BIST 8.619
DOLAR 34,28
EURO 37,50
ALTIN 3.021,00
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç sokak eylemlerinin hedefini açıkladı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gündeme ilişkin konuları değerlendirdi, merak edilen sorulara cevap verdi.

Abone ol

Sokak eylemlerinin Türkiye'yi yönetilemez ülke haline getirmek amacını taşıdığını belirten Arınç, hedefin yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik ajitasyon olduğunu açıkladı.

Çözüm süreciyle ilgili konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tek hedeflerinin terörü sonlandırmak olduğunu açıkladı. 

Arınç, Demokratikleşme Paketi'yle ilgili, "Ay sonuna kadar açıklayacağız ve ekimden sonra, belki de kasımda bunları yasalaştırma imkanı bulacağız" dedi.

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AK Parti'nin başına geçmesini arzu eder misiniz" şeklindeki soruya Arınç, "Tekrar dönecek olursa partimizle bütünleşirse başımızın üstünde yeri var, ne demek." diye cevap verdi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kanal 7 televizyonunda canlı yayınlanan "İskele Sancak" programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Demokratikleşme paketi dediğimiz konu, bizim iktidara geldiğimiz günden beri, bazen AB noktasında yaptığımız anayasa değişiklikleri veya kanun değişiklikleriyle gündeme geliyor. Bazen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar veriyor. O karara göre mevzuatımızda düzenlemeler yapıyoruz. Bazen milli birlik ve kadeşlik projemiz içinde yapılması gereken yasal tedbirler oluyor kanun çıkartıyoruz veya idari tedbirler oluyor, yürütmenin bütün organlarına diyoruz ki 'böyle yapacaksınız'. Bazen genelge çıkarıyoruz, bazen yönetmelik çıkarıyoruz. Mesela bana bağlı kurumlarda TRT, RTÜK, Vakıflar zaman zaman kanunla zaman zaman da yönetmeliklerle çok önemli, bu kapsamda sayabileceğimiz yenilikler yaptı" diye konuştu.

Çözüm sürecinin geçen aralık ayı sonundan itibaren başladığını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

"O süreç içinde de yaptıklarımız var ve yapacaklarımız var ama bu getirdiğimiz yasal düzenlemeleri çözüm sürecinin gelişmesinin bir ürünü olarak veya o açıdan yapılması gereken düzenleme olarak göremeyiz, görmemeliyiz. Gördüğümüz takdirde örgütün propogandasının geçerlilik kazanacağını göreceğiz. Mesela şimdi örgüt ne diyor, 'artık çekilme durdu' diyor. Hatta bir başkası diyor ki, 'gerekirse eski günlere döneriz' diyor.

Şimdi biz de yeni bir çalışma üzerindeyiz. Birileri diyebilir ki, o birileri CHP olabilir, MHP olabilir veya bir başkası olabilir. 'Gördünüz mü örgüt resti çekince hükümetin paçaları tutuştu bilmem ne yapmaya kalktı'. Külliyen yalan. Bu çalışma geçmişten bu yana devam ediyor ama bir şeyin olgunlaşması lazım, zamanının gelmesi lazım ve bizim siyaseten bu işin olmasına karar vermemiz lazım. Örgütten biri öyle söylemiş, birisi başka bir şey söylemiş hiç umurumuzda değil."

Arınç, terörle mücadelenin 35 yıldır yürütüldüğüne dikkati çekerek, "Bu süreç içinde çıkarılan, yapılan birtakım değişiklikler, yenilikleri örgüt istediği için veya silah zoruyla yapıyor değiliz. Bunlar, halkımızın temel haklarının zamanı geldiğinde, yeri geldiğinde, imkan ve fırsat olduğunda, siyasi irade güçlü olduğunda yapıldığını gösteriyor. Geçmişte böyle bir irade yoktu, bunlar yapılamadı" ifadesini kullandı.

Paketin, terör örgütü PKK'nın çekilmeyi durdurmasını açıklamasıyla ilgili bir hazırlık olup olmadığı yönündeki soruya karşılık Arınç, "Belki başka fırsat olmaz. Ben veya başka arkadaşım böyle bir programda, böyle bir soru gelip de bunu cevaplandıramayabilir ama bugün yaptığımız çalışmaların geçmişi var. Biz bunları bugün de değil, belki ay sonuna kadar açıklayacağız ve ekimden sonra, belki de kasımda bunları yasalaştırma imkanı bulacağız" yorumunda bulundu.

