Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Reyhanlı’da gerçekleşen terör saldırısının hem Türkiye içerisinde hem de Türkiye dışında azmettiricileri o...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Reyhanlı’da gerçekleşen terör saldırısının hem Türkiye içerisinde hem de Türkiye dışında azmettiricileri olduğunu söyleyerek, "O saldırıyı planlayanların içerisinde CHP heyetini Esed ile buluşturmaya götüren kişilerin olduğu da bilinmektedir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina’da toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kameraların karşısına geçerek, toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin Reyhanlı’da gerçekleştirilen terör saldırısından 4 gün önce Hizbullah’ın Türkiye’de bir eylem gerçekleştireceğine dair istihbarat alınıp alınmadığını sorması üzerine, Başbakan Erdoğan’ın Reyhanlı ziyaretini hatırlattı. Erdoğan’ın gerçekleştirdiği ziyaretlerden bahseden Arnıç, Başbakan Erdoğan’ın patlamanın olduğu tarihlerde ABD’ye gidecek olmasından dolayı Reyhanlı’ya hemen gidemediğini söyledi. CHP’yi de bu konuda eleştiren Arınç, "Çok haklı ve çok makul bir sebeple Reyhanlı’ya hemen gidememiş olmasını ne yazık ki ana muhalefet partisi lideri vıcık vıcık affederseniz, ciddiyetsiz bir şekilde hala eleştirmeye devam ediyor. Aslında ciddiyetsiz olan kendisinin tavrıdır" diye konuştu.
Reyhanlı’da gerçekleşen saldırının halen soruşturulduğunu belirten Arınç, "MİT’in istihbaratının emniyet yetkilileri tarafından yeterince değerlendirilememiş olması, bu bir iddiadır. Bu iddiayı incelemek üzere Başbakanlık Teftiş Kurulu’na talimat vermiştir. Biraz önce kendilerinden aldığımız bilgiyle henüz bu soruşturmanın tamamlanamadığı, en kısa zamanda tamamlanarak bu konuda eğer sorumlular varsa, yani ihmali veya kötüye kullanması görev olarak iddia edilen kişiler varsa şüphesiz bunlarla ilgili bir soruşturma süreci ayrıca başlayacaktır" diye konuştu.
Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Başbakanımızın CHP heyetini Suriye’ye götürenlerle, saldırıyı gerçekleştirenlerin aynı kişiler olduğuna dair geçtiğimiz günlerde il başkanları toplantısındaydı zannediyorum bir açıklaması oldu. Buna karşın Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın da ’Evet bu doğrudur, bizi oraya götürenler aslında Türkiye’den Suriye’ye gitmek isteyenlere yardım yapan veya bir şirket olarak adeta bir turizm görevi yapan kişilerdir. Biz onların kim olduğunu bilemezdik’ şeklindeki açıklamaları da dolaylı bir ikrarı içinde taşımaktadır. Ancak bu olay, yani bu kişilerin hangi olayla bağlantısı olduğu konusu Reyhanlı saldırısıyla değil, daha çok Apaydın Kampı’na düzenlenebilecek bir saldırının önlenmesi ve olayın faillerinin yakalanmasıyla ilgilidir. Belki bundan yeterince haberdar değilsiniz, olmayabilirsiniz ama Apaydın Kampı’na da maalesef bir saldırı düşünülmüş ve oradaki sığınmacılara karşı bir hareket planlanmıştır. Bununla ilgili soruşturma devam etmektedir. O saldırıyı planlayanların içerisinde CHP heyetini Esed ile buluşturmaya götüren kişilerin olduğu da bilinmektedir. Ancak soruşturmanın gizliliği esastır. Zannediyorum bittiğinde ve yargı süreci başlandığında bu kişiler hem takma kod adlarıyla hem de bizzat öz isimleriyle hepinizin bilgisine tekrar sunulmuş olacaktır."
HİZBULLAH’IN ESAD’I DESTEKLEMESİ
Bülent Arınç, Hizbullah’ın Esad’ın yanında muhaliflere karşı savaşmasını da değerlendirdi. Banyas ve birçok yerdeki katliamların arkasında da Hizbullah’ın olabileceğine işaret eden Arınç, "Bu ölümlerin, bu katliamların arkasındaki gücün büyük bir kısmının onlara ait olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.
Hizbullah’ın bu tutumunun Arap Birliği, İslam Alimleri Birliği ve pek çok kurum ve kuruluşça kınandığını söyleyen Arınç, bu tür katliamları isminde Allah lafzını taşıyan bir kuruluşa yakıştırmanın mümkün olmadığını ifade etti.
Bülent Arınç, bir gazetecinin Başbakan Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin tarihinin netleşip netleşmediğini sorması üzerine, "Önce Mayıs olarak düşünüldü, Mayıs ayının yoğun programı içerisinde buna imkan bulunamadı. Kısmet olursa Haziran ayı içerisinde buna imkan aranıyor. Henüz günü belli değil. Tarih kararlaştırıldığında basınımız mutlaka bunu duyacaktır" diye konuştu.
Arınç, bugünkü toplantıda Gazze ziyaretinin de gündeme gelmediğini belirterek, ziyaret için "Onu sadece Sayın Başbakanımızın kendi programı ve karşı tarafın da şüphesiz uygun bulacağı tarihle sınırlı olarak düşünmemiz gerekiyor" dedi.
