Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Oda TV tutuklaramalarıyla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu.
Abone olİNTERNETHABER.COM- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Oda TV tutuklamalarıyla ilgili temkeni elden bırakmadı.
İşte NTV'de canlı ekranlara gelen Artı programın sunucusu Banu Güven'in soruları ve Arınç'ın cevapları...
ABD BÜYÜKELÇİSİ ANLAMALI!
Sayın Büyükelçiyle çok dostane bir görüşmemiz oldu. Görüşmelerimizi Türkçe yaptık. Türkiye'nin son yıllardaki demokratikleşme adımlarını fevkalade olumlu bulduğunu söyledi.
Bunun üzerine 'anlayamadığımız durum var' dedi.
Anlamaya çalışıyoruz dedi, ben de anlamaya çalışması gerektiğini söyledim. Yani sayın Büyükelçinin 'anlamıyorum' demesini anlıyorum, zamana ihtiyaç var.
Siz bunu bir içişlerine karışma olarak görmüyorsunuz...
Hayır görmüyorum. Zaten kendisi de İstanbul'da bir toplantıda Türkiye farklı bir ülke anlamaya çalışıyorum demiş. Bu kadar büyük bir yanlışı yapabilecek bir insan değil. Sayın Büyükelçi'nin sözleri yanlış anlama gelmiş olabilir. İçişlerine bir müdahale yok.
Temel hak ve özgürlükler sözkonusu olunca nasıl Türkiye Mısır'la ilgili konuştuysa, ABD'de Türkiye üzerine konuşabilir değil mi?
Bir kere bu diplomatların işi değil. Diplomatlar kendi ülkelerini temsil ederler. Yoksa siyasi aktörler olarak her gün her olayı yorumlayan kişiler diplomatlar olmaz.
SUÇ İŞLEYEN HERKES CEZALANDIRILIR!
Oda TV'yle ilgili Soner Yalçın'ın tutuklanması, cezaevinde yatan gazetecilerin bulunması. Soner Yalçın'la ilgili çeşitli suçlamalar var. Ama bir de şu soruluyor, 'muhalefet özgürlüğü yok mu? deniyor. Ergenekon savcılarının katı davrandığı söyleniyor, hükümetin bu davranışı hoşgördüğü yönünde bir fikir oluşturmuş durumda...
Bu eleştirilerin hukuki bir dayanağı yok. Bunlar siyasal eleştirilerdir. Özgürlükler konusu sadece bizim sınırlarımızla ilgili bir konu değil, bütün dünyayı ilgilendiriyor. Özgürlükler bütün insanlığın ortak malıdır. Türkiye'de basın özgürlüğünde şuradan şuraya düştü şeklinde anketler yayınlanıyor. Bu raporlarda Türkiye'de gazetecilerin baskı altında olduğu da yazılıyor. Bu konuya benim bigana kalmak mümkün değil. Ama bugün Oda TV ve Ergenekon'dan hapiste bulunan bazı isimler var. Gazeteciler ve basın mensupları belli sahada görev yapan kimselerdir. Kendi alanlarında bir faaliyet içerisinde bulunurlar ve özgür olmadırlar. Ancak kanunun suç saydığı eylemleri işlediklerinde koğuşturma açılır. Sonuçta mahkum olurlar veya beraat ederler. Mesela karşılığında gazeteci olarak yazan bir insan adam öldürmüş, cinsel tacizde bulunmuş. Hakim de, avukat da adi suçlar işleyebilirler. Bir insan özel hayatına karışması sebebiyle, tehevvüren bir suç işlemesi sebebiyle yargılanabilir. Bir basın mensubu kendi alanında sadece haberi iletmekle herhangi bir şekilde cezaya muhatap olmamalı, içeri girmemeli, yargılanmamalı amenna. Ama şu anda Oda TV'nin nasıl bir suç işlediğini bilmiyoruz. İddianameyi okuyunca bilgimiz olacak. Ancak TCK'da bazı suçlar var, soruşturmanın gizliliği gibi vs. Her meslek grubunun içersinde kendi mesleğinin dışında suç işlemeye mütemayil insanlar bulabilirsiniz.
Uzun tutukluluk süreleri sebebiyle sorunlar yaşandı. Sadece Ergenekon değil, KCK davasıyla da gündeme gelen tutuklama kararlarını veriliş dayanağı. Hangi koşullarda tutuklamaya gereklidir sorusuna nasıl cevap verirsiniz?
Bir insan niçin tutuklanır? Birçok cevabı vardır. Ama bir tek şey söyleyeyim. Ne siz ne ben savcı değiliz. Gözaltılar, arama kararları hepsi hakim ve savcıların işidir. Sayın Kılıçdaroğlu da sayın Erdoğan da hakim ve savcı değil. Yargının bir kararını eleştirirken öbürüne alkış tutmak uygun olmaz. Ben Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını öylesine eleştirmişimdir ki, ama Anayasa Mahkemesi'nin kararı olduğu için boynumuzu bükmüş gereğini yapmışızdır.
