra 4 yıllık istikrar dönemi var. 2019'a kadar seçim yok, 2019'da cumhurbaşkanlığı, mahalli ve milletvekili seçimleri birlikte yapılacak. Dolayısıyla 2015'te kısmet olursa, Rabbimizin izniyle, milletimizin takdiriyle yeniden iktidar olduğumuzda 2019'a kadar 2023 hedeflerinden arta kalanların tamamını gerçekleştireceğimizi hep birlikte göreceğiz. Sayın Davutoğlu, güçlü bir başbakandır, emanetçi değildir, vesayet altında hiç değildir. Bin 348 delegenin oybirliğiyle genel başkanlığa seçilmiş ve inşallah 300'den fazla güvenoyunu almak suretiyle, parlamentonun da desteğini arkasında taşıyacak, teşkilatlarımızın da hükümetimizin de Türkiye'nin de ümidi olmuş bir Başbakanımızdır. Kendisine başarılar diliyorum?"

PARALEL YAPILANMA

Başbakan Yardımcısı Arınç, "paralel yapılanma" veya "paralel devlet yapılanması"nın, hangi isim konulursa konulsun, bugün Türkiye için reel, gerçek, elle tutulabildiğini kaydetti.

CHP'li Hurşit Güneş'in, kendisinin geçmişte yaptığı ve tamamen doğru olan bir televizyon konuşmasından söz ettiğine işaret eden Arınç, "Tutanaklarda ne varsa benim ağzımdan çıkan, hepsi doğrudur" dediğini belirtti. Arınç, "Bunun sonuçlarına katlanırım, ya izah ederim ya kendimi bağışlanmaz bir suç işlemiş gibi görürüm. Ama insanın namusu konuştuğu sözleridir. Onlara da sahip çıkmak çoğu zaman gerekebilir" diye konuştu.

GÖZÜMÜZÜ AÇAN OLAY

Bu konuşmayı yapmasının çok doğru olduğunu ancak bunu ilk kez söylemediğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben Meclis Başkanlığı'ndan, onun öncesinden, 1970, 80, 90'lı yıllardan bu yana, hepinizin sustuğu, hatta görmezden geldiği, korktuğu, eleştirdiği, tehlikeli bulduğu, gizli bir örgüt diye yaftaladığı, okullarına gitmekten adım adım kaçtığı zamanlarda da ben bu sözleri söyledim. Ortadaki gerçek şudur; bu görüşmeleri yaptığımızda, bu konuşmaları yaptığımızda tamamen safiyetime inanmanızı rica ediyorum. Bizim gördüğümüz şuydu, ister adına 'cemaat' diyelim, isterse 'camia' densin, ister hizmet hareketi, hizmet gönülleri hareketi diyelim, biz buna inanmıştık. Her gittiğim yerde, her yaptığım konuşmada, yurt dışındaki okulların ne kadar yararlı olduğunu, orada İstiklal Marşı'nı dinlemenin bize ne kadar gurur verdiğini, oradaki öğretmenlerin ne kadar büyük bir fedakarlık içinde olduklarını, Türkiye ile o ülke arasında ne büyük bir dostluk köprüsüne vasıta olduklarını her yerde söyledim. Bu sözlerimi de bulup çıkarabilirsiniz. Bunun için Sayın Güneş'in konuşmasına gerek yok, onlar da şimdi aynı şeyi yapıyorlar.

Benim yıllardan beri yaptığım konuşmaları, 'Ne oldu' diye, video, internet sitelerinden bir yerlere servis yapıyorlar. Evet, bir şeyler oldu. Biz onları siyasi bir hareket olarak görmedik. Geçmişten bu yana 40 yıldır siyasetin içindeyim. Bu hareket zaman geldi DSP'ye destek verdi. Onlara kızmadık, siyasi tercihlerinden dolayı eleştirmedim. Benim yanımda olanlar, 'Bunlar nasıl olur da DSP'ye destek verir' diye eleştirdi. Tercihleridir dedim. Zaman geldi çoğu defalar ANAP'ı desteklediler, onların siyasi tercihidir dedim. Zaman geldi bizi desteklediler, bize oy verdiler. Sadece 12 Eylül referandumunda değil mahalli, genel seçimlerde de oylarını bu şekilde kullandılar. Ama bu işler ortaya çıktıktan sonra, sizler için çalıştıklarını, kapı kapı dolaştıklarını biliyoruz. CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye verdiler. Bu siyasi tavırlarından dolayı da biz onları eleştirmiş, yok saymış değiliz. Bizim şu anda gözümüzü açan olay, 17 Aralık'taki yolsuzluk iddiaları değil. Hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu camianın içindeyim, 17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı. Gözümüzü açan olay budur.

