BIST 9.930
DOLAR 35,18
EURO 36,66
ALTIN 2.971,48
HABER /  GÜNCEL

Arınç türban için sabredecek

Parti tabanı ve halktan gelen türban talepleri AK Parti kurmaylarını sıkıştırıyor. Türban konusunda çıkışlarıyla tanınan Meclis Başkanı Bülent Arınç ilginç sözler kullandı.

Abone ol

Meclis Başkanı Bülent Arınç: İdam kalktı DGM'ler kalktı, zamanı gelince türban yasağı da kalkar. Biz sabırlıyız, bekleriz

* Türban sorununu AKP de çözemedi ve halâ belli bir kesimin beklentisi olmaya devam ediyor. Sizin "Uzlaşın, Meclis'te çözülsün" diye bir öneriniz var. Peki bu sadece bir öneri mi, yoksa formülünü de geliştirdiniz mi?

Yeni TCK'nın bugün (1 Nisan) yürürlüğe girmesi gerekiyordu, değil mi? Ama bazı yanlışlar, eksikler olduğu söylendi. Buna hukukçular dahil bazı kurumlar da "evet" dediler. Ve yasama organı bunu derhal erteledi. Aynı şekilde türban konusunda duyarlılık varsa, Meclis buna da kayıtsız kalamaz.

* Kayıtsız kalmazsa ne yapar?

Meclis'i harekete geçirecek olan şey milletvekillerinin kanun teklifleridir, hükümetin kanun tasarılarıdır. Hükümet ya da milletvekilleri arzu ederse kanuni bir düzenlemeyi bize gönderir, biz onu komisyonlarımızdan geçiririz, Genel Kurul'umuza getiririz ve kanunlaştırırız.

* Ya mevcut kanunlar?

Şu anda bir fiili durumla başı örtülü kızlarımızın üniversitede eğitim görmesine engel olunuyor. Bu fiili durumu hukuki duruma kıyasladığınız zaman ne Anayasa'da ne kanunlarda böyle bir yasaklama söz konusu değil. Hatta 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun halen geçerliliğini koruyan ek 17'inci maddesine göre başörtüsüyle üniversiteye devam etmek suç da değil. Çok enteresan bir şey söylüyorum. Yani ağızlarının açık kalması lazım.

* Anayasa Mahkemesi'nin 89 ve 91 yılındaki iptal kararları... (Arınç biraz sinirli sözümü keserek devam ediyor)

Bakın ben bu işi iyi biliyorum. Bu işi iyi bildiğini iddia eden insanlarla da tartışmaya hazırım. Nerede olurlarsa olsunlar... Aşağısı, yukarısı dahil... Bir saat anlatırım. Benim hicranımı açmayın! Anayasa Mahkemesi kararları var deniyor. Anayasa'nın 153'üncü maddesine baktığınız zaman Anayasa Mahkemesi kararlarının bir kanun koyucu gibi, bir kanun yapmak gibi bir eylem olmadığı görülür. Buradan hareketle Anayasa Mahkemesi'nin türbanı yasakladığını iddia edenlere böyle bir yasağı hukuk kuralı haline gelemeyeceğini hem ben söylüyorum hem de Anayasa'nın kendisi söylüyor.

* Ama Mahkeme'nin atıfta bulunduğu madde çok hassas: Anayasa'nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez laiklikle ilgili 2'inci maddesi gerekçe gösteriliyor. Yasama olarak bunu nasıl aşabilirsiniz?

Hiç önemli değil. Yorum yaparak bir genel kuralı, bir özel hadiseye uygulama dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Zaten Anayasa Mahkemesi'nin bu iddia edilen kararlarının hiçbirisinin netice ve hüküm kısmında bir bayanın başı örtülü olarak üniversitede eğitim göremeyeceğine dair bir cümle yoktur. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi'nin kararları da zaman içinde değişebilir. Geçenlerde Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bir konu hakkında iki farklı karar almasına "Aa ne kadar güzel oldu" diyenlerin Anayasa Mahkemesi kararlarının değişmezliğini savunmaları çok garip olur doğrusu.

* Anayasa Mahkemesi'nden bir engelle karşılaşmayacaksa o zaman hükümet düzenleme yapmak için neyi bekliyor?

Bu konunun biraz evvel örnek verdiğim TCK'nın ertelenmesi kadar kolay olmadığını söylemeliyim. O kolaydı. Bir önerge geldi, çıktı gitti. Ancak, başörtüsü veya türbanla ilgili toplumda bir çatışma var. Bu çatışmanın tarafları belli. Böyle bir çatışma yıllardan beri devam ediyor ve çok keskin-leşmiş. Dolayısıyla yasama, bir yasa yapacaksa toplumdaki bu çatışmanın yumuşamasını bekler. Yani yeni bir beyaz sayfa açılması gerekiyor. Yoksa bu işler çoğunlukla yapılacak idiyse, bugün iktidarın çoğunluğu on defa yeterli olurdu. Hükümet de bu görüşte olmalı ki henüz bir tasarıyla gelmedi. Dolayısıyla bu hakka sahip olanlar zamanı geldiğinde Meclis'te böyle bir yasama yapacaklardır.

