BIST 9.673
DOLAR 35,18
EURO 36,61
ALTIN 2.962,08
HABER /  GÜNCEL

Arınç Türkiye karşıtlarını not ediyor

Meclis Başkanı Bülent Arınç TBMM'nin açılışında konuştu. Arınç Türkiye'nin üyeliğini engellemeye çalışanları ibretle izlediklerini söyledi.

Abone ol

TBMM Başkanı Bülent Arınç, AB sürecinin en kritik günlerinin yaşandığını belirterek, '''Artık dürüstlük, adillik ve objektiflik sınavında olan Avrupa'dır. Aklı selim her insanı şaşırtan ve hayrete düşüren politik manevralarla bizim üyeliğimizi engellemeye çalışanları ibretle izlemekteyiz ve not etmekteyiz''' dedi. TBMM, 22. Dönem 4. Yasama yılına başladı. TBMM Genel Kurulu, Bülent Arınç başkanlığında toplandı. Arınç, birleşimi açtıktan sonra yaptığı sunuş konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesini ve halkını temsil eden Yüce Meclis'in 85 yıldır görevini sürdürdüğünü belirterek, ''Bugün yeni başlayacağımız 4. Yasama Yılı'yla birlikte bu onurlu görevi daha nice yıllar hakkıyla yerine getireceğimizi diliyorum. Geçtiğimiz 3 yasama yılında Yüce Meclisimiz son yılların en büyük reformlarını gerçekleştirmiş ve tarihe önemli bir not düşmüştür'' diye konuştu. Türkiye'nin, büyük bir değişim ve demokratikleşmeyi de beraberinde getiren bu reformlar sayesinde, bütün dünyada hayranlık uyandıran bir ülke konumuna geldiğini vurgulayan Arınç, ''Bunlardan daha önemlisi, siz değerli üyelerin, çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize özgür, onurlu, demokrat ve kendine güvenen bir ülke bırakmış olmasıdır. Bu, her şeyden daha önemli ve daha kıymetlidir. Eminim ki tarih, 22. Dönem Meclisi'ni, onun değerli üyelerini müstesna bir dille gelecek kuşaklarımıza anlatacaktır'' görüşünü kaydetti. Yeni yasama yılında, geçmiş dönemlerde olduğu gibi yine ülkeyi ileriye götürecek çalışmalar yapmaları gereğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu: ''Demokratikleşmede, özgürlüklerde ve değişimde yeni açılımlar, yeni alanlar oluşturmalıyız. Yaşadığımız geçici sorunlar bizi, elde ettiğimiz özgürlüklerden taviz vermeye zorlasa da asla geri adım atmamalıyız. Tüm dünyanın büyük sorunu, ülkemizin de yıllardır acılar çekmesine neden olan terörizm bizi özgürlüklerimizi kısıtlamaya zorlayabilir. Ama özgürleşen Türkiye; daha çok demokrasiye sahip olan Türkiye, bu sorunların üstesinden kolaylıkla gelecektir. Dünyada hiçbir ülke özgürlükleri daraltarak, baskı yaratacak kanunlar çıkartarak terörün üstesinden gelememiştir.'' Arınç, ihtiyaç duyulanın, özgürlükleri koruyarak, halkın huzurunu sağlayarak terörle tavizsiz mücadele etmek olduğuna işaret ederek, ''Burada sağlamamız gereken şey, bir milli şuur ve dayanışma ruhudur''dedi. Halkın kutsal duygularını, milli duygularını ve hassasiyetlerini tahrik ederek ülkenin bir toplumsal çatışmaya girmesini isteyen marjinal gruplar olduğunu belirten Arınç, burada Meclis'e büyük görevler düştüğünü vurguladı. ''Teröre ve onun arkasındaki güçlere en güzel cevabı bu Meclis vermelidir. Birarada, dayanışma içerisinde tek bir yumruk olarak terörün ve destekçilerinin üzerine gitmeliyiz. Bu, aynı zamanda Meclisimizin birinci derecede görevidir'' diye konuştu. ''SİLAH KULLANMA SORUNU...'' Arınç, milletvekillerinin topluma öncü olma misyonu bulunduğunu, bu yüzden buradan sergilenecek her tutumun halk üzerinde büyük etki yarattığını ifade ederek, milletvekillerine, ''Genel Kurul'daki konuşmalarınız, halkla ilişkilerdeki kabulleriniz; halkın arasındaki davranışlarınızdan, basın önündeki beyanlarınıza kadar, her davranışınızın ne kadar önemli olduğunu, halkı ne kadar etkilediğini unutmayınız'' diye seslendi. Halkına öncülük eden, liderlik eden, örnek olan birer milletvekili olarak daha hassas davranılmasının önemine işaret eden Arınç, buna örnek olabilecek sorunlar yaşadıklarını hatırlattı. Yaz döneminde meydana gelen silah