Arınç, Kanal D televizyonunda yayınlanan, ''32. Gün'' programında gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. ODTÜ'de yaşanan olaylarla ilgili açıklamalarda bulundu.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ODTÜ'deki olaylara ilişkin, ''Demir leblebilerle misket atmaya kalkarsanız, varillerle bir şeyleri yakmaya çalışırsanız, özellikle yüzlerinizi, gözlerinizi bağlayarak molotof, yanıcı maddelerle hücum ederseniz oraya polis mutlaka gelir ve orada insanların güvenliğini sağlamaya çalışır'' dedi.
Arınç, Kanal D televizyonunda yayınlanan, ''32. Gün'' programında gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında oturma düzenindeki değişikliğin hatırlatılarak, Yüksek Askeri Şura'daki değişikliğe ilişkin teklifin kimden geldiği sorusu üzerine, teklifin Genelkurmay Başkanı'ndan geldiğini söyledi. Kanuna göre Yüksek Askeri Şura'nın başkanının Başbakan olduğunu hatırlatan Arınç, ''Ama düalist bir yapı vardı. Başbakanın yanında Genelkurmay Başkanı sanki eşbaşkan gibi duruyordu. Şüphesiz bu, rahatsız ediciydi. Ama ilk teklifin Genelkurmay Başkanından gelmesini ben şahsen çok önemsiyorum'' diye konuştu.
Kurumsal olarak sivil-asker, Hükümet-Genelkurmay Başkanlığı ilişkilerinde fevkalade bir normalleşmenin yaşandığına dikkati çeken Arınç, bunun doğallığını vurguladı. Hiyerarşi ve disiplinin, ''Olmazsa olmaz'' bir şart olduğunu belirten Arınç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin mevcut komuta kademesiyle çok iyi bir hiyerarşi içinde olduklarını ifade etti.
TÜBİTAK'ın Göktürk-2 uydusunun uzaya gönderilişi için düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davet edilmemesine ilişkin soru üzerine ise Arınç, ''Buraya Sayın Cumhurbaşkanımızın TÜBİTAK bilim ödüllerini verdiği toplantıdan geliyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmalarında Göktürk-2 uydusundan sitayişle bahsetti. Ve 'Bu Türk bilim adamlarının bir eseridir' dedi. Eğer davetinde bir sıkıntı olsaydı veya bir gücenme olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı bunu kesinlikle söylemezdi. Hiç öyle bir şey yok. Alınmamış olduğunu ben bugünkü konuşmasından rahatlıkla söyleyebilirim'' diye konuştu.
Davet sahibinin TÜBİTAK olduğunu hatırlatan Arınç, nasıl bir gecikme ya da ihmal olduğunu bilemediğini belirtti.
Arınç, Göktürk-2 uydusunun 2012 yılında Türkiye'nin gurur kaynağı hadiselerden biri olduğuna işaret ederek, uydunun ilk görüntülerini göndermeye başladığını bildirdi.
Uydunun Irak-Türkiye sınırındaki hareketliliğe ilişkin görüntüler gönderip göndermediği sorusuna karşılık Arınç, ''O tarafa yönlendirilmiş midir onu bilemiyorum. Mevcut fotoğraflarda Kıbrıs Beşparmak Dağları'ndaki bayrağı görebildik. Türkiye'den birkaç yer daha vardı, dikkatimi çekti. Arkası da gelmeye devam edecek. Bu, görüntü alma mekanizması mı sadece dinleme de var mı onu bilmiyorum. Bence daha çok görüntü almaya yönelik'' ifadesini kullandı.
Arınç, ODTÜ'deki olaylar hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine, öğrencilik yıllarında kendisinin de protestolarda bulunduğunu, protestonun ne şekilde yapılacağını, şiddetten uzak bir protestonun anlayışla karşılanacağını bilenlerden olduğunu ifade etti.
