BIST 9.640
DOLAR 34,64
EURO 36,69
ALTIN 2.936,55
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç hangi partiden ne kadar oy bekliyor?

Bülent Arınç, olası bir referandumda muhalefet partilerinin tabanlarından oy beklediğini açıkladı.

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa değişikliği referandumunda MHP tabanından yüzde 15 - 20, CHP tabanından yüzde 10, BDP tabanından yüzde 50'ye yakın destek geleceğine inandığını söyledi.

Arınç, "Türkiye ne zaman dizinin üzerinde doğrulmaya kalksa, PKK terörü ne zaman çözülmeye kalkışılsa, toplumsal gerilimin ateşlendiğini" vurguladı.

Son günlerde meydana gelen terör olaylarının, vuk'u bulmadan önce bazı gazetecilerin köşesinde saldırılar ile ilgili istihbarat raporlarını paylaştığını anımsatan Arınç, "Gazeteci arkadaşlarımızın yazdığı istihbarat raporlarını Türkiye'de güvenlik güçleri bilmez mi? Bununla ilgili bir takım tedbirleri almaz mı? Alması lazım, Alıyordur da. Ama neden bu eylemler yapılabiliyor" ifadelerini kullandı.

Arınç, Samanyolu Haber'de katıldığı, ''Açık Açık'' adlı programda, Samanyolu TV'nin Ankara Temsilcisi Abdullah Aldulkadiroğlu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Mehmet Kamış ve Zaman Gazetesi Yazarı Bülent Korucu'nun sorularını yanıtladı. Arınç, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak, ''Siyasi strateji açısından baktığımızda sonuç aslında seçimde AK Parti'nin elini güçlendiren bir tablo ortaya çıkarmış oluyor. CHP, MHP ve BDP aynı çizgide ve aynı safta... Bunu BDP de kendi tabanına anlatmakta zorlanacak, MHP de...Hatta CHP de kendi tabanına anlatmakta zorlanacak. Bu yaptıklarını onlar düşünsünler. Zaten bu meseleyi referanduma götürmeme konusundaki endişeleri bundan kaynaklanıyor. Çünkü ben vicdanen çok eminim. Referandumda en az yüzde 60'lar seviyesinde halkın kabul oyu vereceğini düşünüyorum'' dedi.

PARTİSİ KAPATILAN VEKİLLER, PARTİ KAPATMAYI ZORLAŞTIRAN YASAYA "EVET" DİYEMEDİ

Bülent Arınç, ''Düşünün ki tabanları 'evet' diyecek. Onları temsil eden yöneticiler 'hayır' demiş olacaklar. Böyle bir partinin yaşayacağı çelişkiyi hepimiz görmeliyiz'' diye konuştu. Üç ay evvel partisi kapatılmış insanların, parti kapatmaya karşı oylamaya katılmamalarına şaşırdığını ifade eden Arınç, "Katılsalardı ya 'ret' ya 'kabul' diyeceklerdi, çok ilginçtir. Kendi bireysel iradeleriyle hareket edemiyorlar. Bir yerlerden gelecek haber onlar için çok daha önemli'' diye konuştu. Arınç şunları söyledi:

''Bunu onlara sorsanız, belki söylerler mi bilemiyorum. Ama o gelen talimat, direktif, emir, söz, neyse... Yani biz o işleri çok fazla bilmeyiz. 'Filan haber ajansı, şu avukatların talimatları, yurt dışından gelen sesler' diye yazılıp çiziliyor. İstihbarat da bunları zaman zaman servis ediyor. Niçin böyle bir demokratikleşme paketine karşı dursunlar? Onların şahsi talepleri var. Bu şahsi talepleri biz hukuk devleti içinde karşılamak durumunda değiliz. Demokratik açılıma karşı olmaları da bu sebepten zaten. Onlar kendilerini kurtarmak istiyorlar. Türkiye'nin terörden kurtulmasını veya Türkiye'nin huzura ermesini, halkın birbiriyle kucaklaşmasını istemiyorlar. Biz kabile devleti değiliz, hukuk devletiyiz.''

