Arınç 21 Mart'ta Öcalan'ın bildiri yayınlanmasıyla eylemsizlik kararının verilmesini beklediğini söyledi.
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sürecin başladığı gibi olumlu seyretmesi halinde 21 Mart tarihinden önce terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan tarafından bir bildiri ortaya çıkabileceğini belirterek, ''Bu süreç zannediyorum ki hemen silah bırakmayla ilgili olmaz, mutlaka bir eylemsizlik çatışmasızlık kararı vereceksiniz, bundan sonra artık silahların susması gerekiyor şeklinde bir bildiri veya duyuru yapılacağını ümit ediyorum'' dedi.
Arınç, A Haber televizyonunda canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kamu görevlilerinin serbest bırakıldığı anımsatılarak, ''Eğer süreç karşılıklı adımlarla gidecekse bu aşamada devletin atacağı bir adım var mı ya da devletin örgütten beklediği adım nedir?'' sorusu üzerine Arınç, 8 kişinin ailelerine dönmüş olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.
''Onlara kavuşmuş olmaktan sevinçliyiz, bir vesile oldu, bir jest oldu'' diyen Arınç, ''Dönüşleri de bence çok olumlu oldu şekil, prosedür bakımından. Çünkü daha önce yaşanan olumsuz görüntülerin hiçbirisi bu kez yaşanmadı'' dedi. ''Habur'' hatırlatması yapılması üzerine Arınç, ''Habur, belki Habur benzeri sayılabilecek başka olaylar. Onlar dik durmuşlar, ülkelerine, vatanlarına, ailelerine bağlı kalmışlar. Kimisi çocuğunu büyümüş olarak, kimisi annesini vefat etmiş olarak buldu. Ama insan hayatından daha değerli bir şey yok. Onların sağlıklı olarak tekrar ailelerine dönmeleri bizi çok mutlu etti. Bu insani bir olaydır'' diye konuştu.
''Devletin, hükümetin gücü bunları bugüne kadar bulmaya yetmedi mi'' düşüncesinin zaman zaman dile getirildiğini belirten Arınç, bugüne kadar kesinlikle beklenmediğini, kaçırıldıkları, alıkonuldukları günden itibaren devletin onları tekrar özgürlüklerine, ailelerine kavuşturmak için her şeyi yaptığını söyledi.
Bu kişilerin belki operasyonla kurtulmalarının da mümkün olduğunu ancak hayat güvenliğini önemsediklerini belirten Arınç, ''Memleketlerine, ülkelerine dönebilecekleri en iyi ortam bugüne kadar beklendi. Bu onlardan bir tanesiydi belki'' dedi.
İmralı'ya giden heyetlerin görüşme süreçlerini anlatan Arınç, ikinci heyetin gidişinden sonra kamu görevlilerinin serbest bırakılmasının gündeme geldiğini, BDP'lilerin kullandığı ''tutsak'' kelimesini kabul etmemekle birlikte, kamu görevlilerinin serbest bırakılma sürecinin başladığını hatırlattı.
İkinci heyetin görüşmesinin ardından Kandil ve örgütün Avrupa kanadına 2 mektup ulaştırılacağının söylendiğini anlatan Arınç, ''Bu mektupların yerlerine ulaştığını biliyoruz. Bu yerlerine ulaştıktan sonra da oradan gelecek cevapların Öcalan'a gelmesi, onun atacağı adımla sürecin devam etmesi öngörülüyor'' dedi.
İmralı görüşme notlarının basına sızdırılmasıyla ilgili ''bir yol kazası oldu denebilir'' diyen Arınç, bunun doğru olmayan bir hareket olduğunu ifade ederek, BDP yetkililerinin partiden çıktığını kabul ettiğini hatırlattı.