''Demir leblebilerle misket atmaya kalkarsanız''
Üniversitelerin yeni eğitim-öğretim yılı açılış törenlerine katılmaya çalıştığını belirten Arınç, şöyle devam etti:
''Birkaç tanesinde sayıları da çok az, kızlı erkekli öğrencilerin yuhaladıklarını, ellerinde pankart açmak istediklerini gördüm. Yakınımda oldukları için gördüm, bazılarını da dışarıdan seslerinden işittim. Ve orada da söyledim, beğenmeyebilirler, herkes herkesi alkışlayacak diye bir şey yok. Her konuda eleştiri de olabilir ama fiili saldırıya dönüşmemesi lazım. İkincisi de oradaki toplumun huzurunu bozmaması lazım. Yani siz konferans salonunda olur da sürekli bağırarak, çağırarak slogan atarsanız içerdeki asgari 500 kişinin dinleme hakkını da çiğnemiş olursunuz. Protestonuzu yapın, selametle gidin. Bu türlüsü bir protesto, bir eleştiri hakkı olarak görmek mümkün. Ben de onları desteklerim, ben de onları alkışlarım. Ama yumurta atmak kadar değil. O bile masum kalacak birtakım gösterilere dönüşürse, demir leblebilerle misket atmaya kalkarsanız, varillerle bir şeyleri yakmaya çalışırsanız, özellikle yüzlerinizi, gözlerinizi bağlayarak molotof, yanıcı maddelerle hücum ederseniz oraya polis mutlaka gelir ve orada insanların güvenliğini sağlamaya çalışır.''
''Bunlar özellikle seyyar ekiplerdir''
ODTÜ'ye 3 bin 500 polisle gidildiği lafının nereden çıktığını bilmediğini dile getiren Arınç, ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediğine bakıyorsunuz. 700 polis vardı orada ve mecburen gelmişlerdi. Bugünkü uygulamalarda da üniversite yönetimi davet etmedikçe polis gelemiyor. Demek ki işin kötülüğünü, zorluğunu gördüler, girdiler. Ama müdahaleler sırasında acaba orantısız güç denilen bir şey mi kullanıldı?'' diye konuştu.
Arınç, olaylarda 9 aracın zarar gördüğünü, 15 polisin çeşitli yerlerinden yaralandığını aktararak, öğrencilerin isimleriyle profillerine baktıklarını ve çok sayıda kişinin de başka üniversitelerin öğrencisi olduğunu tespit ettiklerini vurguladı. Arınç, şöyle konuştu:
''Bunlar özellikle seyyar ekiplerdir ve bunların marjinal dernekleri vardır veya illegal kuruluşları vardır. Hepsinin de isimleri var. Alfabede harf kalmayacak şekilde Türkiye'de örgütler var. Bunların bir kısmı legal yapılardır, legal tabelalar altında illegal çalışma yaparlar. Bir kısmı tamamen illegal yapılanmalardır. Flamalarına bakarsanız eğer hepsinin hangi fikirlerde olduğunu görebilirsiniz. Bunlar orayı karıştırmak için gelmişler. Ve polisle bunun için çatışıyorlar. Görüntüler çok tehlikeli. Şüphesiz poliste onlara karşı elindeki imkanları ister az, ister çok kullanmış'' diye konuştu.
''Polis biraz sert değil mi?'' sorusuna ise Arınç, ''Olabilir. Bunu İçişleri Bakanı da söylüyor, biz de söylüyoruz. Dünyada genel kabul görmüş bir kabul var. Orantısız güç kullanmamak lazım'' dedi.
Yaşananların polisin de psikolojisini etkilediğini belirten Arınç, ancak bunu, ''Mazeret olsun'' diye söylemediğini, polisin güçlü olması gerektiğini söyledi. Arınç, polisin edilgen durumda kalması, sabır ve sükunetle hareket etmesi gerektiğini ifade etti.
''Siz hiç gençliğinizde dayak yediniz mi, polisler sizi hırpaladı mı?'' sorusunu da yanıtlayan Arınç, ''68'de işgal ve boykotlar vardı. Yurtlarımız da işgal edildi, okullarda da boykotlar vardı. Kızılay'a da indiğimiz çok zamanlar oldu. Yani polisten tekme yediğimi biliyorum ama karşı taraftan daha çok yiyorduk. Polisler o zaman ellerindeki imkanlarla zavallılar bazen sopalarla, coplarla girişiyorlardı'' dedi.
''Üniversitelerde potansiyel olarak bir tehlike var''
Arınç, polisin, sabırlı ve dikkatli olması, olayın büyümesini engelleyecek tavır sergilemesi gerektiğini, ancak karşısındakilerin de aymazlığıyla veya bizzat polise yönelik saldırılarıyla istenmeyen olaylar yaşandığını, polisin de o noktada yok edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Bazı rektörlerin ODTÜ'yü eleştiren açıklamalarının hatırlatılması üzerine de Arınç, rektörleri Hükümetin atamadığını hatırlattı. Arınç, ''Bu tür olayların büyüme istidadı var. Üniversitelerde potansiyel olarak bir tehlike var. Bizim üniversitelerde en çok görmeyi arzu ettiğimiz şey, bilimsel çalışmalar yanında farklı görüşler, farklı düşüncelerdir'' diye konuştu.