"REYHANLI SALDIRISINDA TÜRKİYE İÇİNDEN VE DIŞINDAN AZMETTİRİCİLER VAR"
Bülent Arınç, gazetecilerin Reyhanlı saldırısıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın Esad rejimini işaret ettiği ve ’Elimizde belgeler var’ dediğini hatırlatması ve bu belgelerin neler olduğunu sorması üzerine şunları söyledi:
"Başbakanımızın bu konuşması yanında İçişleri Bakanımız da defalarca bu konuda yakalanan şahısların kimler olduğu, kimlerle irtibatlı olduğu konusunda bazı açıklamalar yaptı. Şu anda yargı süreci başlamış durumda. Bildiğiniz gibi yakalananlardan itiraf edenler var. Bu itiraf edenlerin bağlantıları ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. O bağlantılar tamamlandığında soruşturma evresi bitmiş olacak ve yargı süreci başlamış olacak. Bu soruşturma süreci gizli olduğundan ancak iddianame tanzim edildikten sonra kovuşturma sürecinin açık olabileceğinden bahsetmiştim. Ama biz bu bağlantıları şu anda hemen hemen İçişleri Bakanlığımızın verdiği bilgilerle soruşturma safhasında şu ana kadarki ifadeler, ikrar, tutanaklar, mahkeme huzurunda birbirini teyit eden ifadelerden anlıyoruz ki; hem Türkiye içerisinde bu işin boyutu hem de Türkiye dışında bu işin planlayıcıları, azmettiricileri ve tedarikçileri var. En iyi bu konuda soruşturma sürecinin bitmesini beklemek. Ona da çok az bir zaman kaldığını söylüyorum."
MAVİ MARMARA MAĞDURLARINA ÖDENECEK TAZMİNAT
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, Mavi Marmara saldırısı sırasında hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine ödenecek tazminat konusunda İsrail tarafıyla gerçekleşen görüşmeler de soruldu. Ödenecek tazminatın belirlenip belirlenmediği sorusu üzerine Arınç şunları kaydetti:
"Bu konu henüz bitmedi, üzerinde çalışmalar devam ediyor. Bugüne kadarki temaslar sırasında bazı konularda anlaşma sağlanmıştı, yani tazminatın hangi konuları kapsayacağı, hangi parametreler esas alınarak tazminat konusunda bir anlaşma yapılabileceği; ancak bir-iki konu var ki o konular henüz netleşmedi. Biz bunların üzerinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Üçüncü bir toplantı konusunda da henüz bir yer ve tarih belirlenmiş değil, buna ihtiyaç da kalmayabilir. Ancak sorduğunuz için söylüyorum, şöyle bir paradigma konusunda belki bir iki çalışma daha yapmamız gerekecek. Bildiğiniz gibi 3 sene sonra İsrail açıkça ve alenen özür dilemişti. Bu özürle bağlantılı olarak da iki konu daha var. Bu tazminat konusudur, bir diğer konu da şüphesiz Filistin’e ve Gazze’ye uygulanan ambargo ve ablukaların kaldırılması konusudur. Bunların üçü de eşzamanlıdır; yani ’biri bitsin öbürüne başlayalım, öbürü bitsin ne zaman bitecekse ondan sonra ona sıra gelsin’ böyle bir anlayışın içerisinde değiliz. Özellikle üçüncü konu üzerinde İsrail’in şüphesiz olumlu adımlar atması, bu konuda verdiği taahhütlere de sadık kalması gerekiyor. Evet Sayın Başbakan Gazze ziyaretinde belki gelinen noktayı görebilecektir ama o güne kadar İsrail’in Gazze abluka ve ambargosuna karşı hangi pozitif adımları attığını ve bu konuda verdiği sözlerin ne kadarını uygulayabildiğini görmemiz gerekiyor. İkinci konu da, Mavi Marmara’ya yapılan bir saldırıdır, bir haksız fiildir. 9 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, pek çok yaralı ve pek çok mağdur ortaya çıkmıştır. Bu haksız fiili tazminata yol açan bir sebep olarak görüyoruz. Ve dolayısıyla hukuk açısından tazminat taleplerimizi açıkça özür dilenmiş olmasıyla birlikte bunun bir haksız fiil olduğunun da tespit edilmesine bağlıyoruz. Bu hiçbir kişinin ’ya çok kötü olmuş, çok üzüldük, bu üzüntümüzün karşılığında size şöyle bir yardım yapalım da bu üzüntümüzü hafifletelim’ demesini beklemiyoruz. Bu bir üzüntünün karşılığı değildir. Bu bir haksız, korsanlık yoluyla yapılan bir haksız fiilin karşılığı olarak mutlaka yerine getirilmelidir. Size iki ipucu verdim, bu iki ipucu pek çok konularda anlaşmış olmamıza rağmen meselenin bu şekliyle kabul edilip edilmemesine bağlı olarak gerçekleşecektir. Bir üçüncüsü de şüphesiz özür, tazminatla beraber hiç zaman kaybetmeden İsrail’in Filistin’e ve Gazze’ye uyguladığı haksız ambargonun biran önce kaldırılması şartına da bağlıdır. Buradan bunu da söylemek durumunda kaldım."
(İHA)