"Açıklamadan sonra bir hızlandırma da söz konusu değil mi" sorusuna ise Arınç, zamanının geldiğini, kendisine sorulduğunda hazırlıkların bittiğini ve Başbakan Erdoğan'la tekrar bu konunun görüşüleceğini söylediğini belirtti.

"Bunun temelinde, 1 yıl önce yayınladığımız siyasi vizyonumuz var" diyen Arınç, şimdi hedefe koydukları madde madde program haline getirdikleri konuların bir kısmını gerçekleştirme imkanları olacağını söyledi.

HEDEFİMİZ TERÖRÜ SONLANDIRMAK

Çözüm sürecinin tıkandığı yönündeki iddialarla ilgili soruya Arınç, şöyle yanıt verdi:

"Bu sözleri bugün birileri söylüyorsa geçmişte de başkaları söylüyordu. Gerçi aralarında bir görev değişiklikleri olduğunu biz de biliyoruz. Onu aldılar bu tarafa, bunu aldılar o tarafa getirdiler. Onların örgütlerinde bu işin şeması nasıldır, hangi irade bu değişikliklere karar veriyor doğrusu o bizim uğraş alanımız içinde değil. Bizim bir tek hedefimiz var: Türkiye'de terörü sonlandırmak. Bugüne kadar yapılan mücadelenin kesin sonuç verebilmesi için bu yolun denenmesi gerekiyordu. Çok zor bir işti, neticesi çok önceden belli olmayan bir işti. Bir riske ihtiyaç var.

O riski de derme çatma, kıtipiyoz koalisyonlarla değil, güçlü bir siyasi iradeyle yapabilirsiniz. 2011 seçimlerinden yüzde 50 ile çıkmış bir AK Parti iktidarı, maddi anlamda, gelişmişlik anlamında, kalkınma anlamında Türkiye'ye gerçekten çağ atlattıktan sonra bu kronik sorunu çözemezse o yüzde 50'nin hakkını verememiş demektir."

BAĞCIYI DÖVMEK

Anadilde eğitim konusunu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "kestirip attığını" belirterek, anadilin "ana sütü gibi helal" olduğunu ifade etti. Mevcut anayasanın anadilde eğitime engel olduğunu, yeni anayasa için oluşturulan komisyonun ise sadece "hava bugün ne güzel" noktasında anlaştığını dile getiren Arınç, şunları kaydetti:

"Diyelim ki anayasa değişti ve anadilde eğitim mümkün hale geldi. Anadil sadece Kürtçe mi? Başka ana diller de var. Kürtçe'yi esas alalım, bugün bu dilde eğitim yapabilecek düzeyde yetişmiş insanımız var mı? Fiziği, matematiği, coğrafyayı, siyasi ilişkileri, bir dilde okutabilecek, diploma verebilecek noktada mıyız? Bize örnek olarak sadece Kuzey Irak'taki bazı okulları gösteriyorlar. Peki çocuklarınızı oraya gönderin bakalım, orada eğitim alsınlar. 'Hayır, göndermem' diyorlar. Sen, benim seçmeli dersime karşı çıkıyorsun. Senin amacın üzüm yemek değil ki bağcıyı dövmek."

MÜDAHİL OLABİLİRLER

Başbakan Yardımcısı Arınç, 28 Şubat davasına AK Parti'nin müdahil olup olmayacağının sorulması üzerine, 28 Şubat sürecinin sonuçlarının Türkiye'ye çok zarar verdiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Bu konuda medya kesimini ayrı düşünmek, olayı destekleyen sermaye kısmını ayrı düşünmek lazım. Hatta belki siyaset. O zaman siyasetçilerin bir kısmı bu tür müdahalenin Türkiye için şart olduğunu, Silahlı Kuvvetlerin o günkü komuta kademesine teşekkür etmek için sıraya girdiğini biliyoruz. Elbet bir illiyet bağının kurulması lazım. Ancak açılmış davalarda suçtan zarar görenler müdahale talebinde bulunabilirler. Müdahilliği kabul edilirse davayı takip edebilirler. Biz bu konuda kendi aramızda doğrudan zarar görmüş arkadaşlarımızın dosya ve iddianameyi inceleyerek müdahale talebinde bulunmaları gerektiğini düşünüyoruz.