Üniversite yönetimlerinin bu tür kanun dışı eylemlere karşı kendi önlemlerini alması gerektiğini belirten Arınç, öğrencilerinden bu işe karışanlarla ilgili de disiplin ve idari soruşturma sürecini başlatmasının önemli olduğuna işaret etti.
Arınç, ODTÜ'lülerin herkesi protesto ettiğinin söylenmesi üzerine ise ''Etmedikleri vardır. Çok sevdikleri, beğendikleri insanlar olur. Doğu Perinçek bugün dışarıda olsaydı, ODTÜ'ye gelseydi onu alkışlarla karşılarlar, belli bir yere oturturlardı. Yalçın Küçük'e karşı hiçbirinin tepki göstereceğini düşünmüyorum'' dedi.
Bülent Arınç, ''ODTÜ rektörü istifa etmeli mi?'' sorusuna ise ''Hayır. YÖK zaten bununla ilgili bir soruşturma başlattı. YÖK'ün bulacağı nedir veya bunun müeyyidesi nedir bilmiyorum. Ama ben Sayın Rektörü, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'na katılan bir Başbakan Yardımcısı olarak biliyorum ve bildiğim kadarıyla ikinci defa atandı. Sayın Cumhurbaşkanımız onu tercih ettiler. Mutlaka bu tercihte önemli ve olumlu faktörler rol oynamış olabilir. Buradan çıkaracağımız dersler olabilir ama ben 'Sayın Rektörün istifasına gerek yok' diye düşünüyorum'' ifadesini kullandı.
''Tarihe baktığımızda üniversite hocaları, öğrencileriyle uğraşan siyasetçiler hiçbir zaman kazanamamışlar tehlikelidir. Bu iş pek doru dürüst yönetilemedi gibi geliyor bana'' denilmesi üzerine Arınç, 1960 ve 1980 darbesi öncesinde üniversitelerde yaşanan olayları anımsattı. Öğrenci olduğu 1968-69 yıllarında Deniz Gezmiş'in İstanbul'dan Ankara'ya geldiğinde ODTÜ'de barındığına değinen Arınç, ''Bir tarafta siyasal yurdu, bir tarafta ODTÜ'nün yurdunda birtakım insanlar kalır ve birtakım faaliyetler yürütürlerdi'' diye konuştu.
Üniversitelerde barışı sağlayacak formüller bulunması gerektiğini belirten Arınç, ''Üniversite yönetimine çok görev düşüyor, şüphesiz hükümetimize de görev düşüyor. Onları yok sayamayız. Onlar geçmişte de vardı bugün de var, gelecekte de olacak. 'Benim fikrimden değil' diye o insanları yok saymamız mümkün değil. Önemli olan şiddete bulaşmadan bu farklılıkları götürmeleri'' dedi.
"Ben olsam ben de kızarım''
Arınç, ''Başbakan çok sert değil mi?'' sorusuna karşılık, şunları söyledi:
''Ama düşünün Türkiye'nin en sevinçli bir gününde yanında Genelkurmay Başkanı, bakanları var, tüm dünya uydular marifetiyle onları izliyor. Bu kadar güzel bir atmosferde dışarıda bir savaş yaşanıyor. Taşlar atılıyor, molotoflar atılıyor, ağızlarından düşen cümlelere bir baksanız hepsi kayıtlarda var bir insanın yüzünü kıpkırmızı yapacak türden. Böyle bir şeye kızmaz mı Başbakan? Ben olsam ben de kızarım. Sadece slogan atsalardı 'atarlar kardeşim, herkes beni beğenmez ki' derdiniz ama taş atıyor.''
''Polisin tutumu bizi tahrik etti'' sözlerine katılmadığını belirten Arınç, şunları kaydetti:
''Tam tersi onların eylemlerine karşı polis belki haddinden fazla biraz taşkınlık yapmış olabilir. İsterseniz ikisine de 'yanlış yaptı' diyelim ama bir yanlış yapan var. O da o günkü eylemleri bu şekilde şiddete dönüştüren öğrenciler ve onların liderleri. Belki onların arkadaki siyasi destekçileri. Bunlar çok açık, iki kere iki dört. Raporlar, ifadeler, hepsi bize bunu gösteriyor. Bunu meşru bulamayız. Bu, yanlıştır. Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu var istediği yerde gösteri yapabilir, slogan atabilir, beğenmediğini ifade edebilir.''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2 yıl önce Diyarbakır Üniversitesi'nin açılışına giderken protesto edildiğini, şiddete başvurmadan gerçekleştirilen bu protestoyu yapanlara teşekkür ettiğini vurguladı.