* Peki size göre zamanı ne zaman gelecek?

Zamanı ben bilmiyorum. Ama zamanının geleceğine inanıyorum. Biz sabırlıyız, biraz daha bekleyeceğiz.

* Sorunun çözümünde adres olarak Meclis'i gösterdiğinize göre CHP'den de bir beklentiniz var mı?

10 yıldan bu yana bu konuda anketler yapılıyor. Evde oturanından entelektüeline kadar herkese soruluyor. Anketlerin sonucu değişmiyor: En az yüzde 75'lik bir kesim "Üniversitelerde türban serbest bırakılmalı" diyor. Şimdi bunu gören bir siyasetçinin bu işte bireysel haklardan yana olması lazım. Bu CHP'dir, DYP'dir fark etmez.

* Yani toplumda çoktan bir uzlaşma sağlandı mı diyorsunuz?

Toplumda hiçbir sıkıntı yok. Hatta şu kadarını söyleyeyim. Kulaklarına kar suyu kaçırmak istemem ama, bazı üniversitelerimizde şu anda böyle bir sorun da yok. Yani YÖK Başkanı'nın geçmişte ve bugün çıkıp da ısrarla, "Bütün üniversitelerde bu yasak uygulanıyor" demesi bir yerlerden geçerken ıslık çalmaya benziyor.

* Erkan Mumcu YÖK'ün kaldırılmasını, Başbakan peruk, Bayan Gürtuna şapka takılmasını, Kamu Reformu Yasa Tasarısı kamusal alan tarifinin değiştirilmesini öneriyor. Belki sizin ağzınızdan da başka bir formül duyabiliriz...

Ben şimdi ortadayım. Hükümet ya da milletvekillerinden bir şey gelirse biz bunu değerlendiririz. Kendi formülümü ise biraz daha sonra söylerim. Ama bu sorunu göz ardı edenler toplumda kabul görmezler. Bunu yok farz edenler kafalarını kuma sokmuş insanlardır. Pırıl pırıl gençlerimizin eğitimden uzak tutulmaları bir haksızlık. Bu sorunu kendi evinde, ailesinde yaşamış bir insan olarak da değil; toplumdaki bayanları, başı açık-başı kapalı olarak kategorize etmenin edepsizlik olduğuna inanıyorum. Başı açık olan bir hanımefendiyle, kendi iradesiyle başını kapatmış bir bayan arasında hiçbir zaman fark görmüyorum. Ve biz buna samimiyetle inanıyoruz.

* Bu konuda ne dediğine bakılan iki yer var; biri Çankaya, diğeri Genelkurmay Başkanlığı. Siz de bu ülkenin Meclis Başkanısınız. Ara yol bulunmasmda rol oynamayı düşünür müsünüz?

Ben fikirlerimi söylerim. Her yerde de söylerim.

* Söylediniz mi peki?

Söyledim tabii. Herkes benim önü arkası düz bir adam olduğumu bilir. Birtakım olaylar tabu haline getiriliyor ama ben doğru bildiğimi söylerim.

* Yani türban konusunda uzlaşmayı sağlayan devlet adamı misyonunu kendinizde görüyor musunuz?

Hanımefendi, ben Meclis Başkanıyım. Böyle bir konuda benim kendi düşüncelerimi ifade etmem gerekirse, düşüncelerim böyledir. Bu toplumda benim parlamentoda bulunduğum süre 10 yıl oldu. Ben aynı zamanda bir Türk milliyetçisiyim. İdam cezası kaldırılsın dendiği zaman buna tepki gösterenler oldu. Ben de tepki gösterdim. Bir yanda Öcalan'ın durduğu bir ortamda idam cezası kalktı. Kim yaptı bunu? Yasama organı. Peki o gün "idam cezası kalkamaz, bunlar vatan hainidir" diyenler nerede kaldı? Hani DGM'ler olmazsa cumhuriyet tehlikeye girer, rejim çöker, terör azardı? Bugün konuşan var mı? Benim verdiğim misal bunlar kadar ekstrem bile değil.

* Türban konusundaki bu ısrar AB yolunda bir sorun yaratmaz mı? Özellikle Fransa'nın kamusal alandaki türbana olan tepkisini biliyoruz, bunu göze alabilir misiniz?

Laiklik konusunu da az çok bilirim hanımefendi. Üniversitelerde türbanın serbest bırakılması zaten kendi üniversitelerinde türbanı özgür bırakan Avrupa'da "Aaa" diye hayretle karşılanmaz. Ve bu Türkiye aleyhine de bir karar olarak görülmez.

* AİHM'in türbanı laikliğe aykırı bulan kararı önemli değil mi?

AİHM'in o kararı bizim Anayasa Mahkemesi'nin zaman zaman sonucu itibarıyla birbirine benzeyen kararlarından bir tanesidir. Zaten o kararlara bakarak, bir ülkenin yasama organları da "Ha orası öyle mi, ben de öyle yapayım" demez. Toplumunun isteklerini kendine özgü bir düzenlemeyle yapar. Biz de Türkiye olarak bunu yapmaya muktediriz.

Vatan