kullanımıyla ilgili olayların adeta trajediye dönüştüğüne, rasgele kullanılan silahlar yüzünden çocuk, genç ve birçok masum insanın hayatını kaybettiğine değinen Arınç, şunları söyledi: ''Bir insan hayatı bu denli anlamsız bir davranışla son bulamaz. Bu, toplumda çok derin üzüntü ve kaygı uyandırmıştır. Üzülerek belirteyim ki bazı milletvekillerimizin adının da bu olaylarda anılması, sorunu daha da büyütmüştür. Halkımız, sivil toplum örgütleri bizden çözüm bulmamızı istemişlerdir. Sizlerin bu konuda daha aktif davranmasını ve topluma öncülük etmesini istirham ediyorum. Meclisimize silahsız gelerek ortaya çıkan toplumsal duyarlılığa destek vermenizin yanı sıra 'silahsız bir yaşam' için halkımızı teşvik etmeniz gerekir. Artık boş yere ve anlamsız bir eylem yüzünden insanlarımızın ölümünü engellemeliyiz. Sevinçlerini, masum insanların ölümüne neden olacak silahlarla kutlayan bir toplum olamaz. Bunu, halkımıza bizzat sizin anlatmanız gerekir.'' ''AB SÜRECİNDE EN KRİTİK GÜNLER...'' Arınç, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde en kritik günlerini yaşadığını, bu hafta Avrupa Parlamentosu'nda yapılan görüşmeler, tartışmalar, alınan kararlar ve taleplerin, zaten zor geçen üyelik görüşmelerinin daha da zorlaştığını gösterdiğini kaydetti. Görüşmelerin Türkiye'deki yansımalarının kaygı verici olduğuna işaret eden Arınç, halkın Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standardı anlamakta zorlandığını, sivil toplum örgütleri, iş çevreleri, bilim adamları ve siyasilerin, yapılan haksızlıklara isyan ettiğini vurguladı. ''Bunda da haklıdırlar'' diyen Arınç, Türkiye'nin üyeliğinin, sıradan bir üyelik olmadığının unutulmaması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin konumunun başka aday ülkelerden çok farklı olduğuna, Türkiye'nin büyük bir devlet ve dengeleri derinden etkileyecek bir güce sahip bulunduğuna işaret eden Arınç, bu dengelerin değişmesini istemeyen çevrelerin üyeliğe itiraz etmeleri, zorluklar çıkarmalarını normal karşılamak gerektiğini söyledi. Arınç, ''Üyeliğimize karşı çıkanlar ne bizi anlamışlardır, ne de artık dünyanın politik sisteminin değiştiğini, dengelerin farklılaştığını görebilmişlerdir'' dedi. Avrupa'nın büyük bir kararın arifesinde olduğunu söyleyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Avrupa, ya bizim üyeliğimizi kabul ederek dünyanın geçirdiği değişime ayak uyduracak ve daha da güçlenecek ya da bizim üyeliğimizi engelleyerek kendi içine kapanıp eski, nostaljik bir birlik olarak kalıp, dünya siyasetindeki etkisini kaybedecektir. Türkiye'nin üyeliği, doğu ile batının buluşması demektir. Türkiye'nin üyeliği, medeniyetlerin buluşması demektir. Eğer medeniyetler çatışmasını engellemek isteyenler varsa bizim üyeliğimizi desteklemelidir. Ama üzülerek görüyoruz ki bazı ülkeler, iç politikaları için bu büyük değişimi ve buluşmayı feda etmektedirler. Oysa bu ülkeler, gelecekte yerel politikaları önceleyen devletlerin, global siyasette yerinin olmadığını anlayacaklardır. Öte yandan, bizim üyeliğimiz konusunda sorun çıkartan bu çevreler, uluslararası ilişkiler açısından mantıksız kabul edilebilecek şartlar öne sürerken, bir de sözde Ermeni soykırımı gibi, tarihin sayfalarında tozlanmış tezleri önümüze koşul olarak koyuyorlar. Yıllardır önümüze getirilen bu anlamsız ve gayri ciddi tezi anlamakta artık zorlanmıyoruz. Zira bunun bir kasıtlı tutum olduğunu düşünüyoruz. Buradan son bir kez ve en net biçimde tekrar ediyoruz; Türkiye'nin tarihinde utanılacak hiçbir davranışı olmamıştır. Bizden böyle bir suçu kabul etmemizi bekleyenler, bu Meclisi ve onun temsil ettiği halkını tanımıyorlar. Bu Yüce Meclis, tarihinde işlemediği bir suçu, sırf AB üyesi olmak için kabul edecek kadar onurunu ve haysiyetini kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir.''