Arınç, şöyle devam etti:
''Olay sahiplenildi. Dolayısıyla MİT veya hükümet tarafından dışarıya sızdırılmadığı ortaya çıktı. Ancak bu, sürecin hızını kesmedi, olumsuz bir noktaya da götürmedi. Çünkü sürecin başlamasıyla birlikte Türkiye'de önemli bir iyileşme, önemli bir ümit, önemli bir gelişme olarak görüldü ve müthiş bir kredi açıldı toplum tarafından. Yani 'bir sabotajdır bunun açıklanması, burada konuşulan şeyler toplum tarafından adeta reddedilir ve bu iş burada biter' diye düşünenler umduklarını bulamadılar. Çünkü Türkiye çok acılar yaşadı, bundan çok daha kötüsünü gördü. 'Eğer sürecin başarıya ulaşması halinde silah bırakmak ve Türkiye topraklarını terk etmek ve daha sonraki gelişmeler mümkün olabilecekse bunun açıklanması hiç de önemli değil' dedi. Toplumdaki karşılığı bu oldu.''
-''Beklenti var''-
''Benim görüşüme göre bu mektupların iki kaynaktan da Öcalan'a ulaşıyor olması lazım. Bundan sonra eğer bir heyet daha gidecekse ki bilebildiğim kadarıyla gitmesi gerekecek'' diyen Arınç, ne zaman ve kimlerin gideceğini şu anda söylemenin mümkün olmadığını belirtti.
Bu konuda bir beklenti olduğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
''Mektuplar sonrasında Öcalan'ın yine vereceği karar ve en azından 21 Mart'tan önce böyle beklenti var. Aslında tarihleri bu kadar çabuklaştırmak fazla iyimserlik de sayılabilir. Büyük bir beklenti de ortaya çıkarabilir. Ama Nevruz önemli bir olay. Çünkü her Nevruz öncesinde Türkiye'de bir karabasan gibi sıkıntı yaşanıyor. Farklı şekillerde kutlanıyor, toplumsal gösteriye dönüşüyor, çatışmalar oluyor. Bu arada istenmeyen görüntüler de çıkabiliyor. Eğer süreç başladığı gibi olumlu seyir takip edecek olursa yine 21 Mart'tan önce Öcalan tarafından yine bir bildiri, haberleşme veya onların tabiriyle bir talimat ortaya çıkabilir. Bu süreç zannediyorum ki hemen silah bırakmayla ilgili olmaz, mutlaka bir eylemsizlik çatışmasızlık kararı vereceksiniz, bundan sonra artık silahların susması gerekiyor şeklinde bir bildiri veya duyuru yapılacağını ümit ediyorum.''
''Nevruza yetişebilir mi'' sorusuna Arınç, ''Çok ortada bir iş, yetişemeyebilir de. Süreci gözlemleyen insan olarak söylüyorum, bu tür işlerde erkendir, geçtir demek çok doğru değil. 21 Mart çok önemliyse ve örgütle ilgili Öcalan'ın vereceği söz de 21 Mart öncesi önem ifade ediyorsa bu olabilir, olmaması için hiçbir sebep yok'' yanıtını verdi.
''(BDP Diyarbakır Milletvekili) Altan Tan, yıl sonuna kadar sürecin meyvelerinin toplanabileceğini ifade etmişti. Siz bu açıklamayı fazla mı iyimser buluyorsunuz, fazla mı aceleci buluyorsunuz, yoksa katılıyor musunuz'' sorusu üzerine Arınç, herkesin çok ümitli olduğunu ve kendine göre tarihler koyabildiğini söyledi.
Kamu görevlilerinin serbest bırakılmasından örnek veren Arınç, bu olayın 1 ay içinde neticeye kavuşturulduğuna işaret etti.
Sürecin zorlu geçeceğinin farkına varılması gerektiğini vurgulayan Arınç, 30 seneden beri büyük acılar yaşandığını anlattı.
