Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2004 MGK kararlarının yayınlanmasıyla ilgili olarak, “Somun pehlivanlığına gerek yok. ‘Ben bu işi bilerek ...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2004 MGK kararlarının yayınlanmasıyla ilgili olarak, “Somun pehlivanlığına gerek yok. ‘Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu bir gazeteciliktir’ derseniz, kanun ceza veriyorsa bunu da göğüslersiniz. Mustafa Balbay kadar olmasa bile, herhalde 4,5-5 yılı hiç kimse göze almıyor ama kahramanlık budur. ‘Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da karşılayacağım’ diyebiliyorsanız o zaman bunları yapacaksınız” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden 2014 Yılı Bütçe Tasarısı 1. tur görüşmelerinde Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık, Kamu Denetçileri Kurumu, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği bütçe ve kesin hesapları görüşüldü. 1. tur görüşmelerinde kendisine ait kurumların çalışmaları ve bütçeleri ile ilgili milletvekillerine bilgi veren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bütçedeki artışın eleştirildiğini belirterek, “2014 yılı bütçe tasarısında teklif edilen toplam ödenek tutarı 933 milyon küsur liradır, toplam ödenek 2013’de 769 milyon küsurdur, yüzde 21,3’lük bir artış var. Bunun da tek bir sebebi var, Başbakanlık bugüne kadar Başbakanlık birimlerini bir arada toplayan Başbakanlık binasına sahip değildi, 7 ayrı binada faaliyet gösteriyordu. Geçtiğimiz yıl başlayan bir çalışmayla Başbakanlık birimlerinin bir araya toplanması için yapımına başlanan yeni hizmet binasına tahsis edilen ödenek miktarındaki artış, bütçedeki artıştır” diye konuştu.
YENİ BAŞBAKANLIK BİNASI
Yeni Başbakanlık binasının sadece AK Parti için yapıldığını düşünenlerin yanlış düşündüğünü, ileride gelecek hükümetlerin de bu Başbakanlık binasını kullanacaklarını ifade eden Arınç, “Yeni Başbakanlık binasının AK Parti hükümeti için yapıldığını düşünebilirsiniz, bu yanlış bir kabuldür. Siz AK Parti hükümetlerinin sürekli devam edeceğini düşünerek tepki koyabilirsiniz, ama mahkeme kadıya mülk değil. Sizlerden birisi yarın iktidara geldiğinde, içinizden herhangi biriniz Başbakan olduğunda onlar bu binalarda oturup, hizmeti buralardan verecekler. Kıskanmaya gerek yok, bu bir hizmette daha rasyonel çalışma yapmanın adıdır. Buna şöyle de bakabilirsiniz, meclis başkanlığım döneminde Başbakanlık Milli Saraylardan kendilerine İstanbul’da bir hizmet ofisi tahsis edilmesini istedi. Biz bu konuyu kendi aramızda tartıştık ve gerçekleştirdik. Bugün Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi daha önce Beşiktaş Kaymakamlığı olarak hizmet veriyordu. Türkiye’nin Başbakanı İstanbul’a gittiğinde misafirlerini otel lobilerinde veya otel odalarında karşılayıp, Başbakanlık çalışmalarını buralarda götürüyordu. Başbakanlığın İstanbul içinde bir prestijli binaya sahip olması gerekir diye düşündük, iyi ki tahsis etmişiz. Cumhurbaşkanımızın da hem Ankara’da hem İstanbul’da çalışmalarını götürebilmek için ayrı mekanları olduğunu söylemeye gerek yok. İstanbul Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi gelecekteki Başbakanlarımızın hizmet vereceği bir ofistir, bunları saray olarak görmek, burada oturan insanlara kral gözü ile bakmak eleştirinin ötesinde hiç gerçekliği olmayan şeylerdir” şeklinde konuştu.
2004 MGK KARARLARININ YAYINLANMASI
Gazetecilik başarısının suçu ortadan kaldırmayacağını belirten Bülent Arınç, “MGK Genel Sekreterliği Kanunu diyor ki, ‘görüşmeler ve zabıtlar kesinlikle açıklanamaz, kararlar MGK’nın kararı ile açıklanır.’ Benim dönemimde bir mahkemenin istediği kararı biz altını imzalayarak mahkemeye bildirdik, dolayısıyla aleniyet kazandı. Devletin gizli kalması gereken bir belgesini iki yoldan biriyle, ya girmiştir oraya bizzat kendisi almıştır ya da içeriden herhangi bir görevli tarafından servis yapılmıştır. Bu Türkiye’de ilk defa olmuyor. Bunun bir sonucu var, bunu yapan, gazetecilik başarısı gösteren bir insanın bunu yapmanın suç olduğunu bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Söylediğim sadece kanundaki maddelerdir. Bundan sonrası yargının işidir. Ağustos 2004’deki MGK kararının açıklanmasından dolayı bir kızgınlık içinde bunu söylemiyorum. Eğer bu belge böyle bir konu ile ilgili değil de, Türkiye’ye yöneltilen iç ve dış tehditlerin belli ülkelerin ismi geçirilmek suretiyle yayınlanmış olsaydı veya Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren şu veya bu kişilerin isimleri bir şekilde açıklanmış olsaydı, bunların içinde farklı devlet başkanları ve bakanların ismi olsaydı, Türkiye’nin dış politikada karşılaşabileceği en kötü durumun ne olduğunu taktir edersiniz. Bu karar farklı bir karar da olabilirdi. 2004’te alınan kararın Başbakanlık tarafından nasıl bir işleme tabi tutulduğunu, bunun üzerine neler yapılıp yapılmadığını 15 günden beri söylüyoruz, anlayan anladı” ifadelerini kullandı.