Siz bunlarla şimdi işbirliği yapabilirsiniz. Üzerine tişört giyen birileri, emniyetin önünde gösteri yapıyorlar. O gösterileri yapanlar, başka yerlerde de başka gösteriler yapıyorlardı. Bir emniyet mensubu, ne zaman operasyon yapılacağını internetten haber veriyor, ona göre tişörtler hazırlanıyor, ona göre PR çalışması yapılıyor, ona göre birileri çağrılıyor kahramanlık gösterisi haline dönüştürülüyor ve sizden de pek çok milletvekili, MHP'yi tenzih ediyorum ama CHP'den sıfırları, 'zero'ları üst üste giymek suretiyle şov yapıyor. Kiminle, kimlerle berabersiniz? 17 Aralık'a kadar yolsuzluk kelimesini ağzına almamış bir camia, ne oldu ki 17 Aralık'ta 'şu bakanlar, şunlar, şunlar şunu yapıyor...' Diyelim ki o güne kadar sustular da o gün bunun zamanı geldi. Ama bunun bir 'siyasi operasyon' olduğunu niçin görmüyorsunuz? Bu hükümeti devirmek adına, en ciddi manivela bence bu iddiaların ortaya atılmasıdır. Ben sizin gibi bu işe yabancı bir insan gibi konuşmuyorum, ister inanırsınız ister inanmazsınız, sizin köşe bucak kaçtığınız insanların içerisindeydim ben. "

NİÇİN BEKLEDİN BE GÜZEL KARDEŞİM

Yolsuzluğu kovalamanın, yolsuzlukların peşinden takipçi olmanın namuslu insanların işi olduğunu ifade eden Arınç, "Hepimizin işidir" dedi. Hiç kimsenin, yolsuzluklar karşısında suskun kalamayacağını, "O zaman benim menfaatlerim kesilir mi" diye düşünemeyeceğini vurgulayan Arınç, "Milletin hukukunu müdaafa etmek isteyen herkes, nerede bir yolsuzluk kokusu alıyorsa bunu gider ihbar eder, delilendirir ve gerekli mercilere şikayette bulunur. 12 yıldır iktidarda bulunan bir hükümetin, katrilyonluk bütçeleri yönetmiş bir hükümetin, kamu kaynaklarını eğer yolsuzluklara bulaştırmışsa ve sen de bunu biliyorsan 'niçin 17 Aralık gününü bekledin be güzel kardeşim' demeye hakkımız yok mu?" diye konuştu.

Bakanlarla ilgili iddialarda, hükümetin, gruplarının gereğini yaptığını ifade eden Arınç, soruşturma komisyonu kurulduğuna işaret ederek, bunun ilk kez olmadığını belirtti.

Arınç, "Koray Aydın, eski Sağlık Bakanı, Mesut Yılmaz, eski Enerji Bakanı hakkında da oldu. Çoğu da Anayasa Mahkemesi'ne gitti, 1 oy farkla beraat edenler oldu. Meclis soruşturması talep etmeden kategorik olarak 'bunlar yolsuzluk yapmıştır' diyerek, peşinen suçlamak çok doğru değil. Soruşturma sonucuna bakmak gerekir. Soruşturma komisyonuna gruplar üye vereceklerdi. Haddim yok, görevim de değil ama Bakanlar Kurulu toplantısında sonra, 'AK Parti Grubu bilerek geciktiriyorsa hesabını sorun' dedim. Bunu kim söyleyebilir Türkiye'de" görüşünü dile getirdi.