YASA DIŞI DİNLEME YAPMAK SUÇTUR!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Oda TV baskınından sonra paylaştığı bir sıkıntısı oldu. Dinlenmeyle ilgili konuşmaları oldu. Bu konuda bazı AK Partili milletvekillerinin de olduğu sıkıntılar gündeme geldi. Size yansıyan bir şey var mı?
Bu yeni gündeme gelmedi. Biz bunu da çok konuştuk. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu konuyu tekrar gündeme getirmesinin güncel bir endişeden kaynaklandığını tahmin ediyorum. Yasal bir dinlemede belli bir süre olabiliyor. Ama asıl şikayet ettiğimiz konu herkesin elindeki teknoloji imkanlarla birilerini dinlemesi. Bu ahlaksız, çirkin ve suç sayılan bir fiil. Bunu kim yapıyorsa elbette ortaya çıkarılmalıdır.
RTÜK Üst Kurulu'yla ilgili yasada Başbakan veya görevlendireceği bakanın geçici yayın yasağı getirmesine dair madde var...
Bunu ilkokul çocukları bilir. RTÜK'le ilgili kanun 1994'de çıktı, biz bunu yeni değiştirdik. Bu bir defa kullanılmış. Cemil Çiçek Bey tarafından kullanılmış ama daha sonra kaldırılmış. Bu bir yetkiydi. Fakat biz bu yetkiyi yargı denetimine bağladık.
ŞİWANPERVER ÇOK BÜYÜK BİR DEĞER
Arınç'ın açıklamalarının diğer bölümünü okumak için ikinci sayfaya geçiniz
Şiwanperver'le bir araya geldiniz. Tam geri dönüş hayalleri kurarken başka durum çıktı ortaya. Bazı çevrelerce hainlikle suçlanmış olması. Neler söylemek istersiniz?
Ben Köln ve Düseldorf'a gitmiştim. Orada tüm basın ve yayın kuruluşlarını toplamıştık. Şiwanperver ikinci günün akşamı beni ziyaret etmek istedi. Ben kendisini pek tanımazdım. Özellikle iyi bir ozan ve bizim müşterek kültürümüzün yetiştirdiği çok önemli bir kişi. 1-2 saat kadar güzel bir sohbet yaptık. Birbirimizi kucakladık. Burada bir konser tertipleyeceğini söyledi. Ben de memnuniyetimi ifade ettim. Dönüşümüzde bu haber olarak yayınlandı. Ama sonrasında örgütün ve bazı siyasetçilerin bir iki gazetenin hedefi haline geldi. O gazeteleri iyi bilirsiniz. Hükümetle pazarlık yapmış bir insan olarak görüldü. Düşman haline getirdiler. Şiwan'ı müdafaa etmek, korumak ve onu Türkiye'ye dönüşünü temin etmek her yurttaşın görevidir. Türkiye'nin yetiştirdiği bu büyük değere sahip çıkmamız lazım. Şimdi BDP'den birkaç kişi 'Biz onu ozan olarak seviyorduk ama siyasetçi olarak iflas etti' dediler. Bu çok yanlış bir söylem.
80 sonrası siyasi kayıplarla ilgili bir komisyon kurulacak. BM'nin zorla kayıp etmelere karşı bir çalışması var. Türkiye'nin imza atması isteniyor. Bir de derin devletle mücadele etmiş olarak kayıtlara geçmiş olan fail-i meçhul cinayete kurban gitmiş olan insanların aileleri var.
Bu söylediklerinizi somut olarak bana söylerseniz cevaplarım. TBMM'nin çalışmalarını yakından takip eden bir insan olarak söyleyeyim samimiyet testine giremem, kimsenin kalbini yarıp bakamam. Ben Güneydoğu'da birçok insanla konuştum. Bunların içinde Sezgin Tanrıkulu ve birçok insan vardı. Gerçekleri Arama Komisyonu istendi. Birisi bana 'Başkanım keşke bu komisyonda PKK'nın cinayetleri de ortaya çıksa' dendi. Keşke böyle bir komisyon kurulsa da örgüte ihanet etti diye yakılan, çocukları gözleri önünde öldürülen, alıp dağa kaçırılan ve bazı olaylar ortaya çıkmış olsa. Böyle bir komisyona gerek yok. AK Parti döneminde 55 tane mafya ve çete çökertildi. Bizden önceki dönemlere baksınlar, hiçbir cinayetin faili bulunamadı. Biz 8 yıldan beri faili meçhulleri konuşuyoruz, kuyular kazılıyor. 8 sene evvel bunları kimse konuşamıyordu. Bugün kurmay albaylar, belediye başkanları bu cinayetler sebebiyle yargılanabiliyor.
SAMAST'IN YANINDA RESİM ÇEKTİRENLER CEZALANDIRILMALI
Ogün Samast'ın yakalanmasının ardından objektiflere bayraklarla poz verenler de cezalandırılmalıdır...