Arınç, gazetecilik sıfatının kanunlarda yazılı suçların işlenmesi bakamından bir imtiyaz ve ayrıcalık doğurmadığını belirterek, gazetecinin bir ceza ile muhatap olabileceğini düşünmeli ve bunu görerek cesaretle bu işi yapması gerektiğinin altını çizdi. Arınç, “Somun pehlivanlığına gerek yok. ‘Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu bir gazeteciliktir’ derseniz, kanun ceza veriyorsa bunu da göğüslersiniz. Mustafa Balbay kadar olmasa bile, herhalde 4,5-5 yılı hiç kimse göze almıyor ama kahramanlık budur. ‘Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da karşılayacağım’ diyebiliyorsanız o zaman bunları yapacaksınız” açıklamasını yaptı.
Muhalefet sıralarından gelen “Gazetecileri tehdit ediyorsunuz” itirazlarına gazetecileri tehdit etmediğini, kanunda yazılanları söylediğini ifade eden Arınç, “Öyle afaki işler değil bunlar, devletin gizli belgesini açıklayacaksın ama bunun suç olduğunu bilmeyeceksin” diye konuşurken muhalefet sıralarından gelen tepkilere “Bunlar boş sözler, boş sözler konusunda sizinle yarışamam” diyerek cevap verdi.
2004’te alınan kararlara Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin nasıl bir davranış içinde olduğunu bildiklerini belirten Arınç, “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak iddiasıyla 2008 yılında hakkında kapatma davası açılan ve para cezasıyla paçamızı zor kurtardığımız davaya bakarsanız biz 2004’de alınan kararların hiç birisini yerine getirmemişiz. Dolayısıyla bize ‘o kararları aldınız, filanları bitirmek için şunları yapıyorsunuz’ diyecek birisi yoktur. İnanç özgürlüğünün de, farklı düşüncelerin de, farklı inançların da özgürlük içinde rahat bir şekilde yaşanmasını istiyoruz. İç tehditler konusunda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin eski tabir ile Kırmızı Kitap’ın ne olduğunu bilenlerdenim. 2006 yılının 23 Nisan’ında şu kürsüden yaptığım konuşmayı Sayın Baykal yerinden dinledikten sonra ‘İran’da bir Ahmedinejat var, bizimde bir Bülentnejatımız oldu demişti. O konuşmalara arşivden bir bakın, orada bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne diyorum ki, ‘bu nedir, nerde yapılıyor, bu tehditleri kim koymuştur, bunların tartışılması gerekir’ diyorum. Rahmetli Erbakan Hoca 1996 yılında Başbakan oldu, birisi önüne bir kitap getirdi, Kırmızı Kitap’tı, Kırmızı Kitap’ta iç tehdit irticaydı, irticanın başı olarak ta önüne kitap getirilen Başbakan gösteriliyordu. Çok şükür ne Kırmızı Kitap, ne iç tehdit, ne irtica, ne inanç, ne inançlara saygı bugün yok, elhamdülillah, Milli Güvenlik siyaset Belgesi de tam yerini bulmuş oldu” açıklamasını yaptı.
MHP sıralarından gelen tepkilere cevap veren Arınç, “Ben ülkücü geçinenleri de, ülkücü olanları da, hayatını ülkücülüğe feda edenleri de sizden iyi biliyorum. Hiç oturduğun yerde ağzını açma. Birileri ülkücülük adına idam sehpalarına giderken, başkaları Anavatan Partisi’nin, DYP’nin kapısında iptal peşindeydi” dedi.
BÜLENT ARINÇ SAYIŞTAY BAŞKANI’NA SAHİP ÇIKTI, KAMER GENÇ’İ ELEŞTİRDİ
Bir milletvekilinin Sayıştay Başkanı’nın şahsına ağır sözler söylediğini belirten Arınç, “Ben onun adına şu açıdan bir cümle söylemek istiyorum, buraya gelip bu kürsüden konuşma imkanı bulunmayan bir ansana bu kadar saygısız davranamazsınız. Sayıştay çok değerli, Anayasal bir kurumdur ve Sayıştay’ın tarihi hepinizin tarihinden eskidir. Sayıştay’ın başında olan insan çok değerli bir bilim adamıdır, valilik yapmıştır. Kendi kurumu ile ilgili eleştirebilirsiniz, ama burada oturuyor olmasını saygısız bir dille saygısızca eleştiremezsiniz” diye konuşunca CHP sıralarından özellikle de CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’ten gelen tepkilere cevap veren Arınç, “Malum şahsa bir cevap verecek değilim. Size sabredeceğim, hasbinallah veniğmelvekil diyeceğim, ölüm hepimiz için hak, ben sizden önce gidebilirim. Ama siz benden önce giderseniz arkanızdan söylenecek lafı söyleyeyim, ‘ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur” diye konuştuktan sonra söylediği sözlerin tercümesini yaptı. Kamer Genç’in oturduğu sıradan kendisine bağırarak müdahale etmesi üzerine “Otur yerine” diye tepki gösteren Arınç, “Ben onun avukatı değilim ama bir kurumun başında ve kürsüye gelip kendisini savunma imkanından mahrum olan bir insanı yerin dibine sokamazsınız, bu haksızlıktır, bunun hesabı verilir” ifadelerini kullandı.
Bülent Arınç’ın ardından sataşma olduğu gerekçesi ile söz alan Kamer Genç, Bülent Arınç’ın bir konuşmasında kendisine tazminat ödediğini söylediğini, bunun doğru olmadığını söyledi. Bülent Arınç’tan bunu ispatlamasını isteyen Genç, ispatlaması durumunda kendisine ödediği paranın yüz katını ödeyeceğini, ispat edemezse Bülent Arınç’ın kedi gibi miyavlamasını esprili bir dil ile istedi.