Bunlardan birisi Sayın Beşir Atalay'dır. Rektörlük yaptığı dönemde karşılaştığı çok büyük baskılar, eziyetler, zulümler olmuştur. Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü döneminde kendisine reva görülen gayriahlaki ve gayrikanuni birtakım baskıları ve zulümleri şahsen biliyoruz. Bu davanın temeli de o dönemde yapılan bu haksızlıklar, hukuka aykırı uygulamalar varsa bundan zarar gören bir kişi olarak davaya müdahale etmesi mümkündür ama tamamen kendi takdirinde olan bir konudur."

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

Seçim yılına girildiği, Cumhurbaşkanlığı adayının kim olacağı, Başbakan mı olacağı yönündeki soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:

"Bugünden bir şey söylemek mümkün değil, şartlar müsait olursa Sayın Başbakan da böyle bir istek arzu ederse olmaması için hiçbir sebep yok. Ama bu çok konuşuldu, aslında zamanı geldiğinde bunu göreceğiz, başka çaremiz de yok. 2014'ün Ağustos ayında Sayın Cumhurbaşkanı'nın görev süresi bitiyor, ondan önceki 60 gün içinde bu adaylıklar ve seçimler yapılmış olacak. Daha öncesinde de başlayacak, yani 2014'ün Mayıs ayından itibaren biz bunları konuşuyor olacağız, o tarihi görmeden bugünden ancak varsayımlar üzerine konuşmak mümkün.

Bizim adayımızın kim olacağını sayın mevcut Cumhurbaşkanımızın da ikinci dönem seçilme imkanı da olduğuna göre kanun gereğince, o böyle bir talepte bulunur mu bulunmaz mı, Sayın Başbakanımız arzu eder mi etmez mi, o günün şartları müsait olur mu olmaz mı, bence biraz daha sabırla önümüzdeki 6-7 veya 8 ayı beklemek gerekiyor."

BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VAR

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AK Parti'nin başına geçmesini arzu eder misiniz"  yönündeki soruyu Arınç, şöyle yanıtladı:

"Abdullah Bey Cumhurbaşkanlığını başarıyla şu ana kadar 10 üzerinden 10'la götüren bir arkadaşımız. Partimizin kurucularından, ilk Başbakanımız, böyle bir insanın, eğer tekrar adaylığını koymayacaksa ve Sayın Başbakanımız Cumhurbaşkanı olacaksa, ondan sonra siyasi hayata devam etmek isterse, başımızın üstünde yeri var. Bu 'mutlaka partinin başına geçsin' demekle de olmaz.

Hepimiz bu parti için çalışmayı öncelikle kendimize vazife bileceğiz. Zaten öyle bir insanı partimiz en iyi yerde değerlendirir. Yani böyle 'partinin başına geçsin' dersek, bu herhalde şık olmaz. Partinin başına da geçer mutlaka ama partiye geçmesi önemli olan. Abdullah Gül Bey hiçbir zaman Mustafa Sarıgül değil ki, başımızın tacı. Fevkalade pırıl pırıl bir insan. AK Partimizin bu başarılara ulaşması için Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar bütün gücüyle çalışmış, halkın sevgilisi haline gelmiş bir insan. Tekrar dönecek olursa partimizle bütünleşirse başımızın üstünde yeri var, ne demek."

PSİKOLOJİK SAVAŞ

Sonbahar sendromu, çıkan eylemler ve beklentilere ilişkin soru üzerine ise Arınç, "Bugün bir haber vardı, herkesin dikkatini çekmiştir 'Taksim'deki yayalaştırma projesi bitti' diyor. Bu güzel bir şey, demek ki, o olaylardan sonra sükunet avdet etti. Esasen ana proje olan konu bitmiş durumda. Şimdi önemli olan birileri için Gezi Parkı'nda ne yapılacağı konusu. Onu da Başbakanımızın vaadi var, yargı sürecini bekliyoruz. 'Yargı süreci bittikten sonra da İstanbulluya soracağız' diyor, daha ne desin bir Başbakan. Şimdi onun gibi 'ODTÜ'de şu var, bilmem nerede şu var' demeye kalkmayacağız.