İKİNCİ ÜÇÜNCÜ YAPLANMALARA İÇİN VERMEMEMİZ LAZIM

"Bu, anayasa fırlatmak suretiyle geçerli olmuyor. Anayasanın içerisinde ne varsa onu uygulamak zorundayız" diyen Arınç, şunları söyledi:

"Başbakan Ahmet Davutoğlu kongrede şunu söyledi: 'Paralel devlet yapısı fetret isteyen bir yapıdır. Kim olursa olsun bir daha devlet otoritesinin parçalanmasına izin vermeyeceğiz. Milletin seçtiği siyasi otoriteyi birisi kullanmak istiyorsa bürokrasi ve emniyet kılıfından çıkacak bizimi gibi siyaset yapacak. Bundan böyle devleti ele geçirmek isteyen kim olursa olsun, ister paralel, ister cunta, ister başka bir şey millet iradesinin önüne geçemeyecek.' Yaptığımız iş bu. Bir devlet vardır, ikinci bir devlete, ikinci bir yargıya, ikinci bir bürokrasiye, ikinci bir otoriter sisteme bu ülkede müsaade etmeyeceğiz. Biz bir hukuk devletiysek bu ülkenin bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir. Bunun ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne CHP, ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci, üçüncü yapılanmalara izin vermemek lazım.

Bu operasyonlar, bu idari tasarruflar boşuna yapılmıyor. Emniyetin içerisinde bir küçük yapılanmanın mevcudiyeti eskiden de söylenirdi, yaptıkları çok fazla bilinmezdi. Bakın, 300 bin polisimiz var, rütbeli, rütbesiz. 300 binin içerisinde belki 300 tane, 500 tane… Bütün polis arkadaşlarımı tenzih ediyorum. Emniyet, bizim sivil bir kurumumuzdur, güvenliğimizden sorumlu ve hepsi vatansever, hepsi görevini iyi şekilde yapan şehitlerimizin, gazilerimizin olduğu bir topluluk ama bunların içerisinde küçük bir topluluk da kendisine amirleri tarafından verilen görevleri değil, kendilerine imamları tarafından verilen görevleri ifa etmek için çalışıyor ve başka kurumlardakilerle de bir siyasi operasyonla iş birliği yapıyorsa, iddia olarak söylemiyorum, bir kısmının çok büyük bir gerçek olduğunu söylüyorum, buna müsaade edemeyiz.

Yargının içerisinde yine ağabeylerinin yönlendirmesiyle dosyanın kapağını bile açmadan 'Oradan geliyorsa ona göre bir karar hazırdır' düşüncesiyle hareket ediyorsa biz buna karşıyız. Devletin hiçbirisi buna müsaade etmez.

Her mesleğin içerisinde görevini kötüye kullananlar, suistimal edenler olabilir. Yaptığımız şey bir Gestapoculuk değildir. Hukuk içinde mücadele edeceğiz, bütün mücadelemiz hukuki çerçevede olacak. Gözaltına almalar, hepsinin bir sebebi var; ya resmi evrakta sahteciliktir ya özel evrak tanzimidir ya izinsiz dinlemelerdir ya izinsiz iddianameler hazırlamaktır, vesaire. Bütün bunları içerisine alacak bir yapılanma hukukun dışına çıkmışsa, devletin dışına çıkmışsa, devletin dışarıda ve içerideki itibarını yıkmak ve sadece tek faturası bu hükümeti devirmekse, bu, yarın sizin de başınıza gelebilir. O yüzden, hepimiz el ele vererek hukuksuz işlemlere hiçbir zaman izin vermemek suretiyle, nerede bir hukuksuzluk yapılıyorsa bunu yüksek sesle eleştirmek, duyurmak suretiyle hepimiz görevimizi yapmalıyız. Ben bu kitlenin içerisinde en az 2 milyon insanın sempatizan olarak, hayır hizmetlerine fiilen katkıda bulunanlar olarak masum olduğuna yürekten inanıyorum. Bugüne kadar 50 defa konuştum, 50'sinde de bu cümleyi söyledim. Bazı arkadaşlarım beni beğenmemiş olabilir, gerçek budur. Okullara hizmet adıyla, öğretmenlere hizmet adıyla, kız çocukları sokakta kalmasın da şu evde barınsın düşüncesiyle, onlara burs temin etmek suretiyle 3 tane çocuğunu kucağına alıp bu amaçların arkasından koşan insanlara selam olsun. Onlarla hiçbir davamız yok, hiçbir kavgamız yok, onlarla herhangi bir kötü düşüncenin içinde değiliz. Ancak bunları kullanan, bunların içerisinden bir şekilde mensubiyet iddia eden ama içeride ve dışarıda irtibatları farklı olan bir çete varsa o çeteyi yok edeceğiz, bunu da herkesin bilmesi lazım."