Demokratikleşme konusunda RTÜK'ün yönetmeliğini değiştirdiklerini, iki ay sonra da 14 radyo ve televizyona çeşitli dil ve lehçelerde 24 saat yayın izni verdiklerini aktaran Arınç, ''Artık Türkçe alt yazı da geçmeyecekler. Reklam da alabilecekler. Haber tekrarı yapmayacaklar. Bu kadar güzel bir yönetmelik değişikliğine herkes teşekkür etti. Bunlar halkın talepleri. Biz halkın taleplerini karşılıyoruz. TRT Şeş 24 saat yayın yapıyor. Bölge halkı da izliyor. Kendi anadilini öğrenmek istiyorsa kurslar açılabiliyor. Bununla ilgili hiçbir yasaklama, kısıtlama yok'' dedi. Demokratik açılımda iki konuya ağırlık verdiklerini belirten Arınç, "Bunlardan ilki 'terörü minimize etmek, silahlı eylem yapamaz hale getirmek' diğeri ise 'ülkedeki birliği, kardeşliği, bin yıldan bu yana devam eden dostluğu yeniden kurabilmek'tir. Bunun için de, ekonomik, sosyal, toplumsal pek çok çalışmayı sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE NE ZAMAN DİZİNİN ÜSTÜNE DOĞRULSA, PROVOKASYONLAR MEYDANA GELİYOR...
DİĞER SAYFADA...

[PAGE]

Son günlerde peş peşe gelen şehit haberlerinin nasıl okunması gerektiği yönündeki soruya Arınç, ''Geçmişte önemli olaylar arifesinde buna benzer provokasyonlar hep yapıldı. Bu organize hareketlerin çıkışının 1979'a dayandığını biliyoruz. Önceleri 'Apocu grup' diye ortaya çıkan, aldırış edilmeyen, küçümsenen olayın, 1984 Eruh baskınıyla da tamamen organize, silaha dayalı bir hareket olarak ortaya çıktığının farkındayız. Nereden baksanız 30 seneyi bulmuş. Bu mesele ne zaman çözülmeye kalksa, Türkiye ne zaman dizinin üzerinde doğrulmaya kalksa, ne zaman istikrar bulacak bir noktayı görmeye başlasa, bu tür olaylarla toplumsal gerilim tekrar ateşleniyor'' diye konuştu.

GAZETECİLERİN YAZDIĞI İSTİHBARAT RAPORLARINI GÜVENLİK GÜÇLERİ BİLMEZ Mİ?

Bu son olayları iki sebebe bağladığını aktaran Arınç, ''Bir tanesi genelde kış aylarında coğrafi şartlar itibariyle eylem yapamaz hale geliyorlar. Bir diğeri de geçtiğimiz günlerde iki gazeteci arkadaşımız, gazetelerde, madde madde 'şu eylemlerin yapılması düşünülüyor' diye yazdı. Hem Karadeniz bölgesiyle ilgili, hem de Hakkari, Çukurca ve çevresindeki... Bu eylemler gerçekleşti'' diye konuştu.

Programı sunan gazetecilere ''Gazeteci arkadaşlarımızın yazdığı istihbarat raporlarını Türkiye'de güvenlik güçleri bilmez mi? Bununla ilgili bir takım tedbirler alınmaz mı? şeklinde soru yönelten Arınç, "Tedbirler alınması lazım. Alınıyordur da... Ama neden bu eylemler yapılabiliyor. İşte bunun arkasında duracağız'' dedi.

GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ UYANIK OLMALI

Güvenlik güçlerinin çok uyanık, çok dinamik olması gerektiğinin altını çizen Arınç, geçtiğimiz günlerde, dört askerin şehit olduğu karakol saldırısına değindi. O zamanki tabiat şartlarının sisli, yağışlı olduğunun ve helikopterlerin müdahale edemez bir durumda olduğunun söylendiğini anımsatan Arınç, "Geçmişte de karakol baskınları yaşandı. Ama biz teröristlere kesinlikle bu eylemler için izin verilmemesi, bunlara fırsat verilmemesi, inlerinde basılmaları, etkisiz hale getirilmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece PKK örgütü bu eylemleri üstlense bile, başka yerlerde, eylem yapabilmek için aynı gayeye yönelmiş veya aynı merkezden yönlendirilmiş taşeron örgütlerle de işbirliği yapabiliyorlar. Çok güçlü bir istihbarata ve çok dinamik bir güvenlik gücüne ihtiyacımız var'' şeklinde konuştu.