Bunların hepsi o yasa dışı örgütlerin bir şekilde sokak işgallerini yapmak için bahane aradığı yerler. Orada o bahaneyi, bir başka yerde başka bahaneyi bulacaklar. Hepsinden bizim haberimiz var bir, ikincisi de kendileri de zaten ne yapacaklarını ilan ediyorlar. Bu bir psikolojik savaştır. Yani 'Türkiye'yi yönetilemez bir ülke haline getireceğiz' iddiası, hükümeti yıpratacağız iddiası. Seçimlere yönelik, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik adeta bir ajitasyondur. Bunlardan hepimiz farkındayız" yorumunu yaptı.

Eylemcilerin yasal haklarını sonuna kadar kullanabileceklerini belirten Arınç, "yakmak, yıkmak, kamu malına zarar vermek, masum insanların hürriyetlerine engel olmak" gibi olaylara ise izin verilemeyeceğini ifade etti.

SURİYE

Başbakan Yardımcısı Arınç, Suriye'de 2,5 yıldır iç savaşta binlerce kişinin ölmesi, binlerce kişinin yerlerinden yurtlarından olması karşısında dünyanın hiçbir şey yapmayıp da kimyasal silah kullanımından sonra harekete geçmesinin bağışlanacak bir şey olmadığını vurgulayarak, "(Bugüne kadar neredeydiniz) demek hakkımız var. Bu kimyasal silahla saldırının sonucunda Suriye'deki rejimin cezalandırılması gerekirken, 'siz bunların yerini bize gösterirseniz ve bunları imha edersek, eh bundan sonra fiili bir şey olmayacak' diyor. 'Bu ölenler de öldü hadi ona da gözlerimizi kapatalım ama bundan sonrakileri bize verin bu işin dosyasını kapatmış olalım' diyorlar ifadesini kullandı.

CAMİ-CEMEVİ

Cami-cemevi yan yana projesiyle ilgili tartışmalara ilişkin de Arınç şöyle dedi:

"Bazı taleplerde cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi düşünülüyor. Biz laik bir devletiz, kimsenin ibadet usullerine, inançlarına karışmayız. Ama cemevi bir niyaz evi olarak, bir erkan evi olarak kabul edilmiş. Bir güzel Alevi'den dinlemiştim, 'Müslümanlar camide namaz kılarlar onların namaz yeridir, biz niyaz yaparız cemevinde bizim de niyaz yerimiz'. Böyle bir tarifi kim kabul etmez.

Diyelim ki, onların inancında da ibadet böyle oluyor. İbadethane olarak da burayı arzu ediyorlar. Bu konuda da bir şey demeyeceğim. Tuzluçayır'da bir dernek aynı arsanın içinde bir yerde cami biraz ötesinde cemevi ortada bir aşevi kurmak için bir proje yaptı. Temelleri atıldı, yüzlerce insan bunu protesto etti. 'Siz bizi devletin dinine sokmaya çalışıyorsunuz, bizim istediğimiz bu değil'. Kardeşim bak orada cami varsa onun sahibi belli, senin de söylediğin şey ibadethane olarak kabul ettiğin de orada. İkisi de ibadethaneyse ikisinin de bir arada olmasından ne gibi zarar var sana göre? Bunu izah edemezler, neden ideolojik bakıyorlar.

Türkiye'de Mardin'e, Hatay'a giderseniz, İstanbul'un hemen hemen pek çok mahallesini dolaşırsanız. Sokağın başında cami, sokağın sonunda da havrayı görebilirsiniz. Hatta çan, ezan, hazan sesleri birbirine karışır. Hatay'da gördüğüm için söylüyorum, duvarları birbirine bitişik, duvarlarının birbirine bitişik olan ibadet yerlerine ses çıkarmıyorsun da cami ile cemevi diyelim ki aynı parselin içinde yapılıyorsa niye memnun olmuyorsun. Maksat başka, maksat taş atmak, yol kesmek. Böyle bir şey olamaz."

Arınç, siyaseti bıraktıktan sonra bağcılık işiyle uğraşacağını da sözlerine ekledi.

eylem.20130914102611.jpg