''Önemli kabuller var. Herkes kendi zaviyesinden bakarak bu iş şurada bitecek, ileriye gitmeyecek diye bir beklenti içerisinde'' diyen Arınç, ''Kaldı ki bu sadece Türkiye ile sınırlı bir olay da değil. Komşularımızdan başlayarak dış dünyada Türkiye'nin terörle başının belada olmasını isteyen dost görünerek ama bunu da içinden kabul ederek bir takım destekte bulunan ülkeler olduğunu bilmemiz lazım'' dedi.
Arınç, ''Silah, uyuşturucu vesaire bunların da belli bir trafikle yollarının kesiştiğini düşündüğümüzde. Acaba bu yol haritasının veya böyle bir gelişmeye müsaade edilecek midir. Nerede bir patlama olacaktır, nerede bu süreç kesilecektir. Bunların hepsinin kafalarda kuşku yarattığını söylemeliyim. Ama biz niyet hayır, akıbet hayır sözüne çok inanıyoruz. Niyetimiz çok iyi çok düzgün. Bu bir vatanseverliktir'' diye konuştu.
-''O konuşmada biz yokuz''-
''Öcalan'ın bu süreçteki konumu, önemi ortada. Sızan tutanaklarda onun ifadelerine bakıldığında hep 'ben yaptım, ben söyledim'. O ruh halini nasıl değerlendiriyorsunuz, süreci nasıl etkiler'' sorusu üzerine de Arınç, şunları kaydetti:
''Ben psikolog, psikiyatris değilim. Bir kere şunu düşünmeliyiz, o konuşmada biz yokuz. Öcalan kendini ziyarete gelenlere konuşuyor ve sürekli onlara bir şeyler söylüyor okuyabildiğimiz kadarıyla. Onun ne söyleyeceği, ne söylediği, kafasının içinde ne olduğu bizim gücümüzle sınırlanacak bir şey değil. Binaenaleyh o her şeyi söyleyecektir. Bazen inandığı için söyleyecektir. Bazen 13-14 yıldan beri müebbet ağırlaştırılmış hapse mahkum bir insan adada çektiği sıkıntılar veya kendine göre ruh halini yansıtacaktır. Belki karşıdakileri ikna etmek için bazı argümanlar kullanacaktır. Belki gelenlere bir mesaj vermek onları ikna etmek üzere bazı aktörleri ortaya koyacaktır. Biz onun ne söylemesi gerektiğini belki biliyoruz ama karşı tarafa nasıl bir mesaj göndermesi gerektiğini çok fazla bilmiyoruz. Çünkü Kandil'de, yurt dışındaki siyasi kanada etkili olması düşünülüyorsa, BDP'nin tabanı üzerinde etkili olması düşünülüyorsa. Hepsini ayrı ayrı farklı farklı ikna edici bazı yöntemleri kullanması ve sözleri kullanması uygun olur. Şimdi bunun içinde ne var niçin bunları konuştu. Bu bizim MİT'in şifrelerini çözebileceği bir konuşmadır. Niye öyle konuştu diye kafasına vuracak noktada değiliz.
Hangi şartlar altında bunları söyledi onu da bilecek noktada değiliz. Ama şu önemli ki Öcalan bir mesaj verir ve bu mesajla bu kanatlar, bu kollar 'evet biz de senin söylediklerini kabul ediyoruz, madem ki böyle bir süreç başladı sana güveniyoruz, ne dersen onu yapacağız' noktasına gelirse bu iş kolaylaşmış olacak. Kaldı ki kandil, 'biz hemen evet diyecek noktada değiliz, inceleriz, araştırırız, ondan sonra kabul ederiz' noktasında. Onlar bile bu işin zorluğunun farkındalar. Dolayısıyla bizim çok sabırlı olmamız lazım. Umarım yıl sonrasına kadar çok şeyleri görmüş olacağız. Ama 'bu 21 Mart mı olur 21 Nisan mı olur' derseniz bunlar çok yakın süreçler. Herhalde çok daha iyi olgunlaşması ve çok daha karar mekanizmalarından geçerek bir doğru üzerinde yürümesi gerekiyor.''